28 Ağustos 2002 tarihli Radikal gazetesinde "İnsanın Hayvandan Farkı" ve Akşam gazetesinde "3 Milyon Yıl Önce İnsan Olduk" başlıkları ile yayınlanan haberlerde, insanlarla maymunlar arasında tek bir gen farkı olduğu, bir mutasyon sonucunda maymunlardaki bir genin kaybolduğu ve bunun insana geçişte önemli bir rol oynadığı öne sürüldü. Hatta Radikal gazetesi bu haberi "İnsanı şempanzelerden ayıran tek gen bulundu" sloganıyla verdi. Söz konusu gazeteler, bazı bilimsel bulguları tamamen yanlış yorumlayarak, bunları evrim teorisi lehinde bir bilimsel gelişme gibi sundular. Aşağıda, Radikal ve Akşam gazetelerinin yanılgıları ve söz konusu habere kaynak olan araştırmanın gerçek yönü bilimsel olarak açıklanmaktadır.
Radikal ve Akşam gazetelerindeki yazılara konu olan haberin aslı şöyledir: Yapılan araştırmalarda bilim adamları sailic asit olarak bilinen şeker molekülünün (Neu5Ac) ve (Neu5Gc) olmak üzere iki formunun bulunduğunu, bu iki form arasında sadece tek bir oksijen atomu farkı olduğunu, Neu5Gc'nin şempanzelerde ve tüm memelilerde olduğunu, ancak soyu tükenmiş bir insan ırkı olan Neandertallerde ve günümüz insanlarında bulunmadığını tespit etmişlerdir. Evrimciler ise, bu bilgiden yola çıkarak, bir mutasyonun bu şeker molekülünü üreten geni yok ettiğini ve bunun şempanzelerle insanlar arasındaki ilk farklılaşmayı başlattığını öne sürmektedirler.
Aslında burada klasik evrimci önyargılarla yapılmış bir yorum örneği görülmektedir. Evrimciler, evrimin gerçekleştiğine dair hiçbir delilleri olmamasına rağmen, bilimsel bulguları evrimin gerçekleştiği ön kabulü ile değerlendirirler. Yani, "şempanzede olan bir gen insanda yoksa, evrim de mutasyon ve doğal seleksiyon yoluyla gerçekleştiğine göre, demek ki, bu gen mutasyon sonucu kayboldu" demektedirler. Oysa bunun için hiçbir delilleri bulunmamaktadır, bu sadece bir spekülasyondur.
Evrimciler, şempanzelerdeki söz konusu genin yok olması ile şempanzelerin gelişerek insanlaşmaya başladıklarını iddia etmektedirler. Oysa, insanlarda bu genin eksikliğinin onların kanser, AIDS, sıtma, grip gibi hastalıklara daha açık olmalarına sebep olduğu düşünülmektedir. Şempanzelerin bu tür hastalıklara yakalanmamalarının nedeni olarak bu gene sahip olmaları gösterilmektedir. Yani bu durumda, şempanzelerin sahip oldukları bir avantaj insanlarda bulunmamaktadır. Evrim teorisi ise, bir organizmada mutasyonlar ile meydana gelen değişikliklerden canlı için avantajlı olanların doğal seleksiyon yoluyla seçildiğini ve bu avantajlı değişimlerin seçilerek birikmesi sonucunda canlıların evrimleştiklerini iddia etmektedir. Ancak, bu durumda ortada avantajlı bir durum oluşmamıştır, yani sözü edilen mutasyona uğrayan canlı, son derece tehlikeli ve ölümcül hastalıklara daha açık hale gelmiştir. Bu durumda eğer evrim teorisinin iddiası doğruysa böyle bir dezavantaj elde eden bir canlının elenmesi beklenir. Evrimciler ise, şempanzelerdeki bu gen kaybının onların gelişerek insan özellikleri kazanmasına neden olduğunu öne sürerek, kendi teorileri ile çelişmektedirler.
İnsanlarla şempanzeler arasındaki anatomik veya biyokimyasal farklılıklar kuşkusuz tek bir genin değil, pek çok genin farklılığından kaynak bulmaktadır. Dolayısıyla tek bir geni "insan ile şempanze arasındaki fark" gibi ileri sürmek, evrim teorisine inanan bir insan için bile son derece sığ bir yanılgıdır. Ancak ne ilginçtir ki, Radikal ve Akşam gazeteleri haberi tam da bu yanılgı içinde sunmuşlardır. Konu her iki gazetede de, "insanı şempanzelerden ayıran tek gen bulundu" gibi bir üslupla verilmiştir. Bu da haberlerin ciddiyeti konusunda oldukça negatif bir tablo ortaya çıkarmaktadır.
Evrimcilerin en büyük umudu, insanlarla şempanzeler arasında çok az gen farkı olduğu iddiasına dayanak bulmaktır. Böylece, "şempanzelerle sahip olduğumuz ortak ataya bir kaç mutasyon isabet etti ve bu maymunlar insan oldu" diyebileceklerdir. Ancak, insanla maymun arasındaki farklılıkların gen farklılığına bağlı olmadığı açıktır. İnsan, genetik yapısının ötesinde özelliklere sahip, hayvanlardan çok farklı bir varlıktır. Bir maymuna hangi mutasyon isabet ederse etsin, hangi gen eklenirse eklensin, bu şempanzenin düşünmesi, akletmesi, vicdan sahibi olması, muhakeme ve yargıda bulunabilmesi, mimari projeler yapması, sanat eserleri meydana getirmesi, estetikten, simetriden zevk alması, moda meydana getirmesi, uzay araçları, gökdelenler inşa etmesi, atom mühendisi olması, beyin ameliyatları yapması, kendisini oluşturan genleri, hücreleri incelemesi, politikalar oluşturması, diplomatik ilişkilerde bulunması, sanayi kurması, devletleri yönetmesi, besteler yapması, ideolojiler üretmesi, inanç sahibi olması imkansızdır.
Evrimciler her ne kadar aksini ispat etmeye çalışsalar da, insanlarla hayvanlar arasındaki aşılamaz uçurumu, ne (bir türlü bulamadıkları) ara geçiş formları ile, ne tesadüfen meydana gelen mutasyonlarla, ne de genlerle kapatabilirler. İnsanı insan yapan sahip olduğu ruhudur. Ruh ise, mutasyonlarla, genlerdeki farklılıklarla, doğal seleksiyonla kazanılamaz. Ruhu insana veren Allah'tır. Bilimsel bulgular, bu temel ayrım bir yana, insan ile diğer canlılar arasında bedensel bir akrabalık da olmadığını göstermektedir.