“Birtakım değişikliklere uğramış, ancak özde hala aynı özellikleri taşıyan Darwin teorisi, kendisine ilahi bir şevkle inanan taraftarlarının tebliğ ettiği bir din haline gelmiştir ve teoriye şüphe ile bakanların bilimselliğe yeterli inancı olmayan kafası karışık kişiler olduğunu düşünmektedirler.”(Margorie Grene)Margorie Grene, Encounter, (Nov. 1959), s. 48-50.
Giriş bölümünde de belirttiğimiz gibi evrim teorisinin geçersizliği bilim çevreleri tarafından yıllardır ortaya konmaktadır. Ortaya atıldığı günden itibaren bilim alanında yaşanan pek çok gelişme bu teorinin iddialarını birer birer geçersiz kılmıştır. Elektron mikroskobunun bulunması, genetik kanunlarının ve ardından DNA'nın keşfedilmesi, canlı organizmaların son derece kompleks sistemler içerdiklerinin ortaya çıkması ve daha pek çok bilimsel gelişme, Darwinizm'in aleyhinde olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Ancak biz burada Darwinizm'in farklı bir yönünü ele aldığımız için, evrimin bilim karşısındaki çöküşünün detaylarına girmeyeceğiz. Darwinizm'in bilimsel gerçekler ışığında hiçbir geçerliliği olmadığını, bilimsel delillerin evrim teorisini geçersiz kıldığını kitabın sonundaki "Evrim Yanılgısı" bölümünde okuyabilirsiniz. (Ayrıca Evrim Aldatmacası, Hayatın Gerçek Kökeni, Evrimcilerin Yanılgıları, Evrimcilerin İtirafları… gibi kitaplarımızda da bu konularla ilgili detayları bulabilirsiniz.)
Ne var ki, bilim bu kadar hızla ilerlemesine ve insan hayatına sürekli bir yenilik getirmesine rağmen bazı bilim adamları hala "gerici", "bağnaz" ve "tutucu" diyebileceğimiz bir zihniyetle 19. yüzyılın (2 yüzyıl öncesinin) ilkel bilim anlayışı ile üretilmiş, bugün çocukları bile güldürecek basitlikte ve yüzeysellikte teorilere sahip çıkmaya çalışmaktadırlar.
Peki Darwinizm'in bazı bilimsel çevrelerde bu denli popüler olmasının nedeni nedir? Ortada evrim teorisini destekleyen tek bir somut bilimsel delil dahi yokken, aksine tüm canlıların çok üstün bir yaratılışla var edildikleri, evrim teorisinin iddia ettiği gibi tesadüfen gelişemeyecekleri apaçıkken, bazı insanlar nasıl olup da hala çok şiddetli birer evrim savunucusu olabilmektedirler?
İşte bunun nedeni teorinin, bilimselliğinden ziyade bir zihniyetin, inancın ifadesi olmasında yatmaktadır. Bu zihniyet, evrimi, geçerliliği bilimsel verilerle incelenecek bilimsel bir teori olarak değil, ne olursa olsun doğrulanması gereken bir inanç olarak görmektedir. Söz konusu zihniyete sahip kişilerin bu inançları da bilimsel gerekçelere dayanmadığı için, evrim teorisini çürüten bilimsel kanıtların ortaya konması teoriye olan körükörüne bağlılıklarını kesinlikle etkilememektedir. Evrim aleyhinde gösterilen deliller ne kadar güçlü olursa olsun, evrimciler bunları gözmezlikten gelmekte, inançlarını şiddetli bir şekilde savunmaya devam etmektedirler.
Darwinistler için evrim teorisi herhangi bir bilimsel savdan çok daha ötedir. Evrim teorisi söz konusu olduğunda evrimci bilim adamları için tarafsızlık, bilimsellik, objektiflik gibi kavramlar bir anda ortadan kalkar. Teorilerine o kadar şiddetli bir şekilde bağlıdırlar ki, evrimci Nature dergisinde yayınlanan bir makalede ifade edildiği gibi; "Bu saygın bilim adamları, 'eğer evrim teorisi doğruysa' diye başlayan bir cümle yazmaktansa sağ ellerini kesmeyi tercih ederler."1 Çünkü evrim teorisinin doğru olmaması gibi bir ihtimali akıllarına dahi getirmek istememektedirler.
Bu, insanların bilim adamlarında görmeye alışkın olmadıkları bir yaklaşımdır. Çünkü insanlar genelde bilim adamlarının felsefi ve ideolojik önyargılara dayanarak konuşacaklarına ihtimal vermezler. Onlara göre bilim adamları somut delillerle kanıtlanmış, doğruluğu deneylerle ispatlanmış gerçekleri dile getiren, objektif insanlardır. Bu nedenle de evrim teorisinin doğruluğundan hiçbir şekilde kuşku duymazlar. Oysa bu, büyük bir yanılgıdır; çünkü evrimci bilim adamları için evrim teorisi söz konusu olduğunda tüm bu bilimsel kriterler ortadan kalkmaktadır. Darwinizm'in önde gelen ideologlarından Pierre Teilhard de Chardin'in aşağıdaki sözleri, Darwinistler'in evrim teorisine bakış açılarının "bilimsellik" düzeyini gözler önüne sermektedir:
Evrim bir teori, bir sistem ya da bir hipotez midir? Hayır o bunların hepsinden öte bir şeydir. Evrim, kendisinden kuşku duyulmayan yegane ilkedir ki, tüm teoriler, tüm sistemler, tüm hipotezler, ciddiye alınabilir ve doğru olabilmek için ona dayanmak zorundadırlar. Evrim, tüm gerçekleri aydınlatan bir ışık, tüm çizgilerin kendisinden çıkması gereken bir ana çizgidir. İşte evrim budur.2
Soldaki resimler: Darwin, evrim teorisini ortaya attığı dönemde bilim ve teknoloji son derece ilkel bir seviyede idi. Günümüzde bilgisayarların, elektron mikroskoplarının kullanıldığı alanlarda, o dönemin bilim adamları en ilkel araçları kullanıyorlardı. Mikroskoptan diğer teknik aletlere kadar her türlü gelişme ancak 20. yüzyılın ortalarında başladı. Bilimsel gelişmenin ortaya koyduğu sonuçlar ise, Darwin'in ilkel bilim düzeyi içinde ortaya attığı iddiaları çürüttü.
Yukarıdaki alıntıda olduğu gibi, Darwinistlerin evrim teorisini ifade ederken kullandıkları terimler de bize bu bağnaz yaklaşım hakkında çok önemli ipuçları vermektedir. Bu anlatımlarda bilimsel kelimelerden ziyade, körü körüne bağlılığı ifade eden sıfatlar, açıklamalar kullanılır. Örneğin dünyanın önde giden evrimcilerinden G.W. Harper evrim teorisini "metafizik inanış"3 , Harvard'ın tanınmış evrimci biyologlarından Ernst Mayr ise "günümüzde insanın dünyaya bakış açısı"4 olarak adlandırır. 20. yüzyılın belki de en bilinen evrimcilerinden biri olan Julian Huxley evrimi "evrensel ve her yanı kaplamış olan bir yöntem" olarak görmüş ve "gerçeğin tümü"5 olarak adlandırmıştır. Zamanının en ünlü evrimcilerinden olan ve 1975'te ölümünün ardından günümüzün önde gelen evrimci genetikçileri tarafından biyogrofisi hazırlanan Theodosius Dobzhansky'nin evrime bakış açısı de Chardin'inkini takip etmiştir. Dünyanın tanınmış bilim felsefecilerinden olan Karl Popper, evrim teorisinin bilimsel bir teori değil, "metafizik bir araştırma programı"6 olduğunu belirtir. Evrimcilerin tüm bu tanımlamalarının ardından İngiliz fizikçi, H.S. Lipson ise evrim teorisinin şu anki durumunu şöyle açıklamaktadır:
Aslında evrim, bir bakıma bilimsel bir din haline gelmiştir. Hemen hemen tüm bilim adamları bunu kabul etmişler ve pekçoğu da gözlemlerini ona uydurmak için bulgularını eğip bükmeye hazırlanmaktadırlar.7
Sol üst : Theodosius Dobzhansky
Sağ üst: Ernst Mayr
Alt : Karl Popper
Yukarıda isimleri geçen tüm bu otoritelerin Darwinizm'i anlatırken kullandıkları kelimeler, kavramlar gerçekten de dikkat çekicidir. Bu kelime ve kavramlarda ne bir matematiksel sonuçtan, ne bir somut delilden, ne de elde edilen herhangi bir bulgudan evrimi destekleyen deney ya da gözlemlerden bahsedilmemektedir. Bunun yerine, evrim hep "gerçeğin tümü", "her yanı kaplamış bir ana yöntem", "tüm gerçekleri aydınlatan bir ışık" gibi garip sıfatlarla tanımlanmaktadır.
Dikkat edilirse hiç kimse yerçekimi kanunu, dünyanın dönüşü ya da termodinamik kanunu için bu tip ifadeler kullanmamakta, metafizik yorumlara yönelmemekte ve abartılı çıkarımlar yapmamaktadır. Çünkü bilimsel gerçekler ortadadır ve herkes tarafından gönül rahatlığıyla açıkça kabul görmektedir. Bu nedenle de ne Newton ne Einstein ne de başka bir bilim adamı için haddini aşan abartılı ifadeler kullanılmaktadır. Örneğin yerçekimi kanununu hiç kimse "tatmin edici inanış" olarak adlandırmaz, ya da termodinamik kanunları için "eğer doğruysa diye bir ifade kullanacağıma kolumu keserim" demez.
Oysa evrimcilerin üslubu çok farklıdır. Konuşmalardan ya da anlatımlardan anlaşılan söz konusu kişiler, bir bilim adamından çok, dinini her şart ve durumda koruyacağına dair yemin etmiş bir kişi havasındadırlar. Bu nedenle de anlatımlarında hiçbir şekilde bilimsel bir metod izlenmemekte, bilimsel bir anlatım kullanılmamaktır. Kimse yapılan deneylerden, elde edilen kanıtlardan bahsetmemekte, ortada metafizik öğeler taşıyan kelimeler ve kavramlar dolaşmaktadır. Üstelik bu kişiler evrim konusunda dünyaya gelmiş olan en şöhretli isimlerdir. Kullanılan kelimeler bir araya getirildiğindeyse ortaya çok ilginç bir tablo çıkmaktadır: "Evrimsel dogma!", "Bilimsel din!", "Tatmin edici inanç!", "Evrim efsanesi!", "Günümüz insanının dünya görüşü!", "Yayılma yöntemi!", "Gerçeğin tümü!", "Herşeyi aydınlatan ışık!", "Metafizik inanış!", "Metafizik bir araştırma programı!", "Tüm düşünce sistemlerinin takip etmesi gereken bir yörünge!"…
Evrim literatürünü biraz daha araştırsak evrim teorisinin dini karakterini ve tüm sosyal ve hatta psikolojik olaylara kadar evrimci bakış açısını ifade eden pek çok örnekle karşılaşabiliriz. Takdir etmek gerekir ki, böylesi şatafatlı terimler için kimse bilimsellik iddiasında bulunamaz. Sidney Üniversitesi'nde biyolog olan L. C. Birch ve yine Stanford Üniversitesi'nden biyolog P. R. Ehrlich bu evrimsel dogmayı açıkça dile getirmektedirler:
"Evrim teorimiz... herhangi bir gözlem tarafından reddedilemeyecek bir teori haline gelmiştir. Akla yatkın her gözlem ona uygun hale getirilebilir. Bu yüzden 'ampirik bilim dışındadır'... Kimse onu sınayacak yollar düşünemez. Herhangi bir temele dayanmayan veya olabildiğince basitleştirilmiş birkaç laboratuvar deneyine dayalı düşünceler geçerliliklerinin çok ötesinde bir geçerlilik kazanmıştır. Bunlar, çoğumuzun eğitimimizin bir bölümü olarak kabul ettiği evrimsel bir dogmanın parçası haline gelmişlerdir."8
Günümüz evrimcilerinin bu bağnaz tutumu, bizzat teoriyi ortaya atan Darwin'den bile çok daha katıdır. Darwin teorisini ortaya atarken, kendisine belli bir "yanılma payı" bırakmış, Türlerin Kökeni adlı kitabında sık sık "eğer teorim doğruysa..." diye başlayan yorumlar yapmıştır. Bu yorumlarında Darwin'in bazı bilimsel kriterler kabul ettiği, teorisinin nasıl yanlışlanabileceği konusunda kıstaslar ortaya koyduğu görülmektedir. Örneğin fosil kayıtları hakkında şöyle yazmıştır:
Eğer teorim doğruysa, türleri birbirine bağlayan sayısız ara-geçiş türleri mutlaka yaşamış olmalıdır... Bunların yaşamış olduklarının kanıtları da sadece fosil kalıntıları arasında bulunabilir.9
Paleontoloji alanında yapılan son buluşlar doğrultusunda, Archaeopteryx'in bir ara geçiş formu olmadığı, aksine tam uçucu bir kuş türü olduğu kesinlik kazanmıştır. Evrimciler ise, Archaeoptreyx gibi tüm sözde delilleri, bilimsel bulgularla geçersizleştirilmesine rağmen, evrim teorisine inanmaktan vazgeçmemişlerdir.
Darwin'in sözünü ettiği "sayısız ara-geçiş türleri" hiçbir zaman bulunmamıştır ve bunu günümüzdeki pek çok evrimci paleontolog da kabul etmektedir. Bu durumda Darwin'in "eğer teorim doğruysa" şeklindeki koşuluna bakarak, teorinin reddedilmesi gerekir. (Bugün yaşasa, belki Darwin de bu nedenle teorisini reddedecekti.)
Oysa günümüz evrimcileri, bu konuda olağanüstü bir umursamazlık ve bağnazlık göstermektedirler. Türkiye'deki Darwinist çevrelerin en önde gelen yayın organlarından biri olan Bilim ve Ütopya dergisinde, Dr. Ümit Sayın tarafından yazılan bir yazıda, Darwin'in "eğer teorim doğruysa... kalıntıları mutlaka fosil kalıntılarında bulunmalıdır" dediği ara geçiş formları için şöyle yazılmaktadır:
Archaeopteryx'in uçan bir dinozor olmasının evrim kuramının doğruluğu ve geçerliliği açısından fazla bir önemi yoktur. Hiçbir geçiş fosili bulunmasa bile bu evrim kuramını çökertmez... Varsayalım ki, henüz hiçbir fosil bulamadık; bu tüm ara canlıların kaybolduğunu, doğaya karıştığını gösterir.... Diyelim ki tüm fosiller fos çıktı! Bu bile evrim kuramını çökertmez, çünkü fosiller, Archaeopteryx ve diğer geçiş hayvanları sadece mekanizmaların izahı için gereklidir.10
Yani yazar, "hiçbir fosil kanıtı bulamasak da, evrime olan inancımızı koruruz" demektedir. Darwin bile bu konuyu teorisinin doğru olup olmadığının en önemli kıstaslarından biri olarak belirtmişken, söz konusu evrimci yazarın bu kıstası bir kenara bırakarak "her ne surette olursa olsun evrime inanma" kararlılığı göstermesi son derece ilginçtir. Bu durum, Darwinizm'in her türlü bilimsel kriterden uzak, körükörüne bir inanç olduğunun göstergesidir.
Evrimcilerin yukarıda alıntı yaptığımız bu süslü sözleri onları kendi inanışlarına göre diğer dinlerin de üzerinde hayali bir konuma yerleştirmektedir. Bu çarpık düşünceye göre evrim tek "objektif gerçek"tir ve evrimciler bu aldatmacanın verdiği güçle diğer dinleri de kendilerine tabi olmaya davet etmektedirler. Evrimci bir anlayışa göre, diğer dinler, eğer evrimi ve onun ortaya çıkardığı kavramları kabul ederlerse, "ahlaki bir öğreti" olarak yaşamalarına izin verilecektir. Neo-Darwinist akımın en önemli birkaç isminden biri olan George Gaylord Simpson bunu şöyle ifade eder:
Elbette dini olarak tanımlanan ve dini duygulara dayanan ve hala varlıklarını koruyan bazı inanç sistemleri vardır. Bunların evrimle uyuşmaları kesinlikle söz konusu değildir ve dolayısıyla duygusal etkilerine rağmen, entelektüel olarak savunulmaları mümkün değildir. Ancak duygusal alanda kalmaları şartıyla, ben bunların evrimle bir arada var olabileceklerini savunuyorum. Bir başka deyişle, evrim ve doğru din, birbirleriyle uyuşabilirler.11
Bu, evrim ve onun üzerinde gelişen bilimsel öğretiler, diğer dinleri yargılama hakkına sahiptir demektir. Bu dinlerin hangilerinin ya da hangi yorumlarının doğru din olarak kabul edileceğine karar vermek de yine evrim dinine düşecektir. Söz konusu önyargılı düşünceye göre, doğru din denen şey sadece insanlar arasındaki ahlak kıstaslarını belirtmekle yükümlü bir öğreti olabilir.
Bu otoriter yaklaşıma, yani insanların kendi kabul ettikleri doğruları diğer kişilere kabul ettirme konusunda baskı yapmalarına bir örnek Kuran'da yer almaktadır. Kuran'da eski Mısır Firavun'u anlatılırken onun kendi halkına "ben, size yalnızca gördüğümü gösteriyorum ve ben sizi doğru yoldan da başkasına yöneltmiyorum" (Mümin Suresi, 29) dediğine dikkat çekilir. Bu söz günümüzdeki evrimcilerin de sıkça telaffuz ettikleri bir mantıktır. Evrimciler Firavun'la çok büyük benzerlik gösteren bu yaklaşımlarıyla, evrim teorisini halklara empoze ederken, bir yandan da bilimsel çevreleri baskı altında tutarlar. Bu baskı içinde evrim adeta bir tabuya dönüştürülmüştür. Evrime inanmayanlar neredeyse dışlanırlar. Ünlü anatomi profesörü Thomas Dwight, bu durumu "entelektüel bir diktatörlük" olarak nitelendirerek şöyle der:
Evrim konusunda kurulmuş olan diktatörlük, meselenin dışında olanların tahmin edemeyeceği kadar despot hale gelmiştir. Sadece düşünce sistemimizi etkilemekle kalmıyor; aynı zamanda terör çağlarını aratan bir baskıyı da sürdürüyor. Acaba bilim dünyası liderlerinden kaç tanesi düşüncelerini aynen açıklayabiliyorlar.12
Evrim gerçekten de çok büyük kitleleri etkisi atına alan batıl bir dindir, fakat kesinlikle bilim değildir. Zaten bu kişilerin ifadeleri dikkatli olarak incelense satır aralarında onların da bir dinden bahsettikleri kolaylıkla anlaşılacaktır. Önemli bilim tarihçilerinden Margorie Grene'in söyledikleri, bu açıdan değerlendirildiğinde şaşırtıcı değildir:
Darwinizm'in tutulma ve halen de insanların zihninde yer etmesinin sebebi onun bir bilim dini olmasından kaynaklanmaktadır. Küçük ve tesadüfe dayalı hataların dışsal ve dolaylı determinasyonu, hayatın, insanların, ve insanın en derin umut ve en yüksek başarılarının ortaya çıkmasının doğacı evrimin en temel taşları olduğu addedilmektedir... Birtakım değişikliklere uğramış, ancak özde hala aynı özellikleri taşıyan Darwin teorisi, kendisine ilahi bir şevkle inanan taraftarlarının tebliğ ettiği bir din haline gelmiştir ve teoriye şüphe ile bakanları bilimselliğe yeterli inancı olmayan kafası karışık kişiler olduğunu düşünmektedirler.13
İşte Darwinizm, taraftarlarının konuşmalarındaki, yazılarındaki ve düşüncelerindeki tüm bu dini öğelere rağmen hala insanlara bilimsel bir teori olarak sunulmakta, insanlar ortada hiçbir bilimsel delil olmadığı halde bu teoriye körü körüne inandırılmaktadırlar. Evrimcilerin bu bağnaz yaklaşımlarının nedeni ise, evrimi terk ettiklerinde karşılaşacakları gerçekten kaçıyor olmalarıdır. Çünkü bu gerçek yukarıda da ifade ettiğimiz gibi kainatı ve tüm canlıları Allah'ın yarattığı gerçeğidir. Bu ise, söz konusu bilim adamlarının sahip oldukları maddeci ve ateist anlayış açısından kabul edilebilir bir durum değildir.
Bu nedenle bu batıl dinin dünya üzerindeki zararlı etkisinin farkına varıp, batıla karşı "gerçeklerden ve doğrulardan" yana olmak, akıl ve vicdan sahibi insanlar için son derece önemlidir. Bu putperest dinin akıl dışı öğretilerini daha yakından tanımak ise doğrulardan yana tavır almanın ve batılı geçersiz kılmanın ilk adımıdır. Bunun ardından yaratılış gerçeğini tüm delilleriyle ortaya koymak, Allah'ın "Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir" (Enbiya Suresi, 18) ayetiyle bildirdiği gibi tüm bu batıl dinleri geçersiz kılacaktır.
1- Nature, "Darwin's Death in South Kensington", Şubat 26, 1981, cilt 289, s. 735. Darwin on Trial, Phillip E. Johnson, InterVarsity Press, 1991, s. 138
2- Francisco Ayala, "Nothing in Biology Makes Sense Except in the Light of Evolution: Theodosius Dobzhansky, 1900-1975", Journal of Heredity, (V. 68, No. 3, 1977), s. 3.
3- G.W. Harper, "Alternatives to Evolutiotism", School Scince Review (V. 51 Sep. 1979), s 16.
4- Ern st Mayr, "Evolution". Scientific American (V. 239, Sep. 1978). s. 47.
5- Julian Huxley, "Evolution and Genetics", Ch.. 8 in What is Science? (Ed. J.R. Newrnan, New York, Simori and Schuster, 1955) s. 272, 278
6- Karl Popper, The Philosophy of Karl Popper, vol. 1, ed. P.A. Schilpp, (La Salle, IL: Open Court Publishers), s. 183 143.
7- Henry M. Morris, The Long War Against God, Baker Book House, 1996, s.127
8- 2. L.C. Birch and P.R. Ehrlich, Nature, vol. 214 (1967), p. 369.
9- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 179
10- Ümit Sayın, "Uçtu Uçtu Dinozor Uçtu", Bilim ve Ütopya, Kasım 1998
11- Philip E. Johnson, Darwin on Trial, 2. B, Illinois: Intervarsity Press, 1993, s. 131
12- Milli Eğitim Bakanlığı, M. Vehbi Dinçerler, Evrim Teorisi, İlmi Gerçekler ve Yaratılış Modeli, Ankara, MEB Yayınları, 1985, s.29
13- Margorie Grene, Encounter, (Nov. 1959), s. 48-50.