Darwinist aldatmaca yönteminin en açık tanımını, kendisi de bir Darwinist olan ve yaptığı katliamları Darwinizm'den ilham alarak gerçekleştiren 20. yüzyılın en zalim diktatörü Adolf Hitler'in sözlerinden anlayabiliriz:
Eğer bir yalanı yeterince uzun, yeterince gürültülü ve yeterince sık söylerseniz insanlar inanır. İnsanları bir yalana inandırmanın sırrı, yalanı sürekli tekrar etmektir. Sadece tekrar, tekrar ve tekrar söyleyin.116
İşte Darwinizm'in insanları aldatırken kullandığı yöntem budur. Darwinizm yalanı, o kadar yüksek sesle, o kadar çok, o kadar dogmatik bir inançla söylenmiştir ki, dünyada pek çok kişi araştırıp soruşturmadan evrim teorisini doğru sanmıştır. Üstelik bu konuda kitlelerin aldatılması çok açık, çok aleni yöntemlerle yapılmasına rağmen, hiç kimse bu yalanı savunan bilim adamlarından, bu yalanın bilim dergilerine girmesinden, müfredata alınıp okullarda okutulmasından şüphe duymamıştır. Bu bilim adamları, "proteinler tesadüfen çamurlu suda oluştu" yalanını ortaya atmış ve bunu yüksek sesle, taraftarlarıyla birlikte, bilimsel kelimeler kullanarak tekrar tekrar adeta bilimsel bir gerçekmiş gibi anlatmışlardır. Tek bir proteinin tesadüfen oluşması ihtimalinin sıfır olduğundan habersiz olan insanlara bu masalı ısrarla tekrar etmiş ve adeta bir büyü etkisi oluşturarak onları aldatmışlardır. "Sayısız ara fosil var" yalanını savunan Darwinist bilim adamları, fosil kayıtlarından haberi bile olmayan insanlara öyle bir telkin vermiştir ki, insanlar yıllarca sayısız fosille evrimin desteklendiğini zannetmişlerdir. Dahası insanlar, bu garip telkinin etkisi altına girerek maymundan geldikleri yalanına inanmış, okullarda bunu okumuş, atalarının tuhaf görünümlü, tüylü, maymun benzeri canlılar olduğunu sanmışlardır. Bunun en temel nedenlerinden biri şudur: Darwinizm yalanının deşifre edilmesine kadar insanlar, "bilim adamı doğru söyler" "biz bilimin konularını anlayamayız, bilim adamları ne söylerse ona inanmak gerekir" yanılgısıyla hareket etmiş, hatta adeta onların söylediklerine iman etmiş ve çarpık bir inanç sistemi kurmuşlardır. Oluşturdukları sistem bu yanlış temele oturunca, evrimin geçersizliği tartışmaya bile açılamaz bir hal almıştır.
Bu önemli ve şaşırtıcı bir gerçektir: Darwinist bilim adamları, Darwin'den beri insanları kandırmaktadırlar. "Bilim adamı doğru söyler, söylediği tartışılmaz" yanılgısına dayanan bu sistem insanları bir yalana inanmaya, hatta tüm hayatlarını bu yalana göre yaşamaya yöneltmiştir. Öyle büyük çaplı bir oyun oynanmıştır ki, bilimsel gerçekler insanlardan gizlenmiş, onun yerine yalan ve sahte olan kullanılmış, elde edilen veriler çarpıtılarak evrim yalanına uyarlanmaya çalışılmıştır. Eğer veriler evrim yalanına uymuyorsa ya saklanmış ya da yok edilmiştir. İnsanlar yıllar boyunca açıkça ve zalimce aldatılmış, Darwinist bilim adamlarından edindikleri bilgilerin gerçek olduğunu zannetmişlerdir.
|
Bu hayali varlıklar, zihinlere gerçekmiş gibi telkin edilmeye çalışılmaktadır. |
Darwinizm'in kökeninde materyalist felsefeye olan kayıtsız şartsız bağlılık vardır. Materyalizm, canlılığın kökenine ve evrenin varoluş amacına dair madde dışında tüm açıklamaları, hiçbir bilimsel bulguya dayanmadan akılsızca reddettiğinden ve evrim teorisi de canlılığın ortaya çıkışına sahte bir açıklama sunduğundan, materyalizm ile Darwinizm arasında köklü bir bağ vardır. Darwinist bilim adamları aynı zamanda materyalisttir ve Darwinizm'e verilen destek aslında materyalizmin ayakta tutulma çabasıdır. İşte bu nedenle Darwinistlere göre, evrim teorisinin ne pahasına olursa olsun savunulması gerekmektedir. Evrim eğer yeterince güçlü savunulmazsa, evrimin yalanları tüm imkanlar kullanılarak örtbas edilmezse, Darwinizm'e karşı olanlar baskı ve yıldırma yöntemleriyle susturulmazsa, Darwinizm'in geçersizliğini ortaya koyan bilimsel deliller özenle gizlenip saklanmazsa, tek ve mutlak gerçek olan "tüm varlıkları Allah'ın yarattığı gerçeği" insanlığa hakim olacak ve materyalizm yok olup gidecektir. İşte Darwinistlerin, yıllardan beri evrim yalanını yüksek sesle ve ısrarla savunmalarının sebebi budur. Jonathan Wells bu konuyla ilgili şu açıklamayı yapar:
... Darwinizm'i gerçek gibi gösteren şey kanıt değil, materyalist felsefedir. 1997'de Harvard genetikçilerinden Richard C Lewontin, kendisinin ve Carl Sagan'ın bir keresinde Darwinizm'i bir münazarada nasıl savunduğunu anlatmıştı: "Kurgularının bazı aşikar saçmalıklarına rağmen bilimin tarafını tuttuk … Çünkü öncelikli bir sorumluluğumuz vardı, materyalizm için sorumluluğumuz."117
Dikkat edilirse Lewontin'in sözlerinde önemli bir Darwinist saplantı bir kez daha gözler önüne serilmektedir. Lewontin, "bilimden taraf oldukları için evrimi savunmak durumunda kaldıkları" iddiasındadır. Oysa, samimi ve ön yargısız bir bakış açısıyla bilimsel bulgular değerlendirildiğinde, bilimden yana olduğu iddiasında olan bir insanın Darwinizm'i savunabilmesi imkansızdır. Darwinistler her zaman olduğu gibi, "bilim eşittir Darwinizm" yalanı ve dogmasıyla hareket etmekte, yaptıkları açıklamalarla da insanların bilinç altına bu yalanı işlemektedirler.
Darwinistler bu aldatmacanın hep süreceğini zannetmişlerdir. Ama şu anki durum pek düşündükleri ve bekledikleri gibi değildir. Materyalist felsefe çöküştedir. Darwinistlerin oyunları birer birer ortaya çıkmıştır. İnsanlar, nasıl bir yalana, sahte bir dine körü körüne iman etmeye mecbur bırakıldıklarını fark etmeye başlamışlardır.
İsveçli embriyolog Soren Lovtrup, Darwinizm yalanını şu sözlerle dile getirmiştir:
İnanıyorum ki, bir gün Darwin miti bilim tarihindeki en büyük aldatmaca olarak yerini alacak. Bu olduğunda ise pek çok insan şu soruyu soracak: "Böyle bir şey nasıl olabildi?"118
İnsanlar gerçekten de günümüzde Darwinistler tarafından aldatılmış olmanın şokunu yaşamaya başlamışlardır. Dünya çapında bir oyunun parçası olduklarını gün geçtikçe daha fazla fark etmektedirler. Yakın bir gelecekte batıl Darwinizm dininin gerçek yüzü, tüm dünya tarafından tam olarak anlaşılacak ve insanlar gerçekten de aldatılmış olmayı şaşkınlıkla karşılayacaklardır. Bir yalandan kurtulmalarının ardından Darwinizm'in kirlettiği akıl ve vicdanları temizlenmiş olacak ve her şeyin Allah'ın muhteşem eserleri olduğunu kavrayacaklardır. Deccaliyet fikren tam manasıyla yok edilecektir. Allah ayetlerinde şöyle buyurur:
Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Allah, herşeye güç yetirendir. Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. (Al-i İmran Suresi, 189-190)
Peki deccali sistem olan masonluğun kirli oyunu Darwinizm'in 1.5 asırdır insanları kandıran sinsi yöntemleri nedir? Darwinistler, sinsice, ittifakla nasıl bir sahte sistemle tüm insanlara ulaşmışlar ve bir yalanı gerçek gibi göstermişlerdir? Deccalin büyüsü, nasıl insanlar üzerinde bu denli etkili olabilmiştir? İşte bu büyüyü etkili kılan sahte Darwinist taktiklerden bazıları şunlardır:
Darwinizm "büyüsü" insanları düşünmekten alıkoymak üzerine kuruludur. Darwinistler işte bu nedenle yoğun olarak görsel ve işitsel telkinle, hitap ettikleri insanları oyalamaya çalışırlar. Üzerlerinde adeta bir büyü etkisi oluşturarak, insanları gerçeklerden uzaklaştırma azmindedirler. Darwinizm'in bu yoğun büyülü telkinleri karşısında pek çok insan düşünmekten, incelemekten, araştırmaktan vazgeçer ve önlerine sunulan sözde bilimsel açıklamalara ister istemez teslim olur.
Fakat ilginç olan, insanları oyalayan ve düşünmekten alıkoyan süslü telkinler, aslında temelinde çok basit ve akıl dışı bir mantık barındırır. Darwinist yayınlar, bir hücrenin oluşumunu sayısız bilimsel ve teknik terim kullanarak yüzlerce sayfa boyunca anlatabilirler. Oysa anlatmak istedikleri özetle sadece şudur: Çamurlu su + tesadüfler + zaman = canlılık! Süslü kelimeler, anlaşılması zor Latince tanımlar, teknik karmaşık terimler Darwinist telkini oluşturmak için bu yayınlara kasıtlı olarak dahil edilir. Yoksa Darwinist izahların ardında karmaşık, kompleks, anlaşılması güç bir mantık veya açıklama kesinlikle yoktur.
1. Çamur | 3. Tesadüf | 5. GÜYA |
Çamur + Zaman + Tesadüf + Doğa Olayları (= GÜYA) TÜM YAŞAM |
PBS Nova TV kanalının "The Miracles of Life" belgeselinden bir bölüm bu konuya iyi bir örnek oluşturmaktadır:
Dört buçuk milyar yıl önce yeni oluşan Dünya, kozmik toz ve parçacıklar yığınından oluşuyordu. Başlangıçta var olan denizler tarafından neredeyse tamamen yutulmuş durumdaydı. Güçlü rüzgarlar atmosferden rastgele molekülleri topladı. Bunların bazıları denizlerde yığıldı. Gelgitler ve akıntılar molekülleri bir araya topladı. Ve bu eski okyanusun bir yerlerinde yaşam mucizesi gerçekleşti... İlkel yaşamın ilk organize formu küçük bir protozoan idi (tek hücreli bir hayvan). Milyonlarca protozoan eski denizlerde bir araya geldiler. Bu ilk organizmalar deniz suyundan oluşan dünyaları içinde kendi kendilerine yetiyorlardı. Sudan oluşan bu ortamlarında bakteri ve diğer organizmalarla beslenerek hareket ediyorlardı... Bu tek hücreli canlılardan yeryüzündeki canlılık evrimleşti.119
Bu garip açıklamaları izleyen çoğu kişi, hücreyi oluşturan yalnızca tek bir proteinin tesadüfen meydana gelme ihtimalinin imkansız olduğunu bilmiyordur kuşkusuz. Çünkü bir proteinin oluşması için mutlaka başka bir proteinin var olması gerekmektedir. Bu kişiler muhtemelen üzerinde yaşadığımız muhteşem denge ve idealliğe sahip gezegende, düzene etki edecek herhangi bir değişimin veya oluşumun rastgele meydana gelme ihtimalinin 101000'den daha fazla olduğunu, yani ne kadar zaman verilirse verilsin asla böyle bir değişimin meydana gelmesinin mümkün olmadığını da bilmiyordur.120 Aynı izleyici bahsi geçen "yaşam mucizesinin" oluşması için çok daha büyük ihtimallerin gerçekleşmesi gerektiğini ve bunun çok daha büyük imkansızlıklar içerdiğini de bilmiyordur muhtemelen. İşte bu nedenle bu hayali senaryoyu izlemek ve ona inanmak, konu hakkında bilgisi olmayan kişiler için çok da zor olmamaktadır.
Bu PBS belgeselinde Dünya'nın oluşumu, ilk hücrenin meydana gelişinin hayal ürünü hikayesi ve bu hayali ilk hücrenin başlattığı canlı çeşitliliği öylesine basit bir olaymış gibi anlatılmaktadır ki, tüm bunlar konu hakkında fazla düşünmek istemeyen bir kişiyi ikna etmeye yetecek kadardır. Bu kişinin önüne hazır bir bilgi gelmiştir. Bu insan, ne de olsa;
◉ bir proteinin tesadüfen oluşamayacağını,
◉ bunun ardından da ikinci, üçüncü, dördüncü, nihayet bir milyonuncu proteinin de aynı imkansız tesadüfi oluşumu gerçekleştirmesinin olanaksız olduğunu
◉ imkansız olmasına rağmen tesadüfen oluştuğunu varsaysak bile dünyanın bir ucunda hayali şekilde oluşan ilk proteinin, dünyanın diğer ucunda hayali şekilde oluşan ikinci protein ile birleşmesinin de aynı şekilde imkansız olduğunu bilmemektedir.
Bu aşamaya kadar her şeyin çok basit gerçekleştiğini zanneden bu kişi;
◉ yine olasılık hesaplarına göre teasadüfen oluşması imkansız olan hücre organellerinin meydana gelmesini,
◉ bu "mucizevi" şekilde ortaya çıkmış organellerin hücre oluşana kadar yok olmadan bir arada kalmalarını,
◉ ardından mükemmel seçici geçirgen zarı ve olağanüstü sistemi ile, laboratuvarlarda bilim adamlarının denetiminde bile oluşturulamayan, bilim adamlarınca "bir galaksiden daha kompleks" olarak tanımlanan hücrenin, çamurlu su içinde hayali bir şekilde tesadüfen meydana geldiği masalını makul karşılayacaktır.
Çünkü bu izleyicinin karşısında, kendisine sunulan bilgileri düşünmeden kolayca kabul edebilecek bir kimse için son derece basit bir açıklama vardır. Üstelik bu açıklamayı bir bilim adamı, hatırı sayılır bir belgesel kanalında yapmaktadır. Artık onun verilen bilgiyi muhakeme etmesine, inceleyip araştırmasına, proteinin mucizevi sistemi üzerinde düşünmesine gerek yoktur. Bu belgeseli izleyen kişiye, hücrenin yalnızca basit bir baloncuk olduğu telkini verilmektedir. Bu bilim dışı basit mantığa göre, nasıl uzun zaman açıkta kalmış bir miktar meyve suyunun üzerinde küf oluşuyorsa, söz konusu izleyiciye de hücrenin çamurlu suyun içinde imkansız oluşumunun da basit ve mümkün olduğu izlenimi verilmeye çalışılır.
Oysa küfler, tek hücreli canlılardır ve meyve suyunun üzerine dışarıdan gelen tek bir hücrenin çoğalması sonucunda oluşurlar. Dolayısıyla onlar da meyve suyunun üzerinde kendi kendilerine kör tesadüfler sonucu yoktan var olmazlar. Bu arada söz konusu belgeselde, hayali ilk hücrenin oluşumunun yanı sıra Dünya'nın oluşumu, ilk atmosferin oluşacak hayali ilk hücreyi hemen yok etme gücü, protozoanların nasıl olup da çok hücreli canlılara dönüştüğü ve hali hazırda bakteriler varken protozoanın nasıl bu hayali ilkel yaşamın "ilk canlıları" olduğu gibi hayati önem taşıyan konular Darwinistler tarafından açıklanmaya gerek duyulmamıştır. Bunlar, bu bilim dışı basit açıklama dahilinde zaten sözde "detay" konular olarak kabul edilmektedir. Oysa bu detayların her biri, evrim teorisi mantığı içerisinde bilimsel olarak açıklanması asla mümkün olmayan konulardır ve Darwinizm'i sona erdiren temel konu olan "hayatın kökeni" konusudur. Türlerin nasıl oluştuğu, maymunsu hayali varlıkların sözde insana nasıl dönüştüğü üzerine kitaplar dolusu masal anlatan Darwinistler, henüz daha hayatın kökeni sorusu karşısında cevapsızdır.
İnsanların bir kısmı, detaylara girmeyip, doğrusunu araştırmayıp sadece duyduklarını kabul etme eğilimindedirler. Darwinistler de söz konusu insanların bu zaafını kullanırlar. İnsanların büyük çoğunluğu, Darwinistlerin bu aldatıcı tuzağına düşerek, kendilerine mantıklı gelmese de, bilimsel bir delil görmemiş olsalar da doğrudan Darwinizm'i kabul etmeye meylederler. Bu yüzden Darwinistlerin basit ve mantıksız açıklamaları, 150 yıldır belli bir kesim üzerinde amacına ulaşmış ve insanlar aldatılmışlardır.
Darwinistler propaganda yöntemleri için yoğun olarak basını kullanarak, görsel telkinlerle izleyicileri aldatmaya çalışmaktadırlar. |
Bu konuya başka bir örnek ise, çocuklar için yazılmış olan Wonderful Egg (Muhteşem Yumurta) kitabındaki izahlardır. Kitapta, son derece mantıksız bir senaryo dahilinde bir hikaye anlatılmıştır. Buna göre anne dinozor yumurta bırakır ve ilginç bir şekilde bu yumurtanın içinden "ilk kuş" çıkar. Dinozor anneden doğan "kuş" zamanla gelişir, büyür ve mucizevi şekilde mükemmel kanatlara ve tüylere sahip olur. Sonra uzun bir ağacın dallarına doğru mutlu bir şekilde uçmaya başlar. Burada ilginç olan ve belki de olayın Darwinistler açısından en trajik yönü, bu hayret verici saçmalığı anlatan kitabın, American Association for the Advancement of Science (Amerikan Bilimsel Gelişim Kurumu), the American Council on Education (Amerikan Eğitim Konseyi) ve Association for Childhood Education International (Uluslararası Çocuk Eğitimi Kurumu) tarafından desteklenmesi ve tavsiye edilmesidir.121
Söz konusu yayınlar, böyle iddialarla ortaya çıkarak veya bunu destekleyerek son derece küçük duruma düşmektedirler. Elbette, bir sürüngen yumurtasından tamamen farklı anatomik yapıya, uçma gibi bir yeteneğe, buna uygun uzuvlara, tüy, kanat, sıcakkanlılık, özel akciğer sistemi gibi tümüyle farklı fizyolojik yapılara sahip bir kuşun çıkamayacağını bir ilkokul çocuğu bile rahatlıkla bilebilir. Fakat buna rağmen, Darwinist ideolojinin takipçileri, komik duruma düşeceklerini bildikleri halde, bu mantıksız iddiayı savunmaktan çekinmezler.
Bilim editörü Darwinist Gordon Rattray Taylor'un bu konudaki itirafı, Darwinizm'in sunduğu basit mantığı n yanlışlığını çok doğru şekilde açıklamaktadır:
Evrim tarihi bu tür değişikliklerle doludur, hatta yalnız bunlardan ibaret olduğu bile söylenebilir. Pullar, tüylere dönüşür. Bacaklar kanat olur. Mideler hava keselerine değişir. Hatta biyokimya süreçleri seviyesinde değiştirmeler ve düzenlemeler meydana gelir. Darwinizm'in bu mucizeler hakkında söyleyebileceği tek şey ise tüm bunların tesadüf eseri olduklarıdır.122
Missouri Üniversitesi'nden doktor Nicholas Comninellis'in kitabında yer verdiği bir gazete yazısında ise şu açıklama yer almaktadır:
Evrim teorisi yetişkinler için bir peri masalıdır. Bu teori, bilimin gelişmesine hiçbir katkıda bulunmamıştır. İşe yaramaz bir teoridir.123
Darwinizm büyüsünün insanlar üzerinde etkili kılınması için geliştirilen Darwinist bilim adamları arasındaki gizli ittifak da oldukça dikkat çekicidir. Birkaç kısık ses dışında neredeyse hiç kimse, evrim teorisini savunmak amacıyla geliştirilen, bilimle bağdaşmayan, çocuksu, mantıksız ve tutarsız açıklamalara ses çıkarmamaktadır.
Ancak kimi zaman sunulan evrimci iddialar Darwinist bilim adamları için dahi o kadar büyük ve aleni bir utanç vesilesi olur ki, çevrenin tepkisinden çekinerek bunlara itiraz etmek zorunda hissederler kendilerini. Örneğin bizzat Darwin'in, Kuzey Amerika'da siyah ayının ağzını geniş bir şekilde açarak sudaki böcekleri yakalaması sonucunda balinaya dönüştüğü; veya çırpınan yüzgeçlerinin yardımıyla yükselen, dönüşler yapan, havada uzaklara doğru süzülen balığın, mükemmel kanatları olan hayvanlar haline geldiği iddiaları, halen bazı muhafazakar Darwinistler tarafından savunulmasına rağmen, pek çok Darwinist tarafından utanç verici olarak görülmektedir.124 Son olarak 2009 yılında sözde "insanın (hayali) evriminin en büyük delili", "bulunamayan kayıp halka" denilerek manşetlerde haftarca yer alan, hakkında Darwinistler adına utanç verici bir propaganda gerçekleştirilen lemur fosili Ida da, bazı Darwinist bilim adamlarından aynı karşılığı almıştır. Darwinist bilim adamlarının bazıları bunu "sirk", bazıları "maskaralık" olarak tanımlamış, kimisi de kayıp halka iddiasıyla yakından uzaktan ilgisi olmayan bu fosil hakkında başlatılan yaygaradan dolayı ne kadar utanç duyduğunu açıkça ifade etmiştir.125
IDA Sahtekarlığı: |
Darwinistlerin, soyu tükenmiş mükemmel bir lemur fosilini insanın hayali evrimine delil olarak göstermeye çalışmaları çaresizliklerinin önemli bir göstergesidir. Darwinistler, bu utanç verici Ida şovunun ardından özür dilemek zorunda kalmışlardır. |
Fakat yine de bu utancın farkında olan Darwinistlerin de tepkileri cılız kalır. Çünkü kendi ideolojilerine göre, Darwinizm'in basit dünyasını - mantıksız da olsa - sonuna kadar savunmak zorundadırlar. Evrim, Darwin'e göre havada uçan bir balık gibi bilimsel açıdan hiçbir geçerliliği olmayan varlıkları üretmiştir. Onu izleyen Darwinistler de aynı fikrin savunuculuğunu yapmak mecburiyetinde hissederler kendilerini.
Bristol Üniversitesi inorganik kimya bölümünden D. T. Rosevear, Darwinizm'in bu basit mantığını ve bilim adamlarının göz göre göre bu oyuna alet olmalarını şu sözlerle ifade eder:
Evrim hiçbir delile dayanmayan bir hipotezdir ve gerçeklerle uzlaştırılamaz. Bu klasik evrim teorileri, aşırı derecede kompleks ve dolambaçlı bir gerçek yığınını oldukça basite indirgemektedir. Ve bunun uzun bir zamandır, tek bir protesto mırıltısı bile gelmeden, oldukça fazla sayıdaki bilim adamı tarafından eleştirilmeden ve itirazsız şekilde hazmedilmesini hayretle karşılıyorum. 126
Darwinistler, canlılığa diledikleri kadar kendilerince "basit" yakıştırması yapmaya çalışsınlar, canlı aleminin müthiş ve hayret uyandırıcı bir komplekslik sunduğu onların da inkar edemedikleri açık bir gerçektir. Dünya, birbirinden farklı milyonlarca hayvan ve bitki türü barındırmaktadır. Bunların her birinin sahip olduğu en küçük yapı bile müthiş bir kompleksliğe sahiptir. Günümüzde, canlıların sahip oldukları yapı ve organların işlevlerini bir nebze olsun "anlayabilmek", laboratuvarlarda bunu inceleyip keşfedebilmek bir başarı sayılmaktadır. Akıllı bir varlık olan insan, kendi hücresinin neye benzediğini ancak geçtiğimiz yüzyılda yalnızca genel hatlarıyla anlayabilmiştir. Üstelik değil bu hücreyi, bu hücrenin yüzbinlerce proteininden tek bir tanesini bile hala oluşturabilmiş değildir. Darwinistler tarafından en "basit" canlı olarak tanıtılmaya çalışılan bakteri, sahip olduğu organelleri, DNA ve hücre zarı, antibiyotiklere karşı muhteşem direnç yeteneği ve üstün özellikleriyle olağanüstü bir komplekslik örneğidir. İngiliz zoolog Sir James Gray'in ifadesiyle bir bakteri, bir laboratuvarın faaliyetlerinden çok daha fazlasını gerçekleştirmektedir.127 Evrimci James A. Shapiro ise, bakterinin sahip olduğu bu özellikler nedeni ile son derece kompleks bir canlı olduğunu şu şekilde itiraf etmektedir:
Bakteriler çok küçük olmalarına rağmen, bilimsel tanımlamanın çok ötesine giden biyokimyasal, yapısal ve davranışsal komplekslikler gösterirler. Günümüzün mikroelektronik devrimine uygun olarak, bakterilerin büyüklüğünü basitlikten ziyade komplekslikle eşit saymak daha mantıklı olabilir... Bakteriler olmaksızın yeryüzünde hayat şu anki haliyle var olamazdı.128
Darwinistlerin Çaresizlikten Sığındıkları Son Aldatmaca: Ardi | |
Darwinistler, günümüzde yaşayan Bonobo maymunlarının aynısını bulup getirmiş ve buna"Ardi" adını vermişlerdir. Ve şunu demişlerdir,"tamam maymun, ama dik duruyor"! İşte bu, çok yakından tandığımız Darwinist aldatmacanın oldukça ilkel örneklerinden biridir. 1994 yılında bulunan fosil iskeleti, ilk bulunduğunda paramparça haldedir. Canlının özellikle fosilleşmiş leğen kemiği, küçük parçalar halindedir ve paleontologların ellerine aldıkları anda parçalanan son derece kırılgan bir yapıdadır. Darwinistler, şekli belli olmayan milimetrik parçaları almış ve kendi istedikleri gibi bir leğen kemiği inşa etmişlerdir. Darwinistler 15 yıl sonra ortaya çıkardıkları bu fosili özel olarak seçmişlerdir. Ellerinde ara form olmadığı için,"parçalanmış" bir fosili spekülasyon malzemesi yapmaları son derece kolay olmuştur. Long Island, Stony Brook Üniversitesi Tıp Merkezi'nde anatomik bilimler bölümü şefi olan Darwinist William Jungers, bu konu hakkında şunları söylemektedir: Eğer elinizde imkan varsa, bu parçaları, zihninizde olan şeye benzetmeme ihtimaliniz oldukça zor... Ardi, oldukça fazla tahmin gerektiriyor. Ardi'nin ayaklarındaki içe dönük başparmak ve insanlarda olmayan ayak kemeri, canlının dik bir yürüyüşe sahip olmadığının en belirgin delillerindendir. Jungers, fosili inceledikten sonra ise,"elde edilen veriler kasıtlı olarak ihmal edilmediği veya bunlar tamamen uydurma olmadığı sürece, böyle bir hayvanın arka bacakları üzerinde sürekli yürüyemeyeceğini" açıkça belirtmiştir. Ardi'nin insanın hayali evriminde kayıp halka olduğunu öne süren California Üniversitesi'nden Darwinist Tim White da fosil hakkında ortaya çıkan gerçekler karşısında şu itirafı yapmak zorunda kalmıştır: Ardipithecus ramidus'un (Ardi), Australopitecusların atası olduğu çıkarımını yeterli derecede haklı çıkaracak, görünürde hiçbir özellik bulunmamaktadır. Darwinistlerin Ardi hakkındaki iddiaları aslında Darwinistlerin düştüğü çaresiz durumun önemli bir kanıtıdır. Darwinistler, utanılacak duruma da düşseler, sapkın Darwinist ideoloji uğruna, bu aciz iddiaları tekrarlamak zorunda kalırlar. Kaynak: Katherine Harmon, How Humanlike Was "Ardi"?, Scientific American, 19 Kasım 2009 |
Durum böyleyken, canlılık için "basitlikten" bahsetmek kuşkusuz ki mümkün değildir. Canlı bedeni, üstün bir Yaratıcı'nın, tüm varlıklara hakim olan Azim bir Gücün varlığını ve üstünlüğünü göstermektedir. O Yaratıcı, varlıklara can veren, onların her durumunu bilen, her şeyi yoktan yaratan, yaratıcıların en güzeli olan Allah'tır. Allah'ın eşsiz yaratması, Rabbimiz'in yalnızca "Ol" emriyle gerçekleşir. Yüce Allah için, en muhteşem varlıkları dilediği anda dilediği şekilde yaratmak kuşkusuz ki çok kolaydır. O, her şeyin sahibidir, her şeye hükmedendir. Rabbimiz ayetlerinde şöyle buyurur:
Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Diriltir ve öldürür. O, herşeye güç yetirendir. O, Evveldir, Ahir'dir, Zahir'dir, Batın'dır. O, herşeyi bilendir. Gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra arşa istiva eden O'dur. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni ve ona çıkanı bilir. Her nerede iseniz, O sizinle beraberdir, Allah, yaptıklarınızı görendir. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. (Sonunda bütün) işler Allah'a döndürülür. (Hadid Suresi, 2-5)
116. http://siyasitarih.azbuz.com/bolum/Unlu-kisilerin-sozleri-/catID=2890071
117. Jonathan Welss, Ph.D., The Politically Incorrect Guide to Darwinism and Intelligent Design, Regnery Publishing Inc., Washington, 2006, s. 69
118. S. Lovtrup, Darwinism: The Refutation of a Myth, Londra, Croom Helmm, 1987, s. 422 - Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 220
119. Hank Hanegraaff, Fatal Flaws "What Evolutionists Don't Want You To Know", W Publishing Group, 2003, s. 50-51 (vurgu bize aittir.)
120. Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 212
121. Hank Hanegraaff, Fatal Flaws "What Evolutionists Don't Want You To Know", W Publishing Group, 2003, s. 26
122. Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystery, Sphere Books Ltd., 1984, s. 10
123. Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 218
124. Steve Jones, Darwin's Ghost: The Origin of Species Updated, Random House Publisher, 2000, s. xvii, xviii
125. Hank Hanegraaff, Fatal Flaws "What Evolutionists Don't Want You To Know", W Publishing Group, 2003, s. 26
126. D. T. Rosevear, "Scientist Critical of Evolution", Evolution Protest Movement Pamphlet, no. 224, 1980, s. 4 - Nicholas Comninellis, Creative Defense, Evidence Against Evolution, Master Books, 2001, s. 225
127. Sir James Gray, The Science of Life, chapter in Science Today, 1961, s. 21
128. James A. Shapiro, Bacteria as Multicellular Organisms, Scientific American , Vol. 258, Haziran 1998, s. 82