MÖ 10 binli yıllarda kullanılmış olan kemikten yapılmış bu düğmeler, dönemin insanlarının kıyafet kültürlerinin olduğunu göstermektedir. Fakat Darwinistler, böylesine üstün bir kültür yaşanmış olduğu gerçeğini kabul etmek istemezler. |
Geç Neolitik döneme ait taşlardan ve kabuklardan yapılmış bu kolye, o dönemde sanat, estetik ve teknoloji gibi kavramların var olduğunu göstermektedir. Fakat Darwinistler, ele geçen bu bulguların ifade ettikleri üzerinde düşünmezler. |
Darwinistler, Taş Devri diye tanımladıkları ve hayali "ilkel insanların" yaşadıklarını iddia ettikleri bir dönemde, insanların günümüzdekinden farksız bir medeniyete sahip olduklarını, o dönemdeki insanların da çatal kaşık kullanan, misafirlerini ağırlayan, düzenli bir hayat sürdüklerini ispat eden deliller olduğunu düşünmezler.
Evrimcilerin iddiasına göre MÖ 7-11 bin yıllarında insanlar henüz yerleşik düzene geçmişler ve yeni yeni medenileşmeye başlamışlardır. Oysa o döneme ait bulunan malzemeler, eksiksiz bir kültür ve medeniyet yaşandığını kanıtlamaktadır. Yerleşik bir yaşam içinde teknolojiyi kullanan, tıp, sanat, estetik bilgisine sahip, son derece medeni olan bu toplumlara dair kanıtlar, Darwinizm'in iddialarını tam anlamıyla yalanlamaktadır. |
Darwinistler, M.Ö. 10 binli yıllarda kullanılmış olan kemikten yapılmış düğmelerin, dönemin insanlarının kıyafet kültürüne sahip olduklarının ispatı olduğunu, düğmeyi kullanan toplumun dikişi, kumaşı, dokumacılığı da bilmesi gerektiğini düşünmezler.
Darwinistler, 95 bin yıllık flütün, bundan on binlerce yıl önce yaşayan insanların da gelişmiş müzik kültürü olduğunun ispatı olduğunu, "ilkel insan" diye bir kavramın olmadığını düşünmezler.
Darwinistler, M.Ö. 10 binli yıllarda insanların bakır tığ kullanmakta olduklarını, bakırdan tığ yapan bir toplumun bakır cevherini tanıması, bu cevheri kayanın içinden çıkarmayı başarması ve bunu işleyebilecek teknik imkanlara sahip olması gerektiğini düşünmezler.
Darwinistler, "ilkel bir dönem" olarak kabul ettikleri ve ismini "cilalı taş devri" olarak koydukları dönemden kalma taşların yüzeyindeki parlaklığın, ciladan kaynaklanmadığını, çünkü cilanın binlerce yıl boyunca muhafaza edilmesinin mümkün olmadığını, bunun, çelikten yapılmış keski ve işçilik malzemeleri kullanılarak taşların yontulması yoluyla büyük bir ustalıkla gerçekleştirilmiş olması gerektiğini düşünmezler.
Yaklaşık MÖ 10 bin yılına ait olan bu taşlar, bir tür boncuk olarak kullanılmaktaydı. Darwinistler taşlardaki muntazam deliklerin taşı taşa çarparak oluşamayacağını, demir çelik ile bir teknoloji kullanılmış olduğu gerçeğini düşünmezler. |
95 bin yıllık bu flütler, o dönem insanlarının gelişmiş bir müzik bilgisine sahip olduklarını göstermektedir. Bir başka deyişle Kabataş devri, büyük bir Darwinist aldatmacadır. |
Darwinistler, Scientific American dergisinin 1852 yılında yayınlanan 5 Haziran tarihli sayısında haber verilen 100 bin yıllık metal kabın, çinko ve gümüşün kullanıldığı bir alaşımdan yapıldığını, üzerindeki ince işçilikteki çiçek buketlerinin, üzüm asması ve taç desenlerinin üstün bir sanat eseri olduğunu, bu kabı yapan kişilerin metal alaşımları yapan, metalleri işleyebilen gelişmiş bir kültür birikimine sahip insanlar olduklarını düşünmezler.
MÖ 7 - 8 bin yıllarına ait olan bu tığ ve iğneler, Kabataş devri diye hayali bir dönemin yaşanmadığının kanıtıdırlar. Ancak bu gerçek, Darwinistler tarafından görmezden gelinir. |
Darwinistler, bakır cevherinin metale dönüşümü için gerekli olan sıcaklığın 1084.5oC olması gerektiğini, bu esnada ateşe hava akımı sağlayan bir cihaz ya da körük kullanılması gerektiğini, bakırla işlem yapan bir toplumun, bu ısının sağlanabileceği bir fırını inşa etmiş olması, ayrıca bu fırında lazım olacak pota, maşa gibi aletleri de yapmış olmasının gerekli olduğunu ve dolayısıyla geçmişte yaşamış bu derece kapsamlı bilgiye sahip olan kişilerin ilkel insanlar olamayacaklarını düşünmezler. (www.kabatasdevri.com)
Darwinistler, arkeolojik bulgular neticesinde elde edilen 100 bin yıllık metal kap kalıntısı, 2.8 milyar yıllık metal küreler, 300 milyon yıllık olduğu tahmin edilen demir çömlek, 27 bin yıllık kil parçaları üzerinde bulunan tekstil kalıntıları, magnezyum, platinyum gibi Avrupa'da birkaç yüzyıl önce eritilmesi başarılan metallerin bin yıllık kalıntılardaki izleri gibi sayısız buluntunun, evrimcilerin iddia ettiği "ilk çağ dönemleri" aldatmacasını ortadan kaldırdığını düşünmezler.
Darwinistler, eski insanlara ait bulguların önemli bir kısmının, evrimci bilim adamları tarafından ya göz ardı edilmiş ya da müzelerin bodrumlarına saklanmış olduğunu, gerçek insanlık tarihi yerine, evrimcilerin hayal ürünü hikayelerinin, insanlık tarihi şeklinde toplumlara tanıtıldığını düşünmezler.
Darwinistler, "taş devri olarak iddia ettikleri" dönemlerde, beyin ameliyatları yapılmasının, "insanların sanatı bilmediklerini söyledikleri" dönemlere ait kazı alanlarında ise süs eşyaları ve boya hammaddeleri bulunmasının, insanın ilkel olduğu bir dönemin yaşanmadığına dair önemli birer delil olduğunu düşünmezler.
Solda görülen MÖ 8500-9000 yıllarına ait bileziklerden soldaki mermerden, sağdaki de bazalttan yapılmıştır. Bazalt ve mermer gibi son derece sert taşların böylesine düzgün yuvarlak halkalar haline getirilmesi için, çelikten yapılmış keski ve işçilik malzemeleri kullanılmalıdır. Dolayısıyla Darwinistlerin sadece taşın kullanıldığını iddia ettikleri bu döneme ait bulgular, Darwinist iddiaları yalanlamaktadır. Sağda MÖ 10 bin yılına ait çekiç ucu. |
Darwinistler, arkeolojik bulguların gösterdiği gerçeğin, insanın var olduğu günden itibaren kültürel anlayışa sahip olduğu, bu anlayışta zaman zaman ilerlemeler, zaman zaman gerilemeler, keskin değişimler yaşanmış olmasının mümkün görüldüğü, ancak bunun, evrimsel bir süreç yaşandığı değil, kültürel bir gelişim ve değişim yaşandığı anlamına geldiğini düşünmezler.
Darwinistler, geçmiş insanların geride bıraktıkları arkeolojik izlerle, evrimcilere göre olması gereken anatomik ve biyolojik izlerin birbirleriyle tutarsız olduğunu, bu durumun Darwinizm'in bu konudaki iddialarını bir kez daha geçersiz kıldığını düşünmezler.
MÖ 10 binli yıllara ait çivi görünümünde dolgu taş Resimde elle yapılmış obsidyen (volkanik kökenli bir cam türü) ya da kemik aletler, kancalar ve taştan yapılmış çeşitli malzemeler görülmektedir. Bu bulgular, teknolojiyi kullanan medeni insanların yaşadığı bir döneme işaret etmektedir. Bu ise, insanın hayali evrimi masalını ortadan kaldırır. |
Tabiyyun, Maddiyun (darwinist, ateist, materyalist) felsefesinden tevellüd eden (doğan) bir cereyan-ı nemrudane, (inkarcı akım) gittikçe Ahir zamanda felsefe-i maddiye (materyalist felsefe) vasıtasıyla intişar ederek (yayılarak) kuvvet bulup, uluhiyeti (Allah'ın varlığını) inkar edecek bir dereceye gelir.39 Bediüzzaman Said Nursi
Darwinistler, tüm hayatları boyunca beyinlerinin içinde elektrik akımlarının oluşturduğu görüntülerle muhatap olduklarını ve bu görüntünün dışarıda var olan aslına hiçbir zaman ulaşamayacaklarını düşünmezler.
İnsan, hayatı boyunca beynindeki elektrik akımlarının oluşturduğu görüntülerle muhataptır. Eşi, evi, arabası, gördüğü her şey beyninde oluşan bir algılar bütünüdür ve bunların dışarıda var olan asıllarına hiçbir zaman ulaşamaz. Darwinistler ise, "algılayan kim?" sorusunun cevabını verememektedirler. |
Darwinistler, duydukları seslerin, gördükleri insanların, duydukları kokuların yalnızca beyinlerinde oluşan bir algılar bütünü olduğunu, bunların maddesel varlığını hiçbir zaman ispat edemeyeceklerini düşünmezler.
Darwinistler, dış dünyayı "Algılayan kim?" sorusuna cevapsız olduklarını düşünmezler.
Beynin içi kapkaranlıktır. Fakat bizler beynimizin içinde rengarenk ve ışıklı bir dünya görürüz. Darwinistler, ruhun görüp algıladığı, zevk alıp sevindiği bir görüntü içinde yaşadığımız gerçeğini düşünmek istemezler. Beynin içi kapkaranlıktır. Fakat bizler beynimizin içinde rengarenk ve ışıklı bir dünya görürüz. Darwinistler, ruhun görüp algıladığı, zevk alıp sevindiği bir görüntü içinde yaşadığımız gerçeğini düşünmek istemezler. |
Darwinistler, beynin içinde oluşan üstün kalitedeki sesin yalnızca elektrik sinyallerinden oluşmuş olduğunu ve bunun tesadüflerle kesin olarak açıklanamayacağını düşünmezler.
Darwinistler, materyalizmin, insanın zihnindeki algılayan varlığı açıklayamadığını, insana ait üstün "bilince" bir izah getiremediğini düşünmezler.
Darwinistler, şuursuz atomların tesadüfen oluşturduklarına inandıkları, dünyanın en kompleks yapılarının başında gelen insan beyninin, insan için mükemmel netlikte ve canlılıkta bir dünya oluşturduğunu ve bu üstün mekanizmanın hiçbir şekilde taklit edilemediğini düşünmezler.
Ancak bilincin beyinden kaynaklanan birşey olduğunu kabul etseniz (ki bunu pek de herkes böyle kabul etmiyor) ve bilinçli tecrübeyle ilişki ortaya koyan bir beyin faaliyeti örneği bulsanız dahi, hala bir problemle karşı karşıyasınızdır. Bir nöron kitlesinin faaliyetleri neden herhangi bir his vermelidir ki? Neden parmağınıza bir şey batırmak acı hissi verir? Neden bir gül kırmızı görünür? Buna bilincin 'zor problem'i adı verilmiştir.40 New Scientist dergisi
Fosiller, Darwin'in teorisiyle tamamen zıt bir "doğa tarihi" ortaya çıkarmıştır. Yapılan kazılar tek bir ara form örneği vermezken, günümüzdeki türdeşlerinden farksız yaşayan fosil örnekleri sunmuştur. |
Darwinistler, tesadüfen oluştuğunu iddia ettikleri beynin en hızlı bilgisayarlardan yüzlerce kat daha hızlı ve daha kompleks şekilde işlediğini ve beynin işlev sisteminin benzerinin elektronik alanda gerçekleştirilebilmesinin mümkün olmadığını düşünmezler.
Darwinistler, insanı insan yapan vasıfların, insana ait duygu, düşünce, his, sevgi, inanç gibi kavramların beynin içindeki nöronların aktivitesi olmadığını, tüm bunların maddesel hiçbir açıklamasının bulunmadığını düşünmezler.
Darwinistler, sevinen, şaşıran, düşünen, yorum yapan, tahlil eden, duyduğu sesleri tanıyan, hatırlayan, bir çiçeğin görüntüsünden, kokusundan zevk alan varlığın insanın ruhu olduğunu düşünmezler.
Darwinistler, tüm delilleriyle var olan insan ruhu karşısında materyalizmin yok olup gittiğini ve Darwinizm'in insan ruhuna hiçbir şekilde açıklama getiremediğini düşünmezler.
Darwinistler, sevgi, vefa, dostluk, dürüstlük gibi kavramların, hiçbir materyalist kavram ile açıklanamayacağını, hayali evrimsel mekanizmaların tüm bunlara hiçbir şekilde açıklama getiremediğini düşünmezler.
Bir kodlama sistemi, her zaman için zihinsel bir sürecin ürünüdür. Bir noktaya dikkat edilmelidir; madde bir bilgi kodu üretemez. Bütün deneyimler, bilginin ortaya çıkması için, özgür iradesini, yargısını ve yaratıcılığını kullanan bir aklın var olduğunu göstermektedir... Maddenin bilgi ortaya çıkarabilmesini sağlayacak hiçbir bilinen doğa kanunu, fiziksel süreç ya da maddesel olay yoktur... Bilginin madde içinde kendi kendine ortaya çıkmasını sağlayacak hiçbir doğa kanunu ve fiziksel süreç yoktur.”41 Alman Federal Fizik ve Teknoloji Enstitüsü yöneticisi Prof. Dr. Werner Gitt
Darwinistler için mutasyonlar, mucizeler gerçekleştiren bir sahte ilahtır. Oysa mutasyonların zarar verici özelliğini belgeleyen sayısız örnek karşısında geliştirici özelliklerine dair elde edilmiş tek bir bulgu yoktur. |
Darwinistler, tesadüflerin şuuru olmadığını, sanat ve estetik meydana getiremeyeceğini, duyan, gören, koklayan, hisseden, akıllı ve şuurlu, güzellikten, sanattan, bilimden anlayan insanları oluşturamayacağını düşünmezler.
Darwinistler, beynin içinin karanlık olmasına rağmen oraya ulaşan elektrik sinyalleri ile oluşan görüntünün renkli olmasındaki mucizenin tesadüfle açıklanamayacağını düşünmezler.
Darwinistler, beynin yapısını göz önüne alarak hafıza gibi bir fonksiyonunun nasıl ve nerede bulunduğunu ve gerektiğinde nasıl devreye girdiğini düşünmezler.
Darwinistler, gece gözleri kapalı uyurlarken, nasıl 1300-1400 gramlık bir sinir yumağı olan beynin içindeki kapkaranlık mekanda güneş ışınlarıyla parıldayan bir gökyüzü gördüklerini, yağmurdan ıslanıp üşüdüklerini, bir gülün mis gibi kokusunu içlerine çekebildiklerini, lezzetine doyamadıkları yemekler yediklerini düşünmezler.
Genetik kodun içerdiği bilgi, tüm bilgi veya mesajlarda olduğu gibi, maddeden yapılmış değildir. Anlam, kodun sembolleri veya alfabesinden kaynaklanan bir özellik değildir. Genetik koddaki mesaj veya anlam, madde-dışıdır ve fiziksel veya kimyasal özelliklere indirgenemez, 'materyalizm koddaki anlamı açıklamaz'.42 Yazar Dean Overman
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz... Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır.43 Charles Darwin
Yıllarca evrime delil olarak sunulmaya çalışılan sanayi devrimi kelebeklerinin bir Darwinist saptırmacadan, Darwinist propagandadan başka bir şey olmadığı anlaşılmıştır. |
Darwinistler, evrim teorisinin lehinde, tek bir ara geçiş formu fosili bile bulunmadığını düşünmezler.
Darwinistler, yeryüzü katmanlarının çok büyük bir bölümünün araştırıldığını, ele geçen fosillere ve paleontoloji bilimindeki ilerlemelere rağmen, delil olarak sunabilecekleri tek bir tane bile evrimleşme örneği ile karşılaşılmadığını düşünmezler.
Darwinistler, milyonlarca yıllık fosillerin yaşayan örnekleri ile günümüzde karşılaşmanın, evrim teorisinin geçersizliğini bir kez daha gözler önüne serdiğini düşünmezler.
Darwinistler, evrim teorisini desteklemek için yaptıkları her araştırmada hüsrana uğradıklarını, elde ettikleri her bulguda evrimi reddeden kanıtların ortaya çıktığını, fosil kayıtları ile canlılığın yüz milyonlarca yıl önceden, yani ilk yaratıldıkları andan beri aynı olduklarını, bilimin gösterdiği gerçeklerin, evreni ve canlıları Allah'ın yarattığını ispatladığını düşünemezler.
Canlı fosillerinin, dünya üzerinde bir evrim süreci yaşandığını kanıtladığını zanneden Darwinistler, gerçekte bütün fosillerin Darwin'in teorisiyle tamamen zıt bir "doğa tarihi" ortaya çıkardığını; canlı türlerinin evrim sürecinde kademe kademe ortaya çıkmadıklarını, bir anda kusursuz halleriyle yaratıldıklarını kanıtladığını düşünmezler.
Kambriyen Patlaması, Darwin'in (1859) "Avrupa'daki tabakalarda farklı türlere ait canlı gruplarının aniden belirmesi; ve neredeyse günümüzde bilindiği gibi Kambriyen katmanları altında zengil fosil yataklarının neredeyse hiç bulunmaması hiç şüphesiz en ciddi sorunlardan birisidir," diye yazarak ifade ettiğinden beri bilim adamlarının ilgisini çekmiştir.44 Evrimci deniz biyoloğu Richard Ellis
Yere (gelince,) onu döşeyip-yaydık, onda sarsılmaz-dağlar bıraktık ve onda her şeyden ölçüsü belirlenmiş ürünler bitirdik.(Hicr Suresi, 19)
Darwinistler, Kambriyen kayalıklarında bulunan salyangoz, trilobit, sünger, solucan, denizanası, deniz yıldızı, yüzücü kabuklu, deniz zambakları gibi kompleks omurgasız türlerine ait fosillerin, kendi iddialarının aksine canlıların bir anda ve hiçbir ataları olmaksızın ortaya çıktığını kanıtladığını, bunun da Darwin'in "evrim ağacı" efsanesini yıktığını düşünmezler.
Fosil kayıtlarının (evrimsel) zayıflığını ortadan kaldıracak bir açıklama yapmak artık mümkün değildir. Çünkü elimizdeki fosil kayıtları son derece zengindir ve yeni keşiflerle yeni türlerin bulunması imkansız gözükmektedir... Her türlü keşfe rağmen fosil kayıtları hala (türler arası) boşluklardan oluşmaya devam etmektedir.45 Paleontoloji profesörü T. Neville George
Darwinistler,"Bu muazzam ve harikulade evreni, çok geriye ve çok ileriye bakabilme kabiliyeti bulunan insan da dahil olmak üzere, kör tesadüf veya zaruretin eseri olarak görmek çok güç, hatta imkansızdır"46 sözünün evrim teorisinin kurucusu Charles Darwin'e ait olduğunu düşünmezler.
Archaeopteryx bir ara form değil, uçucu bir kuştur. Darwinistler, evrime delil olarak gösterilmeye çalışılan 150 milyon yıllık bu kuşun, iddialarının tam aksine evrimi yalanladığını düşünmezler. |
Darwinistler, insanda ve diğer canlılarda işlevsiz, "körelmiş" organlar olduğunu iddia ederler ve bu organların o dönemin ilkel bilim düzeyinden güç bulan bir hurafe olduğunu, Darwin'in ve onu izleyenlerin "körelmiş" saydıkları bu organların gerçekte önemli fonksiyonlara sahip olduklarını düşünmezler.
Darwinistler, DNA'nın bir kısmının işlevsiz, "Hurda DNA" olduğunu zannederler ve bu iddialarının, bilimsel cehaletten kaynaklandığını, zaman geçtikçe ve bilim ilerledikçe hem organların hem de genlerin tümünün işlevsel olduğu gerçeğinin ortaya çıktığını düşünmezler.
Darwinistler, bir canlı türü içinde yaşanan "varyasyonu" (çeşitliliği) -örneğin Galapagos Adaları'ndaki ispinozların farklı gaga yapılarını- çok güçlü bir evrim kanıtı zannederken, gaga yapılarındaki farklılıklar gibi türün kendi genetik bilgisi dahilindeki değişimlerin yeni biyolojik bilgi eklemeyeceğini, yani yeni organlar üretemeyeceğini; dolayısıyla evrime delil olmayacağını düşünmezler.
Darwinistler, meyve sinekleri üzerinde yapılan deneylerde gerçekleştirilen mutasyonlarla sadece sakat ve kısır bireylerin üretildiğini, hiçbir yararlı mutasyon gözlemlenmediğini, uzman bilim adamlarının kontrolündeki mutasyonlarda dahi yeni türler üretilememesinin, evrimin değil, evrimin olmadığının delili olduğunu düşünmezler.
Size daha önce hayvanlar arasında vahşi rekabetler yaşandığı mı söylenmişti? Belgesellerde korkunç müzikler eşliğinde kanlı kavga sahneleri mi seyrettiniz hep? Güçlünün zayıfı ezmesi "doğal" olandır diye mi öğretildi size? Hatta madem ki doğanın yasası budur insanlar için de böyle olmalı mı dendi utanmadan? Aslında hayvanlarda tür içi kavgalar sanılanın aksine nadiren ölümle sonuçlanır. O da genellikle kazara meydana gelir, örneğin kavga sırasında geyiklerin boynuzları birbirine takılıp dolanacak olursa her ikisi de açlıktan ölebilir, ya da toz duman arasında yüksek bir uçurumdan birlikte aşağıya düşebilirler. Bunun dışındaki kavgalar genellikle gözdağı verme biçimindedir ve oldukça kısa sürer. Taraflardan biri karşısındakini yenemeyeceğini anlayınca çekilip gider. Kazanan şöyle bir parça böbürlenir ama hayatını bununla övünerek geçirmez, sakince uyukladığı yere ya da uğruna kavga ettiği eşinin yanına döner.47 Evrimci biyolog A. Murat Aytekin
Yaklaşık 530 milyon yıllık Kambriyen patlaması, Darwinistlerin tüm iddialarını yalanlamaktadır. |
Darwinistler, atın atası olarak gösterdikleri bazı canlıların gerçekte atlardan çok daha yaşlı olduklarını, yani bu canlıların aralarında evrimcilerin iddia ettikleri gibi bir geçiş olamayacağını, at serisi iddiasının tam bir bilimsel fiyasko olduğu gerçeğini düşünmezler.
Darwinistler, insanla diğer canlıların embriyolarının anne rahminde (veya yumurtada) sözde aynı "evrim süreci"ni geçirdiklerini, hatta insan embriyosunun sonradan kaybolan solungaçlarının olduğunu iddia eden Haeckel adlı evrimci bilim adamının embriyo çizimlerinde sahtekarlıklar yaptığını, embriyoları değiştirerek, birbirine benzer göstermeye çalıştığını, yaptığı sahtekarlığı kendisinin de itiraf ettiğini, dolayısıyla bunun bilim dışı bir aldatmaca olduğunu düşünmezler.
İnsanın maymunlarla ortak bir atadan geldiğini ve "sözde maymun adamlara" dair fosil kalıntılarının ve izlerin olduğunu iddia eden Darwinistler, insanın sözde atası olduğu iddia edilen fosillerin tümünün ya soyu tükenmiş bir maymun türüne veya farklı bir insan ırkına ait olduğu gerçeğini düşünmezler.
İngiltere'nin ünlü "Sanayi Devrimi Kelebeklerinin", doğal seleksiyonla evrimin yaşanmış bir kanıtı olduğunu zanneden Darwinistler, bu hikayenin de tam bir bilim sahtekarlığı olduğunun anlaşılmasından sonra sözde delillerinden birinin daha geçerliliğini yitirdiği gerçeğini düşünmezler.
Asıl sorun, ara geçiş aşamalarının adaptasyon açısından değer taşıyıp, taşımadığıdır. Doğal seleksiyonun işlemesi için, ara geçiş aşamalarının daha faydalı bir başarı sağlaması gerekir. Bu nedenle sadece ayıklamanın faaliyet yaptığı bir modelde, yarım bir kanat ne işe yarar diye sormak yerinde olacaktır.48 Evrimci genetik profesörü Gabriel Dover
Darwinistler, bugün astrofizik, fizik, biyoloji gibi farklı bilim dallarının, evrende ve doğada rastlantılarla açıklanması imkansız bir düzen olduğunu açıkça gösterdiğini ve bunun da "Yaratılış Gerçeği"ni kanıtladığını düşünmezler.
Darwinistler, canlı türlerindeki farklı organların aşama aşama ortaya çıktığını iddia ederken, örneğin bir sürüngenin ayaklarının aşama aşama kanatlara dönüştüğünü savunurlar, ancak yarı ayak yarı kanat halindeki bir organın işe yaramayacağını ve böyle sakat bir canlının değil milyonlarca yıl birkaç hafta bile hayatta kalamayacağını dolayısıyla böyle bir evrimleşmenin imkansız olduğunu düşünmezler.
Darwinistler, evrim teorisinin 1800'lü yılların teknolojik ortamında ortaya atılmış köhne bir teori olduğunu düşünmezler.
Darwinistler, türlerin birbirinden evrimleştiğini iddia ederken fosil katmanlarında bunu destekleyecek tek bir delil bile elde edilemediğini düşünmezler.
Darwinistler, canlı türlerinin birbirlerinden uzun zamanlar içinde evrimleşerek çoğaldıklarını iddia ederken bugün bilinen temel canlı kategorilerinin (filumların) tamamının, hatta soyu tükenmiş daha fazlasının, yeryüzünde yalnızca tek hücreli canlıların hüküm sürdüğü bir zamandan hemen sonra, yaklaşık 530 milyon yıl önce, "Kambriyen Devri" adı verilen jeolojik devirde aynı anda ve aniden ortaya çıktıklarını düşünmezler.
Darwinistler, ünlü fosil Archaeopteryx'in, uçucu, gerçek bir kuş olduğunun anlaşıldığını ve onun atası olarak gösterilecek hiçbir sürüngenin de bulunamadığını, bu gerçeklerin ortaya çıkmasıyla, Darwinistlerin kuşların sürüngenlerden evrimleştiği şeklindeki iddialarını destekleyebildikleri tek bir delillerinin dahi kalmadığını düşünmezler.
Darwinci evrim, doğal seleksiyon denilen dolaylı ve sonuç vermeyen bir mekanizmayla çalışır.49 Evrimci paleontolog Stephen Jay Gould
Darwinistler, fosil kayıtlarının, canlıların milyonlarca yıldır hiçbir değişime uğramadıklarını ispat ettiğini düşünmezler.
Darwinistler, 19. yüzyılın ilkel bilim anlayışıyla hayali bir varsayım olarak öne sürülen evrim teorisinin bugüne kadar hiçbir bilimsel bulgu veya deney tarafından doğrulanmamış olduğunu düşünmezler.
Darwinistler, Archaeopteryx'in sürüngenler ile kuşlar arasındaki "kayıp halka" olduğunu iddia ederken Archaeopteryx'in tüm özellikleriyle tam bir uçucu kuş olduğunu düşünmezler.
Darwinistler, Archaeopteryx'in tam gelişmemiş bir kuş olduğunu öne sürerken Archaeopteryx ile aynı dönemde hatta ondan daha erken dönemlerde kuşların yaşadığını düşünmezler.
Darwinistler, Kambriyen devrinin, evrim teorisinin temel iddiası olan "uzun zaman içinde tesadüfler yoluyla kademe kademe gelişim" kavramını ve sıçramalı evrim iddiasını kesin olarak yıkmış olduğunu düşünmezler.
Darwinistler, Allah'ın varlığını ve yaratışını inkar ettikleri için yeryüzünün bir anda, son derece farklı vücut yapılarına ve karmaşık organlara sahip birçok canlı ile dolmasının elbette ki bu canlıların yaratılmış olduklarının delili olduğunu düşünmezler.
Darwinistler, kanatların kusursuz yapısının nasıl olup da birbirini izleyen tesadüfi mutasyonlar sonucunda meydana geldiği sorusunu hiçbir zaman cevaplayamadıklarını, kısacası bir sürüngenin ön ayaklarının, genlerinde meydana gelen bir bozulma (mutasyon) sonucunda asla kusursuz bir kanada dönüşemeyeceğini düşünmezler.
Ayrı türlere ait fosillerin, fosil kayıtlarında bulundukları süre boyunca değişim göstermedikleri, Darwin'in Türlerin Kökeni'ni yayınlamasından önce bile paleontologlar tarafından bilinen bir gerçektir. Darwin ise gelecek nesillerin bu boşlukları dolduracak yeni fosil bulguları elde edecekleri kehanetinde bulunmuştur... Aradan geçen 120 yılı aşkın süre boyunca yürütülen tüm paleontolojik araştırmalar sonucunda, fosil kayıtlarının Darwin'in bu kehanetini doğrulamayacağı açıkça görülür hale gelmiştir. Bu, fosil kayıtlarının yetersizliğinden kaynaklanan bir sorun değildir. Fosil kayıtları açıkça söz konusu kehanetin yanlış olduğunu göstermektedir.50 Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nden paleontolog Niles Eldredge ve antropolog Ian Tattersall
Darwinistler, 360 milyon yıl öncesinin Karbonifer döneminin fosil kayıtlarında aniden beliren, her biri çok mükemmel sistemlere sahip bitki türleri çeşitliliğinin evrimcileri tekrar nasıl bir çıkmaza soktuğunu, bu döneme ait bulunan çok fazla çeşitte bitki fosilinin bugün yaşayan bitki türlerinden hiçbir farkı olmadığını düşünmezler.
Darwinistler, tarafından "körelmiş organ" olduğu söylenen bazı organların, örneğin appendiksin, insanın atası olduğu iddia edilen canlılarda bulunmamasının çok önemli bir mantık hatası içerdiğini, bunun bilimsel olarak da yanlış olduğunu düşünmezler.
Darwinistler, denizden çıkan balığın sürüngen olarak evrimleştiğini ve bu hayali evrim sürecinin milyonlarca yıl aldığını iddia ederken bir balığın sudan çıkınca birkaç dakikadan fazla yaşayamayacağını, hemen öleceğini düşünmezler.
Darwinistler, yaklaşık 150 sene önce "Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz?"51 diye soran Darwin'in zamanından sonra bile hala tek bir ara geçiş formu bulunamadığını düşünmezler.
Darwinistler, Darwin'in yaklaşık 150 sene önce yazdığı Türlerin Kökeni adlı kitapta "Teorinin Zorlukları" başlığıyla yazdığı bölümde bahsedilen çelişkilerin hala geçerli olduğunu, yıllar geçtikçe ve bilim geliştikçe bu çelişkilerin çok daha fazla artmış olduğunu düşünmezler.
Darwinistler, doğal seleksiyon yoluyla hiçbir yeni canlı türü üremediğini düşünmezler.
Darwinistler, mutasyonlar yoluyla hiçbir yeni canlı türü üremediğini düşünmezler.
Evrimsel biyoloji ve paleontoloji alanlarının dışında kalan çok sayıda iyi eğitimli bilim adamı, ne yazık ki, fosil kayıtlarının Darwinizm'e çok uygun olduğu gibi bir yanlış fikre kapılmıştır. Bu büyük olasılıkla ikincil kaynaklardaki olağanüstü basitleştirmeden kaynaklanmaktadır; alt seviye ders kitapları, yarı-popüler makaleler vs... Öte yandan büyük olasılıkla biraz taraflı düşünce de devreye girmektedir. Darwin'den sonraki yıllarda, onun taraftarları bu yönde (fosiller alanında) gelişmeler elde etmeyi ummuşlardır. Bu gelişmeler elde edilememiş, ama yine de iyimser bir bekleyiş devam etmiş ve bir kısım hayal ürünü fanteziler de ders kitaplarına kadar girmiştir.52 Science dergisi
Darwinistler, çift yönlü hava akışına sahip olan sürüngen akciğerinin, tek yönlü hava akışına sahip olan kuş akciğerine evrimleşmesinin imkansız olduğunu, çünkü bu iki akciğer yapısının arasında kalacak bir "geçiş" modelinin mümkün olmadığını, akciğeri tam çalışmayan, yani nefes alamayan bir canlının da birkaç dakikadan fazla yaşayamayacağını düşünmezler.
Darwinistler, sürüngen çenesinin ve sürüngen kulağının aşamalı olarak memeli çenesine ve kulağına dönüştüğünü iddia ederken bunun nasıl gerçekleştiği sorusunun kesinlikle cevapsız olduğunu, özellikle tek kemikten oluşan bir kulağın üç kemikli hale dönüşmesinin mümkün olmadığını ve bu sırada sesleri duyma işlevinin devam etmesinin de imkansız olduğunu düşünmezler.
Darwinistler, yüzyılı aşkın bir süredir "evrim delili" olarak gördükleri varyasyonların, gerçekte "türlerin evrimi"yle hiçbir ilgisi olmadığını, örneğin ineklerin milyonlarca yıl boyunca farklı eşleşmelerle çiftleştirilip farklı inek cinsleri elde edilebileceğini ama ineklerin hiçbir zaman başka bir canlı türüne, örneğin zürafalara ya da fillere dönüşmeyeceğini düşünmezler.
Darwinistler, canlıların benzer görünümlü, yani homolog organlarının hiçbir şekilde evrime delil teşkil etmediğini, homolog organların ortak ataya işaret ettiğine dair iddianın Darwin'den günümüze kadar hiçbir somut bulgu tarafından doğrulanamadığını, bunu destekleyen hiçbir fosil kaydına rastlanmadığını düşünmezler.
40. Michael Brooks, “The Mysteries of Life”, New Scientist, sayı 2473, 4 Eylül 2004, sf. 24
41. Werner Gitt, In the Beginning Was Information, CLV, Bielefeld, Germany, s. 107
42. Dean L. Overman, “A Case Against Accident and Self-Organization” (Rowman & Littlefield Publishers, 1997
43. Charles Darwin, The Origin of Species, 1 b., s.172
44. Richard Ellis, Aquagenesis, “The Origin and Evolution of Life in the Sea”, Penguin Books, 2001, s. 41
45. T. N. George, “Fossils in Evolutionary Perspective”, Science Progress, vol. 48, January 1960, s.1
46. Robert B. Downs, Dünyayı Değiştiren Kitaplar, Tur Yayınları, İstanbul 1980, s. 289
47. A. Murat Aytekin, “Arkadaşlığın Evrimi”, Birgün, 15 Ağustos 2005
48. Gabriel Dover, Dear Mr. Darwin, Phoenix, Londra, 2000, s. 153
49. Stephen Jay Gould, Life’s Grandeur, Vintage, Londra, 1996, s. 221
50. N. Eldredge, and I. Tattersall, The Myths of Human Evolution, Columbia University Press, 1982, s. 45-46