Ek Bölüm: Kainat Yaratılmadan Önce Zer Aleminde Tüm Peygamberler ve İnsanlar Vardı

Evrim bilim değildir. Paleontoloji, biyoloji, genetik, kimya, zooloji, arkeoloji, astronomi bilimdir ve tüm bilim dalları evrimsel bir süreç yaşanmadığını göstermektedir. Evrim ise Sümerlerden, antik Mısır’dan, Yunanlılardan bugüne gelen putperest bir inanç, bir hurafedir. Israrla ayakta tutulmaya çalışılmasının sebebi ise ideolojiktir. Bazı kişiler, -muhtemelen bilgisizlikleri dolayısıyla- “evrime karşı olduklarında bilime karşı olacakları” gibi bir yanılgıya kapılmaktadırlar. Böyle düşündükleri için baştan yenilgiyi kabul etmekte, dolayısıyla da İslam’la evrimi kendilerince bağdaştırmaya çalışmaktadırlar. Bu boşa bir uğraştır, çünkü Kuran’da evrim kesin olarak yoktur.

Elbette, Allah dileseydi canlıları evrimle de yaratabilirdi. Ancak Kuran'da bu yönde bir bilgi yer almamakta, evrimcilerin öne sürdüğü gibi türlerin aşama aşama oluşumunu destekleyecek hiçbir ayet bulunmamaktadır. Eğer böyle kademeli bir yaratılış şekli olsaydı, bunu, Kuran ayetlerinde detaylı açıklamaları ile görmemiz mümkün olurdu. Ancak tam tersine Kuran'da canlılığın ve evrenin Allah'ın "Ol" emriyle mucizevi şekilde, bir anda var edildiği bildirilmektedir:

Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen olur. (Bakara Suresi, 117)

 

Kuran’da evrimcilerin iddia ettiği gibi canlıların birbirinden türediğine dair -işari olarak dahi- bir ayet yoktur. İnsan da evrimin ürünü değildir. Allah Kuran'da, Hz. Adem (as)'ı ateşte pişmiş gibi, şekillenmiş, kuru bir çamurdan-balçıktan yarattığını bildirir:

Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık. (Hicr Suresi, 26)

Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım." (Hicr Suresi, 28)

İnsanı, ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan yarattı. (Rahman Suresi, 14)

Ayetlerde insanın, Müslüman evrimcilerin iddia ettiği gibi "maymundan" veya bir başka canlı türünden değil, cansız bir madde olan çamurdan, Allah'ın takdir ettiği biçimde herhangi bir evrimsel süreçten geçmeden yaratıldığı haber verilmektedir:

Ona 'bir biçim verdiğimde' ve ona Ruhum'dan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın. (Hicr Suresi, 29)

Allah, ateşte pişmiş cansız çamuru (bir tür porselen heykeli) ”Ol” emriyle insana dönüştürmüş ve bu bedene de ruh üflemiştir. Burada hiçbir "evrim süreci" söz konusu olmadığı gibi bilakis, Allah'ın doğrudan bir anda yaratması vardır.

Kuran’da evrimin olduğunu iddia edenlerin yanılgılarını ortaya koyan bir başka gerçek ise, Allah’ın tüm insanları dünyadan önce zer aleminde var ettiği bilgisidir.

Allah Kuran’da kainat yaratılmadan önce insanları zer aleminde var ettiğini ve hepsinden söz aldığını bildirmiştir:

Hani Rabbin, Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) onlar: "Evet (Rabbimizsin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir. (Araf Suresi, 172)

Görüldüğü gibi ayette, kainat henüz var edilmeden önce insanların yaratıldığı, kusursuz ve tam olarak var oldukları ve Allah’a söz verdikleri bildirilmiştir. Ayetteki bilgiye göre, kainat henüz yoktur ama konuşan, duyan, söz veren, tüm uzuvları ve fiziksel özellikleriyle tam insanlar vardır.

Ayetin Arapçası ise şöyledir:

“Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne).”

(İz: Hani, hatırla, o halde, öyleyse, o vakit, zaman, …dığında, …..dığı vakit, çünkü, zira, ….dığı için, sebebiyle)

ve iz ehaze: ve çıkardığı, aldığı zaman

rabbu-ke: senin Rabbin

min benî âdeme: Âdemoğullarından

min zuhûri-him: onların sırtlarından

zurriyyete-hum: onların zürriyetlerini, onların soyları, onların nesilleri

ve eşhede-hum: ve onları şahit tuttu

alâ enfusi-him: nefslerinin (kendilerinin) üzerine

e lestu: ben değil miyim?

bi rabbi-kum: sizin Rabbiniz

kâlû: dediler

belâ: evet

şehid-nâ: biz şahit olduk

en tekûlû: demeniz, demenize karşı (dememeniz için)

yevme el kıyâmeti: kıyâmet günü

innâ: muhakkak ki biz, gerçekten biz

kun-nâ: biz olduk, ... idik

an hâzâ: bundan

gâfilîne: gâfiller, habersiz olanlar

Ayette geçen ‘zürriyyet’ kelimesi bu ayetin dışında Kuran-ı Kerim’de 18 yerde daha geçmektedir. Bu kelimenin kullanıldığı tüm ayetlerde ise anlamı, İslam alimlerinin ittifakıyla, “insan nesli”dir. Bu ayette de, Adem’in zürriyetinden yani Hz. Adem (as)’ın soyundan, yani dünyada yaşamış ve yaşayacak tüm insanlardan bahsedilmektedir. Zira, sadece Hz. Adem’in kendisinden alınan bir ahid söz konusu  olsaydı, “hani Rabbin Adem’den ahid almıştı” ifadesi kullanılırdı. Ayette geçen ‘hani Rabbin Adem oğullarından ahid almıştı’ ifadesiyle, Hz. Adem (as)’ın zürriyeti, yani tüm insanlar kast edilmektedir.

Ayetin başında yer alan ‘iz / hatırla o zamanı, hani’ ifadesi ise, Hz. Adem (as)’ın zürriyetine yani tüm insanlığa olan bu hitabın olduğu zamanını gösterir. ‘İz’ kelimesi geçmişte olan bir olay hakkında  kullanılan zaman edatıdır. Anlamı da ‘geçmişte olan bu olayı hatırla’dır. Söz konusu olan tüm insanların geçmişte, henüz kainat yaratılmadan önce, verdikleri sözdür.

Bu bilgiler ışığında, ayette dünyaya gönderilmeden önce Hz. Adem (as), ve soyunun (zürriyetlerinin) – yani tüm insanların- kendi nefislerine şahitlik etmek için yaratıldıkları ve aynı ortamda toplandıkları anlatılmaktadır. Yani tüm insanlık-insanoğlu bir anda, bir yerde, toplu olarak yaratılmıştır. Henüz dünyaya gelmemiş olan, gelmiş geçmiş tüm insanların toplandıkları bu yerin adı ise, Zer alemidir. Zer aleminde tüm insanlık nefis (kişinin kendisi-beden-öz varlık) sahibi olarak Allah'ın huzurunda toplanmıştır.

Burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus vardır. Allah, huzurunda topladığı tüm insanlara bir soru sormuştur; "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" ve bu soruya yaşamış ve yaşayacak olan tüm insanlar; "Evet (Rabbimiz'sin), şahid olduk" diye cevap vermiştir. Zer alemindeki insanlar kendilerine sorulan soruyu duyacak, algılayacak, muhakeme edecek ve cevap verecek tüm uzuvlara sahiptir. Evrimcilerin aşama aşama kazanılan özellikler ve uzuvlar iddiası geçersizdir. Kendilerine sorulan bu soruya cevap veren insanlar tüm uzuvlarıyla eksiksiz ve kusursuz bir şekilde vardırlar. Konuşmak için kusursuz işleyen bir dile ve onun vücuttaki tüm alt yapısına, konuşma fiilinin gerçekleşmesi için ses teline ve uygun gırtlak yapısına, soruyu duymak için tam çalışan kulaklara, soruyu anlamak-yorumlamak ve cevap verebilmek için ise kusursuz bir beyne ve tüm fonksiyonlarıyla mükemmel çalışan bir bedene ihtiyaç vardır. Hem kendilerine, hem de Allah'ın tüm insanların Rabbi olduğuna şahitlik edebilmek için ise, kusursuz gören bir göze, açık bir şuura, bilince, muhakemeye, akla ve algıya sahip olmaları gerekmektedir. Aksi takdirde şahitlik etmeleri mümkün değildir. İşte bu yüzden de ayette orada bulunan herkesin nefis (kişinin kendisi-beden-öz varlık) sahibi olduklarına özellikle dikkat çekilmiştir. Bu da insanın aşama aşama, evrimsel süreçlerden geçerek var olduğu iddiasını tamamen geçersiz kılmaktadır.

Zer aleminde yaratılan insanların anne-baba vesilesiyle dünyaya gönderilmeden önce beden, akıl ve ruh sahibi olarak kusursuz yaratıldıkları açıkça anlaşılmaktadır. Nitekim ayetin sonundaki; “(Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir”, ifadesinden de anlaşıldığı üzere, dünyaya gelen ilk insandan kıyamet gününe kadar yaşayacak olan tüm insanların önce zer aleminde yaratıldıkları ve yine kıyamet günü hepsinin birden sahip oldukları kusursuz özellikleriyle aynı anda yeniden yaratılıp diriltilecekleri bildirilmiştir.

Bu konuyu açıklayan bir başka ayet ise Maide Suresi'ndedir:

Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve: "İşittik ve itaat ettik" dediğinizde sizi, kendisiyle bağladığı sözünü (misakını) anın. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, sinelerin özünde olanı bilendir. (Maide Suresi, 7)

“"İşittik ve itaat ettik" dediğinizde sizi, kendisiyle bağladığı sözünü (misakını) anın” ayetinde geçen 'sizi' ifadesi dil kurallarına göre 'kişi zamiridir'. Bu nedenle de o anda orada bulunanların (kişi-zat) insan olduklarına hiç şüphe yoktur. Nitekim, işitmek için kulağa ihtiyaç olduğu gibi itaat etmek için de ruha, kalbe ve akla ihtiyaç vardır. Yani ayette, (kulağıyla) duyan, duyduğunu anlayan, aklıyla, kalbiyle, ruhuyla ve tüm bedeniyle Allah'a itaat ettiğini ikrar eden kusursuz bir varlık olan insandan bahsedildiği çok açıktır. Yine ayetin, 'sizi kendisiyle bağladığı sözünü (misakını) anın' ifadesinde de Allah'ın insanlardan söz aldığı ve bu sözün sorumluluğunun da yine orada bulunanlarda yani tüm insanlarda olduğu anlatılmaktadır. Sadece akıl, şuur ve ruh sahibi bir varlığın yani insanın söz vermesi ve bu sözünün de sorumluluğunu alması mümkün olabilir. Verdiği söz ile bağlayıcılık meydana getirmek yaratılan varlıklar içinde sadece insana has bir vasıftır. Ayetin devamında ise Allah insanların verdiği bu sözü unutmamalarını ve bu konuyu konuşarak anmalarını emretmektedir. Nitekim ayetteki 'anın' emri de unutmamak, hatırlamak ve konuşmak gibi fiilleri eksiksiz yerine getiren insanların varlığını göstermektedir.

Ayrıca Kuran’da insanların iki defa ölüp, dirildikleri haber verilir:

Dediler ki: "Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin; biz de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkış için bir yol var mı?" (Mümin Suresi, 11)

İşte bu ayette bildirilen ilk ölüm ve dirilme, zer aleminde insanlar söz verdikten sonra bir nevi ölmeleri, sonra Allah’ın anne ve babayı vesile edip can vermesi ve dünyaya gelmeleri, yani dirilmeleridir. İkinci ölüm ise dünyadaki bildiğimiz fiziksel vefat olacak, ahirette de ikinci kez dirilme gerçekleşecektir.

Görüldüğü gibi Kuran’da zer alemi hakkında verilen bilgiler, Kuran ile evrimi bağdaştırmaya çalışanların tüm iddialarını temelden çürütmektedir. Bu kimseler kendilerince bazı ayetlere mantık dışı yorumlar getirerek Kuran’da evrimle yaratılış var olduğu izlenimi oluşturmaya çalışmaktadırlar. Çeşitli aşamalardan, süreçlerden bahsederek Allah’ın canlıları evrimle yarattığını öne sürmektedirler. Ancak bu nafile bir çabadır. Zer aleminde gelmiş geçmiş tüm insanların tam insan olarak var olması, konuşması, dinlemesi ve söz vermesi ise, onların evrime dair ayetlerde tek tek bulmaya çalıştıkları hayali delillerin hepsini yerle bir etmektedir.

 

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER
  • Önsöz
  • Ek Bölüm: Kainat Yaratılmadan Önce Zer Aleminde Tüm Peygamberler ve İnsanlar Vardı
  • 1. Bölüm: Neden Bazı Müslümanlar Evrim Teorisini Savunuyorlar?
  • 2. Bölüm: Müslüman Evrimcilerin Göz Ardı Ettikleri Önemli Gerçekler
  • 3. Bölüm: Allah’ın Yaratma İlmi
  • 4. Bölüm: Kuran Ayetlerinden Evrim Teorisine Delil Getirmeye Çalışanların Yanılgıları
  • 5. Bölüm: Darwinizm Bir Tehlike Olarak Görülmediğinde Neler Olur?
  • Sonuç
  • Ek Bölüm: Evrim Aldatmacası