Dünyanın birbirinden güzel nimetleri elinin altında olduğu, tüm imkanlar kendisine sunulduğu halde bunların hiçbirinden zevk almadığını, bir türlü mutlu olamadığını ifade eden birçok insan vardır. Bu şekilde dünya hayatını sıkıntı zorluk içerisinde yaşadığını gören bir insanın, hayatının bir aşamasında artık durup düşünmesi, ne yaptığını, hangi amaç doğrultusunda, nereye doğru sürüklendiğini sorgulaması gerekir. Bu kişi, "Böylesine güzelliklerle donatılmış, zevk verecek nimetlerle dolu bir dünyada yaşam, bu kadar zorlu, bu kadar mutsuzluk ve azap dolu olmamalı" diye düşünmeli, ruhundaki boşluğun, hayatındaki anlamsızlığın kaynağını araştırmalıdır. Daha fazla vakit kaybetmenin mutsuzluğu artırmaktan başka bir işe yaramayacağını anlamalı ve ciddi bir arayış içinde olmalıdır.
Hayatını dünyadan ve elindeki imkanlardan en yüksek faydayı ve zevki sağlamak amacı üzerine kurduğu halde -düşündüğünün tam tersine- zevki ve mutluluğu hemen hiç tadamamasında özel bir hikmet olduğunu görmelidir. Bu durumun, Allah'ın merhametinin ve rahmetinin bir gereği olduğunu fark etmelidir. Allah ona henüz vakti varken, henüz ölümle karşılaşmamışken, durup düşünmesi yanlış bir yol üzerinde olduğunu anlaması için fırsat yaratmaktadır.
Önemli olan ise kişinin tüm bunları gücünün, servetinin, sağlığının, gençliğinin, güzelliğinin gittiğini, ölümün artık kendisine kesin olarak yaklaştığını anladığı anda değil, Allah kendisine bu gerçeği gösterdiği, vicdanı kendisini ilk uyardığı anda kabul edip sorgulamasıdır.
Samimi olarak bu noktaya geldiği zaman Allah'ın izniyle vicdanı ona doğru yolu gösterecek, yapması gerekeni söyleyecektir. Tüm insanlara şah damarlarından daha yakın olan ve herşeyi bilen Rabbimiz onun kalbindeki bu isteği ve arayışı bilecek ve ona muhakkak doğru yolu, bu sıkıntılı hayattan kurtuluş yollarını gösterecektir.
Unutulmamalıdır ki, eğer insanların yaşantılarında olumlu bir değişiklik, ruhlarında güzele, iyiye doğru bir gelişme olmuyorsa, bu kesin olarak kişilerin kendilerinden kaynaklanmaktadır. Allah bu gerçeği Kuran'da "Sana iyilikten her ne gelirse Allah'tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da kendindendir..." (Nisa Suresi, 79) ayetiyle insanlara bildirmektedir. Ve yine Allah'ın bir başka ayette "Nedeni şu: Bir kavim (toplum), kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah, ona nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz işitendir, bilendir." (Enfal Suresi, 53) şeklinde bildirdiği gibi, kişinin içerisinde bulunduğu bu durumun değişmesi için, o insanın ruhunda samimi bir değişiklik yapması gerekmektedir. Bu değişikliği yaptığı, samimi bir sorgulamaya gittiği ve samimi bir niyet değişikliğine karar verdiği anda ise, Allah bunu bilecek ve bu kişinin üzerindeki nimetini değiştirecektir.
Allah sonsuz esirgeyen ve bağışlayan, rahmeti çok geniş olandır. Allah "Ancak tevbe edenler, (kendilerini ve başkalarını) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim." (Bakara Suresi, 160) ayetiyle insanlara sonsuz rahmetini hatırlatmaktadır.
Allah'ın istediği ahlak yaşandığı takdirde, Rabbimiz, her kim olursa olsun, geçmişte her ne tavır içerisinde olunursa olunsun bağışlayacağını, kötülüklerini iyiliklere çevireceğini, güzel ahlakına karşılık ahirette olduğu gibi dünya hayatında da iyilik ve güzellik yaratacağını bildirmektedir. Allah'ın bu gerçeği bildirdiği ayetlerinden bazıları şöyledir:
Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 112)
Böylece Allah, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever. (Al-i İmran Suresi, 148)
Kim bir iyilikle gelirse, kendisine bunun on katı vardır... (En'am Suresi, 160)
... Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır. (A'raf Suresi, 56)
... Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlara bir öğüttür. Ve sabret. Gerçekten Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez. (Hud Suresi, 114-115)
Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunup davranan başka; işte onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir... (Furkan Suresi, 70)
Kim bir iyilikle gelirse, artık kendisine daha hayırlısı vardır ve onlar, o günün korkusuna karşı güvenlik içindedirler. (Neml Suresi, 89)
... Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah'ın arzı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir. (Zümer Suresi, 10)
İşte Allah, iman edip salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. De ki: "Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik kazanırsa, Biz ondaki iyiliği artırırız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir. (Şura Suresi, 23)
... İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz. (Yusuf Suresi, 22)
Allah, samimi bir arayış içerisinde olan insanlara kesin olarak yol gösterecek, onlara kesin olarak yardım edecektir. Öncesinde yaşamlarına hakim olan korkuyu, karanlığı, hüznü, sıkıntıyı çekip alacak, onun yerine kalplerine huzur ve güven duygusunu yerleştirecektir.
Tüm bu gerçekleri gören ve samimi olarak "Allah'ın ipine sımsıkı sarılarak" (Al-i İmran Suresi, 103) Rabbimiz’e teslim olan bir kimse artık "kopmayan bir kulba yapıştığını" (Lokman Suresi, 22) ve Allah'ın dilemesi dışında hiçbir şekilde zarara uğramayacağını, dünyada ve ahirette tüm nimetlerden en fazla zevki alarak, en güzel hayatı yaşayacağını bilmelidir. Allah Kuran'da şöyle bildirmektedir:
Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, O'ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O'nun bol fazlını geri çevirecek de yoktur. Kullarından dilediğine bundan isabet ettirir. O, bağışlayandır, esirgeyendir. (Yunus Suresi, 107)
Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)