Şu anda her nerede bulunuyorsanız, bir an için oturup şöyle bir etrafınıza bakın; evinizin içinde, odanızda, iş yerinizdeki masanızda ya da sokakta herhangi bir yerde olabilirsiniz. Sadece kısa bir an için gözlerinizi çevrenizde gezdirin... Etrafınızdaki güzelliklerin hepsini, hiçbirini kaçırmadan, samimi olarak görmeye çalışın. Sahip olduğunuz nimetleri, elinizdeki güzel imkanları hızlıca bir aklınızdan geçirin. Sizden daha zor şartlar altında olan, sizin sahip olduklarınızdan mahrum olan insanları düşünün. Sadece kısa bir an içerisinde dahi tahmininizden çok daha fazla güzelliği görüp, sevinilecek detayları yakalayabildiğinizi fark edeceksiniz.
İnsanın sadece hiçbir sıkıntı çekmeden nefes alabilmesi, canının çektiği bir yiyeceği istediği gibi tadına vara vara yiyebilmesi, kendisini yorgun hissettiğinde istediği gibi uzanıp huzur içerisinde uyuyabilmesi çok büyük nimetlerdir. Ve daha bunlar gibi pek çok nimeti hiç düşünmeden istediği gibi kullanabilme özgürlüğüne sahip olması çok büyük bir güzelliktir. Kimi insanların çeşitli sebeplerle sahip olamadıkları nimetler de olabilir. Örneğin bir insanın sağlık sorunu nedeniyle yaşayamadığı bir zevk olabilir. Ama bu sahip olduğu nimetlerden sadece biridir. Sonsuz rahmet sahibi Rabbimiz, onun yaşayamadığı bir zevkin yerine başka bir zevki yaşamasına izin vermektedir.
Eğer bir insan tüm bunları ilk kez fark ediyorsa ve bunlardan mutlu olabiliyor, ruhunda derin bir haz duyabiliyorsa, bilmelidir ki, dünya hayatı daha bunlar gibi sayısız güzellikle doludur. Belki şu ana kadar hep cahiliye ahlakının getirdiği karamsar ruh haliyle çevresindeki bu güzellikleri hiç düşünmemiş, bunların aslında kendisi için ne kadar önemli, ne kadar büyük nimetler olduğunu görememiş olabilir. Tüm bunları insanlar için, insanların rahatı, huzuru, mutluluğu için yaratanın Allah olduğunu görüp, O'na samimiyetle şükretmesinin gerekliliğini anlayamamış olabilir. Yıllarca gafil bir yaşam sürmüş de olsa, bu gerçeğe samimiyetle kanaat getirdiyse, artık geçmişteki bu bakış açısının hiçbir önemi yoktur. Önemli olan bundan sonraki yaşamında kendisini yaratan, her an koruyup kollayan, hayatını devam ettirebilmesini sağlayan, gece gündüz yaşadığı her an kendisine sayısız nimetini bahşederek, sevgisini, şefkatini ve rahmetini esirgemeyen Rabbimiz’e sevgiyle, samimiyetle bağlanması, Allah'a içtenlikle teslim olup, O'nun verdiği tüm bu nimetlere karşı O'nun hoşnutluğunu kazanacak şekilde bir yaşam sürmeye karar vermesidir.
Bilmelidir ki, bu kararı almasıyla birlikte, yaşadığı dünya tümüyle değişecek, belki de daha önce aslında hiç böylesine güzel bir hayat yaşamamış olduğunu fark edecektir. Dünyada iken pek çok sıkıntı nedeniyle cehennem benzeri bir hayat yaşarken, dünya şartlarında, bir nevi cennet hayatı yaşamaya başlayacaktır. Yediği yemekten içtiği suya kadar her bir nimet farklı birer anlam kazanacak, çevresinde sevinilecek, zevk alınacak, mutlu olunacak ne kadar çok güzellik olduğunu belki de ilk kez anlayacaktır. Sevmenin sevilmenin gerçek anlamda ilk kez tadına varacak, dostluğun, sadakatin, güzel ahlakın hazzını ilk kez yaşayacaktır. Ve hepsinden önemlisi Allah'ı dost edinmenin, O'nun sevgisini, yakınlığını ve hoşnutluğunu ummanın derin heyecanını hissedecektir.
Dünyada yaşanacak bu güzel hayat Allah'ın iman edenlere olan vaadidir ve Allah Kuran’da bildirildiği üzere vaadinden dönmeyendir. (Rum Suresi, 6) Dünya hayatında geçirilecek bu güzel hayatın ardından ise, Allah, dünyada iken karşılaştıkları tüm denemelere sabreden, Allah'a olan bağlılıklarında kararlılık gösteren kulları için sonsuz cennet hayatının güzellikleri olduğunu müjdelemektedir. Allah dünyada ve ahirette insanlara nefislerinin hoşlarına gidecek en güzel hayatı sunmaktadır. Bu nedenle her insanın bu gerçeği görerek akılcı bir değerlendirme yoluna gitmesi gerekir.
Tüm zevklerin tüketilip yok edildiği, mutsuzluk, hüzün ve sıkıntıların hakim olduğu birkaç on senelik bir hayat ve ardından acıdan başka bir şeyin olmadığı cehennem hayatı mı? Yoksa Allah'ın dostluğunun, yakınlığının ve sevgisinin kazanıldığı, huzur ve güven dolu, her anın zevke dönüştüğü ve ardından da sonsuza dek sürecek zevklerin asla tüketilip yok olmayacağı cennet hayatı mı?
Kuşkusuz ki, aklını ve vicdanını kullanan her insan için tek yol Allah'a teslim olmak ve O'nun rızasına uygun bir yaşam sürmektir. Umulur ki bu kitapta tüm anlatılanlar, insanların bu gerçeği görüp Rabbimiz’in rahmetine ulaşmalarına vesile olur:
Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve güvenliğe (Silm'e, İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. (Bakara Suresi, 208) | ||