Onlar, 'çirkin bir hayasızlık' işlediklerinde: "biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah bunu bize emretti" derler. De ki: "Şüphesiz Allah, 'çirkin hayasızlıkları' emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz? (Araf Suresi, 28)
Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız" derler. Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170)
Kuran'ın ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetinin göz ardı edildiği bir ortamda gerçek anlamda bir dinin yaşandığını düşünmek imkansızdır. Bu aşamada, Kuran'daki din ile, bazı toplumlarda görülen din anlayışının farkını iyi belirlemek gereklidir. Şuna çok dikkat edilmelidir: Eğer din, Kuran'ın ve sünnetlerin uygulanması değil de, atalardan kalma bazı yanlış düşünce ve batıl inanışların devam ettirilmesi olarak anlaşılırsa, o din artık gerçek İslam olamaz.
Bugün bazı toplumlarda dindar olarak bilinen pek çok insanın Kuran'dan ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetinden habersiz olması durumun çarpıklığını ortaya koymaktadır. Bu kimseler için din, adeta atalardan kalan batıl bir miras olarak devam etmektedir ki bunun -Allah'ın dilemesi dışında- Allah Katında herhangi bir değeri olmasını beklemek yanlış olur.
Budistlerden totemlere tapan Afrika kabilelerine kadar pek çok toplum, dinlerini atadan kalma miras olarak uygulamaktadır ve bunların hiçbiri hak din değildir. Çünkü bu dinlerde amaç, hak dinde olduğu gibi Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak değil, çoğu zaman kimi insanlar için geleneği devam ettirmenin getirdiği nostaljik zevki yaşamak, kimi zaman da bazı çıkarlar elde etmektir.
Kuran'da bildirilen dinde ise temel Allah'ın rızasıdır. Müslüman kendisine bunu temel almalıdır. Bu konudaki bir ayet konuyu açıklamaktadır:
Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 109)
Ayetten de anlaşılacağı gibi, Allah rızası üzerine kurulmamış bir iman, bunun üzerine bina edilmemiş bir din anlayışı makbul olmadığı gibi korkunç bir sonu beraberinde getirmektedir.