Bu kitap boyunca Türkiye'deki evrimci çevrelerin bilimsel yanılgılarını inceledik. Ancak tüm bu incelediklerimiz bizlere bir gerçeği daha göstermektedir: Türkiye'deki ateist çevreler, özellikle de ateizmi bilimsellik görüntüsü altına gizlemeye çalışanlar, çok büyük bir panik içindedir. Çünkü inandıkları materyalist felsefe ve bu felsefenin en önemli dayanağı olan Darwinizm, tarihe karışmaktadır. Evrim teorisinin bilim dışı bir masal olduğunu artık bütün Türkiye görmektedir. Canlıların tesadüflerle ortaya çıktığını öne süren evrim safsatası çökerken, yaratılış gerçeğinin kesin delilleri de açıkça ortaya çıkmaktadır. 19. yüzyılın köhne evrim masalları ile bir zaman uyutulan kitleler, ateizmin sadece akılsızlara özgü bir hastalık olduğunu artık anlamış durumdadırlar.
Ateistlerin Korkusu
Ateistlerin içine düştükleri bu korku ve panik atmosferi, yazdıkları her yazıda kendini belli etmektedir. Darwinizmi ve materyalizmi savunmaya kalkanların hepsi, evrim teorisi ya da maddenin aslı konularında ortaya konan gerçekleri aslında önemsemedikleri, bunlara hiç değer vermedikleri yönünde açıklamalar yapmaktadır. Ama her sayıda dergilerinin yarısını bu konuya ayırmaları, her kapakta bu konuyu ele almaları, yine aynı konuda konferanslar, kurslar düzenlemeleri, bu açıklamaların samimiyetsiz olduğunu göstermektedir.
Tüm bu faaliyetlerinden anlaşılmaktadır ki, söz konusu ateistler, çok güçlü ve ezici bir fikirle karşı karşıyadırlar ve adeta can havliyle bağlı oldukları felsefeyi savunmaya çalışmaktadırlar.
Dahası, yazıları okunduğunda, bu kimselerin aslında savundukları fikirlere gerçekte inanmadıkları da anlaşılmaktadır. Bir insanın bir fikri, gerçekten o fikre samimi olarak inandığı için mi savunduğu, yoksa sadece "ben bugüne kadar bu fikirle tanındım, reddedersem rezil olurum" gibi bir endişeyle mi hareket ettiği, o kişinin yazısından anlaşılır. Türkiye'deki evrimci yazarlar ikinci gruba dahildir.
Bunun açık bir göstergesi, yazılarında, açıklama getirmeleri gereken konuları sürekli olarak göz ardı etmeleridir. Yazdıkları yazılara bakıldığında, kurdukları tüm karmaşık ve sözde "süslü" cümlelere rağmen, aslında felsefelerini savunan hiçbir ciddi açıklama yapamadıkları görülmektedir.
Örneğin maddenin sadece insan beyninde oluşan bir algı olduğu, insanın maddenin aslına hiçbir zaman ulaşamayacağı ve gerçekte bir algılar dünyasında yaşadığı, çalışmalarımız aracılığıyla bu kişilere defalarca izah edilmiştir. Bu kişiler ise bu gerçeği reddetmekte, ancak "maddenin aslına nasıl ulaşırız" sorusuna tek bir cevap dahi verememektedirler. Aksine, hem kendilerine hem de çevrelerine "sakın bu konuyu düşünmeyin, düşünürseniz materyalizmi kaybedersiniz, Allah'a inanmak zorunda kalırsınız" gibi telkinlerde bulunmaktadırlar.
Örneğin Bilim ve Ütopya yazarı Rennan Pekünlü, Lenin'den alıntı yaparak "duyularımızla algıladığımız nesnel gerçekliği bir kere yadsıdın mı, fideizme (dini inanca) karşı kullanacağın tüm silahlarını yitirirsin... Parmağını kaptırdın mı, önce kolun sonra tüm benliğin gider. Duyuları nesnel dünyanın bir görüntüsü olarak değil de, özel bir öğe olarak aldığında, diğer bir deyişle materyalizmden ödün verdiğinde, benliğini fideizme (dini inanca) kaptırırsın..." diye yazmaktadır. Bu satırlar, maddenin bir algı olduğunu düşünmekten korkan, çünkü bunu düşündüğünde Allah'ın varlığını kavrayacağını bilen bir insanın satırlarıdır.
Aslında bu satırlar, materyalistlerin karşı karşıya oldukları gerçeği anlamaya başladıklarının da ifadesidir. Ama bu gerçeği anlamak onlarda öyle bir korku oluşturmaktadır ki, hemen gerisin geriye dönerek reddetmeye çalışmaktadırlar. Hz. İbrahim ile tartışırken, kendi vicdanlarına başvurup "Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)..." diyen, ama sonra "... yine tepeleri üstüne ters dönen..." inkarcılar gibi davranmaktadırlar. (Enbiya Suresi, 64-65)
Konuyu anlatırken elden geldiğince detaya girmemeye, hatta ağızlarına bile almamaya çalışmaktadırlar. Eğer evrimin doğruluğundan ya da maddenin varlığından gerçekten emin olsalar, bizim anlattıklarımızı detaylı ve akılcı bir biçimde ele alıp, sonra da kendi cevaplarını getirmeye çalışırlardı. Oysa konunun mümkün olduğunca az duyulmasını ve az düşünülmesini istemektedirler.
Ateistler de Allah'ın Belirlediği Kadere Tabidir
Ancak tüm bu korku ve endişeler içinde ateizmi savunmaya çalışan yazarların farkında olmadıkları çok önemli bir gerçek daha vardır. Gerçekte onlar da istemeden de olsa Allah'ın dinine hizmet etmektedirler. Çünkü Allah'a boyun eğmişlerdir. Yaptıkları herşey, Allah'ın kendileri için takdir ettiği kaderdedir. Yazdıkları her satırı, her cümleyi ve her harfi, Allah ezelde belirlemiştir. Eğer bir kişi zamanın dışına çıkabilseydi, yazdıkları yazıları binlerce yıl öncesinden okuyabilirdi; çünkü kaderde bu yazılar zaten yazılmıştır.
Allah Kuran'da bu gerçeği bizlere açıkça bildirir. "... O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur..." (Hud Suresi, 56) ayetiyle haber verildiği gibi, yeryüzündeki tüm varlıklar, Allah'ın iradesine boyun eğmişlerdir. "Eğer Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet kılardı; ancak dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir..." (Nahl Suresi, 93) ayetiyle bildirildiği gibi, Allah insanların kimine imanı, kimine ise inkarı takdir etmiştir. İnkarcıların, dine düşmanlık göstererek yeryüzünde bozgunculuk aramaları ise, "Biz, bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman, onun 'varlık ve güç sahibi önde gelenlerine' emrederiz, böylelikle onlar onda bozgunculuk çıkarırlar..." (İsra Suresi, 16) ayetinde öğretildiği gibi, gerçekte Allah'ın emriyle yaptıkları bir iştir.
Bir başka ayette ise, Allah'ın inkarcıları, inkar için özel olarak yarattığı şöyle ifade edilir:
Eğer Rabbin dileseydi, insanları elbette tek bir ümmet kılardı. Oysa, onlar, anlaşmazlığı sürdürmektedirler: Rabbinin rahmet ettikleri dışında. Onları bunun için yarattı. Böylece Rabbinin (şu) sözü tamamlanıp gerçekleşmiştir: "Andolsun, cehennemi cinlerden ve insanlardan, (kafirlerin) tümüyle dolduracağım." (Hud Suresi, 118-119)
Allah işte bu şekilde yarattığı materyalist yazarlara din aleyhtarı yazılar yazmayı, Müslümanlara da bu yazılara cevap vermeyi ilham etmektedir. Bu kişilerin ortaya attıkları evrimci ve materyalist iddiaların her biri, Müslümanların bu iddialara en güzel biçimde cevap vermelerine ve bu cevabı milyonlarca kişiye ulaştırmalarına vesile olmaktadır. Yazdıkları her yazı, daha çok insanın Darwinizm safsatası hakkında bilgilendirilmesine vesile olmaktadır.
Ayrıca yazdıkları yazılarda sergiledikleri tüm bilgisizlikler, mantık bozuklukları ve güvensizlikler, sağduyu sahibi insanların bunları inceleyerek ateizmin ne kadar büyük bir akılsızlık ürünü olduğunu görmelerini sağlamaktadır. Düzenledikleri konferanslarda çalışmalarımızı kast ederek "sakın o kitapları okumayın" diye tedirgin mesajlar vermeleri, evrimi savunan hiçbir delil ortaya koyamayıp sadece laf oyunları yapmaları, kendilerine sorulan sorular karşısında aciz kalmaları ya da sinirlenmeleri, hatta seyircileri azarlamaya kalkmaları, gerçekte istemeden de olsa dine yaptıkları büyük birer hizmettir.
Allah, onları bu hizmet için yaratmıştır ve bu hizmeti harfiyen yerine getirmektedirler. Bir ayette şöyle buyrulur:
Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin tümü, topluca iman ederdi. Öyleyse, onlar mü'min oluncaya kadar insanları sen mi zorlayacaksın? Allah'ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme (imkanı) yoktur. O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar. (Yunus Suresi, 99-100)
Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim
hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, her şeyi bilen,
hüküm ve hikmet sahibi olansın."
(Bakara Suresi, 32)