Her varlığı yoktan yaratan, ona bir kader belirleyen, ona bir yaşam şekli sunan, rızık veren, ona nimetler bahşeden, onu her an, hiç durmaksızın Kendi kontrolünde tutan Allah'tır. Olağanüstü hücre sistemi, kusursuz anatomik, fiziksel ve moleküler yapısı ile bir insanın, muhteşem korunaklı yapısı ile bir kaplumbağanın, durduğu yerde zahmetsizce üreyip çoğalan bir bitkinin, benzerine asla ulaşılamayan hayranlık uyandırıcı kokusu ile bir çiçeğin, içine her türlü vitamin ve mineralin depolandığı, kusursuz muhafazası, göz alıcı rengi ve olağanüstü tadı ile bir meyvenin varlığı bu gerçeğin açık birer delilidir. Hiç durmadan dönmesine rağmen üzerinde sorunsuz yaşadığımız Dünya, sayısız korunaklı sistemi ile atmosfer, dev yıldızlarla donatılmış dev galaksiler, bunların arasındaki dev kuvvetler, bütün bunlar içinde yaşamın varlığını sağlayan sayısız sebebin bizler için bir araya getirilişi, Allah'ın Yüce kudretini anlamak için başlıbaşına yeterlidir. Allah, varlığı ile her yeri kuşatmıştır. O, tüm varlıkların hakimidir. Allah, yerde ve gökte olanların tümünü, bundan milyonlarca yıl önce var olanları da, gelecekte var olacakları da bilen, onları yaratandır. Her varlık O'na boyun eğmiştir, O'nun dilediği şekilde yaşar, O'nun emrettiği şeyi yapar. Allah ayetinde şöyle buyurur:
Peki onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülmektedirler. (Al-i İmran Suresi, 83)
Fakat bazı insanlar için bu gerçekler yeterli değildir. Onlar, yeryüzünün her milimetrekaresinde büyük bir ihtişamla var olan olağanüstülüğü görmezden gelirler. Kendilerine, Allah'ın varlığına dair sunulmuş olan delillere yüz çevirirler. Peki acaba neden bunu yaparlar? Açıkça var olan sayısız yaratılış deliline rağmen acaba neden inanmazlar? Acaba neden akıl dışı iddialara bağlanır ve bunlara delil aramaya kalkışırlar? Acaba neden karşılarında açık gerçekler dururken, hiçbir şekilde sonuca ulaşmayacak sahte bir inancın peşine düşerler?
Cevap açıktır: Onlar, Allah inancı ile mücadele halindedirler.
O'nun Yüce kudretini ve büyüklüğünü kabul etmek istemezler.
Onlar Allah'a karşı büyüklenenlerdir.
Bu kitap ile sunulmuş olan deliller, bu tutumlarında ısrarcı olan bir takım evrim savunucularının yanılgılarını ortaya çıkarmak, onların Allah'ın mutlak varlığına karşı sürdürdükleri mücadeleyi tersine çevirmek içindir. Bu kitapta, Allah'ın varlığına karşı inkarda ısrarlı olanların, neredeyse tüm iddialarını ve tüm dayanaklarını ortadan kaldıran bir delil sunulmuştur. Kambriyen patlaması, evrimin iddialarını toprağın ta derinliklerine gömmüştür. Evrimciler teorilerini ne kadar kurtarmaya çalışsalar da bir sonuç elde edememekte, her yeni bilimsel gelişme bu gerçeği bir kere daha teyid etmektedir. Bu kişilerin yapamadıkları şey, evrimin olmadığını açıkça itiraf edip yaratılış gerçeğini kabul etmektir. Bunu yapamamalarının tek sebebi ise, Allah'a karşı büyüklenmelerinden başka bir şey değildir. Allah, ayetinde bu gerçeği haber vermiştir.
Şüphesiz, kendilerine gelmiş bulunan hiçbir delil olmaksızın, Allah'ın ayetleri konusunda mücadele edenlere gelince; onların göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları bir büyüklük (isteğin)den başkası yoktur. Artık sen Allah'a sığın. Şüphesiz O hakkıyla işiten, hakkıyla görendir. (Mümin Suresi, 56)
Bu insanların farkında olmadıkları bir gerçek vardır: Allah, tüm alemlerin sahibidir. O, en yüce ve en büyüktür. İnsanın kendi büyüklük iddiası, yalnızca kendisini aldatır. İnsan, Allah'ın kendisine vermiş olduğu kadar bilgi ve yeteneğe sahip, ancak O'nun kendisine öğrettiklerini yapıp uygulayabilen, O'nun belirlediği kadere göre yaşayan bir varlıktır. Allah'ın sonsuz aklı, sonsuz ilmi ve sonsuz gücü karşısında son derece aciz ve güçsüzdür. Kuşkusuz Allah için, şu an yeryüzünde var olan canlıların tümünü, evreni, gezegenleri ve daha nicesini, dilediği zaman yok edip dilediği zaman tekrar yaratmak çok kolaydır. Elbette Allah, evrimcilerin hayretle izleyip inceledikleri Kambriyen patlamasını, dilediği an dilediği şekilde tekrar var edebilir.
Bu, evrimcilerin görmezden geldikleri, anlamak istemedikleri çok açık bir gerçektir. Yapılması gereken şey, insanın Allah'a karşı aciz bir varlık olduğunu kabul etmesi, tüm varlıkların Allah'ın eseri olduğu gerçeğine gözlerini açması ve Allah'ın yüceliğini takdir etmesidir. Yıllarca sahte bir teorinin peşinden koşmuş olmak, bu gerçeği görüp anlamak için bir engel değildir. Bir bilim adamı yıllarca yanlış bir yol izlemiş olabilir, ama bilimin evrim teorisinin sahteliğini göstermesi karşısında fikrini değiştirebilir. Eğer evrimi sadece ispatlanmayı bekleyen bir teori olarak görüyorsa, bu şekilde yapması gerekir. Çünkü bilim, evrimi ispatlamamış aksine geçersiz kılmıştır. Teori başarısızdır. Ve Kambriyen patlaması gerçeği, bunu en açık şekilde ortaya çıkaran delillerden biridir.