Evrimci senaryoya göre sürüngenler kuşların olduğu gibi memelilerin de atasıdırlar. Oysa vücutları pullarla kaplı, soğuk kanlı ve yumurtlayarak çoğalan sürüngenler ile, vücutları tüylü, sıcakkanlı ve doğurarak çoğalan memeliler arasında çok büyük yapısal farklılıklar vardır.
Sürüngenlerin memeliye dönüştüklerine dair hiçbir biyolojik, fizyolojik açıklama getirilemediği gibi, evrimcilerin elinde bu geçişi gösteren tek bir ara geçiş canlısının fosili bile yoktur. Bunun da ötesinde böyle bir geçişi bir insanın hayalinde bile canlandırması imkansızdır. Bunu ilk itiraf eden de yine teorinin kurucusu Charles Darwin'dir.
Charles Darwin:
Herhangi bir sürüngenin memeliye dönüşmesini kafamda canlandıramıyorum.236
Roger Lewin:
İlk memeliye nasıl geçildiği hala bir sırdır.237
Sürüngenler ve memeliler arasındaki en büyük farklılardan biri, sürüngenlerin vücutlarını kaplayan pullar ve kuşların tüyleridir. Bu iki yapı her yönden birbirinden farklıdır. Pullar, tüyler gibi derinin altına uzanmaz, sadece canlının dış yüzeyinde sert bir tabaka oluştururlar. Genetik, biyokimyasal ve anatomik yönlerden kuş tüyleriyle hiçbir benzerlikleri yoktur. Pullar ile tüyler arasındaki büyük farklılık, sürüngen-kuş evrimi senaryosunu bir kez daha temelsiz bırakmaktadır. |
George Gaylord Simpson (20. yüzyılın en büyük evrim otoritelerinden ve Neo-Darwinist teorinin kurucularından):
Dünya üzerindeki yaşamın en kafa karıştırıcı olayı, Mesozoik Çağı'nın, yani sürüngenler devrinin, memeliler devrine aniden değişmesidir. Sanki bütün başrol oyunculuğunun çok sayıda ve türdeki sürüngenler tarafından üstlenildiği bir oyunun perdesi bir anda indirilmiştir. Perde yeniden açıldığında ise, bu kez başrolünde memelilerin yer aldığı ve sürüngenlerin bir kenara itildiği yepyeni bir devir başlamıştır. Ortaya çıkan memelilerin bir önceki devre ait izleri ise yoktur.238
Bu, memelilerin 32 ayrı takımının hepsi için geçerlidir... Her takımın bilinen en eski ve en ilkel üyesi, bu takıma ait temel karakterlerin hepsine zaten sahiptir ve hiçbir durumda bir takımdan diğerine doğru ilerleyen devamlı bir gelişim bilinmemektedir. Çoğu örnekte farklılık o kadar keskin ve boşluk o kadar büyüktür ki, takımların kökeni spekülatif ve son derece tartışmalıdır...
Ara formların bu sistemli yokluğu, sadece memelilere has değildir ve paleontologların uzun zamandır fark ettiği gibi neredeyse evrensel bir olgudur. Bu olgu, omurgalı ya da omurgasız neredeyse tüm hayvan sınıfları ve tüm takımlar için geçerlidir. Açıkçası aynı olgu, bitkilerin farklı kategorileri için de söz konusudur.239
Eric Lombard (Evrimci zoolog):
Memeliler sınıfı içinde evrimsel akrabalık ilişkileri (filogenetik bağlar) kurmak için bilgi arayanlar, hayal kırıklığına uğrayacaklardır.240
Tom S. Kemp (Oxford Üniversitesi'nde zoolojik kolleksiyonlar uzmanı):
Memeli benzeri sürüngenlerin her türünün fosil kayıtlarında birden ortaya çıkmış olduğu görülmektedir ve bu türlerin başka herhangi bir türün atası olmadığı ortaya çıkmıştır. Bir süre sonra da bu türlerin kendilerinden sonra gelen bir tür olduğunu göstermeden ortadan kaybolduğu görülmektedir.241
Evrimcilerin büyük çoğunluğu memelilerin kökeni konusunda hiçbir açıklama getiremezken, bazı evrimciler de bu konuda biraz daha iddialı davranmış ve son derece komik ve akıl dışı hikayeler ortaya atmışlardır. Sürüngen-memeli evrimi ile ilgili bu hikayelerin biri, bir evrimci kaynakta şöyle anlatılır:
Soğuk bölgelerde yaşayan bazı sürüngenler, vücutlarını ısıtacak bir yöntem geliştirdiler... Pulları giderek daha sivri hale geldi ve sonunda tüylere evrimleşti. Bu arada gerçekleşen bir diğer adaptasyon ise terlemenin gelişmesi oldu; bu, canlıya gerektiğinde suyun buharlaşması sayesinde vücudunu soğutma imkanı veriyordu. Bu arada beklenmedik bir biçimde, bazı yavrular beslenmek için annelerinin vücudunda oluşan teri yalamaya başladılar. Bazı ter bezleri bu nedenle giderek daha zengin bir salgı salgılamaya başladılar ve bu salgı sonunda süt haline dönüştü. Bu sayede bu ilk memelilerin yavruları hayata daha iyi bir başlangıç yaptılar.242
Bu üstte anlatılan masal bilime tamamen aykırı bir hayal gücü zorlamasından başka bir şey değildir. Çünkü üstte anlatılanların ne gerçekleştiğine dair bir delil vardır, ne de böyle bir şeyin gerçekleşmesi mümkündür. Bir canlının, annesinin vücudundaki teri "yalayarak" ortaya süt gibi son derece iyi hesaplanmış, besleyici değeri çok iyi ayarlanmış bir besini ortaya çıkarması, ancak Ortaçağ bilim anlayışı içinde yeri olabilecek bir safsatadır. Evrimci kaynaklarda sık sık yer alan bu ve benzeri hikayeler, evrim teorisinin bilimden ne denli uzak bir teori olduğunun göstergesidirler.
236. Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.II, New York:D. Appleton and Company, 1888, s. 128
237. Roger Lewin, "Bones of Mammals, Ancestors Fleshed Out", Science, cilt 212, 26 Haziran 1981, s. 1492
238. George Gaylord Simpson, Life Before Man, New York: Time-Life Books, 1972, s. 42
239. George G., Simpson, "Tempo and Mode in Evolution", Columbia University Press, New York, 1944, s. 105, 107
240. Eric Lombard, "Review of Evolutionary Principles of the Mammalian Middle Ear, Gerald Fleischer", Evolution, cilt 33, Aralık 1979, s. 1230
241. Kemp, Tom S. "The Reptiles that Become Mammals," New Scientist, vol.93 (Mart 4, 1982), sf. 583
242. George Gamow, Martynas Ycas, Mr. Tompkins Inside Himself, Allen & Unwin, Londra, 1966, s. 149