Kitabın başından itibaren anlatılanlar okuyanların "dinsizliğin dinleri"nin oluşturduğu ciddi tehlikeleri fark etmeleri ve kendi üzerlerine düşen büyük sorumluluğun farkına varmaları amacıyla yazılmıştır. İyiliği emredip, kötülükten men etmek birbirlerinin velileri olan müminlere Allah'ın emrettiği önemli bir ibadettir. Kitap boyunca bu şerefli sorumluluk hatırlatılmıştır. Bu hatırlatmayı duyan veya okuyan kişinin önünde iki seçenek vardır: Bunlardan birincisi "nasıl olsa bir yapan çıkar" diye düşünüp kendini geride tutmak, ikincisi ise bu Allah'ın kendisine yüklediği sorumluluğun bilincine vararak hemen harekete geçmektir.
İnananların önünde güzel bir örnek olarak bu konuda öncü olan peygamberler ve salih müminler bulunmaktadır. Kuran'da kıssaları anlatılan peygamberlerin ve onların yanlarındaki salih müminlerin tamamı dinsizlikle fikri olarak mücadele etmişler, dinsiz fikirleri yok etmek için tarih boyunca insanlara Allah'ın birliğini anlatmak için çaba sarf etmişlerdir. İnsanlara ulaşabilmek için pek çok yolu denemişlerdir ve bu uğurda hiçbir engel onları durduramamıştır. Bu kutlu insanların dinsizlikle mücadele konusundaki azimleri, kararlılıkları, sabırları ve cesaretleri tüm inananlara örnek olmalıdır.
Yakın tarihimizde yaşamış ve hayatı müminlere önemli bir örnek teşkil eden pek çok önemli İslam alimi de vardır. Örneğin Bediüzzaman Said Nursi çok zor koşullar altında, her türlü fedakarlığı göstererek dinsizliğin dinleri ile mücadele etmiş, devletini ve milletini bu tehlikeden korumak için canıyla ve malıyla sabırlı bir uğraş vermiş mübarek bir şahsiyettir. Ve Bediüzzaman'ın şu sözleri vicdan ve akıl sahibi tüm insanlara "dinsizliğin dinleri ile mücadele" konusunda büyük bir şevk verecektir:
Bir tek gayem vardır: O da mezara yaklaştığım bu zamanda, İslam memleketi olan bu vatanda bolşevik baykuşlarının sesini işitiyoruz. Bu ses, alem-i İslamın iman esaslarını zedeliyor. Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücadele ederek gençleri ve Müslümanları imana davet ediyorum. Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücahedem ile inşaAllah Allah huzuruna girmek istiyorum. Beni bu gayemden alıkoyanlar da, korkarım ki bolşevikler olsun! Beni serbest bırakınız. Elbirliği ile komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin imanına, Allah'ın birliğine hizmet edeyim.26
Bu satırları okuyan vicdanlı her insan bir an önce harekete geçmeli ve vicdanının sesini dinleyerek kendisine hizmet için yollar aramalıdır. Allah, iman eden ve diğer insanları da imana davet eden kulları ile, sadece "iman ettim" diyen, ama bu imanın gerektiğirdiği mücadeleden kaçanların arasını ayıracaktır. Bir ayette "insanlar, (sadece) "İman ettik" diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?" buyrulur. (Ankebut Suresi, 2) Bir başka ayette ise, dinsizlikle mücadele etmeden gerçek imanın ve cennetin elde edilemeyeceği şöyle bildirilmektedir:
Yoksa siz, Allah, içinizden cehd edenleri (çaba harcayanları) belirtip-ayırdetmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırdetmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? (Al-i İmran Suresi, 142)
Peygamber Efendimiz (sav)'in iman ile ilgili hadislerinden biri şöyledir:
Sana, arşın altından, cennet hazinelerinden bir söze delalet edeyim mi? Şöyle dersin: "La havle vela kuvvete illa Billah" (Allah'tan başka ne men edecek ve ne de yapacak bir kuvvet vardır.) O zaman Allah buyurur ki: "Kulum teslim oldu ve selamet buldu." (Ramuz el-Ehadis-1, s. 166/3)