Kitabın önceki bölümlerinde evrim teorisine destek veren bazı inançlı insanların, teoriyi savunurken içine düştükleri yanılgılara değindik. Ancak burada üzerinde durulması gereken bir diğer konu da, evrim teorisine inanmadıkları halde, bu teorinin oluşturduğu tehlikeleri fark edemeyen kesimlerin içine düştükleri kayıtsızlıktır.
İnançlı insanların, yaratılış gerçeğine tamamen karşı olan bir teoriyi tehlikesiz ve zararsız görmeleri, onun gelişmesine seyirci kalmaları, evrim teorisinin toplumda giderek yayılmasına ve kaçınılmaz olarak ateizmi güçlendirmesine dolaylı bir destek olacaktır. Bu nedenle dindarların, evrim teorisinin altında yatan felsefeyi iyi anlamaları gerekir. Evrim teorisi, materyalist felsefenin sözde "bilimsel" görünen bir üslupla ifade edilmesinden ibarettir. Materyalist felsefe ise "dinsizliğin dini"dir.
Bu durum, her Müslümanın omuzlarına dinsiziliğin dini ile fikri mücadele görevini yüklemektedir.
İnançlı insanların bir bölümü evrim teorisinin geçmişte kaldığını, bugün artık kabul edilmediğini, dolayısıyla Müslümanlar açısından o kadar önemsenecek bir tehlikenin söz konusu olmadığını sanırlar. Bundan dolayı da bu teorinin sahtekarlıklarını, bilim dışı iddialarını ortaya koymayı kendilerince son derece önemsiz görür, Darwinizm'in bir tehlike arz etmediğini iddia ederler.
Oysa bu kimselerin düşündüklerinin aksine, günümüzde evrim teorisi bilim karşısında tüm dayanaklarını yitirdiği halde, yalnızca ideolojik yönü nedeniyle çok geniş bir kesim tarafından savunulmaktadır. Pek çok ülkede, üniversitelerde, medyada ve eğitim kurumlarında Darwinistler son derece etkindir. Gerçekte Darwinizm, dünya çapında organize bir harekettir.
Evrimciler bilim dünyasında adeta bir baskı sistemi kurmuşlardır. Gerek bilimsel yayınlarda, gerek medyada hep tek taraflı yorumlar yapılmakta ve evrim teorisi adeta kesin bir gerçek gibi sunulmaktadır. Özellikle de geniş bir kitle üzerinde etkili olan medya, bulunan her kemik parçasını evrimin yeni bir kanıtı gibi yansıtmaktadır. Dünyanın pek çok ülkesinde okullarda ve üniversitelerde Darwinist akademisyenler desteklenmekte, Allah inancına sahip bilim adamlarının ise akademik kariyerleri baltalanmaya çalışılmaktadır. Darwinizm'i reddettikleri için çoğunun kitapları, makaleleri bilimsel yayınlarda yer almamakta, bir taraftan da hiçbir doğruluk ifade etmediği halde "dogmatizmle" veya "gericilikle" suçlanmaktadırlar. Eğer Batı ülkelerinde bir bilim adamı, akademik kariyer yapmak istiyorsa, Darwinci safsatalara göz yummak, hatta bunları ister istemez savunmak zorundadır. Aksi takdirde akademik kariyerinde yükselmesi çok zordur.
Evrim teorisini eleştiren bilim adamlarından biri olan Amerikalı profesör Philip Johson, evrim teorisinin inanca karşı nasıl bir tür silah olarak kullanıldığını şöyle anlatmaktadır:
"Modern bilimin liderleri, kendilerini 'dini fundamentalistlere' -yani bir Yaratıcı'nın var olduğunu ve bu dünyadaki olaylarda rol oynadığını kabul edenlere- karşı girişilen bir savaşın öncüleri olarak görmekteler... Darwinizm ise, 'fundamentalizm'e karşı girişilen bu savaşta yeri doldurulamaz bir ideolojik rol oynamaktadır. İşte bu nedenle, bugün bilim çevreleri, Darwinizm'i test etmeyi değil, ne olursa olsun korumayı kendilerine amaç edinmişlerdir. Bilimsel araştırmaların kuralları da, bu ideolojiyi doğrulayacak şekilde belirlenmektedir"71
Evrimciler, bu "fikri diktatörlük" içinde bazı üniversiteleri Darwinist eğitim yuvaları haline getirmekte ve buralarda materyalist felsefeyi bilim zanneden insanlar yetiştirmektedirler. İnançlı insanların ise eğitim haklarının ellerinden alınması gerektiği düşünülmektedir. Bunun en belirgin örneklerinden biri ülkemiz evrimcilerinden Prof. Dr. Ali Demirsoy'un Ceviz Kabuğu isimli evrim konulu bir tartışma programında sergilediği öfkeli tavır olmuştur. Sayın Demirsoy, "Eğer bir bilim adamı herhangi bir şekilde Tanrı'ya inanırsa üniversitede bulunmaması lazım. Allah'a inananı üniversiteden atarım" benzeri ifadeler kullanarak, önyargılı evrimci bakış açısını tüm açıklığıyla ortaya koymuştur. Belki de inançlı insanlar bu gerçekleri bilmedikleri için olayları hatalı bir iyimserlik içinde değerlendirmekte ve bu nedenle de Darwinizm'i kendilerince tehlikeli bulmamaktadırlar. Oysa materyalistler (ki bunların içinde Marksistlerin önemli bir ağırlığı vardır) Darwinizm'den aldıkları sözde bilimsel destek ile, dine karşı ciddi bir mücadele yürütmektedirler. İşte bu nedenle "Darwinizm tehlike arz etmiyor" diyen Müslümanların acilen bu gafletten sıyrılmaları zorunludur. Tüm dünyada evrim teorisi aracılığıyla dine karşı ciddi bir fikri saldırı yürütülürken, bu teorinin tehlike olmadığını söylemek ve Darwinizm'i zararsız görmek son derece hatalı bir davranış olacaktır.
Darwinist Eğitimin Getirdiği Felaket: Çocuk Katiller |
Okullarında gençlere Darwinizm'i bilimsel bir gerçek gibi anlatan bazı ülkeler, bu gençlere saldırganlığı, "yaşam mücadelesi"nde ayakta kalmak için savaşmak gerektiği yalanını da telkin etmektedirler. Bu yanlış eğitim yüzünden kendi elleriyle terörist yetiştiren ülkeler, sonra da ürettikleri bu ölüm makinelerini tek tek toplamaya çalışmaktadırlar. Oysa kesin çözüm en başta bu gençlere Darwinist hurafelerden arınmış bir eğitim vermektir. |
Darwinizm'in bir tehlike oluşturmadığını ya da bittiğini düşünenler, bu fikirlerini çevrelerinde yaygınlaştıranlar, söz konusu teorinin gelişmesine bilerek ya da bilmeyerek yardımcı olurlar. Çünkü bu şekilde bir bilgi verdiklerinde toplumda böyle bir tehlike olmadığı kanısı oluşur. Buna bağlı olarak Darwinist propagandaya, sahtekarlık ve telkinlere karşı fikri ve bilimsel bir duyarlılık gelişmez, önlem alınmaz.
Buna karşın evrim teorisini savunan insanlar ise köhneleşmiş bilgilerle de olsa kendilerince hazırlık yapmaya devam eder, her fırsatta teorilerini hararetle savunurlar. Çeşitli sahtekarlıklar ve çarpıtmalarla da olsa fikirlerini ayakta tutmaya çalışırlar. İnançlı insanlar evrim teorisinin bir tehlike oluşturmadığına inandırıldıkları için de, bu konuda bir şey okumaz, öğrenmez ve böylece karşılarına çıkacak evrimcilere cevap verebilecek bilgi ve mantıklardan da yoksun kalırlar.
Oysa evrim teorisinin geçersizliğini öğrenmek ve kavramak kolaydır. Teori, çağdaş bilim karşısında tamamen geçerliliğini yitirmiş bir 19. yüzyıl tezinden ibarettir. Bununla birlikte bilim dünyasındaki her yeni gelişme yaratılış gerçeğini tasdik etmektedir. Fakat bu gerçekler araştırılıp, öğrenilmediğinde inançlı insanlar evrimciler karşısında cevap veremeyecek duruma gelirler. Bilgi sahibi olmadıkları için yanlış mantık, hatalı bilgi, örneklendirme ve çıkarımlarla çaresiz kalırlar. Oysa Darwinist düşüncenin geçersizliğini anlatmak için yazılmış çok fazla kitap, yapılmış çok fazla araştırma vardır. Ama bunlardan yararlanmak için önce mevcut tehlikenin farkına varmak ve fikri mücadelenin gerekliliğine inanmak gerekmektedir.
Darwinizm'in bir tehlike olmadığını düşünerek evrimsel yaratılış yanılgısını savunanlar, inançlı kişilerin Darwinistler karşısında sessiz kalmalarından da bir anlamda sorumludurlar. Çünkü bu kişiler aslında tesadüfleri sözde yaratıcı bir güç olarak görmedikleri ve Allah'a iman ettikleri halde, gerekli bilgiden yoksun olmaları sebebiyle evrimcilerin iddialarına karşı geçerli ve tutarlı bir açıklama getiremezler. İşte bu nedenle de onların fikirleriyle kendi inançları arasında kendilerince bir orta yol bulmaya çalışırlar. Bunun sonucunda da "Allah canlıları evrimle yaratmıştır", "evrimle din çelişmez" gibi çarpık mantıklar öne sürmeye başlarlar.
Oysa bu, kitabın başından beri anlattığımız gibi, Allah'a iman eden bir kimse için kabul edilemeyecek bir durumdur. Evrimciler bilim adına konuştuğunu iddia eder, ama gerçekte bilim adına yalan söylerler. Dolayısıyla dıştan sözde "bilimsel" görünen bu aldatmacaya inanmamak, asıl olarak evrim teorisinin hizmet ettiği ideolojilere bakmak gerekir. Evrim teorisinin altında yatan ateist felsefeyi ve dinsiz yapıyı fark edemeyip, bu hurafeyi doğru kabul etmek, ona teslim olmak Darwinizm'in insanlığa getirdiği her türlü zarara ortak olmak demektir. Bu tür kişilerin farkında olmadan topluma verdikleri zarar çok büyüktür.
İşte bu nedenle evrim aldatmacasına kanan bazı Müslümanların, savundukları fikri bir kez daha düşünmelidirler. Yanlış ve batıl olduğunu bile bile karşı tarafa hemen teslim olmak, hak dini Darwinistlerin batıl dinine uydurmaya çalışmak olmaz. Unutmamak gerekir ki, tüm Müslümanlar için, dine karşı olan, Allah'ın varlığını inkar eden her fikri, fikri mücadele ile çürütmek, hakkı kullanarak batılı yok etmek önemli bir sorumluluktur. Bu sorumluluktan cayarak, inkar düşüncesi ile sözde ortak bir noktada "anlaşmak", karşı tarafa taviz vermek ya da onların fikirlerine teslim olmak çok büyük hata olur.
Örneğin komünizmin yayıldığı bir toplumda Müslümanın görevi "komünizmi İslamlaştırmaya çalışmak" değildir. Bu, din lehinde hiçbir sonuç vermeyecek, aksine komünizme fayda sağlayacak çıkmaz bir yoldur. Müslümanın görevi, komünizmi tüm bir felsefe olarak çürütmek, fikren yıkmak ve buna karşı İslam'ın hakikatini ortaya koymaktır. Aynı şekilde Darwinizm'e karşı da Müslümanın görevi "Darwinizm'i İslamlaştırmaya çalışmak" değil, bu büyük yalanı fikren çürütmek, yıkmak ve buna karşı yaratılış gerçeğini ortaya koymaktır. Bu nedenle tüm Müslümanların bu bilinçle hareket etmeleri dünya üzerindeki ateist felsefelerin hepsine birden dayanak teşkil eden Darwinizm'e arka çıkmamaları gerekir.
Önyargılardan uzak, samimi ve hür düşünen hiç kimse, şuursuz atomların tesadüfler sonucunda biraraya gelip, organize olup, düşünen, akleden, hisseden, gören, işiten, medeniyetler kuran, buluşlar yapan, sanat eserleri meydana getiren, sevinen, üzülen, sonra kendisini oluşturan atomları elektron mikroskobu altında inceleyen bilim adamlarını meydana getirdiğine inanmaz. Fakat Darwin'in teorisi insanlara bu akıl dışı inancı dayatır. Kullandıkları bilimsel terminolojiye rağmen, sonuçta Darwinistlerin inandığı mantığın özü budur.
Bu çarpık mantığa inanan bir insan, akılcı analiz yapma ve muhakeme yeteneğini yitirmeye başlar. Dünyanın en imkansız senaryosunu çok makulmüş gibi görüp kabul ettikten sonra, karşısına çıkan tüm imani delileri göremez hale gelir. Düşünme yeteneğini yitirmiş, çok açık gerçekleri, aldığı telkinler ve yapılan propagandalar nedeniyle göremeyen, sırf çoğunluk kabul ediyor diye yanlış bir fikri körü körüne kabul eden bu insanı her yöne çekmek mümkündür. Bu aşamaya geldikten sonra bu kimseler artık vicdanlarını ve akıllarını kullanamaz hale gelmiş olurlar. Bu kişinin eline silah vermek, onu dağlara çıkarmak ya da "Darwin bu insanın aşağı ırk olduğunu söylüyor, onun için onu öldürebilirsin" diye yalanlara ikna etmek çok kolaylaşır.
Bu mantık içinde yetişen insanların toplumlara, sadece zarar getireceğini de bilmek gerekir. Bugünün gençleri, geleceğin yetişkinleri, yöneticileri, devlet adamları, eğitimcileri olarak karşımıza çıkacaklardır. Bu nedenle şayet ileride bugün olduğu gibi çağdaş, bilim düzeyi yüksek, hurafelerden uzak ve ileri bir medeniyet umut ediliyorsa, günümüz gençlerine ona göre bir eğitim sunulmalıdır. Bu da öncelikle gençlerin Darwinist hurafelerden, sahtekarlıklardan kurtarılmalarıyla, onlara tesadüf eseri hayvanlardan evrimleştikleri masallarını değil de, Allah'ın onları, canlılar arasında ruha ve en üst bilince sahip varlıklar olarak yarattığını anlatmakla mümkündür. Çünkü gerçek olan budur.
Eğer gençler şerefli, yüksek bir şuur ve ruh sahibi varlıklar olarak yaratıldıklarını bilirlerse, buna yakışır şekilde davranacaklardır. Ama hiçbir doğruluk payı olmadığı halde tesadüfen oluştukları, hayvanlardan evrimleştikleri, maymunla ortak ataya sahip oldukları gibi hurafelere inandırılırlarsa, o zaman da hayatı bir sözde "kavga" olarak görecek, bu kavgada üstün gelmek için kendince her yolu mübah sayacaklardır. Böylece hoşgörü, şefkat, sevgi, saygı, kardeşlik gibi insani vasıflardan uzak, sorumsuz, bencil ve her türlü zalimliği yapabilecek bir nesil ortaya çıkmış olacaktır. Zaten hayvandan evrimleştiği masalına inandırıldıkları için de kendilerini ve diğer insanları değersiz görecek ve onurlu, şerefli, ahlaklı bir hayat sürmeyi anlamsız bularak, bencilce her türlü kötülüğü ve ahlaksızlığı sergileyebileceklerdir.
O halde yapılması gereken, eğitim kurumlarında, kitaplarda, basın ve yayın organlarında, toplumsal platformlarda, kısacası her yerde evrim hurafeleri ile dünya gençliğinin beyinlerinin yıkanmasına izin vermemek ve onları Kuran'ın ve bilimin öngördüğü akılcılığa, derin düşünmeye yöneltmektir.
Nitekim dünyada pek çok millet Darwinizm'in gençlerine verdiği tahribatı geri dönüşü olmayan bir şekilde yaşamaktadır. İngiltere'deki holiganlar, Almanya'daki neo-Naziler, Amerika'da dazlaklar ve daha sayısız ülkede gençlerin büyük çoğunluğu, bugün tüm insani vasıflarını kaybetmiş şekilde, etraflarına vahşet saçan katiller, caniler olarak Darwinizm tehlikesinin canlı göstergeleri olmuşlardır. Şu anda bu ülkelerin, kontrolden çıkmış gençlerine karşı acze düşmüş olmasının nedeni, zamanında bu gençlerin Darwinist eğitimden geçmiş olmalarıdır. Bugüne dek Türk Milleti bu tip oyunlara hiçbir zaman gelmemiş, Darwinist ve Darwinizm'den güç alan komünist, faşist odakların tuzaklarına hiç düşmemiştir. Bugün de aynı şekilde, gençliği hedef alanların, onları bu tür hurafelerle yanıltmaya çalışanların oyunlarına gelmeyecektir.
Kitap boyunca da vurguladığımız gibi evrim teorisi ve evrimciler büyük bir çıkmaz içindedirler. Çünkü bilim, Darwinizm'i açıkça yalanlamaktadır. Bunun farkında olan evrimciler ise büyük bir panik içinde çırpınmakta, çıktıkları tartışma programlarında, açık oturumlarda ya da cevapsız kaldıkları her türlü ortamda hemen yaratılış gerçeğini savunanlara saldırmakta, bu şekilde sözle üstün gelmeye çalışmaktadırlar.
SUNUCU: Ve bu kadar zorluklarda da kitap yazdınız ve birçok kitaplarınızda da hep evrim teorisine önem verdiniz. Neden öncelikle evrim teorisine önem verdiniz yani bunun ne önemi var? Ne kadar önemli evrim teorisi?
ADNAN OKTAR: Müslümanların beynine sırttan bir pençe atıldı. Sırtlarından yani başlarının arka tarafından bir pençe atıldı. Ama sadece önlerini görüyorlar. "Bu olayların arkasında ne var? Bu kadar fitnenin, fücurun arkasında ne var?" İşte buna bakmıyorlar. "Bir insan dini hükümlere niye saldırır, İslam’a niye saldırır?" Bunu araştırmıyorlar. "Dinsizliğinden, imansızlığından" deyip geçiyorlar. Ama bu kişi niye bu hale geldi?
Baktığımızda tek bir şey karşımıza çıkıyor, Darwinizm. Darwinizm putuna inanıyor. Adamın batıl dini ayakta durduğu müddetçe o dine sadık kalır. Önce o dinin geçersizliğinin ispat edilmesi lazım. Bizim yaptığımız da bu büyük fitnenin, bu büyük yalanın bir oyun olduğunu insanlara anlatmak. Darwinizm'in sinsi gücünü, sinsi etkisini kimi Müslümanlar hiç tahmin edemedi şu ana kadar. İslam aleminde fark edilemedi. Mesela hiç bir İslam alimi Darwinizm'e karşı benim yaptığım tarzda, bizlerin yaptığı tarzda bir mücadele vermedi. Birkaç satır belki geçmiştir, bazıları hiç konuşmamıştır. Bu konuda hiç bir açıklama yapmamıştır. Bu da Allah’a şükür, ben bir nimet olarak görüyorum. Allah’ın beni ve arkadaşlarımı vazifelendirmesini bu konuda bir nimet olarak görüyorum.
Müslümanların kanını sürekli boşaltan bir sistem var, eriten. Müslümanların çoğu bunu görmüyor. O güçsüz yapının nereden geldiğini araştıracağına, o sistemle mücadele ediyorlar. Halbuki sistemle mücadele etmenin en güzel yolu, onun dinini ortadan kaldırmaktır. Yani nasıl karşımızdaki güç bizim dinimizi ortadan kaldırmaya çalışıyorsa Müslümanın da onun dinini ortadan kaldırmaya çalışması lazım.
Darwinizm ateist, materyalist bir din, bir putperest din, Sümerler devrinden beri gelen bir din. Çok eskidir Darwinizm, yeni ortaya çıkmış bir din değil. Mısır tarihine baktığımızda da, Firavunlar devrinde de aynı ideolojinin, aynı batıl inancın olduğunu görüyoruz. Sümerlerde, Akatlarda hepsinde vardır. Bütün efsanelerde vardır bu. Eski bir felsefe bu, sapık bir dindir. Bu gizli dini deşifre etmek, ortaya çıkartmak çok önemli. Gizli olan her şeyin mutlaka açığa çıkartılması lazım, Müslümanlığa karşıt olanların. Müslüman çok açık oluyor. Hatta sakallı, cübbeli oluyor gerekirse yahut bir şekilde belli ediyor. Namaz kılıyor, belli ediyor. Darwinizm'i de tarif etmek, gizli hiçbir şey bırakmamak çok hayatidir.
70. Ömer Nasuhi Bilmen, Kuran'ı Kerim'in Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri, 6. cilt, s. 2882
71. Philip E. Johnson. Darwin On Trial, Intervarsity Press, Downers Grove, Illinois, 2nd ed, 1993, s. 155