Bilim adamları, 20. yüzyılın başlarında bir şey keşfettiler: Madde bildiğimiz gibi değildi. Madde sert değildi. Madde renkli değildi. Koku, ses ve görüntü vermiyordu. Madde yalnızca bir enerjiydi. Oturduğumuz koltuk, dayandığımız masa, içinde bulunduğumuz ev, köpeğimiz, karşımızdaki insanlar, binalar, uzay, yıldızlar, kısacası tüm maddesel dünya, bir enerji şekli olarak vardı. Dolayısıyla madde üzerine kurulan tüm felsefeler, bu beklenmedik keşif ile bilimsel olarak çöktü. Bilim, insan bedeni içinde ama bedene ait olmayan, tüm fiziksel dünyayı algılayan ama kendisi fiziksel olmayan bir gerçeğin ispatını gösterdi: İnsan ruhunun.
Ruh, materyalistlerin iddiaları ile hiçbir şekilde açıklanamazdı. Canlılığın hayali evrimine sayısız uydurma hikaye üretmiş olan Darwinizm, ruhun varlığı karşısında suskundu. Çünkü ruh, madde değildi. Metafizik bir kavramdı. Metafizik ise, materyalistler için hiçbir şekilde kabul edilemezdi. Çünkü metafizik, onların sözde ilahlaştırdığı şuursuz olayları, tesadüfleri, bilinçsiz süreçleri ortadan kaldırmakta, bilinçli bir yaratılışın yani Allah'ın varlığının kanıtlarını sunmaktaydı. Zaten materyalistlerin eski Yunan'dan beri ruhun varlığına karşı mücadele vermiş olmaları da bundandı.
Eski Yunan'dan günümüze kadar süren bu mücadelenin artık hiçbir anlamı kalmamıştır. Çünkü insanı insan yapan, "ben benim" diyen varlık, yani ruh vardır ve Allah'a aittir. Bilim, her şeyin insan ruhuna izlettirildiğini, izlenen bu görüntüler dışında hiçbir gerçeklikten söz edilemeyeceğini kesin olarak ispat etmiştir. Bir başka deyişle bilim, tek mutlak Varlık'ın Allah olduğunu açıkça ilan etmiştir.
Bilimin bu ispatı, kuşkusuz materyalist felsefeyi ilahlaştıran zihinlerin ikna olması için önem taşımaktadır. Ama aslında, bilinç ve şuur sahibi olan her insan, üstün bir ruh taşıdığının farkındadır. İnsan, eğer akledebiliyorsa, sevindiği, düşündüğü, karar verdiği, muhakeme ettiği, neşelendiği, heyecanlandığı, sevgi duyduğu, acıdığı, endişelendiği, bir elmanın tadından zevk aldığı, bir müziği dinlemekten hoşlandığı, uçaklar inşa ettiği, gökdelenler yükselttiği, laboratuvarlar kurup kendisini incelediği sürece, bunların tümünü gerçekleştirenin kendi ruhu olduğunu anlayacaktır.
Ruh sahibi insan, başıboş yaratılmamıştır. Bu dünyadaki varlığının bir amacı vardır. Allah'ın ruhunu taşımakta ve bu dünyada imtihan olmaktadır. Yaptığı ve düşündüğü her şeyden sorumlu tutulacaktır. Yaşamında, Darwinistlerin iddia ettikleri şekilde bir rastgelelik, şuursuz tesadüfi olaylar ve amaçsızlık yoktur. Her şey Allah'ın dilemesiyle yaratılmıştır ve bunların tümü tabi olduğu imtihanın bir parçasıdır. Ölüm ile sonlanacak bu yaşamında geride bırakacağı sadece bedeni olacaktır. Ruhu ise, ruhun barınacağı gerçek hayat olan ahirette sonsuza kadar yaşayacaktır.
Bu, ruh sahibi olduğunun farkında olan, Allah'ı takdir edebilen her insan için büyük bir müjdedir. Ama Darwinistler, ruh sahibi olduklarını kabul etmedikleri sürece, bu gerçekten olanca güçleriyle kaçmaya devam edeceklerdir. Yaşamları boyunca inkar ettikleri Yüce Allah'ın huzuruna çıkacakları gerçeğine inanmaya direneceklerdir. Kendilerini, rastgele oluşmuş bir hücre yığını olarak görmeyi sürdürecek, DNA'ları keşfeden, atomun yapısını inceleyen, hücrenin derinliklerine inip hayranlık duyan insan bilinci karşısında ise bocalamaya devam edeceklerdir. İnsan ruhu, Darwin'in ve Darwin yandaşlarının büyük bir açmazıdır. İçinden çıkamadıkları, açıklayamadıkları, çözümsüz kaldıkları en temel gerçektir. Allah onları; maddeyi yok ederek, ruhun varlığını -onların inkar edemeyecekleri şekilde- bilimsel olarak ispat ederek yenilgiye uğratmıştır. Artık bu gerçeğe karşı getirecekleri tüm itirazlar geçersiz ve anlamsızdır.
Allah, ayetlerinde şöyle buyurur:
Allah'ı bırakıp kıyamet gününe kadar kendisine icabet etmeyecek şeylere tapandan daha sapmış kimdir? Oysa onlar, bunların tapmalarından habersizdirler. İnsanlar haşrolunduğu (bir araya getirildiği) zaman, (Allah'tan başka taptıkları) onlara düşman kesilirler ve (kendilerine) ibadet etmelerini de tanımazlar. |
Darwinistlerin ve materyalistlerin şu gerçeği görmeleri gerekmektedir: Tek gerçek ve mutlak Varlık Allah'tır. Bu gerçek karşısında tüm batıl dinler çıkmazdadır. Tümü, boş birer aldanıştır, bir aldatmacadır. Allah, Yüce Kudreti ile tüm varlıkları kaplamıştır. Her şey O'na aittir, O'nun kontrolündedir. Ruhun varlığını ve yaratılmışlığı inkar etmek, bu gerçekleri değiştirmeyecektir.
Bu kitapta, materyalistlerin büyük yanılgısı, bunun bilimsel kanıtı, bu gerçek karşısında Darwinizm çıkmazı ve ruhun tereddütsüz varlığı konu edilmektedir. Ruhun algıladığı dünyanın yalnızca bir hayal olarak var edildiği ve tüm evrene hakim olan tek mutlak Varlık'ın, yerlerin ve göklerin Hakimi ve Sahibi olan Allah olduğu hatırlatılmaktadır. Bu gerçekleri görüp anlayan şuuru açık her insan, artık yaşadığı dünyaya farklı bir bakış açısı ile bakacak ve tek kurtarıcısının Allah olduğunu kavrayacaktır. İnsanın asıl hayat olan ahirette kurtuluşa ermesi için yapması gereken, işte bu anlayış doğrultusunda davranmaktır.