Bölüm 17: Müslüman Neden Evrimci Olamaz?

Bazı Müslümanlar, 1940-50'lerin bilgisiyle evrimin bilim tarafından desteklenen bir teori olduğunu zannederek, "Müslümanlar Darwin'den çok önce evrimi biliyorlardı" gibi garip bir mantık örgüsüyle kendilerince İslam ile evrimi bağdaştırmaya çalışmaktadırlar. Bu mantık, ciddi bir bilgisizliğin ürünüdür. Bilim evrimin geçersiz olduğunu ispatlamıştır. Bilimin gösterdiği gerçek Yaratılış'tır.

Müslümanın iman ettiği ve Kuran'da haber verilen gerçek, her şeyi Allah'ın yarattığı gerçeğidir. Dolayısıyla bir Müslümanın, Eski Mısır ve Sümerler devrinden kalan putperest bir hurafe olan ve her şeyi tesadüflerle açıklayan evrim teorisi ile aynı şeyi savunuyor olması mümkün değildir.

Elbette Allah dileseydi canlıları evrimle de yaratabilirdi. Ancak Kuran'da bu yönde bir bilgi yer almamakta, evrimcilerin öne sürdüğü gibi türlerin aşama aşama oluşumunu destekleyecek hiçbir ayet bulunmamaktadır. Eğer böyle bir yaratılış şekli olsaydı, bunu, Kuran ayetlerinde detaylı açıklamaları ile görmemiz mümkün olurdu. Ancak tam tersine Kuran'da canlılığın ve evrenin Allah'ın "Ol" emriyle mucizevi şekilde var edildiği bildirilmektedir:

Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen olur. (Bakara Suresi, 117)

Kuran'da bildirilen gerçek insanın yoktan, en güzel biçimde yaratıldığıdır:

Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık. (Tin Suresi, 4)

Gökleri ve yeri hak olmak üzere yarattı ve size düzenli bir biçim (suret) verdi; suretlerinizi de güzel yaptı. Dönüş O'nadır. (Tegabün Suresi, 3)

Hz. Adem (as) ve Tüm İnsanlar, Daha Kainat Yaratılmadan Zer Aleminde Vardırlar

Kuran'da tüm insanların dünyaya gönderilmeden önce zer aleminde var oldukları bildirilmiştir. Buna göre insanın aşama aşama var olmadığı, yani evrimsel bir süreçten geçmediği açıktır. Ayette zer aleminde insanların Allah'a verdiği söz şöyle haber verilir:

Hani Rabbin, Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) onlar: "Evet (Rabbimizsin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir. (Araf Suresi, 172)

Görüldüğü gibi ayette, kainat henüz var edilmeden önce insanların yaratıldığı, kusursuz ve tam olarak var oldukları ve Allah'a söz verdikleri bildirilmiştir. Ayetteki bilgiye göre, kainat henüz yoktur ama konuşan, duyan, söz veren, tüm uzuvları ve fiziksel özellikleriyle tam insanlar vardır.

Araf Suresi 172. ayetin Arapçası ise şöyledir:

Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne).

ve iz ehaze : ve çıkardığı, aldığı zaman

(İz: Hani, hatırla, o halde, öyleyse, o vakit, zaman, …dığında, …..dığı vakit, çünkü, zira, ….dığı için, sebebiyle)

rabbu-ke: senin Rabbin

min benî âdeme: Âdemoğullarından

min zuhûri-him: onların sırtlarından

zurriyyete-hum: onların zürriyetlerini, onların soyları, onların nesilleri

ve eşhede-hum: ve onları şahit tuttu

alâ enfusi-him: nefslerinin (kendilerinin) üzerine

e lestu: ben değil miyim?

bi rabbi-kum: sizin Rabbiniz

kâlû: dediler

belâ: evet

şehid-nâ: biz şahit olduk

en tekûlû: demeniz, demenize karşı (dememeniz için)

yevme el kıyâmeti: kıyâmet günü

innâ: muhakkak ki biz, gerçekten biz

kun-nâ: biz olduk, ... idik

an hâzâ: bundan

gâfilîne: gâfiller, habersiz olanlar

Ayette geçen "zürriyyet" kelimesi bu ayetin dışında Kuran-ı Kerim'de 18 yerde daha geçmektedir. Bu kelimenin kullanıldığı tüm ayetlerde ise anlamı, İslam alimlerinin ittifakıyla, "insan nesli"dir. Bu ayette de, Adem'in zürriyetinden yani Hz. Adem (as)'ın soyundan, yani dünyada yaşamış ve yaşayacak tüm insanlardan bahsedilmektedir. Zira, sadece Hz. Adem (as)'ın kendisinden alınan bir ahid söz konusu olsaydı, "hani Rabbin Adem'den ahid almıştı" ifadesi kullanılırdı. Ayette geçen "hani Rabbin Adem oğullarından ahid almıştı" ifadesiyle, Hz. Adem (as)'ın zürriyeti, yani tüm insanlar kast edilmektedir.

Ayetin başında yer alan "iz / hatırla o zamanı, hani" ifadesi ise, Hz. Adem (as)'ın zürriyetine yani tüm insanlığa yöneltilen bu hitabın olduğu zamanını gösterir. "İz" kelimesi Arapça'da geçmişte olan bir olay hakkında kullanılan zaman edatıdır. Anlamı da "geçmişte olan bu olayı hatırla"dır. Söz konusu olan tüm insanların geçmişte, henüz kainat yaratılmadan önce verdikleri sözdür.

Görüldüğü gibi insanlar henüz dünya var edilmeden vardır. Hepsi duyan konuşan söz veren yani tüm uzuvları ve fonksiyonları tam birer insandır. Kuran'a göre insan evrim geçirmemiştir, dünyada çeşitli aşamalardan geçtikten sonra bugünkü haline kavuşmamıştır. İnsan, dünyadan önce zer aleminde de insan olarak vardır. Dünyaya da insan olarak gelmiştir.

Kuran'ın bir başka ayetinde ise insanların iki defa ölüp dirildikleri haber verilir:

Dediler ki: "Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin; biz de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkış için bir yol var mı?" (Mümin Suresi, 11)

İşte bu ayette bildirilen ilk ölüm ve dirilme, zer aleminde insanlar söz verdikten sonra bir nevi ölmeleri, sonra Allah'ın anne ve babayı vesile edip can vermesi ve dünyaya gelmeleri, yani dirilmeleridir. İkinci ölüm ise dünyadaki bildiğimiz fiziksel vefat olacak, ahirette de ikinci kez dirilme gerçekleşecektir.

Kuran'da evrimle yaratılış olduğunu iddia edenlerin, "aşama aşama insan oluştu" iddiaları bu durumda tamamen geçersizdir.

İnsan dünyada aşama aşama oluşmamıştır. Zer aleminde tüm insanlar Hz. Adem (as) ve diğer peygamberler vardır. Dolayısıyla, Hz. Adem (as)'ın ve diğer insanların bir takım evrimsel süreçlerden geçerek bugünkü insan olduğu iddiası doğru değildir.

Hz. Adem (as) önce tüm insanlar gibi zer aleminde vardır, sonra cennette yaratılmış, sonra da dünyaya gönderilmiştir:

Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti. "Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın." (Sad Suresi, 71-72)

Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları durumdan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik. (Bakara Suresi, 36)

Bir başka Kuran ayetinde ise tüm insanların zer aleminde Allah'a verdikleri söz şöyle bildirilir:

Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve: "İşittik ve itaat ettik" dediğinizde sizi, kendisiyle bağladığı sözünü (misakını) anın. Allah'tan korkup sakının. Şüphesiz Allah, sinelerin özünde olanı bilendir. (Maide Suresi 7)

Zer aleminde Allah'a söz verenler evrimcilerin iddia ettiği gibi yarım, uzuvları tam gelişmemiş, yarı insan yarı başka varlıklar değildir. Tam ve şuur sahibi insanlardır. Bu gerçek, Kuran'da evrimle yaratılış olmadığının açık bir ispatıdır.

Evrim, tarihin en büyük bilim sahtekarlığıdır. Ruh sahibi insanı, tüm canlıları, tüm kainatı Allah yaratmıştır.

Sudan Yaratılma Evrimsel Yaratılışa İşaret Değildir

Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık. (İnsan Suresi, 2)

Evrimsel yaratılış yanılgısını savunanlar birçok ayette geçen "insanın sudan yaratıldığı" şeklindeki ifadeleri de kendi iddialarına sözde bir delil olarak göstermeye çalışmaktadırlar. Sudan hareketle bütün canlıların oluştuğunu iddia etmektedirler. Oysa bu ayette, insanın yaratılış aşamaları bildirilmektedir.

İnsanın yaratılış aşamalarının anlatıldığı bir diğer ayet de dikkatli incelendiğinde evrimcilerin yorumlardaki köklü yanılgı gözler önüne serilmektedir. Ayette şöyle buyrulmaktadır:

Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alaktan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir. (Hac Suresi, 5)

Ayette, açıkça anlaşılabileceği gibi, bir insanın yaratılış aşamaları tarif edilmektedir.

Birinci aşama olan toprak, insandaki temel mineralleri ve elementleri içeren hammaddedir.

İkinci aşama ise bu elementlerin, anne karnındaki yumurtayı döllemek için gerekli genetik bilgiye sahip olan spermleri içeren ve Kuran'da karmaşık bir su tabiriyle tarif edilen menide bir araya gelmesidir. Kısacası insanın temel hammaddesi topraktır. Toprağın özü, bir damla menide o insanı meydana getirecek bir şekilde toplanmıştır. Ayette bu "su" aşamasının hemen ardından insanın anne karnındaki gelişim aşamaları belirtilmiştir. Oysa evrim teorisi, canlılığın sözde kendiliğinden suda başlamasından insanın ortaya çıkması arasında milyonlarca farazi aşama (ilk hücre, tek hücreliler, çok hücreliler, omurgasızlar, omurgalılar, sürüngenler, memeliler, primatlar vs. ve bunların sayısız ara aşamaları gibi) olduğunu iddia eder. Ayetteki sıralamada ise hiçbir şekilde böyle bir mantık ve tarif olmadığı çok açıktır. İnsanın bir damla su halinden sonra alak haline geldiği bildirilmektedir.

Dolayısıyla, çok açıktır ki ayette, insan türünün geçirdiği evrim aşamaları değil, tek bir insanın anne karnından önceki, anne karnındaki ve doğduktan sonra yaşlılığına kadar devam eden yaratılış aşamaları tarif edilmektedir.

Bazı evrimciler, bu ayetlerdeki "canlıların sudan yaratılması" ifadesinde, evrim teorisine paralel bir anlam var olduğuna inanmak isterler. Oysa kendileri de gerçeğin bu olmadığını gayet iyi bilmektedirler. Ayetlerde canlıların sudan yaratıldığı bildirilerek, canlıların temel malzemesinin su olduğu haber verilmektedir. Nitekim modern biyoloji ortaya koymuştur ki su, dünyadaki her canlının vücudunun en temel unsurudur. İnsan vücudunun yaklaşık %70'i sudur. Her canlı, vücudundaki su sayesinde hücre içi, hücreler arası ve dokular arası ulaşımı sağlar. Su olmadan canlılık olamaz. İnsanın ve diğer canlıların sudan yaratıldığını bildiren diğer ayetlerde de yine evrim teorisine dayanak oluşturacak bir mana yoktur. Bu ifadeyi içeren bazı ayetler şu şekildedir:

O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı? (Enbiya Suresi, 30)

Aşağıdaki ayetlerde ise "bir damla suyun meni olduğu" açıkça ifade edilmektedir:

Doğrusu, çiftleri; erkek ve dişiyi, yaratan O'dur. Bir damla sudan (döl yatağına) meni döküldüğü (min nutfetin iza tumna) zaman. Gerçek şu ki, diğer diriltme (yeniden neş'et) de O'na aittir. (Necm Suresi, 45-47)

Min: den, dan

Nutfetin: Nutfe, bir damla

iza: -dığı zaman

tumna: meniyi akıtmak

Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi? (nutfeten min meniyyin yumna)(Kıyamet Suresi, 37)

nutfeten: nutfe, bir damla su

min: den, dan

meniyyin: meni

yumna: atılıp dökülen

İnsan bir baksın, hangi şeyden yaratıldı? Dökülüp atılan bir sudan yaratıldı. (Hulika min main dafikın) (Bu su,) Bel kemiği ile kaburgalar arasında (ki organlar)dan çıkar. (Tarık Suresi, 5-7)

Hulika: yaratıldı

min: den, dan

main: su

dafikın: Birden boşalan, dökülen, def'aten akıtan, akıtılan.

İnsanın Önce Topraktan Sonra Sudan Yaratılması, Evrimsel Yaratılışa İşaret Değildir

...Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin? (Kehf Suresi, 37)

Ömer Nasuhi Bilmen ise aynı ayeti şu şekilde tefsir eder:

... Senin aslın ve yaratılışın sebebi olan Hazreti Adem'i (topraktan) yaratan (sonra) da seni (bir nutfeden) en yakın maddei vücudun olan bir katre meniden (yaratan sonra da seni bir erkek olarak tesviye eden) seni böyle müteaddit etvari hayatiye (birçok hayat durumları) neticesinde tam, baliğ bir insan olarak vücuda getiren Halik-i Kerim'i (inkar eder mi oldun) çünkü ahiret hayatını inkar, onun zuhura geleceğini haber veren ve ona kadir olan Allah Teala'yı inkar demektir...

Ayette geçen "topraktan yaratılma" Hz. Adem (as)'ın yaratılışını, sudan yaratılıp düzgün bir adam haline gelme ise spermden başlayan gelişmeyi anlatmaktadır. Aşağıdaki ayette de Allah'ın balçıktan doğrudan bir beşer yarattığına işaret edilmektedir. Hz. Adem (as)'ın yaratılışının anlatıldığı bu ayette de bir aşamadan bahsedilmemektedir:

Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım. Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın." (Hicr Suresi, 28-29)

Zaten Kuran'da anlatılan yaratılış aşamaları dikkatle okunur, birbirini takip eden süreçler göz önünde bulundurulursa evrimci yorumun yanlış olduğu da hemen anlaşılır.

Kuran'da Hz. Adem (as)'ın evrimsel bir aşama ile yaratılmadığını açıkça bildiren daha pek çok ayet bulunmaktadır. Bu ayetlerden birinde şöyle buyrulmaktadır:

Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oldu. (Al-i İmran Suresi, 59)

Yukarıdaki ayette Allah Hz. Adem (as) ile Hz. İsa (as)'ın aynı şekilde yaratıldıklarını bildirmektedir. Daha önce de vurguladığımız gibi Hz. Adem (as), herhangi bir atası olmaksızın, topraktan ve Allah'ın "Ol" demesiyle var edilmiştir. Hz. İsa (as) ise yine bir babası olmaksızın, Allah'ın dilemesiyle, bir "Ol" emriyle yaratılmıştır.

Topraktan ve sudan yaratılmanın bildirildiği diğer ayetlerde de, önceki satırlarda incelediğimiz gibi insanın evrim aşamaları değil, insanın, anne karnına düşmeden önceki, anne karnındaki ve doğumdan sonraki aşamaları tarif edilmektedir:

Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, Biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir.(Hac Suresi, 5)

Kuran'da Sözde Evrimsel Sürece İşaret Yoktur

Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti. (İnsan Suresi, 1)

Yukarıdaki ayet aynı çevrelerin kendilerince evrime delil olarak sundukları bir diğer ifadedir. "Kendisi anılmaya değer bir şey değilken" ifadesi, evrimcilerin kişisel yorumlarına dayalı bir çeviriyle "insanın bir insan olmadan önceki hallerinin ifade edildiği" şeklinde açıklanmaktadır. Oysa ilk iddia gibi bu evrimci iddia da gerçeklerden uzaktır.

"Kendisi anılmaya değer bir şey değilken" ifadesinin Arapçası şu şekildedir:

"lem yekun şey'en mezkuren"

Lem yekun: değildi

Şey'en: bir şey

Mezkuren: zikredilen, adı geçen

Bu ifadeyi "evrimsel yaratılış"a sözde delil olarak göstermek oldukça mantık dışı bir yorumdur. Örneğin, Elmalılı Hamdi Yazır bu ayetteki zaman ifadesini şu şekilde tefsir eder:

Başlangıçta ilk maddeleri olan unsurlar ve madenler, sonra onlardan aşama aşama yaratılıp orta maddeleri olan bitkisel, hayvansal gıdalar "çamur hülasası" (Müminun Suresi, 12), sonra onlardan süzülen yakın maddesi olan meniye doğru yavaş yavaş aşama ve mertebeler içinde gelen bir şey olmuş, fakat insan diye anılan şey olmamıştı. Gerçekte insanın her ferdi gibi cinsi de ezeli değil, sonradan olmadır. Hem dehrin başlangıcından, alemin yaratılışından çok sonra var olmuştur.

Ömer Nasuhi Bilmen ise ayeti şu şekilde tefsir eder:

Bu ayetler, Cenab-ı Hakk'ın insanları hiç mevcut, malum değillerken bilahare birer katre sudan işitir ve görür bir halde yaratmış ve onları imtihana tabi tutmuş olduğunu bildiriyor... Nev'i insan, başlangıçta hiç mevcut değildi, sonra bir müddet içinde bir katre sudan, bir topraktan ve çamurdan tasvir edilmiş bir ceset haline gelmiştir. O insan, o zaman malum değildi, onun ne gibi bir ismi haiz ve ne için yaratılmış olduğu gök ve yer halkınca bilinmiyordu. Sonra kendisine ruh bilinci yad edilmeye başlanılmıştır.

Değerli İslam alimlerimizin de tefsirlerinde belirttiği gibi, Kuran'da hiçbir şekilde evrimle yaratılışa işaret bulunmamaktadır. Kuran'da bildirilen yaratılış, Rabbimiz'in "Ol" emri ile gerçekleşen yoktan yaratılıştır.

Hz. Adem (as) İlk İnsandır

Evrimsel yaratılış yanılgısıyla ilgili olarak ortaya atılan bir diğer iddia ise, Hz. Adem (as)'ın ilk insan olmayabileceği -hatta insan olmayabileceği (Hz. Adem (as)'ı tenzih ederiz)- şeklindeki büyük yanılgıdır. Müslüman evrimciler, bu batıl iddiaya sözde delil olarak aşağıdaki ayeti göstermektedirler:

Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi. (Bakara Suresi, 30)

Bu iddiayı savunan çevreler ayette geçen "halife var edeceğim" şeklindeki ifadede geçen Arapça "ceale" fiilini, "tayin etmek" kelimesi ile açıklamaktadırlar. Yani Hz. Adem (as)'ın ilk insan olmadığı, birçok insan arasından halife olarak "tayin edildiği" yanılgısını öne sürmektedirler. Oysa "ceale" kelimesinin Kuran'da kullanılan anlamları şu şekildedir:

Ceale: Yaratmak, icat etmek, çevirmek, yapmak, koymak, kılmak

Kuran'da "ceale" filinin geçtiği diğer ayetlerden birkaç örnek şöyledir:

Sizi tek bir nefisten yarattı, sonra ondan kendi eşini var etti (ceale) ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi... (Zümer Suresi, 6)

De ki: "Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren (ceale) O'dur. Ne az şükrediyorsunuz?" (Mülk Suresi, 23)

Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi "ceale" kelimesi yaratılma anlamında kullanılmıştır. Ayrıca pek çok ayette de Hz. Adem (as)'ın topraktan yaratıldığı belirtilmektedir. Hz. Adem (as)'ın, özel ve farklı bir yaratılışa sahip "ilk insan" olduğu bu ayetlerden de anlaşılmaktadır.

Hz. Adem (as) Dünyada Yaratılmamıştır

Kuran'da Hz. Adem (as)'ın ilk insan olduğu hakkında verilen bir diğer önemli bilgi de, işlediği zelle nedeniyle kendisinin ve eşinin cennetten çıkarılmasıdır. Yüce Allah, ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır:

Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık. (Araf Suresi, 27)

Ve dedik ki: "Ey Adem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz. Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik. (Bakara Suresi, 35-36)

Ayetlerdeki ifadeler çok açıktır. Allah Hz. Adem (as)'ı topraktan yaratmıştır. Hz. Adem (as), özel bir yaratılışa sahiptir ve bu özel yaratılış onun önce cennette bulunmasından, daha sonra da cennetten çıkarılmasından bir kez daha anlaşılmaktadır. Ancak evrim aldatmacasına inanan bazı Müslümanlar, apaçık olan bu gerçekleri görmezlikten gelmekte ve ayetlerde geçen "cennet" kelimesinin, ahiretteki cenneti değil, dünyadaki güzel mekanları ifade ettiği gibi hatalı bir yorum ileri sürmektedirler. Oysa Hz. Adem (as)'ın yaratıldığı cennetin pek çok özelliği Kuran'da belirtilmektedir. Burada melekler ve şeytan vardır. Melekler Allah ile konuşmaktadır. Ayetlerdeki ifadeler bu kadar açıkken, Kuran ahlakına uygun olmayan yorumlarla evrim teorisine sözde delil arama çabasına girmek hatalı bir tavırdır.

Yüce Rabbimiz, zer alemini tarif ederken de, her insanın Hz. Adem (as)'ın soyundan geldiğinin bir delili olarak "Ademoğulları" ifadesini kullanmıştır. Araf Suresi'nin 172 ve 173. ayetleri şöyledir:

Hani Rabbin, Ademoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahitler kılmıştı: "Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) onlar: "Evet şahit olduk" demişlerdi. (Bu) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir. Ya da: "Bizden önce ancak atalarımız şirk koşmuştu, biz ise onlardan sonra gelme bir kuşağız; işleri batıl olanların yaptıklarından dolayı bizi helak mi edeceksin?" dememeniz için. (Araf Suresi, 172-173)

İnsan "Evrimsel Merhaleler" Sonucu Yaratılmamıştır

Size ne oluyor ki, Allah'tan bir vakarı ummuyorsunuz? Oysa O, sizi gerçekten tavır tavır yaratmıştır. (Nuh Suresi, 13-14)

Evrimsel yaratılış yanılgısını savunanlar yukarıdaki ayette geçen "tavır tavır" kelimesini kendi yanlış mantıkları doğrultusunda "evrim merhalelerinden geçirerek" şeklinde çevirirler. Oysa ayette geçen Arapça "etvaren" kelimesinin "evrim merhaleleri" şeklinde çevrilmesi, bu kişilerin şahsi yorumlarıdır ve İslam alimleri tarafından da ittifakla kabul görmemektedir.

"Etvar" kelimesi "tavır, halet, durum" anlamına gelen "Tavru" kelimesinin çoğuludur ve Kuran'da başka bir ayette geçmemektedir.

İslam alimlerinin bu ayetle ilgili tefsirleri de, bu ayette herhangi bir şekilde evrim teorisiyle ilgili bir ifade olmadığı gerçeğini ortaya koymaktadır.

Örneğin Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Kuran-ı Kerim Tefsiri'nde bu ayeti; "Oysa o sizi aşama aşama birçok hallerden geçirerek yaratmıştır" şeklinde tercüme etmiştir. Ayetin tefsirinde geçen açıklama ise şöyledir:

… Ebu's-Suud'un açıklamasına göre; önce unsurlar halinde, sonra gıdalar halinde, sonra karışımlar halinde, sonra sperma halinde, sonra embriyon halinde, sonra et parçası halinde, sonra kemik ve et halinde, sonra da bambaşka bir yaratılışla şekil vermiştir. "Yaratanların en güzeli olan Allah'ın şanı ne Yücedir." (Müminun, 23/14) Bunları yapan o güzel Yaratıcı ululama ve saygıya layık değil mi? O sizi daha başka bir şekil ve yaratışla yükseltemez mi? Yahut ezip yok ederek elem verici o azaplara düşüremez mi? Siz niye bunları düşünmüyorsunuz?

Elmalılı'nın yukarıdaki ifadelerinden de anlaşıldığı gibi, bu ayette geçen aşamalar bir insanın sperm olarak ulaştığı anne rahminde, önce embriyo, ardından bir et parçası, sonra kemik ve et halinde gelişip, sonra da bir insan olarak dünyaya gelişini ifade etmektedir.

İmam Taberi'nin Tefsiri'nde de Nuh Suresi'nin 14. ayeti; "Halbuki O sizi merhalelerden geçirerek yaratmıştır" şeklinde çevrilmiş ve "Önce sperma halindeydiniz; sonra sizi kan pıhtısına, ondan sonra da bir çiğnem et parçasına dönüştürüp yarattı" şeklinde açıklanmıştır. Görüldüğü gibi İslam alimleri Nuh Suresi'nin 14. ayetini ittifakla aynı şekilde yorumlamış, sperm halinden insan haline geliş arasındaki aşamalar olduğunu ifade etmişlerdir.

Evrimi Savunan Müslümanlar, Meleklerin ve Cinlerin Yaratılışını Açıklayamazlar

İnsanın evrimle gelişim gösterdiğini iddia eden kişilere, meleklerin ve cinlerin nasıl yaratıldığı sorulduğunda ise cevapları "Allah yoktan yarattı" olacaktır. Cinleri ve melekleri Allah'ın yarattığını bilip kabul eden bu kişilerin, Allah'ın, insanı da aynı şekilde yaratmış olduğunu düşünememeleri, bunu akledememeleri oldukça vahimdir. Meleği "Ol" emri ile bir anda yaratan Yüce Rabbimiz'in, insanı da aynı şekilde yaratmış olduğunu görememeleri çok şaşırtıcı bir durumdur. Allah aynı şekilde melekleri insan görünümünde de bir anda yaratmaktadır. Hz. İbrahim (as)'a gelen ziyaretçi melekler tam ve kusursuz birer insan görünümündedirler ve bir anda yaratılmışlardır.

Allah Kuran'da cinlerin, insanlardan farklı olarak, ateşten yaratıldıklarını haber vermiştir:

İnsanı, ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan yarattı. Cann'ı (cinni) da 'yalın-dumansız bir ateşten' yarattı. (Rahman Suresi, 14-15)

Kuran'da haber verildiği gibi, meleklerin yaratılışı da insanın yaratılışından çok farklıdır. Ayette meleklerin yaratılışı şöyle bildirilmektedir:

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah'ındır; O, yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir. (Fatır Suresi, 1)

Ayette yer alan ifadeden açıkça anlaşıldığı üzere melekler görünüm olarak da insanlardan çok farklıdırlar. Ayrıca Kuran'da hem meleklerin hem de cinlerin insanlardan önce yaratıldığı haber verilmektedir. Allah için yaratmak çok kolaydır. Rabbimiz hiçbir sebep olmadan yoktan var edendir. Cinleri ve melekleri nasıl farklı şekillerde ve yoktan var ettiyse, insanı da evrime gerek olmadan, ayrı bir varlık olarak yoktan var etmiştir. Aynı durum hayvanlar ve bitkiler gibi diğer canlılar için de geçerlidir. Kuran'da bildirilen açık gerçek şudur:

Allah canlıların hiçbirini evrimleştirmeden, yani türleri başka türlere dönüştürmeden bir anda yoktan var etmiştir.

Evrimi Savunan Müslümanlar, Kuran'da Haber Verilen Mucizelere Açıklama Getiremezler

Kuran'da Hz. Musa (as)'ın elindeki asayı yere attığında, Allah'ın dilemesiyle bu asanın canlı bir yılana dönüştüğü bildirilmektedir. Hz. Musa (as) asasını yere attığında, asa, yani cansız bir ağaç dalı canlı bir yılana dönüşmekte, eline aldığında yılan tekrar cansız bir ağaca dönüşmektedir, sonra tekrar yere attığında yine can bulmaktadır. Yani cansız bir madde canlanmakta, sonra ölmekte, sonra yine canlanmaktadır. Böylece Allah bu mucizesiyle insanlara, sürekli Yaratılış'ı göstermektedir. Ayetlerde şöyle buyrulur:

Böylece, onu attı; (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan (olmuş). Dedi ki: "Onu al ve korkma, Biz onu ilk durumuna çevireceğiz." (Taha Suresi, 20-21)

Sağ elindekini at, onların yaptıklarını yutacaktır; çünkü onların yaptıkları yalnızca bir büyücü hilesidir. Büyücü ise nereye varsa kurtulamaz. (Taha Suresi, 69)

"Asanı bırak;" (Bıraktı ve) onun çevik bir yılan gibi hareket etttiğini görünce, geriye doğru kaçtı ve arkasına bakmadı. "Ey Musa, korkma; şüphesiz Ben(im); Benim yanımda gönderilen (elçiler) korkmaz." (Neml Suresi, 10)

Hz. Musa (as) elindeki asasını yere attığı anda, Allah'ın lütfuyla, cansız bir odun parçası halindeki asa, hızla hareket eden, diğer şahısların ortaya koyduklarını yutan, yani sindirim sistemi de olan tamamen canlı bir varlığa dönüşmektedir. Bu değişim, aniden gerçekleşmektedir. Böylece Allah insanlara canlılığın nasıl yoktan var edildiğinin bir örneğini göstermektedir. Cansız bir madde, sadece Allah'ın dilemesiyle, yani "Ol" emriyle can bulmaktadır. Allah'ın Hz. Musa (as)'a lütfettiği bu mucize, eski Mısırlıların batıl evrim inanışlarını bir hamlede yerle bir etmiştir. Hz. Musa (as)'a ilk anda muhalif olan bazı insanlar dahi hemen o an gerçeği kavrayıp, batıl inanışlarını bırakıp, Allah'a iman etmişlerdir.

Kuran'da Hz. İsa (as)'ın da çamurdan kuş biçiminde bir şey yaptığı, sonra bunun içine üflediğinde, Allah'ın dilemesiyle, bu kuşun hayat bulup canlandığı haber verilmiştir:

Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluyordu... (Maide Suresi, 110)

Bu kuş, hiçbir sebebe bağlı olmadan, Allah'ın dilemesi ve mucizesiyle, can bulmaktadır. Cansız bir maddeden can sahibi olan kuş, Yüce Allah'ın örneksiz, sebepsiz, üstün yaratışının örneklerinden biridir. Hz. İsa (as) da, Allah'ın lütfettiği bu mucizeyle, evrimci düşüncenin mantıksızlığını ve geçersizliğini gözler önüne sermektedir. Kendilerince İslamla evrimi bağdaştırmaya çalışanların ise Rabbimiz'in bu mucizelerini açıklayabilmeleri mümkün değildir.

Allah cinleri, melekleri, hurileri, gılmanları, cennet vildanlarını, cennet köşklerini, cennet bahçelerini, cehennemi, cehennem bekçilerini nasıl evrimle yaratmadıysa insanı da evrimle yaratmamıştır. Allah, cennetteki tüm detayları; yüksek köşkleri, süsleri, bahçeleri, kuşları, yiyecekleri ve sonsuz nimetleri herhangi bir evrim süreci olmadan, bir anda, yoktan yaratmıştır. Cennetteki köşkler, sütten ırmaklar, kıyafetler, tahtlar, takılar Allah'ın "Ol" demesiyle olmuştur. Bunların gerçekleşmesi için sebeplere, inşaat ustalarına, terzilere, zanaatkarlara vs. ihtiyaç yoktur. Hurma, incir gibi cennet meyveleri; inci, sedef gibi cennet takıları nasıl ki cennette evrimle var olmadıysa, bu dünyada da evrimle var olmamıştır. Bu dünyada da cennette de hiçbir yaratma "evrimle" değildir. [Detaylı bilgi için bkz.; Kuran Darwinizm'i Yalanlıyor, Harun Yahya (Adnan Oktar)]

Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur. O, her şeyi bilendir. (Bakara Suresi, 29)

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER
  • Giriş: Neden Evrim Teorisi?
  • Önsöz: Çağımızın En Büyük Çıkmazı: Evrim Aldatmacasına İnanmak
  • Bölüm 1: Önyargıdan Kurtulmak
  • Bölüm 2: Evrim Teorisinin Kısa Tarihi
  • Bölüm 3: Evrimin Hayali Mekanizmaları
  • Bölüm 4: Fosiller Evrimi Reddediyor
  • Bölüm 5: Evrimin Sudan Karaya Geçiş Masalı
  • Bölüm 6: Kuşların ve Memelilerin Hayali Evrimi
  • Bölüm 7: Evrimcilerin Taraflı ve Aldatıcı Fosil Yorumları
  • Bölüm 8: Evrim Sahtekarlıkları
  • Bölüm 9: İnsanın Evrimi Senaryosu
  • Bölüm 10: Evrimin Moleküler Çıkmazı
  • Bölüm 11: Evrimci İddiaların Geçersizliği
  • Bölüm 12: Düzen Tesadüfle Açıklanamaz
  • Bölüm 13: Evrim Teorisi: Materyalist Bir Dayatma
  • Bölüm 14: Evrim Teorisinin Hayat Sahası
  • Bölüm 15: Evrim Bir Aldatmacadır
  • Bölüm 16: Terörizmin Gerçek İdeolojik Kökeni: Darwinizm ve Materyalizm
  • Bölüm 17: Müslüman Neden Evrimci Olamaz?
  • Bölüm 18: Yaratılış Gerçeği
  • Bölüm 19: Maddenin Ardındakı Sır
  • Bölüm 20: Zamanın İzafiyeti ve Kader Gerçeği
  • Sonuç: Tarihin En Büyük Bilim Aldatmacasının Sonu