Darwinizm’le ilmi mücadele etmekten kaçınanlardaki ortak psikoloji Darwinizm'e karşı hissedilen bir tür eziklik duygusudur. Evrim teorisinin bilimsel bulgulara dayandığını sananlar, bilimsellik karşısında çaresiz olduklarını düşünürler. Evrimcilerin öne sürdükleri iddiaların, doğruluğu ispatlanmış verilerle desteklendiğini, dolayısıyla kendilerinin bunlara cevap vermelerinin neredeyse imkansız olduğunu zannederler. Cevap vermelerinin mümkün olmadığını sandıkları için de, daha en baştan "teslim olmayı" kabul ederler.
Oysa evrim teorisinin bilimsel bir teori olduğu yanılgısı, bu konuda yapılan yoğun propagandanın bir ürünüdür. Televizyon haberlerinde, gazete ve dergi yazılarında sürekli, evrimin ispatlanmış, reddedilmesi mümkün olmayan bir teori olduğu imajı verilir. Evrim teorisini savunmanın bilimi savunmak olduğu, evrimi reddetmenin ise bilime karşı gelmek olduğu izlenimi oluşturulur. Ancak bilimsel bulgular bu propagandanın tam tersini göstermektedir. Bilim, evrimi desteklememekte tam tersine çürütmektedir. Tarafsız olarak bilimi savunan bir insanın evrimi savunması da aslında mümkün değildir. Evrim teorisinin bu derece gündemde tutulması, bilimsel bir teori olması nedeniyle değil, materyalizmin ve dinsizliğin dayanak noktası olması nedeniyledir. Diğer bir deyişle, evrim propagandası bilimsel nedenlerle değil, ideolojik kaygılarla yapılmaktadır.
Bazı Müslümanların bilinçaltlarında "Darwinizm'le mücadele etmenin imkansız olduğunu" düşünmelerinin temelinde de bu yoğun propagandanın etkisi vardır. Bu propagandalar sonucu, hiçbir doğruluk payı olmadığı halde, evrime karşı çıkmanın bilime karşı çıkmak olduğu kanısı oluşur. Bilime karşı çıkmamak için de, bilimsel olduğu sanılan evrim teorisiyle İslamiyet arasında "orta bir yol" oluşturulmaya çalışılır. Ama aslında bu, Darwinizm'le fikri mücadele etmekten kaçınmak için bir yol oluşturmaktır.
Andolsun onlara; "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak ols an, tartışmasız; "Allah" diyecekler. De ki; "Hamd Allah'ındır." |
Çünkü samimi olarak düşünen ve vicdanıyla hareket eden bir kişi, evrim teorisinin doğru olmasının mümkün olmadığını kolaylıkla anlayabilir. Son derece hassas bir düzene ve kusursuz bir mekanizmaya sahip olan canlılığın kör tesadüflerin eseri olması mümkün değildir. Darwinistler, bir avuç şuursuz atomun biraraya gelerek, yağmurların, rüzgarların, şimşeklerin, yıldırımların etkisiyle, düşünebilen, hissedebilen, sohbet edebilen, güzel bir manzara gördüğünde zevk alabilen, bir kedi yavrusuna şefkat duyabilen, yoksullara merhamet edebilen, yeni buluşlar yapabilen, senfoniler besteleyebilen, mimari eserler meydana getirebilen insanı var ettiğini iddia ederler. Bilinçsiz atomların, rengarenk çiçekleri, birbirinden lezzetli, çeşit çeşit meyveleri, her biri diğerinden farklı mükemmel sistemlere sahip hayvanları meydana getirdiğini söylerler. Oysa canlıların yapıları, arka arkaya gelen tesadüflerle oluşamayacak kadar kompleks ve mükemmeldir. Meydana gelmeleri, üstün bir akıl gerektirir. Ve elde edilen her yeni bilgi, canlıların üstün akıl ve güç sahibi bir Yaratıcı'nın yani Rabbimiz olan Allah'ın eseri olduğunu bir kez daha göstermektedir.
Ayrıca bilimsel yayınları takip eden bir insan da evrim teorisinin büyük bir çıkmaz içinde olduğunu açıkça görebilir. Bilimsel yayınlar, evrimci bilim adamlarının itirafları ve çelişkileriyle doludur. Pek çok evrimci, Darwinizm'in canlılığın oluşumunu açıklamasının mümkün olmadığını açıkça itiraf etmektedir. Üstelik sayısı gün geçtikçe artan birçok bilim adamı da, Darwinizm'in içinde bulunduğu durumun farkına vararak, yaratılış gerçeğini savunmaktadır.
Dolayısıyla, Darwinizm'le fikren, açık ve net bir şekilde mücadele etmekten çekinilmesi gereken hiçbir husus yoktur. Bilimin evrimi ispatladığını sandıkları için, bu konuyla yakından ilgilendiklerinde kendilerinin de bu telkinlerin etkisinde kalıp inançlarının sarsılacağından, dünya görüşlerinin değişeceğinden korkanların endişeleri yersizdir. Bilim Darwinizm'i değil, Yaratılış'ı göstermektedir. Darwinizm'in öne sürdüğü iddiaların her biri, yüzlerce bilimsel delille çürütülmüştür. Müslümanların yapması gereken, bu delilleri de kullanarak, Darwinizm'i fikren tam anlamıyla etkisiz hale getirmektir.
Bazı Müslümanlar, tamamen spekülatif yöntemlerle ve ideolojik sebeplerle yapılan evrim propagandalarını gözlerinde büyütüp, bununla baş edemeyeceklerini zannederek, şevkle ve heyecanla Darwinizm'le ilmen mücadele edeceklerine, pasif ve teslimiyetçi bir yol benimsemektedir.
Bu pasif ve teslimiyetçi tutumun en çirkin örneklerinden biri, daha önce de belirttiğimiz gibi, Darwinizm'i sözde Müslümanlaştırmaya çalışmaktır. Bu tutumlarını destekleyebilmek için de Sümer dönemi toplumlarından kalan putperest inançları kullanarak, alim olarak addettikleri kişilerin sözlerini aktarır ve "Din bunu anlatıyor" mesajı vermeye çalışırlar. Oysa bu açıkça, Darwinizm'le fikri mücadele etmekten kaçınmak için bir bahane yöntemidir. Pasif, teslimiyetçi mücadelenin çok çirkin bir yönüdür.
Bu kimseler, korkup fikren yenemeyeceklerini düşündükleri Darwinizm'e karşı bu yöntemi kullanarak, gizli mağlubane bir mücadele şeklini uygulamış olurlar. Oysa Allah'a kalpten inanan, O'nun üstün gücünü takdir eden bir Müslüman için bu mücadele şekli son derece küçük düşürücüdür. Salih bir Müslümanın mücadelesinin, pasif ve mağlubane olması mümkün değildir. "Biz de aynı şeyi savunuyoruz" mantığı ile Darwinizm'e karşı koymak söz konusu olamaz. Müslümanın iman ettiği gerçek, her şeyi Allah'ın yarattığı gerçeğidir. Dolayısıyla bir Müslümanın Darwinistler ile aynı şeyi savunuyor olması mümkün değildir. Müslüman, Darwinizm'e karşı açık, galibane bir fikri mücadele içinde olmalıdır. Allah'tan gereği gibi korkan bir Müslümanın, Darwinizm ile aynı fikri ve ideolojiyi savunması mümkün değildir.
Darwinizm tehlikesinin farkına varamamış, onun Allah inancına karşı mücadelesini anlayamamış olan bu insanların, yanlış yöntemler uygulamak yerine bu konuda hiç yorum yapmamaları çok daha iyi olacaktır. Fikri mücadeleden korku duyup, güç yetiremedikleri konularda yanlış ve akılsızca metodlara başvurmak yanlış bir tutumdur. Darwinizm, ciddi şekilde karşı konulması ve tamamen ortadan kaldırılması gereken büyük bir tehlikedir. Bu büyük tehlikenin farkına varmayarak Darwinizm'e karşı yapılan fikri mücadeleye engel oluşturmak, büyük bir hata ve Allah'a karşı büyük bir sorumluluktur.
Allah Kuran'da, canlılığın ve evrenin yaratılışı hakkında pek çok ayet indirmiştir. Fakat bu ayetlerde, canlıların birbirlerinden türediklerine, aralarında evrimsel bir bağ olduğuna dair hiçbir bilgi ya da işaret bulunmamaktadır. Elbette Allah dileseydi canlıları evrimle de yaratabilirdi. Ancak Kuran'da bu yönde bir işarete rastlanmamakta, evrimcilerin öne sürdüğü gibi türlerin aşama aşama oluşumunu destekleyecek hiçbir ayet bulunmamaktadır. Eğer böyle bir yaratılış şekli olsaydı, bunu, Kuran ayetlerinde detaylı açıklamaları ile görmemiz mümkün olurdu. Ancak tam tersine Kuran'da canlılığın ve evrenin Allah'ın "Ol" emriyle mucizevi şekilde var edildiği bildirilmektedir:
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)
Eğer iddia edildiği gibi, gerçekten Hz. Adem'den önce yarı maymun-yarı insan canlılar yaşamış olsalar, canlılığın yaratılışında mutasyonların, doğal seleksiyonların etkisi olsa, Allah bunu bize Kuran-ı Kerim'de açık, net ve kolay anlaşılır bir biçimde haber verirdi. Ancak, Kuran'ın hiçbir ayetinde böyle bir bilgi bulunmamaktadır. Tam tersine bir çok ayette, insanın yoktan, en güzel biçimde yaratıldığı bildirilmektedir:
Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık. (Tin Suresi, 4)
Gökleri ve yeri hak olmak üzere yarattı ve size düzenli bir biçim (suret) verdi; suretlerinizi de güzel yaptı. Dönüş O'nadır. (Tegabün Suresi, 3)
Kuran'ın bütününe bakıldığında, evrimsel yaratılış iddiasını savunanların yaptıkları açıklamaların hiçbir geçerliliğinin bulunmadığı açıkça görülmektedir. Nitekim daha önce Kuran Darwinizm'i Yalanlıyor adlı kitabımızda, evrimsel yaratılışı savunan Müslümanların iddiaları tek tek cevaplanmış ve evrimsel yaratılış iddiasının delilsiz olduğu gösterilmiştir. (Konuyla ilgili daha detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Kuran Darwinizm'i Yalanlıyor, Araştırma Yayıncılık, 2005)
Bazı Müslümanlar bilgi yetersizliği nedeniyle, evrimsel bir yaratılış olabileceği yanılgısına kapılmış olabilirler. Ancak izlediği yolun yanlış veya hatalı olduğunu gördüğünde samimi bir Müslümanın yapması gereken, hatasından vazgeçmesi ve doğru olana uymasıdır. Allah, Kuran'da iman edenlerin yaptıkları hatalarda ısrar etmemeleri gerektiğini haber vermiştir:
... Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir. (Al-i İmran Suresi, 135)
Ayette bildirilen güzel ahlaka uyanlar, Darwinizm'i Müslümanlaştırmaya çalışmanın ne kadar yanlış bir tutum olduğunu fark etmeli ve bunu fark eder etmez tutumlarını değiştirmelidir. Bu tutum değişikliğinin en güzel belirtisi ise Darwinizm'e dolaylı destek veren konumunda olmaktan sakınmak, net ve açık bir tavırla Darwinizm'in karşısında yer almak ve Darwinizm'e karşı verilen fikri mücadeleye destek vermek olacaktır.
Üstün güç sahibi olan Rabbimiz, dilediğini dilediği şekilde ve zamanda, örnek edinmeksizin yoktan var edendir. Allah birşeyin olmasını dilediğinde, sadece ona "Olmasını" emreder:
Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi, 40)
Allah her türlü eksiklikten ve noksanlıktan münezzeh olan, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır. Dolayısıyla Allah'ın yaratması için de hiçbir sebebe, araca, aşamaya ihtiyaç yoktur. Dünyada herşeyin belli sebeplere, doğa kanunlarına bağlı olması kimseyi yanıltmamalıdır. Allah, tüm bu sebeplerin Yaratıcısı olarak bunlardan tamamen münezzehtir.
Ancak bu gerçekleri gereği gibi düşünmeyenler, çeşitli yanılgılara kapılabilirler. Kendilerince Darwinizm'le İslam arasında bir uzlaşma oluşturmaya çalışanlar da bu düşünme eksikliği nedeniyle yanılmaktadırlar. Allah'ın üstün yaratma gücünü, yaratma sanatındaki mükemmeliği takdir edemedikleri için "İslami evrim" gibi olmadık yorumlarda bulunmaktadırlar. İnsanın evrimle gelişim gösterdiğini iddia eden bu kişilere, meleklerin ve cinlerin nasıl yaratıldığı sorulduğunda ise cevapları "Allah yoktan yarattı" olacaktır. Cinleri ve melekleri Allah'ın yarattığını bilip kabul eden bu kişilerin, Allah'ın, insanı da aynı şekilde yaratmış olduğunu düşünememeleri, bunu akledememeleri oldukça vahimdir. Meleği "Ol" emri ile bir kerede yaratan Yüce Rabbimiz'in, insanı da aynı şekilde yaratmış olduğunu görememeleri çok şaşırtıcı bir durumdur.
Allah Kuran'da cinlerin, insanlardan farklı olarak, ateşten yaratıldıklarını haber vermiştir:
İnsanı, ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan yarattı. Cann'ı (cinni) da 'yalın-dumansız bir ateşten' yarattı. (Rahman Suresi, 14-15)
Kuran'da haber verildiği gibi, meleklerin yaratılışı da insanın yaratılışından çok farklıdır. Ayette meleklerin yaratılışı şöyle bildirilmektedir:
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, ikişer, üçer ve dörder kanatlı melekleri elçiler kılan Allah'ındır; O, yaratmada dilediğini arttırır. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Fatır Suresi, 1)
Ayette yer alan ifadeden açıkça anlaşıldığı üzere melekler görünüm olarak da insanlardan çok farklıdırlar. Ayrıca Kuran'da hem meleklerin hem de cinlerin insanlardan önce yaratıldığı haber verilmektedir. Allah ilk insan olan Hz. Adem'i yaratacağı zaman, önceden yaratmış olduğu meleklere ve bir cin olan İblis'e Hz. Adem'e secde etmelerini emretmiştir. Ayette şöyle bildirilmektedir:
Hani meleklere: "Adem'e secde edin" demiştik; İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir. (Kehf Suresi, 50)
Allah için yaratmak çok kolaydır. Rabbimiz hiçbir sebep olmadan yoktan var edendir. Cinleri ve melekleri nasıl farklı şekillerde ve yoktan var ettiyse, insanı da evrime gerek olmadan, ayrı bir varlık olarak yoktan var etmiştir. Aynı durum hayvanlar ve bitkiler gibi diğer canlılar için de geçerlidir. Kuran'da bildirilen açık gerçek şudur: Allah bu canlıların hiçbirini evrimleştirmeden, yani türleri başka türlere dönüştürmeden bir anda yoktan var etmiştir.
Darwinizm'le İslam arasında "bir orta yol" oluşturma yanılgısına düşenlerin çarpık mantıklarıyla açıklamalarının mümkün olmadığı konulardan biri de Kuran'da yer alan, Rabbimiz'in mucizevi yaratış örnekleridir. Bu örneklerde Allah'ın hiçbir sebep olmadan, mucizevi bir şekilde yarattığı canlılar bildirilmektedir. Sümer efsanelerinin putperest hikayelerini bilim zannedenler, bu örnekler karşısında çaresizdirler.
◉ Hz. İsa'nın Çamurdan Yaptığı Kuşun Canlanması
Kuran'da Hz. İsa'nın çamurdan kuş biçiminde birşey yaptığı, sonra bunun içine üflediğinde, Allah'ın dilemesiyle, bu kuşun hayat bulup canlandığı haber verilmiştir:
Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluveriyordu... (Maide Suresi, 110)
Bu kuş, hiçbir sebebe bağlı olmadan, Allah'ın dilemesi ve mucizesiyle, can bulmuştur. Cansız bir maddeden can sahibi olan kuş, Yüce Allah'ın örneksiz, sebepsiz, üstün yaratışının örneklerinden biridir. Ve bu durumun, kendilerince Darwinizm'i Müslümanlaştırmaya çalışanların zihniyetleriyle açıklanması mümkün değildir.
◉ Ölen Kuşların Hz. İbrahim'e Geri Dönmeleri
Allah'ın cansız varlıklara mucizevi bir şekilde can verdiğini gösteren örneklerden biri de Hz. İbrahim kıssasında haber verilmektedir:
Hani İbrahim: "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. (Allah ona:) "İnanmıyor musun?" deyince, "Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için" dedi. "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir." (Bakara Suresi, 260)
Ayette haber verildiği gibi, Hz. İbrahim dört kuşun her bir parçasını bir dağın üzerine bırakmış, ancak bu kuşlar daha sonra mucizevi bir şekilde yeniden canlanarak Hz. İbrahim'e dönmüşlerdir. Bu, Rabbimiz'in tüm sebeplerden münezzeh olduğunu, hiçbir sebep olmadan canlıları yoktan var ettiğini gösteren bir örnektir.
◉ Hz. Zekeriya'nın Kısır Eşinden Çocuğunun Olması
Kuran'da örnek verilen mucizevi yaratılış şekillerinden biri de Hz. Zekeriya'nın eşi kısır iken bir çocuk ile müjdelenmesidir. Ayetlerde şu şekilde buyrulmaktadır:
(Allah buyurdu:) "Ey Zekeriya, şüphesiz Biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; biz bundan önce ona hiçbir adaş kılmamışız." Dedi ki: "Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım." (Ona gelen melek:) "İşte böyle" dedi... (Meryem Suresi, 7-9)
Ayetlerde bildirildiği gibi, Allah için yaratmak çok kolaydır; Allah'ın hiçbir sebebe ihtiyacı yoktur. Rabbimiz her türlü eksiklikten ve noksanlıktan münezzeh olandır.
Ayrıca Kuran'da bildirilen bazı diriliş örnekleri de, Allah'ın dilediğini, dilediği zamanda, dilediği şekilde yoktan yarattığı gibi, hiçbir sebebe ihtiyacı olmadan dirilttiğini göstermektedir.
Her insan ölüp toprağa karıştıktan sonra ahiret gününde yeni bir yaratılışla diriltilecektir. Ve insanın bu dirilişi ilk yaratılışına benzer bir şekilde olacaktır. Bu gerçek ayette şöyle haber verilmektedir:
Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' Bize geldiniz ve size lutfettiklerimizi arkanızda bıraktınız... (Enam Suresi, 94)
Ayette insanların ahiretteki yeniden yaratılışlarının ilk yaratılışları gibi olacağına dikkat çekilmiştir. Ölüp toz toprak haline gelen insan, Rabbimiz'in diriltmesiyle yeniden can bulacak, cansız bir maddeyken insan haline gelecektir. Kıyamet gününde insanların bedenlerini yoktan var edecek olan Allah, ilk insan olan Hz. Adem'i de cansız bir madde olan çamurdan var etmiştir:
Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti. "Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın." (Sad Suresi, 71-72)
Dolayısıyla insanın ilk yaratılışı ile ahirette yeniden yaratılışı birbirine benzemektedir ve bu aşama aşama değil, bir anda, mucizevi şekilde gerçekleşmiştir.
Ayrıca Allah, dünyada da bazı kullarına mucizevi diriltmesinin örneklerini göstermiştir. Örneğin Rabbimiz, Hz. Musa'nın kavmine, ölüleri nasıl dirilttiğini göstermek için, bir cesede daha önce kestikleri bir ineğin parçasıyla vurmalarını bildirmiştir. Ve bu kavim, Allah'ın mucizesiyle cesedin dirilişine şahit olmuştur. Bu kıssa ayetlerde şöyle bildirilmektedir:
Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz ve bu konuda birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allah, gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı. Bunun için de: "Ona (cesede, kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun" demiştik. Böylece, Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir; ki akıllanasınız. Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ırmaklar fışkırır, öyleleri vardır ki yarılır, ondan sular çıkar, öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir. (Bakara Suresi, 72-74)
Bu konuda Kuran'da verilen bir diğer örnek ise öldükten sonra dirilmeye inanmayan bir kişinin durumudur. Ayetlerde bildirildiği gibi, Allah bu kişiyi yüz yıl ölü bırakmış ve sonra da diriltmiştir. Kuran'da bu olay şöyle bildirilir:
Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki: "Allah, burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?" Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. (Ve ona) Dedi ki: "Ne kadar kaldın?" O: "Bir gün veya bir günden az kaldım" dedi. (Allah ona:) "Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir. Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi. O, kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki: "Biliyorum ki gerçekten Allah, herşeye güç yetirendir." (Bakara Suresi, 259)
Bu konuda Kuran'da verilen örneklerden biri de Kehf Ehli'dir. İnançlı gençlerden oluşan Kehf Ehli (mağara sahipleri), içinde yaşadıkları kavim Allah'a şirk koşarak, Allah'tan başka ilahlar edindiği için kavimlerinden uzaklaşıp, bir mağaraya sığınmışlardır. Ancak Allah Kehf Ehli'ne üç yüz yıldan fazla süren bir uyku vermiş ve böylece onları mucizevi bir şekilde mağarada uyutmuştur. Daha sonra da onları bu uykularından uyandırmıştır. Bu olay Kuran'da şöyle bildirilir:
Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik). (Kehf Suresi, 11)
Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar. De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz." (Kehf Suresi, 25-26)
Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları uyandırdık. Biz sana onların haberlerini bir gerçek (olay) olarak aktarıyoruz. Gerçekten onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi ve biz de onların hidayetlerini arttırmıştık. (Kehf Suresi, 12-13)
Bu örnekler, İslam'la Darwinizm arasında orta bir yol arayanların yanıldıklarını bir kez daha göstermektedir. Çünkü söz konusu kişilerin mantıklarıyla, Kuran'da bildirilen bu örneklerin hiçbiri açıklanamaz. Bu kişiler Darwinistlerin fikri temelini oluşturan natüralist dogmadan etkilenmiş oldukları için, canlıların ve insanın kökenini de doğa kanunlarına göre açıklamaya çalışmaktadırlar. Büyük bir hata olarak, Allah'ın bu doğa kanunları ile sınırlanmış bir yaratışla canlıları var ettiğini (Allah'ı tenzih ederiz) düşünmektedirler. Dolayısıyla mutasyon, doğal seleksiyon, türleşme gibi hayali mekanizmalarla, bir türün diğerine dönüşmesi yoluyla yaratılış olduğunu zannetmektedirler. Bir Müslümanın böyle sapkın bir mantığa kapılması çok hatalı olur. Üstün güç sahibi olan Rabbimiz, dilediğini dilediği şekilde yaratmaya güç yetirendir. Samimi bir Müslüman, tüm eksikliklerden münezzeh olan Yüce Allah'ı gereği gibi takdir edebilmeli ve evrimci dogmaların, telkinlerin, aldatmacaların etkisinde asla kalmamalıdır.
O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. |
Darwinizm'le yapılması gereken fikri mücadelenin önemi açıkça ortada olmasına rağmen, bazı kimseler halen, "Neden Darwinizm konusu bu kadar önemli?" diyerek kendilerince bu ilmi mücadeleyi küçümsemekte ya da "Zaten Darwin'e artık inanılmıyor, dolayısıyla bu konuda uğraşmaya gerek yok" gibi gerçekle çelişen mantıklar öne sürerek Müslümanların Darwinizm'le mücadelesini engellemeye çalışmaktadırlar. Bu ve benzeri iddialar, aslında Darwinizm'le fikren mücadele etmekten kaçınmak için öne sürülen mazaretlerdir.
Oysa Darwinizm, herhangi bir bilimsel tez değil, insanlara Allah'ı inkar ettirmek için kurgulanan ve savunulan bir düşünce sistemidir. Evrim teorisi ile materyalist felsefe, birbirini tamamlayan iki düşünce sistemidir. Eski Yunan'da doğan bu birliktelik, 19. yüzyılın ilkel bilim anlayışı içinde yeniden gündeme getirilmiş ve evrim teorisi materyalizme sözde bir destek oluşturduğu için -bilimsel olup olmadığına bakılmaksızın- materyalistler tarafından derhal kabul görmüştür.
1. 19 Şubat 2001 tarihli Newsweek. "Terör Globalleşiyor" |
Yaşanan çatışmaların, anarşi ve terörün temelinde, insanların sözde hayvan oldukları ve ayakta kalabilmek için acımasız olmaları gerektiği iddiasında olan Darwinizm vardır. |
Şu açık bir gerçektir ki, Darwinizm'in ve ondan dayanak bulan materyalist felsefenin yaygnlaşmasyla birlikte, "İnsan nedir?" sorusuna sapkın cevaplar verilmeye başlanmıştır. Daha önceden bu soruya "İnsan, Allah'n yarattğ ve O'nun öğrettiği güzel ahlaka göre yaşamas gereken bir varlktr" cevabn veren insanların bir kısmı, pek çok aldatıcı telkin neticesinde, "İnsan rastlantlarla var olmuş, yaşam mücadelesiyle gelişmiş bir hayvandr" yanılgısına kapılmaya başlamıştır.
Evrim teorisi, tesadüfleri, zamanı ve cansız maddeleri ilah olarak kabul edip, bu güçsüz, bilinçsiz varlık ve kavramlara kendilerince yaratıcılık sıfatını vermektedir. Bir Müslüman böylesine putperest temellere dayalı bir teoriye asla sahip çıkmaz. İnançlı bir insan, Yaratıcımız olan Allah'ın herşeyi yoktan var ettiğine iman eder ve bu inanca karşı gelen her türlü fikir ve inançla ilmen mücadele eder.
Taraftarlarının propagandalarına aldanarak Darwinizm'in tehlikelerini göz ardı etmek ciddi bir hata olur. Darwinizm'in nasıl bir tehlike olduğunu kavrayamayan bir insan, bir müddet sonra bu sapkın ideolojiyi makul görmeye başlar. Darwinizm'i makul görmek ise ateizmi, dinsizliği, materyalizmi makul görmek demektir. Darwinizm'le ilmi mücadeleden kaçınmak da, ateizmle, dinsizlikle mücadeleden kaçınmak demektir. Elbete bu, inançlı bir insan için kabul edilebilir bir durum değildir.
Şunu unutmamak gerekir ki, dünyanın farklı köşelerinde binlerce Müslümanın, zavallı kadınların, çocukların, yaşlıların gördükleri zulmün, yaşadıkları acı ve sıkıntıların temelinde Darwinizm vardır. Yüzlerce masum insanın kanının dökülmesine, insanların tedirginlik, korku ve endişe içinde yaşamalarına neden olan terör, Darwinizm'in telkinleriyle beslenmektedir. Faşizm ve komünizm gibi geçtiğimiz yüzyıla damgasını vuran kanlı ideolojiler Darwinizm'den güç bulmaktadır. Pek çok toplumun yaşadığı ahlaki çöküntü, Darwinist propagandanın neticesidir. (İlerleyen bölümlerde bu konular detaylı olarak ele alınacaktır.)
Müslümanların sorumluluğu "yeryüzünde fitne kalmayıncaya kadar" ilmi mücadeleye devam etmektir. Günümüzün en tehlikeli ve ciddi fitnesi ise, Darwinizm'dir. "Darwinizm, bilim adamlarının konusudur, bizi ilgilendirmez" gibi yanılgılara kapılmak yerine Müslümanların yapması gereken, yeryüzünde büyük zulme neden olan bu ideolojiyi fikren etkisiz hale getirmektir. Aksi, zulme rıza göstermek anlamına gelebilir ki, samimi olarak iman eden hiç kimse böyle bir sorumluluğu üstlenmek istemez.
Salih müminler, tebliğ sorumluluklarını büyük bir şevkle yerine getirir ve din ahlakının yayılması için çaba gösterirler. Bu esnada, din ahlakının yayılmasına ve yaşanmasına engel olan unsurları da tam olarak tespit edip, bunlara karşı etkin bir fikri mücadele verirler. Materyalizmin ve ateizmin sözde bilimsel dayanağı olan Darwinizm, günümüzde insanları din ahlakından uzaklaştıran en önemli harekettir. Bu nedenle de müminlerin Darwinist propaganda karşısında sessiz kalmaları son derece yanlış olur.
Hem Darwinizm'le fikren mücadele etmeyip, hem de dünyada yaşanan sıkıntılardan, Müslüman halkların çektiği çilelerden, toplumsal dejenerasyondan rahatsızlık duyduğunu söylemenin bir anlamı yoktur. Zira samimi olarak, zorluk ve sıkıntı içindeki Müslümanlara yardım eli uzatmak isteyenler, açlığa, yokluğa, adaletsizliğe kalıcı çözüm oluşmasını, çatışmaların son bulmasını, barışın hakim olmasını, Müslümanların dünyanın dört bir yanında sevgi ve saygı görmesini, kutsal değerlerimizin gereği gibi korunmasını talep edenler, Darwinizm'le ilmen mücadele etmek zorundadırlar. Çünkü Darwinizm yok olmadan, bu isteklerinin gerçekleşmesi mümkün değildir. Darwinizm ayakta kaldığı müddetçe, materyalizm ve ateizm etkinliğini devam ettirecek, insanlar da din ahlakından uzaklaşacaklardır. Din ahlakından uzaklaşılan ortamlarda ise yukarıda sayılan sorunların yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
Dünyanın dört bir yanında, Müslümanların yaşadıkları acı ve sıkıntılara çözüm oluşturmak, tüm iman edenlerin sorumluluğudur. Ancak, kalıcı bir çözüm oluşturmak için sivrisineklerle tek tek mücadele etmek yerine bataklığı kurutmak gerekir. Tüm dünyada acı, gözyaşı ve sıkıntıya neden olan bataklık ise Darwinizm'dir. |
Nasıl ki sivrisineklerle mücadelede asıl olan sivrisinekleri üreten bataklığın kurutulmasıysa, toplumsal sorunların çözümü de Darwinizm'in fikren ortadan kaldırılmasıdır. İsteyen tek tek sivrisinekleri öldürmeye çalışabilir, ancak bataklık kurutulmadığı müddetçe bir kişi bütün gününü sivrisinekleri yok ederek geçirse de ertesi gün yeni sineklerle mücadele etmesi gerekecektir.
1. Milli Gazete, 13.04.2005, a Turkish daily newspaper "Muslims Crying out under Chinese Oppression" |
Adaletsizliklerin, fakirliğin, sosyal dengesizliklerin ortadan kaldırılması, çatışmaların son bulması gibi konularda tek tek çaba göstermek elbette gerekli ve önemlidir. Ancak köklü bir çözüm oluşabilmesi ve istenilen neticenin elde edilmesi için Darwinizm'in tam anlamıyla etkisiz hale getirilmesi şarttır. Darwinizm'in fikren yok edilmesiyle, bu sorunlar da doğal olarak ortadan kalkacaktır, çünkü bu sorunları oluşturan fikri temel yıkılmış olacaktır.
İşte tüm Müslümanların bu bilinçle, Darwinizm'e karşı ilmi mücadele etmenin ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunu bir kez daha düşünmeleri gerekir. Allah Kuran'da, bir özrü olmaksızın oturanlar ile tüm imkanlarını seferber ederek çaba gösterenlerin Allah Katında alacakları karşılığın bir olmadığını haber vermiştir:
Müminlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd edenler (çaba harcayanlar) eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cehd edenleri (çaba harcayanları) oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır... (Nisa Suresi, 95)
Elbette salih müminler, Allah'ın rızasının en fazlasına taliptirler. Bu nedenle de tüm imkanlarını kullanarak dinsizliğe ve dinsizliğin dayanak noktası olan Darwinizm'e karşı fikren mücadele etmekle yükümlüdürler.
Kuran'da, "Gerçek şu ki, inkar edenler, (insanları) Allah'ın yolundan engellemek için mallarını harcarlar; bundan böyle de harcayacaklar..." (Enfal Suresi, 36) ayetiyle, inkarcıların dinsizliği yaymak için sürekli çaba göstereceklerine işaret edilmiştir. İnkarcıların gösterdiği bu çaba karşısında inançlı insanların tepkisiz kalmaları, tehlikeyi görmezden gelmeleri, pasifliği tercih etmeleri, çekingen davranmaları kabul edilemez. Üzerlerindeki büyük sorumluluğun farkına varan salih Müslümanlar, Darwinizm tehlikesine karşı atak, aktif ve cesur bir fikri mücadele içine girer, çeşitli mazeretler öne sürerek asla bu ilmi mücadeleden kaçmaya çalışmazlar. Zira, böyle bir mücadeleyi göz ardı etmenin, ahiretteki sorumluluğunun büyük olabileceğinin bilincindedirler.
Evrim teorisi günümüz bilimsel gelişmeleri karşısında tüm dayanaklarını yitirmiştir. Gerek moleküler düzeyde, gerekse biyoloji veya paleontoloji alanlarında yapılan araştırmalar canlıların evrimsel bir süreç sonunda meydana geldikleri yönündeki iddiaları tamamen geçersiz kılmıştır. Ancak Darwinistler, yaptıkları demagojiler, yanlış örneklendirmeler, kelime oyunları, kullandıkları çarpık mantık örgüleri ve hatta kimi zaman sahtekarlıklarla halkı yanıltmaya çalışırlar.
Darwinist yayınlar dikkatle incelendiğinde evrimcilerin bu oyunlarını görmek mümkündür. Klasik Darwinist taktik ve telkinlerden bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:
Darwinist yayınlarda, neredeyse hiçbir zaman somut bilimsel delillere dayalı bir anlatım yoktur. Evrim teorisinin temel açmazları birkaç cümle ile geçiştirilir, öte yandan doğa tarihi konusunda pek çok masalsı senaryo yazılır. İlk canlılığın cansız maddelerden nasıl meydana geldiği, fosil kayıtlarındaki büyük boşluklar, canlılardaki kompleks sistemler gibi temel konuların üzerinde hiç durulmaz. Çünkü açıklanan her ayrıntı evrimcilerin amaçlarına ters düşecek ve kendi teorilerinin çürüklüğünü gözler önüne serecektir.
Örneğin Darwinistler, kuşların kökenini anlatırken uzun uzun dinozorların sinek kovalarken nasıl kanat geliştirdiklerini anlatırlar. Ancak, saniyede yaklaşık 500 kere kanat çırpabilen sineğin nasıl oluştuğunu hiçbir zaman açıklayamazlar. Ya da, canlılığın ilk oluşumunu anlatırken, uzun uzun dünyanın o dönemlerdeki koşullarını anlatır, atmosferin özelliklerini sıralar ve sıcak bir su birikintisi içinde canlılığın yapı taşı olan hücrenin oluştuğunu söyleyip geçerler. Ama, 21. yüzyılın teknolojik imkanlarında laboratuvarlarda dahi elde edilemeyen, son derece kompleks organellere sahip hücreyi, şuursuz atomların nasıl olup da meydana getirdiklerini ve bu hücreden binlerce çeşit canlının nasıl oluştuğunu açıklayamazlar. Arkeolojik kazılarda elde edilen bulguları, kendi ön yargılarına göre yorumlayıp hayali bir insanlık tarihinin evrimi şeması oluştururlar. Buldukları birkaç kemik parçasına, taş eşyaya bakarak dönemin insanlarının mağaralarda üstlerinde hayvan postlarıyla nasıl sözde ilkel bir yaşam sürdüklerini uzun uzadıya anlatırlar. Ancak, yüz binlerce yıl öncesine ait metal eşya parçalarını, on binlerce yıllık mükemmel estetiğe sahip mağara duvarları resimlerini, sözde taş devri insanlarının başarılı beyin ameliyatları yapmalarını, geçmiş medeniyetlerden günümüze kalan eserlerdeki sanatı, kabiliyeti, aklı açıklayamazlar. Sürekli olarak tüm canlılığın kademe kademe birbirinden evrimleşerek geliştiğini iddia ederler.
Evrimci yayınlar, hiçbir bilimsel değeri olmayan hikayelerle doludur. Bunlardan biri de dinozorların kuşlara dönüştüğü masalıdır. Bu iddia, bilimsel olarak lanse edilmesine rağmen, tek bir delil ile bile desteklenmemiştir. Darwinistlerin şimdiye dek ön plana çkardklar bütün dino-kuş sözde delilleri çürütülmüştür. Üstelik bunlarn bazlarnn sahtekarlk ürünü olduğu ortaya çıkarılmıştır. |
Bu iddiaya göre, tarih boyunca yarı sürüngen yarı kuş, yarı omurgalı yarı omurgasız gibi pek çok "ara geçiş formu"nun var olması gerekir. Ve bu varlıkların da fosil kayıtlarında örnekleri bulunmalıdır. Denizler kuruduğu için karaya çıkmak zorunda kalan balıkların sözde nasıl sürüngene dönüştüğünü uzun uzun anlatan bir evrimciye, bu iddiasını delilendirecek herhangi bir fosil örneği olup olmadığını sorsanız, bu sorunuza hiçbir cevap alamazsınız. Çünkü Darwinistler 150 yılı aşkın zamandır, ara türlerin fosillerini aramalarına rağmen tek bir örnek dahi bulamamışlardır. Buldukları tüm fosiller, canlılığın birden bire ortaya çıktığını yani yaratıldığını göstermektedir. Ne var ki, Darwinist yayınlarda bu gerçekten bahsedilmez, bunun yerine fosil kayıtları konusu sürekli geçiştirilir.
Darwinistlerin bu üslubu, gereği gibi düşünmeyen ya da yeterince bilgi sahibi olmayan kimselerde, kesin delillerle kanıtlanmış bilimsel bir teoriyle karşı karşıya kaldıkları düşüncesini oluşturabilir. Ama bu düşünce tamamen yanlıştır. Darwinistlere yöneltilecek "Neden?" ve "Nasıl?" soruları, onları içlerinde bulundukları açmazla karşı karşıya bırakacaktır. Çünkü bu sorulara verebilecekleri mantıklı ve bilimsel cevapları yoktur. Kısaca, evrim teorisi bir varsayımdan ibarettir. Bir varsaymn bilimsel saylabilmesi için test edilebilmesi veya bulgularla doğrulanması gerekir, ancak evrimci hikayeler bu kriterlerden yoksundur.
En bilinen Darwinist propagandalardan biri de "Evrim teorisine inanmayan dogmatiktir", "Evrim teorisine inanmayan bilimsel değildir" şeklindeki asılsız sloganlardır. Darwinistlerin bu telkinleri, kimi zaman bazı inançlı insanların da yanılmasına neden olur.
Oysa bu, evrimcilerin "bilim"den ne anladıklarıyla ilgili ön yargılı bir yorumdur. Darwinist zihniyetin bahsettiği bilim, araştıran, inceleyen ve bulguları tarafsız olarak değerlendirip, bu bulguların gösterdiği sonuçları kabul eden bir bilim değildir. Darwinistlere göre bilim, kendi inançlarını ve düşüncelerini doğrulamak zorundadır ve ortaya çıkan sonuçlar evrimcilerin dogmalarına uygun şekilde çarpıtılarak yorumlandığı sürece kabul edilebilir. Diğer bir deyişle evrimciler bulguları değil, ön yargılı yorumlarını bilim gibi lanse ederler. Darwinist bilim doğruyu arama çabası değil, doğruyu yönlendirme ve çarpıtma çabasıdır.
Darwinist bilim adamlarının dogmalarına göre, bilim materyalist olmak zorundadır. Bu durum, bilimin normalde yüklenmek zorunda olmadğ birtakm felsefi kabulleri, bilimsel araştrmann standartlar olarak yerleştirmeyi öngörür. Bu çarpık bakış açısına göre, elde edilen her veri, materyalist dünya görüşü doğrultusunda yorumlanmalıdır. Dolayısıyla, bu yanılgıya göre, materyalist olmayan yorum bilimsel de değildir. Darwinistlerin bu sapkın düşüncesini, Kansas Devlet Üniversitesi'nde doktor olan Scott Todd, Nature dergisinde yaynlanan bir mektubunda "Tüm veriler bir Yaratc'ya işaret etse dahi bu bilimde dşlanr, çünkü naturalist değildir." sözleriyle ifade etmektedir.1
Çeşitli yayın organlarında sürekli yer alan evrim haberleri bilimsel hiçbir değer taşımayan propagandadan ibarettir. |
Nitekim, bilimin hemen tüm dallarında elde edilen bulguların hepsi Yaratılış Gerçeği'ni gözler önüne sermesine rağmen, bu bilgilerin medyada yeterince yer almamasının, akademik çevrelerce ısrarla göz ardı edilmesinin temelinde de, bazı çevrelerin "Bilim materyalist olmak zorundadır" dogması vardır. Eğer Darwinistler, samimi olarak bilimin gösterdiği gerçeğe uymak istiyorlarsa, bilimin teorilerini geçersiz kıldığını kabullenmeleri gerekir. Bilimin gösterdiği gerçeği kabullenemeyenlerin ise, bilim adına iddialarda bulunmalarının, neyin bilimsel olup neyin bilimsel olmadığı hakkında yorumlar yapmalarının bir anlamı yoktur.
Dolayısıyla Müslümanların da, Darwinistlerin bu telkinlerinden etkilenmeleri son derece yersiz olur. 21. yüzyılda bilimin geldiği konum, evrim teorisine inanmayanın değil, inananın bilim dışı olduğunu ispatlamıştır.
Darwinistlerin teorilerini ayakta tutmak için başvurdukları yöntemler arasında, "sahte deliller üretmek ve gerçek delilleri saklamak" önemli bir yer tutar. Sahte fosiller üretmek, deneylerde sahtekarlıklar yapmak, hayali çizimleri bilimsel delillermiş gibi lanse etmek evrimcilerin sıkça uyguladıkları taktiklerdir. Darwinizm'in tarihi bunun örnekleriyle doludur.
Bilim tarihi evrimcilerin sahtekarlıklarıyla doludur. Yaklaşık 150 yıldır devam eden kazılarda evrim teorisini destekleyen tek bir bulgu dahi elde edilmemiştir. Bu durum karşısında Darwinistler, sahte fosiller meydana getirmek, hayali çizimler yapmak gibi çeşitli hilelere başvurmuşlardır. Piltdown ve Nebraska Adamları bu sahtekarlıkların en ünlülerindendir. Aşağıdaki resimde Piltdown Adamı skandalının doğum yeri olan Piltdown'da yapılan bir kazı ve kazıda elde edilen parça görülmektedir |
Örneğin, 43 yıl boyunca insanın sözde evrimini kanıtlayan bir delil gibi sunulan Piltdown Adamı, insan ve orangutan kemiklerinin birleştirilmesiyle üretilmiş sahte bir fosildi. Ancak yıllarca, British Museum'da, sözde evrimin bir delili gibi halka gösterildi. 1922 yılında bulunan bir azı dişinden yola çıkılarak kurgulanan Nebraska Adamı da, evrimcilerin sahtekarlıklarının bir başka örneğiydi. Bir dişe dayanılarak yarı maymun yarı insan hayali bir varlıktan bahsediliyordu. Bir müddet sonra dişin bir yaban domuzuna ait olduğu ortaya çıktı. Yıllar boyunca Alman biyolog Ernst Haeckel'ın embriyo çizimleri, evrim sürecinin sözde bir delili gibi kullanıldı.
Haeckel'ın embriyo çizimleri yıllarca evrim teorisine delilmiş gibi lanse edilmiştir. Ancak daha sonra Haeckel'ın bu çizimlerde sahtekarlık yaptığı anlaşılmıştır. Buna rağmen, halkın konu hakkındaki bilgisizliğinden faydalanılarak, bu sahte çizimlerle kamuoyu günümüzde dahi yanıltılmaktadır. |
Oysa Haeckel bu çizimlerde tahrifat yapmış, embriyolara bazı hayali organlar eklemiş, bazılarından ise organları çıkarmış, büyüklükleri çok farklı olan embriyoları aynı boyda gibi göstermişti. Haeckel'ın çizimlerde sahtekarlık yaptığı, 20. yüzyılın başlarında kesin olarak ortaya çıktı, hatta Haeckel'ın kendisi de bunu itiraf etti. Burada sadece birkaç örneğini verdiğimiz sahtekarlıkların Darwinist literatürde çok fazla örneği vardır. Darwinistler, halkın bilim konusundaki bilgi eksikliğinden faydalanarak birçok çarpıtılmış bilgiyi evrimin sözde delili gibi sunarlar. Bir yandan da, evrim teorisini çürüten delilleri göz ardı eder ve özenle saklarlar. Bu deliller asla kamuoyunun bilgisine sunulmaz.
Yaratılış Gerçeği'ni ispatlayan yüzlerce yaşayan fosil, halktan özenle gizlenen delillerdendir. Bu fosiller, milyonlarca yıl önce yaşayan canlılarla günümüz canlıları arasında hiçbir fark olmadığını, canlıların hiçbir şekilde evrim geçirmediklerini göstermektedir. Ama halkın büyük kısmı bu fosillerin varlığından habersizdir. Çünkü bu fosiller evrimci müzelerin bodrum katlarında, üniversitelerin paleontoloji bölümlerinin depolarında saklanır. Günışığına asla çıkarılmaz.
Darwinistlerin gerçekleri saklamak ve çarpıtmak için gösterdikleri çaba Müslümanların üzerinde etkili olmamalıdır. "Bilim adamı olduklarına göre mutlaka doğru söylüyorlardır" diye düşünmek ve bu yüzden evrimcilerin her dediklerine inanmak kuşkusuz büyük bir yanılgı olur. Çünkü evrimci bilim adamları, ideolojileri uğruna gerçekleri saklamaktan, bilimsel verileri çarpıtmaktan, sahte deliller üretmekten çekinmemektedirler.
1. Amber içindeki 24 milyon yıllık tırtıl fosili, tırtılların tarih boyunca hep aynı şekilde var olduklarının yani hiçbir evrim geçirmediklerinin bir delilidir. |
Darwinizm'in gücünün kırılması için, Darwinistlerin sahtekarlıklarının ve aldatmacalarının gün ışığına çıkarılması son derece önemlidir. Müslümanlar, Darwinistlerin hilelerini fark etmeli ve bu hileleri deşifre ederek halkın aldatılmasını engellemelidirler. Bu, dinsizliğin sebep olduğu belaların ortadan kaldırılması ve yeryüzüne güzel ahlakın hakim olması için gereklidir.
1. 55-35 milyon yıllık yengeç fosili. | 3. 135 milyon yıllık bir tür denizyıldızı fosili. | 5. 300 milyon yıllık kaplumbağa fosili. |
1. 40 milyon yıllık kertenkele fosili amberi. Amberin içinde kertenkelenin kafası, ön bacak kemikleri ve bazı dokular bulunuyor. Amber içindeki kertenkelenin tüm özellikleri, günümüz kertenkelelerininkilerle aynıdır. 2. Amber içinde 50 milyon yıllık akrep fosili. 3. Kurbağaların kökeninde de bir evrim süreci yoktur. Bilinen en eski kurbağalar, balıklardan tamamen farklıdır ve kendilerine has yapılarıyla ortaya çıkmışlardır. Ve günümüzdeki kurbağalarla aynı özelliklere sahiptirler. Dominik Cumhuriyeti'nde bulunan amber içindeki kurbağa fosili yaklaşık 25 milyon yıllıktır ve yaşayan örnekleriyle arasında hiçbir fark yoktur. 4. 25 milyon yıllık termit fosili. |
|
1. 450 milyon yıllık atnalı yengeci fosili. Fosilin günümüzde yaşayan atnalı yengeçlerinden hiçbir farkı yoktur. Günümüzden yaklaşık yarım milyar yıl önce de aynı özelliklere ve aynı kompleks donanımlara sahiptir. Bu gerçek, Darwinistlere göre canlıların evrim geçirmeleri gereken bir dönemde evrimin hiçbir şekilde yaşanmadığını açıkça ispatlamaktadır. 2. 146-65 milyon yıllık Nautilus fosili ve altında günümüzde yaşayan Nautilus. 3. 300 milyon yllk hamam böceği fosili, günümüzde yaşayan hamam böcekleriyle tamamen aynı özelliklere sahiptir. 300 milyon yıllık bu yaşayan fosil, Darwin'in evrim teorisini kesin olarak reddetmektedir. 4. 120 milyon yıllık kuş tüyü fosili. |
|
1. Yaklaşık 20 milyon yaşında bir tür çam kozalağı fosili. |
1. 125 milyon yıl önce yaşayan Ginko ağacı yaprağı fosili ve günümüzdeki hali. |
|
1. Mezozoik döneme ait (245-65 milyon yıl arası) vatoz fosili, günümüz denizlerinde yaşayan vatozların sahip olduğu tüm özelliklere sahiptir. Yaklaşık 250 milyon yıllık bu canlı, evrimsel süreç iddiasının tamamen bir hayal olduğunu açıkça göstermektedir. 2. 400 milyon yıllık denizyıldızı fosili. 3. 25 milyon yıllık Mantis böceği amberi. |
Darwinistlerin propaganda sloganlarından biri de, "Teori, bilim dünyasının geneli tarafından kabul edilmektedir" yalanıdır. Bir başka deyişle, evrimciler çevrelerindeki insanlara, kendilerinin daima çoğunluk oldukları ve çoğunluğun da her zaman haklı olduğu yönünde telkinde bulunurlar. "Bu kadar insan evrimi savunduğuna, üniversitelerde evrime inananlar ağırlıkta olduğuna göre teori doğrudur" gibi gerçeği yansıtmayan bir mantıkla kitleler üzerinde psikolojik baskı oluşturmaya çalışırlar. Müslümanların bu baskıdan etkilenmemeleri ve Darwinistlerin bu yalanına aldanmamaları gerekir.
Son 20-30 yıl içinde, evrim teorisini reddeden bilim adamlarının sayısı hızla artmaktadır. Bunların çoğu evrendeki ve canlılardaki kusursuz yaratılışı görerek, Darwinizm dogmasından kendilerini kurtarmaktadırlar. Bu bilim adamlarının, evrimin geçersizliğini ortaya koyan sayısız çalışması vardır. Her biri başta Avrupa ve Amerika olmak üzere, dünyanın çeşitli ülkelerindeki önde gelen üniversitelere mensup olan bu kişiler, biyoloji, biyokimya, mikrobiyoloji, anatomi, paleontoloji gibi bilim dallarında uzman olup, kariyer sahibi akademisyenlerdir.
Kaldı ki, eğer gerçekten evrimciler çoğunlukta olsalar dahi, bunun bir değeri olmaz. Çoğunluğun sahip olduğu anlayışı "Mutlaka doğrudur" diye kabul etmek doğru değildir. Bu gerçeğin Darwinizm'le fikri mücadeleden kaçınan Müslümanlar tarafından da biliniyor olması gerekir. Kuran'da bildirildiği gibi, tarihteki pek çok inkarcı topluluk Allah'ı ve dinini inkar etmek için kendilerinin çoğunlukta olduklarını söyleyerek, insanları hak yoldan döndürmeye çalışmışlardır. Allah, bu çarpık mantığa karşı iman edenleri uyarmakta ve çoğunluğa uymanın insanları büyük aldanışlara sürükleyebileceğini şöyle haber vermektedir:
Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.' (Enam Suresi, 116)
Okuduklarını ya da izlediklerini dikkatle inceleyen, konuyu biraz daha derin düşünen kimse, karşı karşıya olduğu Darwinist propagandanın farkına varabilir. Samimi olarak iman eden Müslümanların önemli özelliklerinden biri de feraset sahibi olmaları, yani doğruyu yanlıştan ayırabilecek bir anlayışa sahip olmalarıdır. Allah, Kendisi'nden korkup sakınanların bu güzel özelliğini Kuran'da şu şekilde bildirmiştir:
Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)
Allah korkusuyla hareket eden, vicdanının sesini dinleyen kişiler, Allah'ın izniyle, Darwinizm'in nasıl bir tehlike olduğunu, bu tehlikenin nasıl etkisiz hale getirilebileceğini kolaylıkla görebilirler. Bilgisizlik, gereği gibi düşünmeme, gaflete kapılma gibi nedenlerle konunun öneminin farkına varamayanların da, kendilerine anlatıldığında gerçeği görüp anlamaları gerekir. Şunu bir kez daha hatırlatmak gerekir ki, Darwinizm inançlı insanların kabul edebileceği, makul görebileceği bir ideoloji değildir. Darwinizm, dinsizliğin dinidir. Ve samimi her Müslüman dinsizliğe karşı ilmen mücadele etmekle sorumludur. Dünya hayatındaki bu büyük sorumluluğu göz ardı etmek, ahirette pişmanlık duymaya sebep olabilir. Bu nedenle Darwinizm karşısında çaresiz, pasif, aciz ve teslimiyetçi bir yapı göstermekten aciliyetle vazgeçilmeli, tüm imkanlar kullanılarak Darwinizm'e karşı fikri mücadele verilmelidir. İnkarcı bir ideolojiye karşı acizlik Müslümanlara yakışmayan bir durumdur.
Unutmamak gerekir ki, samimi olarak iman edenlerin fikri mücadelesi baştan kazanılmış bir mücadeledir. Müminler, Darwinizm de dahil olmak üzere tüm inkarcı ideolojilere karşı üstün geleceklerdir. Allah, iman edenleri Kuran'da şöyle müjdelemiştir:
Kim Allah'ı, Resulü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır. (Maide Suresi, 56)
... Allah, kafirlere müminlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez. (Nisa Suresi, 141)
Dolayısıyla iman edenler dinsizlikle yaptıkları fikri mücadelede, üstün olduklarının bilinciyle ve hakkı savunuyor olmanın şerefiyle hareket etmelidirler. Allah'ın izniyle Darwinizm fitnesi muhakkak sona erecek, Rabbimiz "hak olanı, batıl olanın" üstüne geçirecektir. İman edenlerin çabası ise, bu ilmi zaferin ecrini alabilmek olmalıdır.
Evrim teorisi, doğadaki 1,5 milyona yakın canlı türünün, bilinçsiz doğa olayları sonucunda ortaya çıktıkları iddiasındadır. Evrimcilere göre, önce cansız maddenin içinde kimyasal reaksiyonlarla canlı bir hücre oluşmuştur. (Böyle bir şeyin gerçekleşemeyeceğini gösteren pek çok bilimsel kanıt vardır. Araştırmacılar, ilk dünya atmosferinde olduğu belirlenen gazlarla yine o atmosferdeki şartları biraraya getirerek yaptıkları deneylerde canlılığın en ufak yapı taşlarını bile elde edememişlerdir.) Canlı bir organizmanın oluşumu günümüz teknoloji ve bilim düzeyi ile her türlü bilinçli müdahaleye rağmen başarılamazken, kör tesadüflerin bunu başardığını iddia etmenin elbette ki akıl ve mantıkla bağdaşan bir yönü yoktur. Yine evrimcilerin hikayesine göre, bu ilk hücre ile başlayan yaşam giderek daha kompleks hale gelmiş ve farklılaşmıştır; bakterilerle başlayan hayali evrim süreci, en sonunda insanı meydana getirmiştir. Kısacası bilim dışı bu iddiaya göre, doğadaki birtakım bilinçsiz mekanizmaların canlıları sürekli olarak geliştirmiş olmaları gerekir. İşte Darwinistlerin bu aşamada öne sürdükleri ve evrimi meydana getirdiğini iddia ettikleri iki mekanizma vardır: Doğal seleksiyon ve mutasyonlar. Bilimsel bulgular, her iki mekanizmanın da, evrimcilerin iddia ettiği gibi bir gücü olmadığını ortaya koymuştur.
Doğal seleksiyon, doğal seçilim demektir. Buna göre güçlü olanlar ve doğal şartlara uyum gösterebilenler hayatta kalırlar, diğerleri ise elenerek yok olurlar. Örneğin bir bölgede hava şartlarının değişerek ısının giderek düşmesi, o bölgede yaşayan hayvan popülasyonları içinde düşük ısılara dayanıksız olan bireylerin ayıklanması anlamına gelir. Uzun vadede sadece soğuğa dayanıklı olan bireyler hayatta kalır ve popülasyonun tümü bunlardan oluşur. Veya vaşakların saldırı tehditi altında yaşayan tavşanlardan çevreye en iyi uyum sağlayanlar veya en hızlı kaçanlar hayatta kalırlar. Ama dikkat edilirse burada yeni bir özellik ortaya çıkmamakta, mevcut hayvanlar farklı bir türe dönüşmemekte, farklı bir özellik kazanmamaktadırlar. Bir başka örnek vermek gerekirse, bir aslan saldırısından kaçan geyik sürüsü içinde en hızlı koşanlar hayatta kalacak, yavaş olanlar ise eleneceklerdir. Ancak hızlı koşan bu geyikler hiçbir zaman ata veya bir başka hayvana dönüşmeyecek, hep geyik olarak kalacaklardır. Dolayısıyla doğal seleksiyon mekanizması evrimleştirici bir özelliğe sahip değildir. Nitekim kendisi de bir evrimci olan İngiltere Doğa Tarihi Müzesi baş paleontoloğu Colin Patterson, bu gerçeği şöyle itiraf etmektedir:
Bir aslanın kovaladığı sürüde en hızlı koşanlar hayatta kalır.Ama aslanın saldırısından kurtulanlar, yeni bir tür meydana getirmezler. Yani, doğal seleksiyon yeni bir tür meydana getirecek veya mevcut bir türü geliştirecek bir mekanizma değildir. |
Hiç kimse doğal seleksiyon mekanizmalarıyla yeni bir tür üretememiştir. Hiç kimse böyle bir şeyin yakınına bile yaklaşamamıştır. Bugün neo-Darwinizm'in en çok tartışılan konusu da budur.2
Mutasyon ise, canlıların genlerinde radyasyon gibi dış etkiler ya da DNA'daki kopyalama hataları sonucu oluşan bozulmalardır. Mutasyonlar elbette ki değişikliğe sebep olabilir, ancak bu değişiklikler hiçbir zaman olumlu yönde olmaz, daima bozucu niteliktedir. Diğer bir deyişle mutasyonlar canlıları geliştiremez, aksine her zaman için canlılara zarar verirler. Günümüze kadar gözlemlenmiş tüm mutasyonlar, çoğu zaman zararlı, nadiren de etkisizdirler. Gelişen bilim bugün milyonlarca zararlı mutasyonu tanımlayıp bunların sebep oldukları hastalıkları ortaya koyarken, evrimci bilim adamlarının genetik bilgiyi artırıcı hiçbir mutasyon örneği verememeleri, evrim teorisini çok büyük bir çıkmaza sokmaktadır. Fransız Bilimler Akademisi'nin (Academie des Sciences) eski başkanı olan Pierre Paul-Grassé'nin mutasyonlar hakkında yaptığı yorum, bu noktada oldukça açıklayıcıdır. Grassé, mutasyonları "yazılı bir metnin kopyalanması sırasında yapılan harf hataları"na benzetmiştir. Ve her harf hatası gibi mutasyonlar da bilgi oluşturmaz, aksine var olan bilgiyi bozarlar. Grassé bu gerçeği şöyle açıklamıştır:
Mutasyonlar, zaman içinde son derece düzensiz biçimde meydana gelirler. Birbirlerini tamamlayıcı bir özellikleri yoktur ve birbirini izleyen nesiller üzerinde belirli bir yöne doğru kümülatif (gittikçe artan) bir etkileri olmaz. Zaten var olan yapıyı değiştirirler, ama bunu tamamen düzensiz bir biçimde yaparlar... Bir canlı vücudunda çok küçük bile olsa bir düzensizlik oluştuğunda ise, bunun sonucu ölüm olur. Yaşam olgusu ile anarşi (düzensizlik) arasında hiçbir olası uzlaşma yoktur.3
Mutasyonlar rastgele meydana geldikleri için hemen hemen her zaman mutasyon geçiren canlıya zarar verirler. Mutasyonlar hiçbir şekilde canlıya yeni bir organ ya da yeni bir özellik kazandırmazlar. Ancak bacağın sırttan, kulağın karından çıkması gibi anormalliklere sebep olurlar. Mutasyonların sebep olacağı değişiklikler ancak Hiroşima, Nagazaki veya Çernobil'deki insanların uğradığı türden değişiklikler olabilir: Yani ölüler, sakatlar ve hastalar... |
İşte bu nedenle, mutasyonlar, yine Grassé'nin ifadesiyle "ne kadar çok sayıda olursa olsunlar, herhangi bir evrim meydana getirmezler." Mutasyonların bu etkisini depremlere benzetebiliriz. Nasıl ki bir deprem bir şehri geliştirmez, daha iyi hale getirmez, hatta ona yıkım getirirse, mutasyonlar da aynı şekilde daima olumsuz değişikliklere sebep olurlar. Bu bakımdan evrimcilerin mutasyonlara dayalı iddiaları da tümüyle geçersizdir.
Darwinizm'in tüm canlıların birbirlerinden türedikleri iddiasını çürüten delillerden biri de fosil kayıtlarıdır. Örnek olarak evrimciler balıkların, denizyıldızları veya deniz solucanları gibi omurgasız deniz canlılarından evrimleştiğini iddia ederler. Öyle ise, bu iki farklı canlı grubu arasında kademeli bir evrim sağlayacak çok sayıda "ara geçiş formu" yaşamış olmalıdır. Yani balık özellikleri ile denizyıldızları gibi omurgasız canlı özelliklerini aynı anda taşıyan çok sayıda türün fosil kalıntısına rastlamamız gerekir. Ne var ki günümüzde geçmişte yaşamış balıkların ve denizyıldızlarının her birine ait yüzlerce fosil bulunmuş olmasına rağmen, evrimcilerin bu iddiasını doğrulayan tek bir tane bile ara geçiş formu fosili bulunmamıştır. Ara geçiş formlarının olmaması ise, açıkça "evrim hiçbir zaman yaşanmadı" anlamına gelmektedir.
Lund Üniversitesi'nden İsveçli evrimci botanikçi Prof. N. Heribert Nilsson, Darwinizm'in fosil kayıtları karşısındaki yenilgisini şöyle itiraf eder:
Evrimi, 40 yıldan fazla süren bir çaba ile kanıtlama teşebbüslerim sonunda başarısızlıkla sonuçlandı… Fosil materyali şu anda o kadar tamdır ki, yeni sınıflar oluşturmak mümkün olmuştur ve geçiş dizilerinin bulunmayışı, materyal eksikliği ile açıklanamaz durumdadır. (Fosil kayıtlarındaki) boşluklar gerçektir, asla tamamlanamayacaklardır.4
Darwinizm'e en genel hatlarıyla bakıldığında bile geçersizliği, çürük temeller üzerine kurulu olduğu hemen anlaşılmaktadır. Detaylara inildiğinde ise durum çok daha netleşmektedir. (Evrim teorsinin çöküşüyle ilgili daha detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Evrim Aldatmacası, Araştırma Yayıncılık, Ekim 2005)
Evrim teorisi hakkında, teorinin kurucusu Charles Darwin'in dahi çok büyük kuşkuları vardı. Charles Darwin, teorisinin canlılığın oluşumunu açıklamasının mümkün olmadığının farkındaydı. Bunu kimi zaman eserlerinin satır aralarında, kimi zaman da özel mektuplarında itiraf ediyordu:
Okur, yapıtımın (Türlerin Kökeni) bu bölümüne varmadan önce bir yığın güçlükle karşılaşmış olacaktır. Bunların bazıları bugüne dek üzerlerinde belirli bir ölçüde duraksamadan düşünemediğim kadar çetindir.5
Teoriye karşı haklı olarak yöneltilmiş itirazların ve teorinin karşılaştığı güçlüklerin ağırlığı altında yıllarca ve onların ağırlığından kuşkulanamayacak kadar çok ezildim.6
Oldukça iyi biliyorum ki, spekülasyonlarım meşru bilimin sınırlarının oldukça ilerisine uzanmıştır.7
Charles Darwin'den sonra da, evrim teorisini destekleyebilecek bir tane dahi bilimsel bulgu bulamayan evrimciler, içinde bulundukları açmazı zaman zaman itiraf ettiler. Ancak bunların büyük çoğunluğu, bunu itiraf etmelerine rağmen, materyalizmden kopmak istemedikleri için gerçeği kabullenemediler. Aşağıda, Darwinizm'in canlılığın oluşumunu açıklamasının mümkün olmadığını itiraf eden bilim adamlarından bazılarının bir kaç açıklamasına yer verilmiştir. Daha fazla örnek için Evrimcilerin İtirafları adlı kitabı inceleyebilirsiniz. (Harun Yahya, Evrimcilerin İtirafları, Araştırma Yayıncılık, Ekim 2005)
◉ Dr. Robert Milikan (Nobel ödüllü bir evrimci):
Şu çok acıklı: Biz bilim adamları şu ana kadar hiçbir bilim adamının kanıtlayamadığı evrimi kanıtlamaya çalışıyoruz.8
◉ Jerry Coyne (Chicago Üniversitesi Evrim ve Ekoloji Bölümü'nden):
Neo-Darwinist görüş için çok az delil olduğunu söylemeliyiz: Bu görüşün teorik temelleri ve deneysel delilleri oldukça zayıftır.9
◉ Prof. Fred Hoyle (Cambridge Üniversitesi'nden İngiliz matematikçi ve astronom):
Aslında, yaşamın akıl sahibi bir varlık tarafından meydana getirildiği o kadar açıktır ki, insan bu açık gerçeğin neden yaygın olarak kabul edilmediğini merak etmektedir. Bunun (kabul edilmeyişin) nedeni, bilimsel değil, psikolojiktir.9
◉ Profesör Stephen Jay Gould (Harvard Üniversitesi'nde Jeoloji ve Paleoantropoloji Profesörü ve 20. yüzyılın ikinci yarısındaki başlıca evrim sözcülerinden):
Eğer birbiri ile paralel bir biçimde yaşayan üç farklı hominid (insanımsı) çizgisi varsa, o halde bizim soy ağacımıza ne oldu? Açıktır ki, bunların biri diğerinden gelmiş olamaz. Dahası, biri diğeriyle karşılaştırıldığında evrimsel bir gelişme trendi göstermemektedirler.11
◉ D. L. Stern (Evrimci zoolog):
Evrimsel biyolojinin en eski problemlerinden biri geniş çapta çözülmemiş olarak duruyor. Hangi mutasyonlar, evrimsel açıdan faydalı olan fenotip çeşitliliğini oluşturabilir? Bunlar ne tür moleküler değişiklikleri gerektirir?12 12
◉ B. G. Ranganathan:
Ne geçmiş fosil kayıtlarında evrimi kanıtlayacak ara-geçiş formuna ait organları yarı oluşmuş herhangi bir hayvana veya bitkiye ne de günümüzde evrimin hala devam ettiğini işaret eden yarı gelişmiş bir hayvana veya bitkiye rastlanmamıştır.13
◉ Dr. Albert Fleischman (Zoolog):
Çöküşte olan Darwin'in teorisi, doğa aleminde ispatlanması gereken tek gerçek değildir. Bilimsel araştırmaların bir sonucu değildir, ama kesin olarak hayal gücünün bir ürünüdür.14
◉ Norman Macbeth:
Maalesef evrim alanındaki açıklamaların çoğu iyi değil. Doğrusu bunların açıklama olarak değerlendirilmeleri bile çok zordur. Öneri, önsezi ve boş hayallerdir, hipotez olarak adlandırılmaları bile yanlış olur.15
Kasım 2004 National geographic National Geographic dergisinde Darwinizm'e karşı yürütülen fikri mücadeleyle ilgili yer alan haber. |
Darwinizm'e karşı fikren mücadele etmekten kaçınanlar, Darwinist tehlikeyi tam anlamıyla kavrayamadıkları gibi, yapılan fikri mücadeleyi de görmezden gelmeye çalışmaktadırlar. Oysa özellikle ülkemizde son 20 yıldır Darwinizm'e karşı çok kapsamlı bir ilmi mücadele verilmektedir. Bu ilmi mücadele, dünya çapında da etkisini göstermektedir. Örneğin, evrimci yayınlarıyla tanınan National Geographic dergisinin Kasım 2004 sayısının İngilizce ve Almanca baskısında, "Was Darwin Wrong?" (Darwin Yanılmış mıydı?) başlıklı kapak haberi yer almıştır. Bu haberde evrim teorisinin yanılgılarını ortaya koyan kişi ve gruplara dikkat çekilirken, Harun Yahya ve çalışmalarından da bahsedilmiştir. Harun Yahya'nın çalışmalarının Darwinist çevrelerde büyük rahatsızlık meydana getirdiğini açıkça ortaya koyan bu haberde, şu ifadelere yer verilmiştir:
Kuran'da bildirildiği gibi evrenin altı günde yaratılmış olduğunun belirtildiği Evrim Aldatmacası kitabının yazarı İslami yaratılışçı Harun Yahya, evrim teorisini şöyle tanımlıyor: Bu teori, dünya sistemini yönlendiren güçler tarafından bizlere empoze edilmeye çalışılan bir aldatmacadan başka birşey değildir.
Dünyaca ünlü New Scientist dergisi ise, 22 Nisan 2000 tarihli haberinde şu yorumu yapmıştır:
Harun Yahya uluslararası bir kahraman haline geldi. Kitapları İslam dünyasının dört bir yanına dağılmış durumda.
22 Nisan,2000 New Scientist Bu haberde Harun Yahya "uluslararası bir kahraman" olarak nitelendirilmiştir. |
Bir diğer ünlü bilim dergisi Science 18 Mayıs 2001 tarihli sayısında yayınlanan Robert Koenig imzalı ve "Creationism Take Root Where Europe, Asia Meet" (Avrupa ile Asya'nın Buluştuğu Yerde Yaratılışçılık Kökleniyor) başlıklı yazıda da, Harun Yahya'nın evrim teorisinin aldatmacalarına karşı yaptığı bilimsel mücadeleye, Evrim Aldatmacası isimli kitabın uluslararası başarısına ve Türkiye'deki evrimcilerin çaresizliklerine geniş yer verilmiştir. Yazıda evrim teorisini bilimsel anlamda çürütmeyi hedefleyen bu geniş çaplı akademik hareketin "Kuzey Amerika dışında, dünyanın en kuvvetli anti-evrimci hareketi" olduğunun ve "diğer Müslüman ülkelere de hızla yayıldığının" altı çizilmektedir. |
Yazıda üzerinde durulan bir diğer konu ise Evrim Aldatmacası kitabının uluslararası başarısı ve bazı Türk evrimci bilim adamlarının "bu kitapların ülkenin bazı bölgelerinde okullarda okutulan ders kitaplarından daha etkin olduğundan şikayet ettikleri" şeklindedir. Türk evrimcilerin endişeleri makalede "... Buradaki birçok (evrimci) bilim adamı, evrimcilerin kamuoyu nezdinde Türk yaratılışçılarının karşısında itibar kaybetmelerinden endişe duyuyor" cümleleriyle yer almıştır.
Darwinizm'e karşı yürütülen büyük ilmi mücadelenin etkisini yansıtan bir diğer örnek de, Amerikan Ulusal Bilim Eğitimi Merkezi (NSCE)'nin yayınladığı dergide yer alan haberdir. Amerikan Bilimler Akademisi tarafından desteklenen dergi, aslen evrim taraftarı olmasına rağmen, Kasım-Aralık 1999 tarihli sayısını, Harun Yahya'nın evrim teorisinin çöküşü konulu çalışmalarına ayırmıştır. "Islamic Scientific Creationism in Turkey" (Türkiye'de İslami Bilimsel Yaratılışçılık) başlığıyla kapaktan verilen haberde, yapılan çalışmalar detaylı olarak incelenmiştir.
1. Todd, S.C., Correspondence to Nature 401 (6752):423, 30 Eylül. 1999
2. Colin Patterson, "Cladistics", Brian Leek ile Röportaj, Peter Franz, 4 Mart 1982, BBC
3. Pierre-Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, s. 97
4. Prof. N. Heribert Nilsson, Lund University, Sweden Famous botanist and evolutionist, As quoted in: The Earth Before Man, s. 51, http://www.netcentro.co.uk/steveb /penkhull/create3.htm
5. Charles Darwin, Türlerin Kökeni, Onur Yayınları, Beşinci Baskı, Ankara 1996, s. 185
6. Charles Darwin, Türlerin Kökeni, s. 528
7. N.C. Gillespie, Charles Darwin and the Problem of Creation, 1979, s.
8. SBS Vital Topics, David B. Loughran, Nisan 1996, Stewarton Bible School, Stewarton, Scotland
9. H.A. Orr ve Jerry Coyne (1992), "The Genetics of Adaptation: A Reassessment", American Naturalist, 140, 726
10. Fred Hoyle-Chandra Wickramasinghe, Evolution from Space, New York, Simon & Schuster, 1984, s.130
11. S. J. Gould, Natural History, cilt. 85, 1976, s. 30
12. http://www.icr.org/headlines/darwinvindicated.html; Was Darwin Really "Vindicated"?, Frank Sherwin, Institute for Creation Research, April 30, 2001
13. Ranganathan, B. G. Origins?, Carlisle, PA: The Banner of Truth Trust, 1988, s. 20
14. http://www.rmplc.co.uk/eduweb/sites/sbs777/vital/evolutio.html
15. Norman Macbeth, Darwin Retried: An Appeal to Reason, Boston: Gambit, 1971, s. 147