İnsanlar, "hayatımın anlamı ve amacı nedir; ölümden sonra ne olacak; cennet ve cehennem nasıl bir ortam; herşey nasıl var olmuş, hayatın kaynağı nedir, ben dahil tüm varlıkları yaratan üstün Yaratıcı'yı nasıl tanıyabilirim; Yüce Yaratıcı'nın benden istediği nedir; iyi, kötü, doğru, yanlış nelerdir?" gibi soruların cevaplarını çağlar boyu aramışlar, bunlar hakkında düşünmüşlerdir. Düşünürler bu konularda kendilerince teoriler geliştirmiş, çeşitli fikirler öne sürmüşlerdir. Ancak söz konusu soruların gerçek cevapları düşünürlerin öğretilerinde değil, İlahi dinlerde yer alır. Çünkü insanın akıl ve bilgisi çok sınırlıdır. Üstteki soruların en doğru cevapları Rabbimiz'in indirdiği hak dinlerdedir.
Nitekim Allah, çeşitli dönemlerde elçiler göndererek, kitaplar indirerek insanlara yol göstermiştir. Böylece ilk insan olan Hz. Adem (as)'dan itibaren insanlar, Allah'ın varlığından ve emirlerinden haberdar edilmişler; yaşamla ilgili soruların en doğru ve hikmetli açıklamasını hak dinlerde bulmuşlardır.
O, Allah'tır, Kendisi'nden başka İlah yoktur. İlkte de, sonda da hamd O'nundur. |
Burada önemli bir konunun üzerinde durmak yerinde olacaktır. Hak dinler, gönderildikleri dönemlerin ortam ve şartlarına göre farklı hükümler içermiş olsalar da, temelde aynı inanç ve ahlaki modeli insanlara sunmuşlardır. Hepsi, Allah'ın varlığı, birliği, sıfatları, insanın ve tüm varlıkların yaratılış amaçları, Allah'a nasıl kul olmak gerektiği, Allah'ın beğendiği ideal tavır, davranış ve yaşam biçimi, iyi, kötü, doğru, yanlış kavramları, insanın dünyadaki yaşamını nasıl düzenlemesi, sonsuz yaşamı için neler yapması gerektiği ve bunlar gibi konularda aynı temel gerçekleri insanlara aktarmışlardır.
Günümüzde dünya nüfusunun önemli bir bölümünü, üç İlahi dinin mensupları, Museviler, Hristiyanlar ve Müslümanlar oluşturmaktadır. Musevilerin kutsal kitabı, "Eski Ahit" olarak da bilinen 39 kitaptan oluşur. Bunların ilk 5'inin, Hz. Musa (as)'a vahyedilen Tevrat'ın bölümleri olduğu kabul edilir. Diğer kitaplar ise, Tevrat sonrasında, diğer Musevi peygamberlerine vahyedilen veya onların işlerini anlatan yazılardır. "Tevrat" kelimesinin Eski Ahit'in tümünü kast edecek biçimde kullanıldığı da olmaktadır. Bu kitapta, söz konusu kullanım kabul edilmiş ve tüm Eski Ahit kitapları "Tevrat" olarak nitelenmiştir. Yeni Ahit olarak da bilinen İncil ise, Hristiyanların kutsal kitabıdır ve dört İncil ve Mektuplar bölümlerinden oluşur. Musevilik ve Hristiyanlık zaman içerisinde bazı bozulmalara uğramış olsalar da, hak dine ait pek çok inanç esasının ve ahlaki değerin korunmuş olduğu görülmektedir. Üç İlahi dinin kutsal kitapları arasındaki ortak inanç esasları ve ahlaki değerlerin tespit edilmesi, üç dinin mensuplarının birbirlerini daha yakından tanımalarını ve birbirlerine daha çok yakınlık duymalarını sağlayacaktır. Böylece samimi olarak Allah'a iman edenlerin ittifakı için gerekli alt yapı da oluşacaktır.
Şüphesiz Allah, O, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz'dir; şu halde O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur. |
Günümüzde pek çok Hristiyanın ve Musevinin, İslam hakkındaki ve pek çok Müslümanın da Hristiyanlık ve Musevilik hakkındaki düşünceleri kulaktan dolma bilgilere dayanır. Bu bilgiler genelde aile ve arkadaş çevresinden, televizyon ve gazete haberlerinden edinilen bilgilerden ibarettir. Ancak söz konusu kaynaklar, insanları çoğu zaman hatalı çıkarımlara götürebilecek yanlış bilgi ve yorumlar içermektedir. Şüphesiz, asıl başvurulması gereken kaynaklar Museviliğin temeli olan Tevrat, Hristiyanlığın temeli olan İncil ve Rabbimiz'in gönderdiği son hak kitap olan Kuran olmalıdır. İlerleyen sayfalarda, Tevrat ve İncil'de yer alan inanç esasları ile Allah'ın Kuran'da bizlere bildirdiği hükümler ve emirler ölçü alınarak, Hristiyanlık, Musevilik ve İslam'ın ortak inanç esaslarından bazıları incelenecektir. Bu ortak inanç esasları, aynı zamanda, yeryüzündeki fikri mücadelenin üç İlahi din arasında değil, bu dinlerle Darwinist, materyalist ve ateist ideolojiler arasında geçtiğini göstermektedir.
Kuran'daki ayetlerde, İncil ve Tevrat'ta yer alan pasajlardaki ortak inanç esasları aşağıda ele alınmıştır.
Allah, size açıklayarak anlatmak, sizi sizden öncekilerin sünnetine iletmek ve tevbelerinizi kabul etmek ister. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü (aziz) olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. |
Çevremizde gördüklerimizi, vücudumuzdaki hücrelerden uçsuz bucaksız galaksilere kadar evrendeki herşeyi Allah yaratmıştır. Tüm alemleri Rabbimiz yoktan var etmiştir. Evrenin tüm detaylarındaki kusursuzluk, görkemli sanat, muhteşem düzen ve mükemmel yapılar Rabbimizin yaratışının delilleridir. Herşeyi yaratanın Yüce Allah olduğu, tüm evreni "örnek edinmeksizin", yoktan var ettiği, ona bir düzen verdiği ve herşeyi belli bir ölçüyle takdir ettiği, bazı Kuran ayetlerinde şöyle haber verilmiştir:
... O'na mülkünde ortak yoktur, herşeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir. (Furkan Suresi, 2)
... O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir. İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka İlah yoktur. Herşeyin Yaratıcısıdır, öyleyse O'na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir. (Enam Suresi, 101-102)
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)
Aynı gerçek İncil'de şöyle geçmektedir:
Her varlığa yaşam veren Allah'ın önünde sana buyuruyorum. (Timoteos'a I. Mektup, Bap 6, 13)
… Yerde ve gökte, görünen ve görünmeyen herşey -tahtlar, egemenlikler, yönetimler, hükümranlıklar- O'nda yaratıldı. Herşey O'nun aracılığıyla ve O'nun için yaratıldı. Herşeyden önce var olan O'dur ve herşey varlığını O'nda sürdürmektedir. (Koloseliler, Bap 1, 16-17)
Dünyayı ve içindekilerin tümünü yaratan, yerin ve göğün Rabbi olan Allah... (Habercilerin İşleri, Bap 17, 24)
Arkadaşları bunu duyunca hep birlikte Allah'a şöyle seslendiler: "Ey Efendimiz! Yeri göğü, denizi ve onların içindekilerin tümünü yaratan Sensin." (Habercilerin İşleri, Bap 4, 24)
Herşeyi yaratanın Allah olduğu ve Rabbimiz'in tüm alemleri yoktan var ettiği Tevrat'ta ise şu şekilde yer almaktadır:
O Allah ki, gökleri ve yeri, denizi ve içlerindeki herşeyi yaratan, ebediyen hakikati koruyan O'dur. (Mezmurlar, Bap 146, 6)
Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı. (Tekvin, Bap 1, 1)
... Tek Rab Sensin. Gökleri, göklerin göklerini, bütün gök cisimlerini, yeryüzünü ve içindeki herşeyi, denizleri ve içlerindeki herşeyi Sen yarattın. Hepsine Sen can verdin. Bütün gök cisimleri Sana kulluk eder. (Nehemya, Bap 9, 6)
Müslümanlar, Allah'tan başka İlah olmadığına iman ederler. Rabbimiz, herşeyi yoktan yaratan, en güzel bir biçimde kusursuzca var eden, pek büyük ve üstün olan, herşeyin iç yüzünden ve gizli yönlerinden haberdar olan, ezeli ve ebedi olan, doğmamış ve doğrulmamış olan, her türlü eksiklikten ve noksanlıktan münezzeh, diri, herşeyi bilen ve herşeye gücü yeten, şanı büyük olan, hükmeden, keremi bol olan, esirgeyen ve bağışlayan Yüce Allah'tır. Göklerde ve yerde olanların tümü Rabbimiz Allah'a teslim olmuşlardır ve O'nu tesbih etmektedirler. Allah, Kuran'da Kendisi'nden başka İlah olmadığını şu şekilde bildirmiştir:
O, Allah'tır, Kendisi'nden başka İlah yoktur. İlkte de, sonda da hamd O'nundur. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz. (Kasas Suresi, 70)
Sizin İlahınız tek bir İlahtır; O'ndan başka İlah yoktur; O, Rahman'dır, Rahim'dir (bağışlayan ve esirgeyendir). (Bakara Suresi 163)
Allah, gerçekten Kendisi'nden başka İlah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O'ndan başka İlah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O'ndan başka İlah yoktur. (Al-i İmran Suresi, 18)
Tevrat'ta da Allah'tan başka İlah olmadığı yazılıdır. Konuyla ilgili bazı Tevrat pasajları şu şekildedir:
... Rabbinizden mağfiret isteyin; çünkü gerçekten O, çok bağışlayandır. |
... Dünyanın bütün ulusları bilsinler ki, tek Allah Rab'dir ve O'ndan başka Allah yoktur. (1. Krallar, Bap 8, 60)
Ey dünyanın dört bucağındakiler, Bana dönün, kurtulursunuz. Çünkü Allah Benim, başkası yok. (İşaya, Bap 45, 22)
İncil'de yer alan pek çok açıklamada da Allah'tan başka İlah olmadığı, Allah'ın bir ve tek olduğu ve inananların yalnızca Allah'a kulluk etmeleri gerektiği bildirilmektedir:
... Allah'ımız olan Rab tek Rab'dir. Allah'ın olan Rabbi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle seveceksin... (Markos, Bap 12, 29-30)
... 'Allah tektir ve O'ndan başkası yoktur' demekle doğruyu söyledin. (Markos, Bap 12, 32)
Onur ve yücelik sonsuzlara dek bütün çağların Hükümdarı, ölümsüz ve görünmez tek Allah'ın olsun! Amin. (1. Timoteos, Bap 1, 17)
Sen Allah'ın bir olduğuna inanıyorsun, iyi ediyorsun. Cinler bile buna inanıyor ve titriyorlar! (Yakup, Bap 2, 19)
İsa şöyle karşılık verdi: "En önemlisi şudur: 'Dinle, ey İsrail! Allah'ımız Rab tek Rab'dir.'" (Markos, Bap 12, 29)
Allah, size açıklayarak anlatmak, sizi sizden öncekilerin sünnetine iletmek ve tevbelerinizi kabul etmek ister. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. ... Rabbiniz rahmeti Kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim bir cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tevbe eder ve (kendini) ıslah ederse şüphesiz, |
İnsan eksiklikleri ve kusurları olan, aciz bir varlıktır. Zamana ve mekana bağımlıdır ve ancak Rabbimiz'in takdiriyle varlığını devam ettirebilir. Zamanı, mekanı, insanı ve tüm alemleri ve varlıkları Allah yaratmıştır. Rabbimiz, her türlü kusur ve eksiklikten tamamıyla münezzehtir. O, Üstün ve Yüce olandır. Her olay Rabbimiz'in izniyle ve takdiriyle gerçekleşir. Allah dilemeden, yeryüzünde bir yaprak düşmez, bir dişi gebe kalmaz ve hiçbir canlı O'nun bilgisi dışında doğuramaz. Allah, gizliyi ve açıkta olan herşeyi bilen ve herşeye güç yetirendir. Göklerde ve yerde Allah'ı aciz bırakabilecek hiçbir güç yoktur, Allah dilediğini yapmaya güç yetirendir, sonsuz güç ve kudret sahibidir. Kainattaki tüm iktidar ve kudretin yegane sahibi Allah'tır. Allah'ın üstün güç sahibi olduğu, herşeyin O'nun dilemesi ile gerçekleştiği, en üstün ve en büyük olduğu bazı Kuran ayetlerinde şöyle bildirilir:
Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. (Talak Suresi, 12)
Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azablandırır. Allah, herşeye güç yetirendir. (Bakara Suresi, 284)
Artık, doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim; Biz gerçekten güç yetireniz. Onların yerine kendilerinden daha hayırlılarını getirip-değiştirmeye. Üstelik Bizim önümüze geçilemez. (Mearic Suresi, 40-41)
Allah'ın herşeye güç yetiren olduğu İncil'de ise şöyle belirtilir:
İsa onlara bakarak, "İnsanlar için bu imkansız, ama Allah için herşey mümkün" dedi. (Matta, Bap 19, 26)
Allah'ın huzurunda tahtlarında oturan yirmi dört ihtiyar yüzüstü yere kapandı. Allah'a tapınarak şöyle dediler: "Herşeye Gücü Yeten, Var olan, var olmuş olan Rab Allah! Sana şükrediyoruz... (Vahiy, Bap 11, 16)
Allah'ın yapamayacağı hiçbir şey yoktur. (Luka, Bap 1, 37)
Allah kulu Musa'nın ve Kuzu'nun ezgisini söylüyorlardı: "Herşeye Gücü Yeten Rab Allah, Senin işlerin büyük ve şaşılası işlerdir. Ey ulusların Hükümdarı, Senin yolların doğru ve adildir. Ya Rab, Senden kim korkmaz, adını kim yüceltmez? Çünkü kutsal olan yalnız Sensin. Bütün uluslar gelip Sana kulluk edecekler..." (Vahiy, Bap 15, 3-4)
Tevrat'ta yer alan pek çok açıklamada da Allah'ın herşeye güç yetiren olduğu açıkça bildirilmiştir:
"Ben herşeye gücü yeten Allah'ım" dedi... (Tekvin, Bap 35, 11)
Evi Rab yapmazsa, yapıcılar boşuna didinir. Kenti Rab korumazsa, bekçi boşuna bekler. (Mezmurlar, Bap 127, 1)
... Dağlara biçim veren, rüzgarı yaratan, düşüncelerini insana bildiren, şafağı karanlığa çeviren... işte O'dur, O'nun adı Rab, Herşeye Egemen Allah'tır. (Amos, Bap 4, 13)
Allah herşeyden haberdar olandır; herşeyi işitir, görür ve bilir. Herhangi bir olay nerede olursa olsun, ne kadar gizli olursa olsun, Allah en ince ayrıntısına kadar bilir. Kimin ne zaman nerede doğduğu ve öldüğü, yaşamı süresince neler yaptığı, hangi amaçlar uğruna çaba harcadığı, ne zaman güldüğü, ne zaman ağladığı, neler planladığı, içinden neler geçirdiği gibi tüm detaylar Rabbimiz'in bilgisi dahilindedir. Aynı anda uzayda meydana gelen her olay, yeryüzündeki milyarlarca hayvan ve bitkinin durumları, kainatın tüm kanunları gibi saymakla bitiremeyeceğimiz her türlü bilgiye hakimdir. Allah Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
Allah'ın, gökte ve yerde olanların hepsini bilmekte olduğunu bilmiyor musun? Gerçekten bunlar bir kitaptadır. Hiç şüphesiz bunlar, Allah için pek kolaydır. (Hac Suresi, 70)
Şüphesiz O, sözün açıkta söylenenini de bilmekte, saklamakta olduklarınızı da bilmektedir. (Enbiya Suresi, 110)
Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kur'an'dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, Biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın. (Yunus Suresi, 61)
Rabbimiz'in herşeyi yaratan ve bilen olduğu, tüm bilgilerin sahibi olduğu, O'nun ilmi dışında hiçbir varlığın hiçbir şey yapmaya güç yetiremeyeceği Kuran'da bildirilen bir gerçektir. Bizim bildiğimiz veya bilmediğimiz, açıkta veya gizli olan, çok büyük veya gözle görülmeyecek kadar küçük herşey Allah'ın kontrolünde ve bilgisindedir. İncil ve Tevrat'ta ise Allah'ın herşeyi bilen olduğu şu şekilde ifade edilmiştir:
Siz onlara benzemeyin! Çünkü Allah'ınız nelere gereksinmeniz olduğunu siz daha O'ndan dilemeden önce bilir. (Matta, Bap 6, 8)
İki serçe bir meteliğe satılmıyor mu? Ama Allah'ın izni olmadan bunlardan bir teki bile yere düşmez. (Matta, Bap 10, 29)
Oturuşumu ve kalkışımı Sen bilirsin. Düşüncemi uzaktan anlarsın. Yolumu ve yattığım yeri ayırt edersin. Ve bütün yollarımı iyi bilirsin. Çünkü dilimde bir söz yokken, İşte, ya Rab, Sen onu tamamen bilirsin. (Mezmurlar, Bap 139, 2-4)
... İnsanların yüreklerini yalnızca Sen bilirsin… (1. Krallar, Bap 8, 39)
Gizli yerde yaratıldığımda, yerin derinliklerinde örüldüğümde, bedenim Senden gizli değildi. (Mezmurlar, Bap 139, 15)
Gizlilik Allah'ımız Rabbe özgüdür... (Tesniye, Bap 29, 29)
Kuran'da Rabbimiz'in "merhametlilerin (en) merhametlisi" (Yusuf Suresi, 92) olduğu bildirilmiştir. Allah sonsuz merhametini ve lütfunu görünen ve görünmeyen herşeyde tecelli ettirir. İnsanın soluduğu hava, içtiği su, yediği yemek, seyretmekten hoşlandığı güzel bir manzara, şefkat duyduğu bir hayvan, güvendiği ve sevdiği dostları, ailesi, yakınları, giydiği kıyafetler, yaşadığı ev, bindiği araba Allah'ın sunduğu nimetlerden yalnızca birkaçıdır. İnsan yaşamı boyunca Yüce Allah'ın merhametini, korumasını ve şefkatini üzerinde hisseder. Rabbimiz'in verdiği sayısız nimet karşılığında insanın yapması gereken ise yalnızca O'na yönelmek ve O'nun razı olacağı bir kul olabilmek için vargücüyle gayret etmektir. Allah tevbeleri kabul eden, Kendisi'ne samimiyetle yöneleni hidayete erdiren, affı çok olandır. Dua edenin duasına icabet eden, insanı içinde bulunduğu sıkıntı ve zorluklardan kurtaran yalnızca Allah'tır.
Kuran-ı Kerim'de Rabbimiz'in bağışlayıcılığı, insanlara merhameti ve şefkati şöyle bildirilmiştir:
... Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz, Allah, insanlara şefkat edendir, esirgeyendir. (Bakara Suresi, 143)
(Ben'den onlara) De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir." (Zümer Suresi, 53)
Sizi karanlıklardan nura çıkarması için kuluna apaçık ayetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı elbette şefkatli olandır, esirgeyendir. (Hadid Suresi, 9)
İncil'de de Allah'ın sonsuz merhametli olduğu yazılıdır. Bu gerçeği bildiren ifadelerin bazıları şu şekildedir:
... Rabbin çok acıyan ve sevecenlikle davranan olduğunu bildiniz. (Yakup'un Mektubu, Bap 5, 11)
Kuşaklar boyunca (Allah) Kendisi'nden korkanlara merhamet eder. (Luka, Bap 1, 50)
Çünkü Allah'ımız merhamet doludur. O'nun merhameti sayesinde, yücelerden doğan Güneş, karanlıkta ve ölümün gölgesinde yaşayanlara ışık saçmak ve ayaklarımızı esenlik yoluna yöneltmek üzere yardımımıza gelecektir. (Luka, Bap 1, 78-79)
Allah'ın insanlara merhameti ve bağışlayıcılığı Tevrat'ta ise şu şekilde yer almaktadır:
Rab Rahimdir ve Rauftur. Çok sabırlıdır ve inayeti çoktur. (Mezmurlar, Bap 103, 8)
Rab'bin sevgisi hiç tükenmez, merhameti asla son bulmaz. (Ağıtlar, Bap 3, 22)
Oysa onlar, dini yalnızca O'na halis kılan hanifler (Allah'ı birleyenler) olarak sadece Allah'a kulluk etmek, namazı dosdoğru kılmak ve zekatı vermekten başkasıyla emrolunmadılar. İşte en doğru (dimdik ve sapasağlam) din budur. (Beyyine Suresi, 5)
O herşeyin kaynağıdır, bizler O'nun için yaşıyoruz. Tek bir Rab var... Herşey O'nun aracılığıyla yaratıldı, biz de O'nun aracılığıyla yaşıyoruz. (1 Korintliler, Bap 8, 5-6)
Ölümsüz Allah'ın yüceliği yerine ölümlü insana, kuşlara, dört ayaklılara, sürüngenlere benzeyen putları yeğlediler [Allah'ı tenzih ederiz.]... Allah'la ilgili gerçeğin yerine yalanı koydular. Yaradan'ın yerine yaratığa tapıp kulluk ettiler. Oysa Allah sonsuza dek övülmeye layıktır! Amin. (Romalılar, Bap 1, 23-25)
… Allah'ın Rab Benim, Benden başka İlah tanımayacaksın, çünkü başka kurtarıcı yoktur. (Hoşea, Bap 13, 4)
Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer; seçim onlara ait değildir. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir, yücedir. (Kasas Suresi, 68)
Allah'tan başka taptıklarınız sizler gibi kullardır. Eğer doğru iseniz, hemen onları çağırın da size icabet etsinler. (Araf Suresi, 194)
Putlara sunulan kurban etinin yenmesine gelince, biliyoruz ki, "Dünyada put bir hiçtir" ve "Birden fazla Allah yoktur". [Allah'ı tenzih ederiz.] (1. Korintliler, Bap 8, 4)
Yavrularım, kendinizi putlardan koruyun. (1. Yuhanna, Bap 5, 21)
Geriye kalan insanlar, yani bu belalardan ölmemiş olanlar, kendi elleriyle yaptıkları putlardan dönüp tövbe etmediler. Cinlere ve göremeyen, işitemeyen, yürüyemeyen altın, gümüş, tunç, taş, tahta putlara tapmaktan vazgeçmediler. (Vahiy, Bap 9, 20)
... "Seni Mısır'dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Allah'ın Rab Benim. Ben'den başka Allah'ın olmayacak. Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın... " (Çıkış, Bap 20, 2-5)
Putlara biçim verenlerin hepsi boş insanlardır. Değer verdikleri nesneler hiçbir işe yaramaz. Putların tanıkları onlardır; ne bir şey görür ne de bir şey bilirler. Bunun sonucunda utanç içinde kalacaklar. Kim yararsız ilaha biçim vermek, dökme put yapmak ister? Bakın, bu putlarla uğraşanların hepsi utanacak. Onları yapanlar salt insan. Hepsi toplanıp yargılanmaya gelsin. Dehşete düşecek, utanacaklar birlikte. (Yeşaya, Bap 44, 9-11)
Arşın sahibidir; Mecid (pek yüce)dir. (Büruc Suresi, 15)
Rabbinin yüce ismini tesbih et. (A'la Suresi, 1)
Kendileri yaratılıp dururken, hiçbir şeyi yaratamayan şeyleri mi ortak koşuyorlar? Oysa (bu şirk koştukları güçler ve nesneler) ne onlara bir yardıma güç yetirebilir, ne kendi nefislerine yardım etmeğe. ... Oysaki dünya hayatı, |
... Allah'ı överek, "En yücelerde Allah'a yücelik olsun, yeryüzünde O'nun hoşnut kaldığı insanlara esenlik olsun!" dediler. (Luka, Bap 2, 13-14)
Çobanlar, işitip gördüklerinin tümü için Allah'ı yüceltip överek geri döndüler. Herşeyi, kendilerine anlatıldığı gibi bulmuşlardı. (Luka, Bap 2, 20)
Ey bütün halklar, Rabbi övün, Rabbin gücünü, yüceliğini övün. (I. Tarihler, Bap 16, 28)
Rab büyüktür, yalnız O övgüye yaraşıktır, akıl ermez büyüklüğüne. Yaptıkların kuşaktan kuşağa şükranla anılacak, güçlü işlerin duyurulacak. Düşüneceğim harika işlerini, insanlar büyüklüğünü, yüce görkemini konuşacak. Yaptığın müthiş işlerin gücünden söz edecekler, ben de Senin büyüklüğünü duyuracağım. Eşsiz iyiliğinin anılarını kutlayacak, sevinç ezgileriyle övecekler doğruluğunu. (Mezmurlar, Bap 145, 3-9)
Sonra onlara karşı size tekrar 'güç ve kuvvet verdik', size mallar ve çocuklarla yardım ettik ve topluluk olarak sizi sayıca çok kıldık. (İsra Suresi, 6)
İsa onlara, "Herkes bu sözü kabul edemez, ancak Allah'ın güç verdiği kişiler kabul edebilir" dedi. (Matta, Bap 19, 11)
... Egemenlik, güç ve yücelik sonsuzlara dek Senindir!... (Matta, Bap 6, 13)
Ya Rab, büyüklük, güç, yücelik, zafer ve görkem Senin'dir. Gökte ve yerde olan herşey Senin'dir. Egemenlik Senin'dir, ya Rab! Sen herşeyden Yücesin… Herşeye egemensin. Güç ve yetki Senin elindedir. Birini yükseltmek ve güçlendirmek Senin elindedir. (1. Tarihler, Bap 29, 11-12)
O'ndan başka İlah yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbinizdir, geçmiş atalarınızın da Rabbidir. (Duhan Suresi, 8)
Doğrusu, öldüren ve dirilten O'dur. (Necm Suresi, 44)
Sizler, Allah'ın ölüleri diriltmesini neden 'inanılmaz' görüyorsunuz? (Habercilerin İşleri, Bap 26, 8)
Her yaratığın canı, bütün insanlığın soluğu O'nun elindedir. (Eyüp, Bap 12, 10)
Size kaslar verecek, üzerinizde et oluşturacağım, sizi deriyle kaplayacağım. İçinize ruh koyacağım, canlanacaksınız. O zaman Benim Rab olduğumu anlayacaksınız. (Hezekiel, Bap 37, 6)
De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin."(Al-i İmran Suresi, 26)
Ancak bu serveti toplama yeteneğini size verenin Allah'ınız Rab olduğunu anımsayın... (Yasa'nın Tekrarı, Bap 8, 18)
Ya Rab, büyüklük, güç, yücelik, zafer ve görkem Senin'dir. Gökte ve yerde olan herşey Senin'dir. Egemenlik Senin'dir, ya Rab! Sen herşeyden Yücesin. Zenginlik ve onur Sen'den gelir. Herşeye egemensin… (1. Tarihler, Bap 29, 11-12)
Mü'minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki, Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler. Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükafatlandıracak, münafıkları da dilerse azaplandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 24)
Ey sizler, Rab'bi sevenler, kötülükten tiksinin. O sadık kullarının canını korur. (Mezmurlar, Bap 97, 10)
Çünkü Rab doğruyu sever, sadık kullarını terk etmez. Onlar sonsuza dek korunacak, kötülerinse kökü kazınacak. (Mezmurlar, Bap 37, 28)
Çekmek üzere olduğun sıkıntılardan korkma!.. Ölüm pahasına da olsa sadık kal, sana yaşam tacını vereceğim. (Vahiy, Bap 2, 10)
Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız; Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır, Hamid (övülmeye layık)tır. (Fatır Suresi, 15)
Dilimizle Rabbi överiz... (Yakub'un Mektubu, Bap 3, 9)
Yine deniyor ki, "Ey uluslar, O'nun halkıyla birlikte sevinin!" ve "Ey bütün uluslar, Rab'be övgüler sunun! Ey bütün halklar, O'nu yüceltin!" (Romalılar, Bap 15, 10-11)
Ya Rab, Sensin benim Allah'ım, Seni yüceltir, adını överim... (İşaya, Bap 25, 1)
Sana şükreder, Seni överim. Sen ki, bana bilgelik ve güç verdin... (Daniel, Bap 2, 23)
Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. Öğüt alıp düşünmesini bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıkladık. (En'am Suresi, 126)
Onlar, sözün en güzeline iletilmişlerdir ve övülen doğru yola iletilmişlerdir. (Hac Suresi, 24)
Mal ve çocuklar, |
Oysa eldekiyle yetinerek Allah yolunda yürümek büyük kazançtır. (Timoteosa I. Mektup, Bap 6, 6)
Ne mutlu yolları temiz olanlara, Rab'bin Yasası'na göre yaşayanlara! (Mezmurlar, Bap 119, 1)
… Ululuğu için Allah'ımızı övün! … O'nun işleri kusursuzdur, bütün yolları doğrudur... (Tesniye, Bap 32, 3-4)
De ki: "Rabbim gerçekten beni doğru yola iletti, dimdik duran bir dine, İbrahim'in hanif (muvahhid) dinine… O, müşriklerden değildi." (En'am Suresi, 161)
Yolu doğrultmak Allah'a aittir... (Nahl Suresi, 9)
Yaptığın her işte Rab'bi an, O senin yolunu düze çıkarır. (Süleyman'ın Özdeyişleri, Bap 3, 6)
Sana umut bağlayan hiç kimse utanca düşmez… Bana gerçek yolunda öncülük et, eğit beni; çünkü beni kurtaran Allah Sen'sin. Bütün gün umudum Sen'de. (Mezmurlar, Bap 25, 3-5)
Kim Allah'ı, Resulü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır. (Maide Suresi, 56)
Ne mutlu denemeye dayanan kişiye! Denemeden başarıyla çıktığı zaman Rabbin Kendisi'ni sevenlere vaat ettiği yaşam tacını alacaktır. (Yakup, Bap 1, 12)
Allah'ın Rabbin verdiği görevleri yerine getir. O'nun yollarında yürü ve Musa'nın yasasında yazıldığı gibi Allah'ın kurallarına, buyruklarına, ilkelerine ve öğütlerine uy ki, yaptığın herşeyde ve gittiğin her yerde başarılı olasın. (I. Krallar, Bap 2, 3)
Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır. (Bakara Suresi, 174)
Azap size gelip çatmadan evvel, Rabbinize yönelip-dönün ve O'na teslim olun. |
Ama o bana, "Sakın yapma!" dedi, "Ben senin, Peygamber kardeşlerin ve bu kitabın sözlerine uyanlar gibi bir Allah kuluyum. Allah'a kulluk et!" (Vahiy, Bap 22, 9)
[Hz. Musa (as):] "Bugün size ilettiğim bütün buyruklara uyun." (Tesniye, Bap 27, 1)
[Hz. Musa (as):] "Şimdi, ey İsrail, size öğrettiğim kurallara, ilkelere kulak verin... Size verdiğim buyruklara hiçbir şey eklemeyin, hiçbir şey çıkarmayın. Ama size bildirdiğim Allah'ınız Rabbin buyruklarına uyun." (Tesniye, Bap 4, 1-2)
Şüphesiz, Allah korkusu, inananların ortak ve önemli vasıflarından biridir. Kuran'da da bu korkunun nasıl olması gerektiği açıkça tarif edilmiştir. Allah'a karşı duyulan korku dünyevi korkulardan tamamen farklıdır. Müminler, Allah'a karşı içli ve derin bir saygı duyarlar, O'nun isteklerine aykırı işler yapmaktan sakınırlar, Rabbimiz'in rızasını yitirmekten ve azabına uğramaktan çekinirler. İşte müminlerin bu konudaki titizliği, Allah'a karşı duydukları saygı dolu korkunun bir göstergesidir.
Kuran'da inananlara, "Allah'tan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup sakının" (Al-i İmran Suresi, 102) ve "Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının" (Tegabün Suresi, 16) şeklinde emredilmiştir. Mümine düşen görev, Allah'ın yarattıkları üzerinde düşünmek, Rabbimiz'in sınırsız aklını, ilmini, sanatını, kudretini, büyüklüğünü iyice kavramaktır. Böylece Allah'a karşı duyduğu saygı dolu korku da artacaktır.
De ki: “Düşündünüz mü hiç, |
Allah'tan gereği gibi korkan bir insan, kötülüklerden ve hatalardan korunmuş ve arınmış olur, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmasını engelleyecek şeylerden uzak durur. Allah korkusunun insana akıl ve anlayış kazandırdığına dair bir sır Kuran'da şöyle belirtilmiştir:
Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)
İncil'de de Hz. İsa (as)'ın, korkulması gerekenin yalnızca Allah olduğunu bildirdiği ifade edilmektedir:
Siz dostlarıma söylüyorum, bedeni öldüren, ama ondan sonra başka bir şey yapamayanlardan korkmayın. Kimden korkmanız gerektiğini size açıklayayım: Kişiyi öldürdükten sonra cehenneme atma yetkisine sahip olan Allah'tan korkun. Evet, size söylüyorum, O'ndan korkun. (Luka, Bap 12, 4-5)
İncil'in çeşitli bölümlerinde, inananların Allah'tan korkmaları gerektiği tekrarlanmıştır:
... Her ulusa, her soya, her dile, her halka yüksek sesle, "Allah'tan korkun, O'na yücelik verin" diyordu... (Vahiy, Bap 14, 6-7)
Tevrat'ta ise, "Rab korkusu hikmetin başlangıcıdır" denir (Mezmurlar, Bap 111, 10) ve insanın ancak Allah'tan korkmakla doğru yolu bulacağı haber verilir. Tevrat'ta Allah korkusu ile ilgili yer alan diğer bazı açıklamalar ise şu şekildedir:
Rabbe korkuyla hizmet edin, titreyerek sevinin. (Mezmurlar, Bap 2, 11)
Ne mutlu Rab'den korkana, O'nun yolunda yürüyene! (Mezmurlar, Bap 128, 1)
Herşeye egemen Rabbi kutsal sayın. Korkunuz... O'ndan olsun. (İşaya, Bap 8, 13)
Yeryüzündeki her güzellik hem Rabbimiz'in bir nimeti hem de O'nun sonsuz güzelliğinin bir yansımasıdır. Vicdan sahibi ve düşünen her insan, tüm bu güzelliklerin asıl sahibi olan Allah'a büyük bir coşku ve sevgi ile bağlanır. İman edenler, Allah'ı herkesten ve herşeyden daha çok severler; sevdikleri varlıkları ve güzellikleri yaratanın Allah olduğunu bilirler. Allah sevgisi, gerçek mutluluğun ve huzurun kaynağıdır. Allah'ı çok seven, Allah'tan çok korkan, O'nun kendisinden hoşnut olması için samimi bir gayret gösteren her mümin, dünyaya güzellik kazandıran hayırlı insanlardandır. Allah'ı seven, Allah'ın yarattıklarını da sever, onlara karşı şefkat ve merhamet duyar, onları korumak, onlara hayır ve güzellik getirmek ister.
Allah'ı unutarak tüm sevgilerini O'nun yarattıklarına yöneltenler, Allah'ın varlığını göz ardı ederek bir şeye tutkulu bir sevgiyle bağlananların elde ettikleri ise yalnızca acı, mutsuzluk ve huzursuzluktur. Müşrikler ile müminlerin sevgi anlayışı arasındaki derin farklılık bir Kuran ayetinde şöyle bildirilmiştir:
İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür... (Bakara Suresi, 165)
Tevrat'ta, Tesniye kitabında şöyle yazılıdır:
... Allah'ımız Rab, tek Rab'dir. Allah'ın Rabbi bütün kalbinle, bütün ruhunla ve bütün gücünle seveceksin. Ve sana bugün verdiğim bu emirler kalbinde olacaklardır. (Tesniye, Bap 6, 4-7)
İncil'de de aynı hüküm şu şekilde tekrarlanmıştır:
Allah'ın Rab'bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle seveceksin. (Markos, Bap 12, 30)
O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. |
Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer; seçim onlara ait değildir. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir, yücedir. (Kasas Suresi, 68)
Allah'tan başka taptıklarınız sizler gibi kullardır. Eğer doğru iseniz, hemen onları çağırın da size icabet etsinler. (Araf Suresi, 194)
İsa ona dedi... "Allah'ımız Bir olan Rab'dir"... Yazıcı ona dedi: "Çok iyi öğretmen, hakikat üzere dedin ki, O Birdir; O'ndan başkası yoktur". (Markos, Bap 12, 29-32)
... Yaşayan gerçek Allah'a kulluk etmek... üzere putlardan Allah'a nasıl döndüğünüzü anlatıyorlar. (1. Selanikliler, Bap 1, 9-10)
İsrailliler Rabbin gözünde kötü olanı yaptılar, Baallara taptılar... Çünkü Rabbi terk edip Baala ve Aştoretlere taptılar. (Hakimler, Bap 2, 11-13)
Onların ilahları önünde eğilmeyecek, tapınmayacaksınız; törelerini izlemeyeceksiniz. Tersine, ilahlarını yok edecek, dikili taşlarını büsbütün parçalayacaksınız. Allah'ınız Rab'be kulluk edeceksiniz... (Mısır'dan Çıkış, Bap 23, 24-25)
Ya Rab, Allah'ım, harikaların, düşüncelerin ne çoktur bizim için; Sana eş koşulmaz! Duyurmak, anlatmak istesem yaptıklarını, saymakla bitmez. (Mezmurlar, Bap 40, 5)
İnkarcılar ile inananların dünya hayatına bakış açıları tamamen farklıdır. İnkarcılar dünya nimetlerinden olabildiğince faydalanmayı hayatlarının başlıca gayesi olarak görürler. Oysa insan dünyaya ait olan herşeyi ölümüyle birlikte geride bırakacaktır. Bir insanın dünya hayatında sahip olduğu herşey geçicidir. Bunun bilincinde olan inananlar günlük yaşamları içinde dünya nimetlerinden istifade ederler; ancak bunları amaç olarak görmezler; sahip oldukları herşeyi Allah'a şükretmek ve O'nun rızasını kazanmak için birer araç olarak değerlendirirler. İnananlar, gösterişli arabaların, göz alıcı evlerin, etkileyici bahçelerin, değerli mücevherlerin, güzel insanların, kısacası sayısız dünya nimetinin geçici olduğunun farkındadırlar. Bunların asıllarının sonsuz olarak cennette yer aldığının bilincindedirler.
Allah, insanlara dünyanın geçici süslerine aldanmamalarını, dünyevi hırs ve tutkuların esiri olmamalarını bildirmiştir. Kuran'da dünya hayatının gerçeği ve geçiciliği şöyle bildirilmiştir:
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır. (Al-i İmran Suresi, 14)
Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azab; Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir. (Hadid Suresi, 20)
İncil'in Markos bölümünde ise dünyevi kaygıların, sadece dünyaya yönelik isteklerin ve maddi zenginliğin insanları Allah'ın yolundan alıkoyduğu şu benzetmeyle anlatılır:
Yine bazıları dikenler arasında ekilen tohumlara benzerler. Bunlar sözü işitirler, ama dünyasal kaygılar, zenginliğin aldatıcılığı ve daha başka hevesler araya girip sözü boğar ve ürün vermesini engeller. İyi toprağa ekilenler ise, sözü işiten, onu benimseyen, kimi otuz, kimi altmış, kimi de yüz kat ürün veren kişilerdir. (Markos, Bap 4, 18-20)
İncil'de inananlara, dünya hayatının geçici zevklerine dalmamaları, dünya tutkusunun insanlarda kalp katılaşmasına neden olduğu bildirilir. İncil'in çeşitli bölümlerinde, dünyanın geçiciliği ve dünyaya bağlanmanın son derece büyük bir hata olduğu şöyle dile getirilir:
Dünya ve dünyasal tutkular geçer, ama Allah'ın isteğini yerine getiren sonsuza dek yaşar. (Yuhanna'nın I. Mektubu, Bap 2, 17)
... Çünkü dünyanın şimdiki hali geçicidir. (Korintoslulara I. Mektup, Bap 7, 31)
Tevrat'ta ise, dünya hayatının geçici olduğu, mal tutkusunun ve ahiretten tamamen yüz çevirip dünyaya bağlanmanın insanlar için büyük bir hata olduğu ve inananların bu aldanışa kapılmamaları gerektiği şu şekilde anlatılmaktadır.
Senin önünde garibiz atalarımız gibi. Yeryüzündeki günlerimiz bir gölge gibidir, kalıcı değildir. (I. Tarihler, Bap 29, 15)
Rabbin gazap gününde gümüşleri de altınları da onları kurtaramayacak... (Sefanya, Bap 1, 18)
Dedi ki, "Bu dünyaya çıplak geldim, çıplak gideceğim. Rab verdi, Rab aldı, Rab'bin adına övgüler olsun!" (Eyüp, Bap 1, 21)
Onlar varlıklarına güvenir, büyük servetleriyle böbürlenirler. Kimse kimsenin hayatının bedelini ödeyemez, Allah'a fidye veremez… [Herkes] mallarını başkalarına bırakıyor. Mezarları, sonsuza dek evleri, kuşaklar boyu konutları olacak, topraklarına kendi adlarını verseler bile. Bütün gösterişine karşın geçicidir insan, ölüp giden hayvanlar gibi… Korkma biri zenginleşirse, evinin görkemi artarsa. Çünkü ölünce hiçbir şey götüremez, görkemi onunla mezara gitmez. (Mezmurlar, Bap 49, 6-17)
Allah, insanlara her dönemde onlara doğruyu ve yanlışı gösterecek, Kendisi'nin razı olduğu ahlakı öğretecek elçiler göndermiştir. Bu elçiler insanları Allah'a iman etmeye çağırmış, onlara Allah'ın dinini tebliğ etmişlerdir. Hz. İbrahim (as), Hz. Süleyman (as), Hz. Davud (as), Hz. Lut (as), Hz. İsa (as), Hz. Musa (as), Hz. Nuh (as), Hz. Yusuf (as), Hz. İsmail (as), Hz. İshak (as) gibi bazı peygamberlerin ve elçilerin hayatları Kuran'da anlatılmaktadır. Rabbimiz ayetinde, peygamber kıssalarında inananlar için hikmetler olduğunu bildirmiştir. (Yusuf Suresi, 111) Peygamberler Allah'ın seçtiği, müjdeci ve uyarıcılar olarak gönderdiği, üstün ahlakları ve imanları ile tüm insanlara örnek olan çok mübarek insanlardır. Müslümanlar peygamberlerin hepsine iman ederler ve hiçbir ayırım yapmadan hepsine derin bir sevgi ve saygı duyarlar. Müslümanların peygamberlere imanı ve itaati ayette şu şekilde buyurulmaktadır:
Elçi, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, müminler de. Tümü, Allah'a, meleklerine, Kitaplarına ve elçilerine inandı. "O'nun elçileri arasında hiçbirini (diğerinden) ayırdetmeyiz. İşittik ve itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı (dileriz). Varış ancak Sana'dır" dediler. (Bakara Suresi, 285)
Peygamberlere iman, Hristiyanlık ve Museviliğin de temel esaslarındandır. Tevrat'ta Hz. Adem (as), Hz. Nuh (as), Hz. Şuayb (as), Hz. Yakup (as), Hz. Yusuf (as) ve diğer pek çok peygamberin hayatı –her ne kadar bir kısmı tahrif olmuş olsa da- detaylı olarak anlatılmaktadır. İncil'de ise gönderilmiş olan elçilere itaatin önemi farklı açıklamalarla vurgulanmıştır. İncil'de yer alan "Allah tarafından onaylanan iş, O'nun gönderdiği kişiye iman etmenizdir" (Yuhanna, Bap 6, 29) açıklaması bunun örneklerinden biridir. İncil'de bulunan bir başka açıklamada ise, inananların elçileri kendilerine örnek almalarını ve onların ahlakına benzer bir ahlaka sahip olup, onların tavırlarına benzeyen tavırlarda bulunmaları şu şekilde bildirilmiştir:
Bir Peygamberi Peygamber olduğu için kabul eden, Peygambere yaraşan bir ödül alacaktır. Doğru birini doğru olduğu için kabul eden, doğru kişiye yaraşan bir ödül alacaktır. (Matta, Bap 10, 41)
Onlara peygamberleri dedi ki: "Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi." Onlar: "Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?" dediler. O (şöyle) demişti: "Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir." (Bakara Suresi, 247)
... "Bu Kur'an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?" (Zuhruf Suresi, 31)
... (Allah: ) "Ben onlara Peygamberler ve elçiler göndereceğim, bunlardan kimini öldürecek, kimine zulmedecekler." (Luka, Bap 11, 49)
Ama onlar Allah'ın elçileriyle alay ederek sözlerini küçümsediler, Peygamberlerini aşağıladılar. Sonunda Rabbin öfkesi… alevlendi. (2. Tarihler, Bap 36, 16)
İşte böyle; onlardan öncekiler de bir elçi gelmeyiversin, mutlaka: "Büyücü ve cinlenmiş" demişlerdir. Onlar bunu (tarih boyunca) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır; onlar, 'azgın ve taşkın (tağiy)' bir kavimdirler. (Zariyat Suresi, 52-53)
Yahya geldiği zaman oruç tutup içkiden kaçındı, ona "cinli" diyorlar. (Matta, Bap 11, 18)
Sahibiniz (arkadaşınız olan peygamber) sapmadı ve azmadı. O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir. Ona (bu Kur'an'ı) üstün (oldukça çetin) bir güç sahibi (Cebrail) öğretmiştir. (Necm Suresi, 2-5)
Öncelikle şunu bilin ki, Kutsal Yazılarda bulunan hiçbir peygamberlik sözü kimsenin özel yorumu değildir. Çünkü hiçbir peygamberlik sözü insanın isteğinden kaynaklanmadı. (Petrus'un İkinci Mektubu, Bap 1, 20-21)
Eski çağlardan beri Kutsal Peygamberlerinin ağzından bildirdiği gibi, kulu Davut'un soyundan bizim için güçlü bir kurtarıcı çıkardı. (Luka, Bap 1, 69-70)
Ve Rab bana dedi: "... 0nlar için kardeşleri arasından senin gibi bir peygamber çıkaracağım ve sözlerimi onun ağzına koyacağım ve ona emredeceğim herşeyi onlara söyleyecek. (Tesniye Bap 18, 17-18)
Allah'ın indirdiği hak dini insanlara tebliğ eden peygamberler, insanları cennetteki nimetlerle müjdelemiş, cehennem azabına karşı uyarmışlardır. Dünya hayatında Allah'ın emirlerine uyanlar, O'nun rızasını kazanmaya yönelik işler yapanlar ahirette cennet ile ödüllendirileceklerdir. Allah'ın dinine çağrıldıkları ve doğru yolu gördükleri halde inkar edenleri ise cehennemde sonsuz ve dehşetli bir azap beklemektedir.
Kuran'da, inananları nimetlerle dolu, sonsuz, mutluluk ve esenlik yurdu olan cennetin; inkarcıları ise benzeri görülmedik azap ve sıkıntılarla dolu olan ebedi cehennem hayatının beklediği şöyle haber verilmiştir:
İman edip salih amellerde bulunanlar, Biz onları altından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. Bu, Allah'ın gerçek olan vaadidir. Allah'tan daha doğru sözlü kim vardır? (Nisa Suresi, 122)
İnkar edenler, cehenneme bölük bölük sevk edildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları açıldı ve onlara (cehennemin) bekçileri dedi ki: "Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugünle karşılaşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" Onlar: "Evet" dediler. Ancak azap kelimesi kafirlerin üzerine hak oldu. (Zümer Suresi, 71)
Yaşamları boyunca Allah'ın emirlerine uyan, Rabbimiz'in rızasını kazanmak için gayret eden iman sahibi kimseler, Allah'ın izni ile, cennette en görkemli evler, en estetik kıyafetler, en güzel mücevherler, en güzel yiyecekler, en nefis içecekler ile ödüllendirilecekler, sevdikleri insanlarla ve dostlarıyla birlikte huzur ve güven içinde sonsuz bir yaşam süreceklerdir. Kendilerini yaratan ve sayısız nimet veren Allah'a isyan ve nankörlük edenler ise kuşkusuz en büyük suçu işlemişler, bu nedenle cehennem cezasını hak etmişlerdir. Kuran'da cehennemdeki azabın dünyada hiç benzeri olmayan son derece büyük, acılı ve şiddetli bir azap olduğu bildirilmiştir. Cehennemdeki hafifletilmeyen ve sürekli olan fiziksel ve manevi azap, dar, karanlık, dumanlı ortamlar, iğrenç yiyecek ve içecekler, acıyla inlemeler, yakıcı ve kavurucu sıcaklık, zincirler, demirden kamçılar, kaynar su ve diğer cezalar ayetlerde detaylı olarak tasvir edilmiştir. Kuran'da cehennemdekilerin suçlarını itiraf etmeleri, hor ve aşağılık kılınmaları, pişmanlık duymaları, dünyaya geri dönmek istemeleri, yok olmayı istemeleri de bildirilmiştir. Cehennemde olanlar yardım için yalvaracaklar ancak onlara yardım edilmeyecek, azaplarının hafifletilmesini isteyecekler ancak bu istekleri karşılık bulmayacaktır.
İyilerle kötülerin Allah Katında bir olmadıkları ve herkesin yaptıkları ile karşılık göreceği Tevrat ve İncil'de de yer alan gerçeklerdir. İyiler ile kötülerin ayrılmaları İncil'de şöyle bir örnekle anlatılmıştır:
Yine göklerin hükümranlığı, denize atılan ve her türlü avı bir araya toplayan balıkçı ağına benzer. İyice dolduğunda onu kıyıya çekerler, oturup işe yarayanları kaplara toplarlar, yaramayanları ise dışarı atarlar. Çağın sonunda durum bu olacak. Melekler çıkıp kötüleri doğrular arasından ayıracak ve yanan ocağa atacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacak. (Matta, Bap 13, 47-50)
İncil'de, doğruların, "sonsuz yaşama" (Matta, Bap 25, 46); kötülerin İblis ile beraber "sonsuz ateşe" (Matta, Bap 25, 41), "sonsuz cezaya" (Matta, Bap 25, 46) gönderilecekleri belirtilmiştir. "Cehennem cezasından nasıl kaçacaksınız?" (Matta, Bap 23, 33) ve "Öldürdükten sonra cehenneme atmaya yetkisi olandan korkun" (Luka, Bap 12, 5) gibi açıklamalarla cehennem azabı hatırlatılmıştır. Cehennemdekilerin yaşadığı azap, içine düştükleri çaresizlik ve duydukları pişmanlık, İncil'deki bir yerde şöyle tasvir edilmiştir:
Bedeni öldüren, ama canı öldüremeyenlerden korkmayın. Canı da bedeni de cehennemde mahvedebilen Allah'tan korkun. (Matta, Bap 10, 28)
Eğer sağ gözün günah işlemene neden olursa, onu çıkar at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme atılmasından iyidir. Eğer sağ elin günah işlemene neden olursa, onu kes at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme gitmesinden iyidir. (Matta, Bap 5, 29-30)
Tevrat'ta ise iyilik yapan kişilerin iyilikle karşılık bulacağı, kötülük yapanların da bu kötülükler karşılığında cezalandırılacakları ifade edilmektedir:
... Dinsizleri titreme aldı: "Herşeyi yiyip bitiren ateşin yanında hangimiz oturabilir? Sonsuza dek sönmeyecek alevin yanında hangimiz yaşayabilir?" diye soruyorlar. Ama doğru yolda yürüyüp doğru dürüst konuşan, zorbalıkla edinilen kazancı reddeden, elini rüşvetten uzak tutan, kan dökenlerin telkinlerine kulak vermeyen, kötülük görmeye dayanamayan, yükseklerde oturacak; uçurumun başındaki kaleler onun korunağı olacak, ekmeği sağlanacak, hiç susuz kalmayacak. (Yeşaya, Bap 33, 14-16)
... Kimisi sonsuz yaşama (cennete), kimisi utanca ve sonsuz iğrençliğe gönderilecek. Bilgeler gökkubbe gibi, birçoklarını doğruluğa döndürenler yıldızlar gibi sonsuza dek parlayacaklar. (Daniel, Bap 12, 2-3)
Kuraklık ve sıcağın eriyen karı alıp götürdüğü gibi ölüler diyarı (cehennem) da günahlıları alıp götürür. (Eyüp, Bap 24, 19)
… Doymak bilmeyen ölüler diyarı ağzını ardına kadar açtı... Hepsi alçaltılacak; dize getirilecek, küstah bakışları alçaltılacak. (Yeşaya, Bap 5, 14-15)
"Kötüler yıkılır ve yok olurlar; fakat salihlerin evi durur..." (Süleyman'ın Özdeyişleri, Bap 12, 7)
Allah tüm insanları ölümlerinden sonra yeniden diriltecek ve dünya hayatında işledikleriyle hesaba çekecektir. Bu gerçek, tarih boyunca gönderilmiş tüm peygamberler tarafından insanlara bildirilmiştir. Rabbimiz'in indirdiği hak dini tebliğ eden peygamberler, insanları yeniden dirilecekleri güne karşı uyarmışlar ve onlara, o gün için ciddi bir hazırlıkta bulunmaları gerektiğini haber vermişlerdir. Samimi olarak iman eden her insan, Allah'ın ölümden sonra kendisini dirilteceğinin şuuruyla hareket eder. Buna karşın bazı insanlar ölümden sonra yeniden dirilişi inkar etmişlerdir. Ahiret gününde yeniden dirileceklerinden kuşku duyanların veya bu gerçeği yalanlayanların durumu Kuran'da şu şekilde bildirilmiştir:
Kendi yaratılışını unutarak Bize bir örnek verdi; dedi ki: "Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?" De ki: "Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir." (Yasin Suresi, 78-79)
Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir. İşte böyle; şüphesiz Allah, hakkın kendisidir ve şüphesiz ölüleri diriltir ve gerçekten herşeye güç yetirendir. (Hac Suresi, 5-6)
Elbette herşeye güç yetiren Allah için tüm insanların diriltilmesi çok kolaydır. İnsanı hiçbir şey değilken yoktan yaratan, ölü gibi görünen kupkuru toprağı dilediği şekilde canlandıran Allah'tır; zamanı gelince insanları da yeniden diriltecek olan O'dur. İncil'in çeşitli bölümlerinde, ölümden sonra diriliş olmadığını söyleyenlere Hz. İsa (as)'ın tebliği hakkında bilgi verilmiştir. Bunlardan birinde şöyle söylenmektedir:
"Böylece mutlu olursun. Çünkü bunlar sana karşılık verecek durumda değildirler. Karşılığı sana, doğru kişiler dirildiği zaman verilecektir." (Luka, Bap 14, 14)
Ama biri çıkıp, “Ölüler nasıl dirilecek? Nasıl bir bedenle gelecekler?” diye sorabilir. Ne akılsızca bir soru!.. (1 Korintliler, Bap 15, 35-36)
Ölülerin dirilişi de böyledir. Beden çürümeye mahkum olarak gömülür, çürümez olarak diriltilir. (1 Korintliler, Bap 15, 42)
Tevrat'ta yeniden dirilişin tarif edildiği pasajlardan bir kısmı şöyledir:
"Mezarlarınızı açıp sizi çıkardığım zaman, Benim Rab olduğumu anlayacaksın... Ruhumu içinize koyacağım, canlanacaksınız..." böyle diyor Rab. (Hezekiel, Bap 37, 13-14)
... Senin ölülerin yaşayacak, bedenleri dirilecek. Ey sizler, toprak altında yatanlar, uyanın, ezgiler söyleyin... toprak ölülerini yaşama kavuşturacak. (Yeşaya, Bap 26, 19)
"Sana gelince, ey Daniel, son gelinceye dek yoluna devam et. Rahatına kavuşacak ve günlerin sonunda payına düşen mirası almak için uyanacaksın." (Daniel, Bap 12, 13)
Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun. |
Ahirete ve hesap gününe iman, İslamiyet'in temel esaslarından biridir. Tüm insanlar, dünya hayatında geçirdikleri her anın hesabını vermek üzere yeniden diriltileceklerdir. Hesap gününde her insan yapayalnız, tek başına hesap verecek, hiç kimse bir başkasının günahını yüklenemeyecek veya ona yardım edemeyecektir. O günde, iman edenler ve iyilik yapanlar için kolay bir hesap olacaktır. İnkar edip kötülüklerde bulunanlar içinse, hiç şüphesiz hesap günü çok zorlu bir gündür.
Allah, Kuran'da hesap gününün nasıl bir gün olduğunu detaylarıyla bildirmiştir. Hiçbir şeyin saklı ve gizli kalmayacağı hesap gününde, zerre kadar bile olsa, herkesin iyilikleri ve kötülükleri hassas terazilerde tartılacaktır. Bu gerçek bir Kuran ayetinde şöyle bildirilir:
Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz. (Enbiya Suresi, 47)
O gün inkarcıların işitme ve görme duyuları, derileri kendileri aleyhinde şahitlik edecektir:
Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir. (Fussilet Suresi, 20)
İnsanlar dünyada yaptıkları için Allah Katında hesap verirlerken, peygamberler ve şahitler de bulunacaklardır. Sonsuz adalet sahibi olan Allah, her insan hakkında hüküm verecektir:
Yer, Rabbinin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahitler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. Her bir nefse yaptığının tam karşılığı verildi. O, onların işlediklerini daha iyi bilendir. (Zümer Suresi, 69-70)
Ahiret günü verilecek hesap hakkındaki bazı İncil ifadeleri ise şöyledir:
Allah, herkese, yaptıklarının karşılığını verecektir. Durmadan iyilik ederek yücelik, saygınlık ve ölümsüzlüğü arayanlara sonsuz yaşamı verecek. Ama bencil olanların, gerçeğe uymayıp haksızlığın peşinden gidenlerin üzerine gazap ve öfke yağdıracak. (Romalılara Mektup, Bap 2, 6-8)
Size şunu söyleyeyim, insanlar söyledikleri her boş söz için yargı günü hesap verecekler. (Matta, Bap 12, 36)
... Bütün dünya Allah'a hesap versin diye Yasa'nın yönetimi altındakilere söylendiğini biliyoruz. (Romalılar, Bap 3, 19)
Görülüyor ki Rab Kendi yolunda yürüyenleri karşılaştıkları denemelerden nasıl kurtaracağını bilir. Doğru olmayanları, özellikle benliğin yozlaşmış tutkuları ardından giden ve yetkisini hor görenleri cezalandırarak yargı gününe dek nasıl alıkoyacağını da bilir. (2. Petrus, Bap 2, 9-10)
Tevrat'ta yer alan açıklamalarda da, hesap gününün varlığı ve Allah'ın insanları işledikleriye hesaba çekeceği bildirilmektedir. Bu açıklamalardan biri şu şekildedir:
… Onların günü yaklaştı, sonunda yargı günleri geldi. (Hezekiel, Bap 21, 29)
… Peygamberlerinin uyardığı gibi, cezalandırılacakları gün geldi çattı. Şaşkınlık içindeler şimdi. (Mika, Bap 7, 4)
Sen, ey saygısız (Allah'ın hükümlerine uymayan)... günün yaklaştı, sonunda yargı günün geldi. Egemen Rab şöyle diyor: … Artık eskisi gibi olmayacak. Alçakgönüllü yükseltilecek, gururlu alçaltılacak. (Hezekiel, Bap 21, 25-26)
Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği' zaman, gök yarıldığı zaman. Dağlar, kökünden sökülüp savurulduğu zaman, ve resuller de (şahitlik için) belli bir vakitte getirildiği zaman. (Mürselat Suresi, 8-11)
Şüphesiz, kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir... (Taha Suresi, 15)
Saatin (kıyametin) ne zaman demir atacağını (gerçekleşeceğini) sorarlar. De ki: "Onun ilmi yalnızca Rabbimin Katındadır. Onun süresini O'ndan başkası açıklayamaz. O, göklerde ve yerde ağırlaştı. O, size apansız bir gelişten başkası değildir." Sanki sen, ondan tümüyle haberdarmışsın gibi sana sorarlar. De ki: "Onun ilmi yalnızca Allah'ın Katındadır. Ancak insanların çoğu bilmezler." (Araf Suresi, 187)
Gökyüzünün erimiş maden gibi olacağı gün; dağlar da (etrafa uçuşmuş) rengarenk yün gibi olacak. (Böyle bir günde) hiçbir yakın dost bir yakın dostu sormaz. (Mearic Suresi, 8-10)
Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman. (Rahman Suresi, 37)
O güne ve saate ilişkin hiç kimsenin bilgisi yoktur... Dikkat edin, uyanık durun, dua edin. Çünkü o anın ne zaman geleceğini bilemezsiniz. (Markos, Bap 13, 32-33)
Kendinize dikkat edin! Yürekleriniz sefahat, sarhoşluk ve bu yaşamın kaygılarıyla ağırlaşmasın. O gün, üzerinize bir tuzak gibi aniden inmesin. Çünkü o gün bütün yeryüzünde yaşayan herkesin üzerine gelecektir. (Luka, Bap 21, 34-35)
... O gün gökler büyük bir gürültüyle ortadan kalkacak, maddesel öğeler yanarak yok olacak, yer ve yeryüzünde yapılmış olan herşey yanıp bitecek... O gün gökler yanarak yok olacak, maddesel öğeler şiddetli ateşte eriyecektir. (Petrus'un İkinci Mektubu, Bap 3,10-12)
Yeryüzü önlerinde sarsılıyor, gökyüzü titriyor; Güneş ve Ay kararıyor, yıldızların parıltısı görünmez oluyor… Rab'bin o büyük günü ne korkunçtur! O güne kim dayanabilir? (Yoel, Bap 2, 10-11)
... Rabbin günü yakındır, herşeye Kadir olan tarafından bir yıkım gibi geliyor. Bundan ötürü bütün eller gevşeyecek ve her insan yüreği eriyecek ve şaşıracaklar. Onları ağrılar ve elemler tutacak; doğuran kadın gibi ağrı çekecekler; şaşkın şaşkın birbirlerine bakacaklar; yüzleri alev yüzü. Memleketi çöl etmek için ve onun içinden suçlu olanlarını helak etmek için. İşte, Rabbin günü, acımayan gün, gazapla ve kızgın öfke ile geliyor. Çünkü göklerin yıldızları ve onların yıldız kümeleri ışıklarını vermeyecekler, Güneş doğunca kararacak ve Ay parlak ışığını vermeyecek. (İşaya, Bap 13, 6-10)
Rabbin büyük günü yakındır, yakındır ve çok çabuk geliyor... O gün gazap günüdür, sıkıntı ve darlık günü, harabiyet ve viranlık günü, karanlık ve karaltı günü, bulutlar ve koyu karanlık günü. Rab diyor ki, "İnsanları öyle bir felakete uğratacağım ki, körler gibi, nereye gittiklerini göremeyecekler. Çünkü Bana karşı günah işlediler. Rab'bin öfke gününde, altınları da gümüşleri de onları kurtaramayacak." (Tsefanya, Bap 1, 14-18)
"... Hanginizin daha iyi olduğunu denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O'dur..." (Hud Suresi, 7) ayetinde buyrulduğu gibi dünyanın yaratılış amaçlarından biri, insanların denenmesidir. Aslında her insan ömrü boyunca bir imtihan içindedir ve ölümüyle birlikte sona erecek bu imtihanın ardından, ya güzellikle ödüllendirilecek ya da azapla cezalandırılacaktır.
İnsanın karşısına çıkan sıkıntıların, zorlukların, musibetlerin her biri aslında birer imtihan vesilesidir. Zorluklar karşısında Allah'a güvenip dayanarak güzel bir sabır gösterenler, Allah'ın istediği şekilde davranmış olurlar. İnsanlar mallar, evlatlar, güzellik, sağlık gibi Allah'ın nimetleriyle de sınanırlar. Böyle bir durumda insanın yapması gereken, kendi bencil istekleri doğrultusunda değil, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmaya yönelik hareket etmektir.
İnsanın inandığını ve iman ettiğini dile getirmesinin tek başına yeterli olmadığı, mutlaka deneneceği bir Kuran ayetinde şöyle bildirilir:
İnsanlar, (sadece) "İman ettik" diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar? (Ankebut Suresi, 2)
Bununla birlikte Kuran'da zorluklar karşısında sabır gösterenler müjdelenirler. Bu gerçeğe bir ayette şöyle dikkat çekilir:
Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele. (Bakara Suresi, 155)
İncil'de denenmelerin sevindirici olduğu ve kişinin kamil imanı kazanmasına uygun ortam oluşturduğu şöyle belirtilir:
Herkesin karşılaştığı denemelerden başka denemelerle karşılaşmadınız. Allah güvenilirdir, gücünüzü aşan biçimde denenmenize izin vermez. Dayanabilmeniz için denemeyle birlikte çıkış yolunu da sağlayacaktır. (1. Korintliler, Bap 10, 13)
Ne mutlu denemeye dayanan kişiye! Denemeden başarıyla çıktığı zaman Rab'bin Kendisini sevenlere vaat ettiği yaşam tacını alacaktır. (Yakup, Bap 1, 12)
Bu nedenle şimdi kısa bir süre çeşitli denemeler sonucu acı çekmeniz gerekiyorsa da, sevinçle coşmaktasınız... (1. Petrus, Bap 1, 6)
Allah'ın insanları dünyada çeşitli denemelerden geçirdiğini anlatan Tevrat pasajlarından bir kısmı şöyledir:
Ben Rab, herkesi davranışlarına, yaptıklarının sonucuna göre ödüllendirmek için yüreği yoklar, düşünceyi denerim. (Yeremya, Bap 17, 10)
Daha sonra Allah İbrahim'i sınadı. (Tekvin, Bap 22, 1)
İnsanın planladığı işler ancak Allah dilediği takdirde gerçekleşir. İman edenler Rabbimiz dilemedikçe hiçbir şeye güç yetiremeyeceklerinin bilincindedirler. Tavırlarında ve konuşmalarında da bu gerçeğin şuurunda oldukları açıkça görülür. Allah iman edenlere, hiçbir konu hakkında kesin konuşmamalarını, bunu ancak Allah dilerse yapabileceklerini belirtmelerini bildirmiştir. Ayette şu şekilde buyurulmaktadır:
Hiçbir şey hakkında: "Ben bunu yarın mutlaka yapacağım" deme. Ancak: "Allah dilerse" (inşaAllah yapacağım de). (Kehf Suresi, 23-24)
İnsanın geleceğe yönelik tasarılarında bu gerçeği göz önünde bulundurması gerektiği İncil'de de yer almaktadır:
İki serçe bir meteliğe satılmıyor mu? Ama Allah'ın izni olmadan bunlardan bir teki bile yere düşmez. (Matta, Bap 10, 29)
Tevrat'ta ise her zaman Allah'ın takdir ettiğinin gerçekleşeceği şöyle bildirilir:
İnsan yüreğinde çok şey tasarlar, ama gerçekleşen Rabbin amacıdır. (Süleyman'ın Meselleri, Bap 19, 21)