Yeryüzünde yaşayan milyonlarca canlı türünün her birinin birbirinden mucizevi özellikleri, birbirine hiç benzemeyen davranış şekilleri, birbirinden kusursuz fiziksel yapıları vardır. Bu canlıların her biri benzersiz incelikler ve güzelliklerle yaratılmıştır. Bitkiler, hayvanlar ve en başta da insan, dış görünümlerinden gözle görülmeyen hücrelerine kadar büyük bir bilgi ve sanatla var edilmiştir. Bugün canlıların her detayını araştıran, bu detaylardaki mucizevi yönleri keşfeden, tüm bunların nasıl meydana geldiği sorusuna cevap arayan çok sayıda bilim dalı ve bu bilim dallarında görev yapan onbinlerce bilim adamı vardır.
Bu bilim adamlarının bir kısmı, inceledikleri yapılardaki mucizevi yönleri ve bunların meydana getirilmesindeki aklı keşfettikçe, bunlara hayranlık duymakta ve tüm bunların sonsuz bir akıl ve bilgi ile yaratıldığına tanık olmaktadırlar. Ancak bir kısmı da, şaşırtıcı bir şekilde, tüm bu mucizevi özellikleri var edenin şuursuz tesadüfler olduğunu iddia etmektedir.
Söz konusu bilim adamları, evrim teorisine inananlardır. Bu kişilere göre canlıları meydana getiren proteinler, hücreler ve organlar, sadece tesadüflerin art arda sıralanmasıyla var olmuşlardır. Yıllarca eğitim görmüş, uzun araştırmalar yapmış, gözle görülmeyen tek bir hücredeki tek bir organelin mucizevi işlevleri üzerine kitaplar yazmış insanlar, hayret verici bir şekilde, bu olağanüstü yapıları kör tesadüflerin meydana getirdiğini savunabilmektedirler.
Söz konusu profesörlerin inandıkları tesadüfler zinciri o kadar akıl almazdır ki, içinde bulundukları durum, dışarıdan bakanları hayretler içinde bırakmaktadır. Bu profesörlere göre, önce birçok tesadüf meydana gelerek basit kimyasal maddelerin içinden - gerçekte tesadüfen oluşması "rastgele saçılan harflerin kusursuz bir şiir oluşturmaları" kadar imkansız olan 2 - bir protein oluşturmuşlardır. Bu iddia sahipleri, sonra başka tesadüflerin başka proteinleri meydana getirerek, yine tesadüfen bu proteinleri bir araya topladığını ve onları uygun şekilde organize ettiklerini öne sürerler. Onlara göre, sadece proteinler değil, DNA, RNA, enzimler, hormonlar, hücre organelleri gibi her biri son derece kompleks olan hücre içi yapılar da, güya hep tesadüfen ve yan yana oluşmuştur. Bu milyonlarca tesadüf sonucunda ise sözde ilk hücre meydana gelmiştir. İddiaya göre, kör tesadüflerin marifeti olan mucizeler burada son bulmamış, bu hücre tesadüflerin yardımı ile çoğalmaya başlamıştır. Söz konusu iddiaya göre bir başka tesadüf, hücreleri organize etmiştir ve bundan ilk canlıyı meydana getirmiştir. İşte evrim teorisyenleri, bilimsel hiçbir kanıt ile desteklenmeyen bu trajikomik hikayeyi, küçük düşme pahasına, canla başla savunmaktadırlar.
Bir canlıdaki tek bir gözün oluşması için dahi, meydana gelmesi imkansız milyonlarca olayın bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir. Darwinistlere göre, işte burada da tesadüf denen kör süreç devreye girmiş; önce, yine sözde tesadüfen oluşan kafatasında en uygun yerlere en uygun büyüklükte iki delik açmış ve sonra buraya tesadüfen gelen hücreler, yine tesadüfen gözü inşa etmeye başlamışlardır. Görüldüğü gibi, Darwinistlere göre tesadüfler, sonuçta ne elde etmek istediklerini bilerek hareket etmekte olan müthiş yetenekli varlıklardır. Daha en baştan, "görmek, işitmek, nefes almak" ne demektir bilen, yeryüzünde hiçbir örneği olmadığı halde bunlardan haberdar olan "tesadüf", Darwinistlere göre büyük bir bilinç ve akıl göstererek, son derece ileri görüşlü davranarak, canlılığı adım adım inşa etmiştir.
İşte, insanların büyük saygı duyarak isimlerini andığı, fikirlerini benimsediği bu profesörler, bilim adamları, araştırmacılar, bu denli akıl dışı bir senaryoya körü körüne bağlanmışlardır. Halen de çocuksu bir inatla, bu masallarına inanmayanları dışlamakta, onları bilimsel olmamakla ve bağnazlıkla suçlamaktadırlar. Kuşkusuz bunun, Ortaçağ'da dünyanın düz olmadığını iddia edenleri yargılayarak cezalandıran, tutucu, yobaz ve cahil anlayıştan hiçbir farkı yoktur.
Üstelik bu insanlar içinde Allah'a iman ettiğini, Müslüman olduğunu söyleyenler de vardır. Bu insanlar "tüm canlılığı Allah yarattı" demeyi bilimsel bulmamakta, bunun yerine "milyonlarca mucizenin tesadüf denen şuursuz bir süreçle oluştuğunu" söylemenin bilimsellik olduğuna inanabilmektedirler.
Darwinistler teorilerini "tesadüf" gibi çürük bir mantık üzerine kurgulamışlardır. Tesadüfleri şuurlu süreçler gibi gösterme yanılgısı Darwinistleri sürekli küçük düşürmektedir. Keza, tek bir proteinin dahi tesadüfen oluşması imkansızdır. |
Bu insanların karşısına taştan, tahtadan yontulmuş bir put konsa ve "bakın bu odayı ve içindekileri bu put meydana getirdi" dense, bunun son derece saçma olduğunu söyleyecek ve buna asla inanmayacaklardır. Ama buna rağmen "bakın bu dünyayı ve içindeki birbirinden harika milyonlarca canlıyı tesadüf denen şuursuz süreç büyük bir planlama yaparak, zaman içinde oluşturdu" şeklinde ifade edilen bir hurafeyi, "en büyük bilimsel açıklama" gibi halka duyurmaktadırlar.
Kısacası bu insanlar, tesadüfleri ilah olarak kabul etmekte, tesadüflerin tüm evrendeki hassas sistemleri ve canlıları yaratabilecek kadar akıllı, bilinçli ve güçlü olduğunu iddia etmektedirler. Onlara, tüm canlıları yaratanın, sonsuz akıl sahibi Allah olduğu açıklandığında, bu gerçeğin kabul edilemez olduğunu söyleyen evrimci profesörler, şuursuz, akılsız, güçsüz ve iradesiz milyarlarca tesadüfün yaratıcı gücü olduğunu kabul edebilmektedirler.
Eğitimli, zeki ve bilgili insanların, toplu olarak, tarihin en saçma, en akıl ve mantık dışı iddiasına böyle büyülenmişcesine inanıyor olmaları, gerçekte çok büyük bir mucizedir. Allah, bir mucize olarak nasıl hücre gibi olağanüstü bir organizasyona ve özelliklere sahip bir varlığı yaratıyorsa, bu insanları da yine bir başka mucize olarak, çok açık gerçekleri göremeyecek kadar kör ve kavrama yeteneğinden yoksun olarak yaratmaktadır. Evrimciler, Allah'ın bir mucizesi olarak, küçük çocukların dahi çok kolay görebildikleri gerçekleri, kendilerine defalarca anlatılmış olmasına rağmen anlayıp kavrayamamakta ya da kavradıkları halde büyüklenerek gerçeklerden yüz çevirmektedirler.
Bu kitabı okuduğunuzda bu mucizeye siz de tanık olacaksınız. Siz de göreceksiniz ki; Darwinizm, bilimsel deliller karşısında tamamen çökmüş bir teori olmasının yanı sıra, akıl ve mantıkla da hiçbir şekilde bağdaşmayan, kendisini savunanları son derece küçük duruma düşüren büyük bir aldanıştır.
2 Bu benzetme, moleküler evrim teorisinin kurucusu sayılan Rus biyokimyacı Alexander Oparin tarafından yapılmış ünlü bir itiraftır. (A. I. Oparin, Origin of Life, s. 132-133)