Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinin 30 Kasım 2002 tarihli sayısında, "İnsanın Deri Rengindeki Farklılıkların Sırrı Çözüldü" başlıklı bir yazı yayınlandı. İnsan derisinin renginin sözde evrimi hakkında bu yazıda yer alan yanılgılar aşağıda açıklanmaktadır.
Söz konusu yazıda, ilk insanların farklı iklimlere göç ettikçe, derilerinin renginin bazı faktörlere bağlı olarak değiştiği anlatılmakta ve bu değişim evrimin bir parçası olarak gösterilmektedir. Oysa farklı deri renklerinin meydana gelmesi insan evriminin bir sonucu değildir. Farklı insan renkleri, insanların sahip olduğu genetik çeşitliliğin bir sonucudur.
Söz konusu yazıda, farklı insan derisi renklerinin kökeni özetle şöyle açıklanmaktadır: İlk insanlar farklı bölgelere göç ettiklerinde, farklı iklimler ve yiyeceklerle karşılaştılar. Bu yeni çevre koşulları ise, ten rengi ile birleştiğinde insanın sağlığı üzerinde farklı etkiler meydana getirdi. Örneğin daha soğuk iklimlere gidenler arasında daha koyu tene sahip olanlar vitamin D eksikliği yaşadılar; bu nedenle raşitizm gibi hastalıklara sahiptiler. Bilindiği gibi deri, güneş ışığını kullanarak D vitamini üretir. Soğuk iklimlerde daha az güneş ışığı olduğu ve koyu renk tenliler, güneş ışığına daha çok dirençli oldukları için daha az D vitamini ürettiler. Bunun bir sonucu olarak ise, soğuk iklime göç eden insan topluluğu içindeki koyu renk tenliler zaman içinde elendiler, geriye ise beyaz tenlilerden oluşan bir topluluk kaldı.
Bunun tam tersi durum ise, daha sıcak bölgelere göç eden topluluklar arasında yaşandı. Daha sıcak bölgelerde, daha koyu renk tenliler daha kolay yaşayacakları ve cilt kanseri gibi deri hastalıklarına yakalanma riskleri daha az olduğu için, burada yaşayan insan topluluklarının içinde, beyaz tenliler zaman içinde yavaş yavaş elendi ve geriye koyu renk tenliler kaldı.
Evrimciler bu süreci teorilerinin bir kanıtı gibi göstermeye çalışırlar, oysa yukarıdaki açıklamada görüldüğü gibi, gerçekte ortada bir evrim süreci bulunmamaktadır. Zaten mevcut olan insan derisine ait özellikler, belli yerlerde daha baskın çıkmakta ve bir süre sonra üstün duruma gelmektedir. Belli bir bölgedeki belli bir ten rengi, evrim teorisinin öngördüğü gibi mutasyonlar sonucunda meydana gelmemektedir. Ortada basitten komplekse doğru bir evrim de yoktur. Daha önce olmayan genlerin evrimi de söz konusu değildir. Sadece mevcut olan genetik çeşitlenmenin coğrafi dağılımı ve coğrafi şartlara göre bazı genetik varyasyonların baskın çıkması durumu vardır. Oysa evrim olabilmesi için, daha önce bulunmayan genlerin mutasyonlar ve doğal seleksiyon sonucunda ortaya çıkması ve organizmada basitten komplekse doğru bir gelişim olması gerekmektedir.
Cumhuriyet Bilim Teknik dergisi, evrimcilerin klasik yanılgısını tekrar ederek, bir tür içindeki varyasyonları, evrim gibi anlatmıştır.
Varyasyon, genetik biliminde kullanılan bir terimdir ve "çeşitlenme" anlamına gelir. Bu genetik olay, bir canlı türünün içindeki bireylerin ya da grupların, birbirlerinden farklı özelliklere sahip olmasına neden olur. Varyasyonların kaynağı ise o türün içindeki bireylerin sahip olduğu genetik bilgidir. Bu bireylerin aralarındaki eşleşmeler sonucunda bu genetik bilgi yeni nesillerde değişik kombinasyonlarda biraraya gelir. Anne ve babanın kromozomları arasında genetik madde alışverişi olur. Böylece genler birbiriyle karışır. Bunun sonucu da bu bireyin fiziksel özelliklerinde bir çeşitlenme meydana gelmesidir.
İnsan ırkları ve insanlar arasındaki birbirinden farklı fiziksel özellikler de insan türüne ait 'varyasyonlar'dır. Yeryüzündeki insanların hepsi temelde aynı genetik bilgiye sahiptirler; ama bu genetik bilginin izin verdiği varyasyon potansiyeli sayesinde, kimisi açık renk kimisi koyu renk tenlidir, kimi çekik gözlüdür, kimisi kızıl saçlıdır, kimisinin burnu uzun, kimisinin boyu kısadır. (Varyasyonun anlamı ve neden evrim teorisine delil olmadığı konusunda detaylı bilgi için bkz. Hayatın Gerçek Kökeni, Harun Yahya)
Yukarıdaki açıklamalarda da görüldüğü gibi, insanların derilerinin farklı renklerde oluşu, evrim teorisi açısından bir kanıt değildir.