Çocuklar, dünyanın dört bir yanından toplanan fosillere baktığımızda canlıların birbirlerinden evrimleşmediklerini görürüz. Hatta tam tersine yüz milyonlarca yıl boyunca canlı türleri hiç değişmeden kalmıştır. Buna göre balıklar hep balık, kuşlar hep kuş, timsahlar hep timsah, kelebekler hep kelebek, menekşeler hep menekşe, insanlar ise hep insandır. Evrimcilerin iddia ettikleri gibi sürüngenler kuşlara, maymunlar insana ya da başka türler diğerlerine dönüşmemiştir. Fosilleri incelediğimizde bu kesin değişmezliği görürüz.
Eğer bir canlı türü, milyonlarca yıl önceki tüm özellikleri ile günümüzde kusursuz şekilde varlığını sürdürüyorsa, bu durum Darwin'in teorisini tamamen ortadan kaldıracak kadar güçlü bir kanıttır. İşte günümüzde yaşayan, etrafınızda gördüğünüz canlılar da, yüz milyonlarca yıl önce var oldukları hallerinden hiçbir farklılık göstermemektedirler.
Çocuklar, Allah tüm canlıları kusursuz halleri ile yoktan var etmiştir. Allah ayetlerinde şöyle buyurmuştur:
Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. Herşeyin melekutu (hükümdarlık ve mülkü) elinde bulunan (Allah) ne Yücedir. Siz O'na döndürüleceksiniz. (Yasin Suresi, 82-83)
Dünyanın pek çok yerinden çıkarılan fosiller Darwin'i yalanlar. Çünkü günümüzdeki canlı örnekleriyle, geçmişten gelen fosil örnekleri arasında hiçbir farklılık yoktur. Tüm bu fosiller canlı türlerinin milyonlarca yıldır hiç değişmediğini, hiçbir evrim geçirmediğini ortaya koyan çok önemli delillerdir. Bu da evrim teorisine çok büyük darbe vurmuştur.
Bundan binlerce yıl önce yaşayan kediler, köpekler, tavşanlar, çiçekler günümüzde yaşayan örnekleriyle tıpatıp aynıdır. Eğer canlılar evrim geçirmiş olsalardı, geçmişte yaşamış olan kedilerle günümüzde yaşayanların birbirine hiç benzememesi gerekirdi. Böyle olmadığına göre, demek ki canlılar evrim geçirmemiştir.
Şunu unutmayın çocuklar; canlılar günümüzdeki beden yapılarına tesadüfler sonucu, sürekli değişim geçirerek ulaşmamışlardır. Yüce Rabbimiz kelebekleri, kuşları, tavşanları, sincapları, insanları, papatyaları, muzları kısacası herşeyi ilk yaratıldıkları günden günümüze kadar hep aynı şekilde ve eksiksiz olarak yaratmıştır.
Örneğin yaklaşık üç yüz milyon yıllık bir kaplumbağa fosili bulunmuştur. Bu fosil insanlara, kaplumbağaların hiçbir değişim geçirmediklerini, evrimleşmediklerini gösterir. Çünkü fosildekiyle günümüz kaplumbağaları aynıdır. Yaşayan fosiller arasında bunun gibi daha pek çok örnek vardır. Bütün bunlar evrim teorisinin hayali bir hikayeden ibaret olduğunu bize gösterir.
Evrim teorisinin iddia ettiği gibi canlılar zaman içinde değişmemişlerdir. Yaşayan fosiller bunun delilidir. Milyonlarca yıl öncesine ait fosiller ile günümüzde yaşayan canlıların aynı olduğunu düşünürseniz şu ortaya çıkar: Evrim teorisi masaldır.
Şimdi hep birlikte yaşayan fosillere bakalım, onlar sizlere kendilerini tanıtmak için sabırsızlanıyorlar.
Sevgili Çocuklar! Benim adım Coelecanth! 400 milyon yıl boyunca sizinle tanışmayı bekledim. Ben okyanusun çok derin sularında yaşarım. Yaklaşık 150 cm boyutunda, iri bir balığım. Tüm vücudumu kaplayan kalın pullarım var. Bunlar şövalyelerin zırhlarına benziyor. Çok uzun yıllardır evrimciler benim artık soyumun tükendiğini, gerçek bir balık olmadığımı, yüzgeçlerimi kullanarak deniz tabanında yürüdüğümü, yarı balık yarı sürüngen, garip bir canlı olduğumu söylediler. İnsanları evrim teorisi sanki doğruymuş gibi kandırmak için, beni örnek olarak gösterdiler. Bunu yaparken de yalan ve yanlış bilgilere başvurdular. Akrabalarımla ilgili bir sürü sahte çizimler yaptılar, hayali senaryolar yazdılar. Onlara göre ben denizde yüzerken karaya çıkmaya karar vermişim, yüzgeçlerim ayak olmuş, sonra sürüngene dönmüşüm... Oysa tabi ki böyle bir şey olmadı, evrimciler yalan söylüyorlar. Ayrıca tam 70 milyon yıl önce benim soyumun tükendiğini, artık dünya üzerinde hiç akrabam kalmadığını söylediler. Ancak bir balıkçı günlerden bir gün akrabalarımdan birini denizde yüzerken canlı olarak yakaladı. Böylece soyumuzun tükenmediğini herkes gördü ve evrimcilerin yalan söyledikleri ortaya çıktı. Evrim hikayeleri de çöpe atıldı.
Yukarıda 240 milyon yıllık Coelecanth fosili görülüyor. Hemen altında ise Coelecanth'ın günümüzdeki örneği var. İkisi birbirlerine tıpatıp benziyorlar değil mi? Bulunan bu örnek ile Coelecanth'ın tam bir balık olduğu, evrimcilerin iddia ettikleri gibi evrime delil gösterilebilecek bir canlı olmadığı ortaya çıktı.
Şu an, Güney Afrika'da, Madagaskar'ın kuzeybatısında, Endonezya'da birçok akrabam yaşıyor. Benim günümüzde yaşayan akrabalarımdan hiçbir farkım yok. Ben milyonlarca yıl önce nasılsam, bugün de öyleyim. Hiç değişmedim, ne sürüngene dönüştüm, ne de bir kuşa…
Ben bildiğiniz tüm balıklar gibi bir balığım. Yüzgeçlerimle yüzüyorum, evrimcilerin iddia ettikleri gibi yürümüyorum!
O Allah ki, Yaratan'dır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir. (Haşr Suresi, 24)
Sevgili çocuklar bendeniz 33 milyon yaşında bir tavşanım. Örümceklerin hep örümcek, arıların hep arı, vatozların hep vatoz, sineklerin hep sinek olması gibi biz tavşanların da hep tavşan olarak var olduklarını size anlatmak için, taa o zamandan bu zamana geldim. Etrafınızda gördüğünüz tavşanlarla aynı olduğumu resmime baktığınız anda anlayacaksınız. Benim fosilim size tavşanların herhangi bir canlıdan türemediklerini, benim gibi diğer tavşan arkadaşlarımın da var oldukları müddetçe herhangi bir değişime uğramadıklarını açıkça ispatlamaktadır. Bu da evrimcilerin fosiller karşısında nasıl yenilgiye uğradıklarını bir kez daha göstermektedir. Rabbimiz tüm canlıları en mükemmel şekilde yaratmıştır.
33 milyon yıllık tavşan fosili
Çocuklar ben bir uçan balığım, 95 milyon yaşındayım. Uçan balıklar, kuyruk yüzgecinin çok hızlı hareketiyle sudan dışarıya fırlayan ve belirli bir mesafe havada süzüldükten sonra yeniden yavaş yavaş suya düşen balıklardır. Uçma olarak adlandırılan bu hareketleri sırasında hızları saatte 50 km'ye ulaşabilir. Resmimden de anlayabileceğiniz gibi bundan yaklaşık 95 milyon yıl önce yaşayan uçan balıklarla günümüzde yaşayanlar arasında hiçbir fark yoktur. Evet çocuklar biz 95 milyon yıldır en küçük bir değişikliğe dahi uğramadık. Bu da evrimcilerin tüm iddialarını yerle bir etmektedir. Allah bizi en mükemmel şekilde yaratmıştır. Fosiller ve tüm bilimsel bulgular canlıların kademeli olarak evrimleşmediklerini ispatlamaktadır.
Üstteki 95 milyon yıl önce yaşayan uçan balıklarla günümüzdeki örnekleri arasında hiçbir fark yoktur.
Hemen altında ki 100 milyon yıllık keman vatozu, bugün yaşayanların aynısıdır.
Merhaba çocuklar ben keman vatozu. 100 milyon yaşındayım. Benim fosilim size 100 milyon yıldır değişmediğimizi, yani evrim geçirmediğimizi açık açık göstermekte. Şimdi Darwinistlere bir benim fosilimin resmini, bir de günümüzde yaşayan akrabamın resmini gösterin. Tabi ki bu durum karşısında yapabilecekleri akılcı bir açıklama yoktur. Günümüzdeki keman vatozlarından hiçbir farkı olmayan 100 milyon yıl yaşındaki ben keman vatozu, Yaratılış gerçeğini bir kez daha insanlara göstermekten dolayı çok mutluyum.
Merhaba! Ben bir kedi balığıyım. Aslında bir tür köpek balığıyız biz, ama onlardan bazı farklı özelliklerimiz var. Bu nedenle ismimiz de ayrı. Ben 95 milyon yaşındayım. Bazı akrabalarımın boyları çok uzun, hatta bazılarının boyu 4 metreye yakın olabiliyor. Ben onlar kadar uzun boylu değilim. Budan 95 milyon yıl önce denizlerde yüzüyordum. Aradan 95 milyon yıl geçti, ama bizde hiçbir değişiklik olmadı. Bugünkü kedi balıklarıyla benim aramda hiçbir fark yok. Eğer evrimcilerin dediği doğru olsaydı, benim bugünkü kedi balıklarına hiç benzememem gerekirdi. Demek ki evrimciler doğru söylemiyor.
Merhaba arkadaşlar! Ben bir taş sineğiyim. Şimdi size bizim hayat hikayemizi anlatmak istiyorum. Ben ve arkadaşlarım 125 milyon yıldır dünya üzerinde varlığımızı sürdürüyoruz. Tabi babam, büyük babam ve onların akrabaları bizden çok daha yaşlılar. Eğer yaşadığımız yeri merak ediyorsanız hemen söyleyeyim, size belki de çok çok uzak bir ülke: Çin...
Sizlere çok önemli gerçekleri açıklamak için tarihin derinliklerinden arkadaşlarımla birlikte geldim. Anlatacaklarımı duyunca şaşıracağınızı biliyorum. Ama aynı zamanda bana çok da teşekkür edeceksiniz. Çünkü sizi, bugüne dek belki de çok yanlış bildiğiniz bir konuda aydınlatacağım.
Taş sineklerinin 125 milyon yıldır hiç değişmediklerini yani evrim geçirmediklerini gösteren resimdeki fosil, evrimin yalan olduğunun ispatıdır.
Ben ve arkadaşlarım, ailemizle birlikte Çin'de yaşıyorduk. Farklı türlerden tanıdıklarımız da vardı, bir çok arkadaş beraberdik. Bir gün aniden çamurun altında kaldık ve havayla temasımız kesildi, sonra da o anda olduğumuz halimizle taşlaştık, yani fosilleştik. Bir de baktık ki aradan tam 125 milyon yıl geçmiş...
Belki biliyorsunuzdur, ama ben size yine de anlatayım. Ölen her canlı mutlaka fosilleşecek diye bir kural yoktur. Bunun için, canlının ölümünden sonra çok çabuk bir şekilde bulunduğu ortamın içine girerek dış etkenlerden de süratle korunması gerekir. Bizim hayat hikayemiz de, gördüğünüz gibi, fosilleşmeye çok uygundu. Çamurun altında kalınca dış etkenlerden korunmuş olduk ve böylece fosil olarak bu zamana kadar gelebildik. Fosil olduğum için mutluyum, çünkü fosillerin çok önemli bir görevi var: İnsanlara Darwin'in yalan söylediğini açıklamak ve onlara gerçekleri bildirmek. Bu yüzden böylesine önemli bir görevi yerine getirdiğim için çok gururluyum.
Ama siz önce 125 milyon yılın ne kadar uzun bir süre olduğunu düşünmelisiniz. Bunu anlamak için 80 yaşındaki büyükbabanızı düşünün. Size, annenize ve babanıza göre ne kadar da yaşlı, öyle değil mi? Ama biz burada 80 yıldan bahsetmiyoruz, 80 bin yıldan da bahsetmiyoruz. Tam 125 milyon yıldan bahsediyoruz. Şimdi belki bizim ne kadar uzun zamandır fosil olduğumuzu daha iyi düşünebilirsiniz.
Arkadaşlar, Darwin insanlara pek çok yalan söyledi. Örneğin canlıların ilk başta ilkel oldukları, ardından da zamanla birbirlerinden evrimleşerek geliştikleri yalanını ortaya attı. İşin garibi böyle bir yalana bir sürü insan inandı. Darwin dedi ki, böcekler, balıklar, kediler, kaplumbağalar, kuşlar, aslanlar yani tanıdığınız bildiğiniz tüm canlılar yavaş yavaş gelişerek oluştu. Yani, böceklerin örneğin benim gibi taş sineklerinin bugün gördüğünüz ve bildiğiniz haliyle taş sineği olana kadar pek çok aşamadan geçtiğini söyledi. Eğer söylediği doğru olsaydı 125 milyon yıl önce yaşayan bizlerin bugünkü akrabalarımızla hiç benzememiz gerekirdi. Ama Darwin yalan söylüyordu, çünkü biz bugün yaşayan akrabalarımızla tıpatıp aynıyız. Bunu siz de resimlerimize bakarak görebilirsiniz.
Ben ve arkadaşlarım tüm dünyaya gerçekleri haykırmak ve aslında Darwin'in yalan söylediğini söylemek istedik. Çünkü biz aslında Darwin'in yalan söylediğinin en önemli kanıtlarındandık. Bizim akrabamız, tamamen benzerimiz olan pek çok böcek şu an dünya üzerinde yaşıyor. Üstelik birbirimizden hiçbir farkımız yok. Eğer Darwin haklı olsaydı, 125 milyon yıl önce bizim de olmamamız gerekirdi. Ama 125 milyon yıl önce biz var olduğumuza, şu an fosillerimiz hala durduğuna ve bizim benzerlerimiz de hala yaşadığına göre demek ki canlı türleri birbirinden evrimleşmiyorlar.
Şu çok önemli bir gerçek: Biz hepimiz çok üstün özelliklere sahip canlılarız. Her birimizi Allah birbirinden farklı özelliklerle yarattı. Dünyada yaşayan diğer tüm canlılar da bu şekilde yaratıldılar. İşte bizler evrimi çürüten en önemli kanıtlar olarak şu an buradayız. Artık sizler de bu önemli gerçeği öğrendiniz. Bundan böyle çocuklar, sizi hiç kimse bu konuda kandıramayacak. Kandırmak isteyen olursa o kişilere hemen bizi gösterirsiniz, onlar da böylece çok utanıp, hatalarını anlarlar.
Merhaba arkadaşlar, ben de taş sineğinin arkadaşı, küçük bir yaprak zararlısıyım. Az önce taş sineği size, biz fosillerin hayat hikayesini anlattı. Ben de evrim teorisinin bir aldatmaca olduğunu kanıtlamak için 125 milyon önceki halimle karşınıza geldim. Gördüğünüz gibi bugünkü yaprak zararlılarından hiçbir farkım yok. Yani milyonlarca yıl önce de bizler aynı canlılardık. O gün nasılsak, bugün de öyleyiz. Allah her canlı türünü kusursuz olarak yaratmıştır. Canlılar evrim geçirmemiştir.
125 milyon yıl önce yaşamış olan yaprak zararlıları günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramamıştır.
Ey insanlar, (size) bir örnek verildi; şimdi onu dinleyin. Sizin, Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız -hepsi bunun için biraraya gelseler dahi- gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de. (Hac Suresi, 73)
Arkadaşlar ben de bir kuş tüyüyüm. 12 milyon yıl öncesinden size ulaştım. Bana bakarak kuş tüylerinin milyonlarca yıl önce de bugünkülerin aynısı olduğunu anlamış olacaksınız. Benim fosilime dikkatlice bakın, günümüzdeki kuş tüyleriyle aramızdaki benzerliğe şaşıracaksınız.
Bulunan her fosil, evrimin bir masaldan ibaret olduğunu kanıtlamaktadır. Bunlardan biri de 12 milyon yıllık kuş tüyü fosilidir.
Herhalde kavak ağacı ve yaprağı görmüşsünüzdür. Çünkü genelde kavak ağaçları pek çok yerde vardır. Ben 50 milyon yıllık bir kavak ağacı yaprağıyım. Araştırmacılar beni Amerika, Utah'daki Green River fosil yatağında buldular ve günümüzdeki kavak ağacı yapraklarından bir farkım olmadığını görünce çok şaşırdılar. Çünkü, onlara da hep bitkilerin evrim geçirdiği yalanı söylenmiş. Onlar beni gözleriyle görünce aslında aldandıklarını anladılar.
Yine karşınızda bir bitki var. Ben Kanada'nın British Colombia eyaletinde yaşamış bir kızılağaç yaprağı fosiliyim. 50 milyon yaşındayım. Günümüzdeki akrabalarımdan yani bugünün kızılağaç yapraklarından hiçbir farkım yok. Dolayısıyla ben de diğer fosil arkadaşlarım gibi evrimin olmadığını, Darwin'in de herkese yalan söylediğini açık açık ispatlıyorum.
Eğer evrim diye birşey olsaydı, elde edilen kızılağaç yaprağı fosillerinin bugünkü örneklerine hiç benzememesi gerekirdi. Yarı gelişmiş garip yaprak örneklerinin fosillerini bulmamız lazımdı. Ama hiç böyle olmamaktadır. Elde edilen her fosil evrimin iddialarını yalanlamaktadır.
Karşınızda bir başka bitki... Ben bundan yaklaşık 300 milyon yıl önce yaşamış bir bitkiyim. Benim yaşadığım döneme Karbonifer dönemi denilirdi. İspanya'da yaşıyordum. Şimdi artık bir fosilim. Ben evrimi çürüten çok önemli delillerden biriyim. Çünkü çok yaşlıyım. Bu kadar yaşlı bir bitkinin şayet günümüzde örnekleri varsa, bu bitki evrim geçirmemiş demektir. Ben de bizim türümüzdeki bitkilerin evrim geçirmediğini kanıtlıyorum. Evrimcilerin karşısında "Ben evrimleşmedim" diyerek duruyorum. Bana iyi bakın.
Dikkat edin resimdeki fosil tam 300 MİLYON YILLIK. Ve bugünkü eğrelti otlarının tamamen aynısı. Demek ki, eğrelti otları da evrim geçirmemiş.
Sevgili arkadaşlar! Benim adım Atnalı Yengeci! Beni diğer yengeçlerle sakın karıştırmayın. Ben onlardan farklıyım. Bir dümen gibi hareket eden kuyruğum sayesinde kumsalda rahatlıkla yürüyebiliyorum. Ayrıca çok olağanüstü özelliklere sahip gözlerim var.
300 milyon yıllık atnalı yengeçleri de "Biz evrim geçirmedik" diyorlar.
Tam 300 milyon yıl sizinle karşılaşmayı bekledim ve bu milyonlarca yıllık süre içinde hiç değişmedim. Şimdi bir bana bir de günümüzdeki atnalı yengeçlerine bakın, gördüğünüz gibi neredeyse ikiz kardeş gibi birbirimize benziyoruz. Ben de bundan milyonlarca yıl önce rahat rahat kumsalda yürüyor, kuruğumu dümen gibi kullanıyor, avlarımın peşinden hızla ilerliyordum. Görüyor musunuz, bugünkü atnalı yengeçlerinin de gözleri aynı benimkiler gibi, iskelet yapımız, kuyruklarımız milyonlarca yıldır hiç değişmedi. Oysa evrimcilerin yalanlarına göre tüm canlılar yıllar geçtikçe değişmişler ve farklı türlere dönüşmüşlerdir. Tabi ki bu kesinlikle doğru değil. Siz de görüyorsunuz ki evrimciler yalan söylemişler ve hala da söylemeye devam ediyorlar.
Çocuklar, benim akrabalarımı yazın kumsalda görüyor olabilirsiniz. Ben bir istiridyeyim. 150 milyon yaşındayım, bir düşünsenize milyonlarca yıl öncesinden geliyorum. Bana bakarak, istiridyelerin de diğer canlılar gibi milyonlarca yıl boyunca hiç değişmediklerini, yani evrimleşmediklerini hemen anlayabilirsiniz.
Deniz kıyısında pek çok istiridye kabuğu görmüşsünüzdür. Üstteki fosil tam 150 milyon yaşında. Sizin kumsalda gördüklerinizden bir farkı var mı?
Sevgili çocuklar, yaşayan fosiller, canlıların aşamalarla birbirlerinden türemediklerini, hiçbir şekilde evrimleşmediklerini gözler önüne sermektedir.
Sevgili çocuklar, benim hakkımda biraz sonra öğrenecekleriniz size Charles Darwin'in ortaya attığı evrim teorisinin ne kadar büyük bir yalan olduğunu gösterecek.
Resimlerde de gördüğünüz gibi 128 milyon yıl önce yaşayan hamam böcekleriyle bugün yaşayan hamam böcekleri arasında hiçbir fark yok.
Fosiller her zaman taşlaşarak meydana gelmez. Bazen de ağaçlardan salgılanan reçineler, canlının üzerini bir anda kaplar ve içindeki canlıyı olduğu haliyle fosilleştirir. Bunlara amber içindeki fosiller denir. Resimdeki amber içindeki hamam böceği fosilleri gibi...
On milyonlarca yıldır varlığını devam ettiren bir böcek ailesine aitim. Günümüzden tam 128 milyon yıl önce yaşadım, ama artık bir fosilim. Taa o zamandan bu zamana evrimcilerin yalanlarını ifşa etmek için geldim. Her türlü hava akımına, en küçük harekete karşı duyarlı uzantılarım, çok mükemmel kanatlarım ve nükleer radyasyona dahi dayanıklı olan bir kabuğum var. Aynı bugün dünyanın dört bir yanında yaşayan akrabalarım gibi. Ayrıca yanımda bir hamam böceği arkadaşımın daha resmini göreceksiniz. Onun yaşının da 50 milyon yıl olduğu tahmin ediliyor. O amber içinde fosilleşmiş, ama gördüğünüz gibi kanatları, tüyleri, organlarına ait her türlü detayları korunmuş durumda. Bizimle, günümüzdeki diğer hamam böcekleri arasında hiçbir fark görmüyorsunuz değil mi, çocuklar? İşte bu durumu evrimcilerin açıklaması mümkün değil…
Sevgili çocuklar, ben bir timsahım ve tam 100 milyon yaşındayım. Günümüz timsahlarından hiçbir farkım olmadığını bilmenizi isterim. Onların da dişleri, iskeletleri, vücut yapıları benimkiyle tamamen aynı. Oysa evrimciler, canlıların aradan milyonlarca yıl geçtikçe değişmeleri, farklı canlılara dönüşmeleri gerektiğini söylüyorlar. Tabi ki bu hiç doğru değil. Benim varlığım ve günümüzdeki timsahlarla birbirimizin kopyası gibi olmamız, evrimcilerin ne kadar büyük bir yalan söylediklerini de ortaya çıkarıyor, değil mi? Bu durum evrimin olmadığını, canlıların birbirlerinden değişip türemediklerini ispatlıyor. Ayrıca Allah'ın tüm canlıları bugünkü halleriyle yoktan var ettiğini gösteriyor. Hiçbir canlı değişime uğramamış, farklı canlılara dönüşmemiştir. İlk var oldukları halleriyle bugüne kadar gelmişlerdir. Bu durum, Allah'ın mükemmel yaratışının çok güzel delillerinden biridir.
Bundan 100 milyon yıl önce yaşamış olan timsahlar, günümüzdeki timsahların sahip olduğu tüm özelliklere sahiptiler. Evrimcilerin iddia ettiği gibi ilkel değillerdi, yarı gelişmiş organları vs yoktu. Herşeyleriyle tam ve kusursuzdular.
Ben 50 milyon yıl önce yaşamış olan bir ginkgo ağacı yaprağıyım. Burada benim fosilimin resmini ve üstünde de bugünkü ginkgo ağacı yaprağını görüyorsunuz. Bunu gördükten sonra sakın evrimcilerin sizi bitkilerin evrim geçirdiği konusunda kandırmasına izin vermeyin. Allah tüm ayrıntılarımla beni eskiden nasıl var ettiyse günümüzde de aynı mükemmellikte yaratmaktadır.
Sol tarafta görünen 50 milyon yıldır en küçük değişikliğe uğramamış olan ginkgo yaprakları Yaratılış'ın delillerindendir.
Sağ tarafta görünen Bundan 50 milyon yıl önce yaşamış olan çınar ağacı yaprakları günümüzdekilerle tıpatıp aynıysa, bu durumda evrimden söz etmek mümkün değildir. Fosiller evrimin yaşanmadığının ispatıdır.
Çınar ağaçlarına çok yerde rastlamak mümkündür. Ben de bir çınar ağacının yaprağıyım. 50 milyon yaşındayım ve günümüzdeki çınar ağaçlarının yapraklarından hiçbir farkım yok. İsterseniz gidin bir bakın, aynı olduğumuzu göreceksiniz. Allah bizi her ayrıntımızla milyonlarca yıl arayla benzer şekilde yarattı. Çünkü biz yapraklar hiçbir evrim geçirmedik. İşte ben de bunun ispatlarındanım.
Sevgili çocuklar benim adım semender. Bazı türlerimiz donmuş toprakların metrelerce derinlerinde, hatta –50 derece soğukta bile yaşayabililer. Kendilerini ısıtmak için vücutlarında özel bir sıvı salgılarlar, ancak bunu yapabilmek için biraz zamana ihtiyaçları olur. Bu şaşırtıcı özelliğe bundan milyonlarca yıl önce de sahiptiler, yani tıpkı benim gibi onlar da hiçbir özelliklerini evrimcilerin iddia ettiği gibi aşama aşama kazanmadılar. Hepimiz Rabbimiz'in bizi yarattığı şekilde var olduk. Resimde gördüğünüz fosilim, 125 milyon yıl sonra bilim adamları tarafından bulundu. Böylece ben de sizlere gerçekleri anlatma fırsatı buldum.
Evrimin yaşanmadığını ispatlayan canlılardan biri de semenderlerdir. Milyonlarca yıldır aynı kalan semenderler, "Evrim yalandır" demektedir.
Çocuklar, gördüğünüz gibi benim 2000'li yıllarda yaşayan semenderlerden hiçbir farkım yok. Hepsiyle adeta ikiz kardeş gibiyiz. Acaba bu durumu evrimciler nasıl açıklıyorlar dersiniz? Ben cevap vereyim isterseniz: Tabi ki açıklayamıyorlar ve evrim yalanını söyleyerek, insanları kandırmaya devam edeceklerini sanıyorlar. Oysa beni görenlerin artık onlara inanması mümkün değil. Siz de şunu unutmayın çocuklar, diğer canlılar gibi biz de evrim geçirmedik!
Merhaba çocuklar, belki benim adımı çok azınız biliyordur. İsterseniz önce size biraz kendimden bahsedeyim. Ben denizlerde yaşarım. Vücudumda aynı denizaltılarındakine benzeyen bir dalış sistemi vardır. Derin sulara dalmak istediğim zaman, vücudumdaki içi boş odacıkları suyla doldururum. Böylece çok derinlere inebilirim. Tekrar suyun yüzeyine çıkmak istediğimde ise suyu tekrar boşaltırım. Bu sayede hem düşmanlarımdan çok çabuk kaçabilirim, hem de çok çabuk avlanabilirim. Üstelik bir denizaltı 400 metre dibe batabilirken, ben tam 4000 metre derinlere kadar inebilirim.
Nautiluslar milyonlarca yıldır değişmeden varlığını devam ettiren, yani evrimi yalanlayan canlılardan biridir.
Ben tam 114 milyon yaşındayım. Ancak siz de görüyorsunuz ki şu an yaşayan Nautiluslardan hiçbir farkım yok. Onların da dalış hücreleri, salyangoz kabuğu biçiminde spiral bir vücut yapıları var. Onlar da biyokimyasal yolla özel bir gaz üretiyorlar ve bu gazı kan dolaşımıyla hücrelerine aktarıp, hücrelerindeki suyu dışarı pompalıyorlar. Bundan 114 milyon yıl önce bende de tüm bu özellikler vardı. Eğer evrimcilerin dedikleri doğru olsaydı, milyonlarca yıl içinde sürekli değişip bambaşka bir varlığa dönüşmem gerekirdi. Ama bugünkü akrabalarımdan hiç farkım yok. İşte evrimcilerin cevaplayamadıkları konuların başında da bu geliyor.
Oysa cevap çok açık: Çocuklar, evrim diye bir şey hiç yaşanmadı. Canlı türleri hiç değişmediler, Allah onları başlangıçta nasıl yarattıysa, milyonlarca yıldır hep aynılar. Bizler bunun en açık kanıtlarındanız.
Merhaba çocuklar! Mutlaka beni daha önce bir yerlerde görmüşsünüzdür. Hatta beni gördüğünüzde çoğunuzun aklına çizgi film karakterleri geliyordur.
Resimdeki su böceği fosili 125 milyon yaşında. Bir düşünsenize, 125 milyon yıl önce yaşamış olan su böceğiyle bugün yaşayan su böceği birerbir aynılar. Bu ne anlama geliyor? Evrimin hiçbir zaman yaşanmadığına...
Ben ve benim gibi fosilleşerek bugüne kadar gelen arkadaşlarım kimi zaman bir av peşindeyken, kimi zaman bir düşman tarafından avlanırken, ya da dolaşırken farklı sebeplerle fosilleştik. Arkadaşlarımdan bazılarının yaşı yüz milyonlarca yıl ve her biri dünyanın dört bir yanındaki müzelerde sergileniyor. Benim yaşıma da inanamayacaksınız; tam 125 milyon yaşındayım ve günümüz su böceklerinden hiçbir farkım olmadığı için evrimi çürüten en önemli kanıtlardan biriyim. Düşünsenize ben 125 milyon yıl önceden geliyorum ve bugünkü su böceklerinin tamamen aynısıyım. Yani diğer canlılar gibi su böceklerinin de evrim geçirmediğinin çok önemli bir ispatıyım.
Çocuklar! Bugün sizlere çok önemli şeyler öğretmek için buradayım. Ben hiçbir insanın duyamayacağı sesleri duyabilirim. O nedenle de çevremde olan bitenler hakkında bilgi sahibi olmak için göze ihtiyaç duymam. Ses dalgaları sayesinde avımın yerini bulabilirim ve genelde geceleri avlanmayı tercih ederim. Bu anlattıklarıma bakıp benim şu an yaşayan bir yarasa olduğumu düşünmeyin ben bir fosilim. Fosil araştırması yapan bilim adamları beni buldular, laboratuvarlarına götürdüler. Böylece yaşımın yaklaşık 50 milyon yıl olduğunu öğrendiler. Onlar da fark ettiler ki, benim şu anda yaşayan yarasalardan hiçbir farkım yok. Darwin'in yaklaşık 150 yıl önce ortaya attığı yalanı geçersiz kılan delillerden biri de benim çocuklar. Ben diyorum ki Darwin yalan söylüyor. Benim soyum yani yarasalar Allah'ın bizi ilk yarattığı zamandan bu yana hiç değişmedi. Ben de ne başka hayvan türlerinden dönüşüp bu hale geldim, ne de yıllar boyunca değişip farklı bir şekil aldım. Hep böyleydim ve böyle kalacağım…
Yarasalar hep yarasa olarak var olmuştur, evrim geçirmemişlerdir. Resimdeki fosil bu gerçeğin delilidir.
Çocuklar, yaşayan fosiller, canlıları Allah'ın yarattığını ve hiçbir canlının evrim geçirmediğini ilan ediyor.
Evrim doğru olsaydı, on milyonlarca yıl önce yaşamış bir yarasanın değişe değişe bambaşka bir canlıya dönüşmesi gerekirdi. Ama böyle olmuyor. Milyonlarca yıl önceki yarasa nasıl ise, bugünkü yarasalar da öyle. Bu durumda evrimden söz etmek mümkün değildir.
Merhaba çocuklar, taa Brezilya'dan karşınıza geldim. Çok çok yaşlı bir akrebim. Milyonlarca yıldır sizlerle karşılaşmak için bekliyordum. Tahmin edemeyeceğiniz kadar yaşlıyım aslında, tam 125 milyon yaşındayım. Bir grup araştırmacı bizim oralarda kazılar yapmaya başladılar. Bu kazıların sonucunda da benim fosilimi buldular. Her yerime baktılar; iskeletime, kuyruğuma, kıskaçlarıma, gözlerime… Beni bayağı detaylı incelediler. Onlar da benim günümüz akreplerinden hiçbir farkımın olmadığını anladılar. Eğer evrimcilerin söyledikleri doğru olsaydı, milyonlarca yıl içinde değişe değişe bambaşka bir canlıya dönüşmem gerekirdi. Ya da bugün yaşayan akrepleri biraz andıran ama onlara hiç benzemeyen bir varlık olmam gerekirdi. Ama gördüğünüz gibi 125 milyon yıl önce yaşamış olan benimle, bugün yaşayan arkadaşlarımın arasında en küçük bir fark dahi yok. Demek ki, sürekli değişerek evrimleşmek diye birşey yok. Yıllarca evrim teorisini savunan, tüm canlıların zaman içinde değiştiğini, farklı canlılara dönüştüğünü ve yeni türlerin bu şekilde oluştuğunu düşünen bazı bilim adamları beni gördüklerinde evrim teorisinden şüphelenmeye başladılar. Kısa sürede onlar da anladılar ki, evrim diye birşey hiçbir zaman gerçekleşmemiş, canlılar ilk var oldukları, yani Allah'ın onları ilk yarattığı şekilleriyle günümüze kadar değişmeden ulaşmışlar.
125 milyon yaşındaki akrep fosilinin günümüzde yaşayan akreplerden hiçbir farkı bulunmamaktadır.
Merhaba! Elmayı sevmeyeniniz yoktur herhalde. Ama eminim benim kadar yaşlı bir elma ağacı yaprağıyla da bugüne kadar hiçbiriniz karşılaşmamıştır. Bilin bakalım kaç yaşındayım? Tam 50 milyon... Eğer beni bahçenizden alacağınız bir elma ağacı yaprağıya yan yana koyarsanız, aramızda hiçbir fark olmadığını görürsünüz. Böylece siz de bir kez daha evrimcilerin yalan söylediğine tanıklık etmiş olursunuz.
Kozalağın ne olduğunu herhalde aranızda bilmeyen yoktur. Eğer çevrenizde çam ağacı varsa, çam ağacının üzerinde yer alan kozalaklarını da görmüşsünüzdür. Ben ortalama 20 milyon yaşındayım. Açıkça görüldüğü gibi benim de günümüz kozalaklarından farkım yok. Diğer bir deyişle biz kozalaklar da diğer bitkiler gibi evrim geçirmedik. Bakın ne kadar da ayrıntılı fosilleşmiş bir görüntüm var.
Diğer tüm canlılar gibi kozalaklar da evrim geçirmemiştir. Bunun delili resimdeki 50 milyon yıllık kozalak fosilidir.
Alttaki 50 milyon yıllık elma ağacı yaprağı fosili. Sağdaki de günümüze ait bir elma ağacı yaprağı. Bakın bakalım aralarında bir fark var mı? Yok. Bu durum evrim olmadığının delilidir.
Sevgili çocuklar! Ben bir köpek balığı fosiliyim. Ama filmlerde gördüğünüz köpek balıklarından biraz farklıyım. Çünkü onlardan farklı bir aileden geliyorum. Onlardan biraz daha küçük bir yapım var. Bizim aileden olan köpekbalıklarına hemen hemen tüm okyanuslarda rastlanabilir. Bu arada 75 milyon yaşında olduğumu söylemeliyim. Evrimci bilim adamları milyonlarca yıl boyunca hiç değişmeden kalmamı bir türlü açıklayamıyorlar. Evrim teorisine göre bugünkü denizlerde yaşayan köpek balıklarının atası olan bir varlığın (yani benim) köpek balıklarından farklı olması gerekirdi. Çünkü evrimciler türlerin sürekli değiştiklerine ve sözde ilkel bir halden geliştiğine inanırlar. Oysa bu düşünceleri doğru değil, çünkü doğru olsaydı, benim günümüz denizlerinde gezen köpek balıklarından çok farklı olmam gerekirdi. Ama benim fosil resmimle günümüz köpek balıklarının resmi yan yana konulduğunda hiçbir fark görülemiyor.
Denizlerin en tehlikeli canlılarından biri olan köpek balığı ve 400 milyon yıllık fosili, bize köpek balıklarının evrim geçirmediğini açıkça göstermektedir.
Bulunan tüm fosiller, evrimcilerin iddia ettikleri gibi canlıların aşamalarla birbirlerinden türemediklerini, diğer bir deyişle hiçbir şekilde evrimleşmediklerini gözler önüne sermektedir. Canlılar, milyonlarca yıl boyunca değişmeden kalmışlar, şu anki yapıları nasılsa, o dönemde de aynı yapılarıyla var olmuşlardır.
Ben pek çok balık arkadaşımla birlikte Amerika'nın Wyoming eyaletindeki taşların içinde bulundum. Taa 50 milyon yıl öncesinden geldim, ama günümüzde yaşayan balık arkadaşlarıma her şeyimle nasıl da benziyorum. Buradaki taşların içindeki tüm fosil arkadaşlarım çok iyi korundu. Böylece bizim, etrafınızda gördüğünüz balıklara ne kadar çok benzediğimizi ve hiçbir şekilde evrim geçirmediğimizi net olarak görebilirsiniz. Yalnızca bana değil arkadaşım Güneş balığına da bakın… Bizler evrimcilerin tüm dünyaya yalan söylediklerinin ispatıyız. Şimdiki balıklardan hiçbir farkımız yok.
50 milyon yıllık ringa balığı fosili, evrimin yalan olduğunu gösteriyor.
CANLILAR, MİLYONLARCA YIL BOYUNCA HİÇBİR DEĞİŞİKLİĞE UĞRAMAMIŞLARDIR. ALLAH TÜM CANLILARI MİLYONLARCA YIL ÖNCE DE EN MÜKEMMEL VE KOMPLEKS ŞEKİLDE YARATMIŞTIR, GÜNÜMÜZDE DE YİNE MÜKEMMEL ÖZELLİKLERE SAHİP CANLILARI ETRAFIMIZDA GÖRÜYORUZ.
Evet, ben bir güneş balığıyım. Ben de Wyoming'deki taşların içinde 50 milyon yıldır duruyorum. Sizinle karşılaşmam çok iyi oldu. Çünkü Darwin'in yalanlarını duyurmak için çok uzun zamandır buralardayım. Ama evrimciler bizim sesimizi duymamazlıktan geliyorlar, biz ne kadar aksini söylesek de, tüm açıklığıyla gözlerinin önünde dursak da "Evrim vardır" diye yalan söyleyebiliyorlar. Bizi görmezlikten geliyorlar. Ama siz çok akıllısınız. Siz evrimin olmadığını bize baktığınız anda anlarsınız. Fosiller gösteriyor ki, 200 milyon yıllık bir balık da, 100 milyon yıllık bir balık da, 50 milyon yıllık balıklar da, günümüzdeki balıklar da tamamen birbirlerinin aynı. Milyonlarca yıl geçmesine rağmen hiçbir dönemde değişiklik geçirmemişler. Hep aynılar. Bu da evrimcilerin insanlara yalan söylediklerinin ispatı. Yüce Rabbimiz tüm balıkları birbirine benzer özelliklerle yaratmıştır.
50 milyon yıllık güneş balığı tüm dünyaya evrimin yalan olduğunu gösteriyor.
Ben İtalya'nın Rimimini bölgesinde yaşayan bir denizatıyım. 36 milyon yaşındayım. Benim türümdeki denizatlarına günümüzde dünyanın çeşitli yerlerinde rastlanılabiliyor. Yani biz denizatları Allah'ın bizi ilk yarattığı zamandan beri hiç değişmedik, Darwinistlerin iddia ettikleri gibi evrim de geçirmedik.
36 milyon yıllık denizatı fosili, bir Yaratılış delilidir.
Yeryüzü, içinde milyonlarca yıllık fosilleri barındıran mükemmel bir koruyucudur. Yeryüzünün her bir yanından toplanmış sayısız fosil, çok önemli bir gerçeği göstermektedir: Tüm varlıklar Yüce Allah'ın eseridir.
Söğüt ağacı genelde herkes tarafından bilinen ve tanınan bir ağaçtır. Özellikle su kenarlarında beni görmeniz mümkündür. Ben 50 milyon yıllık bir söğüt ağacı yaprağıyım. Evrimin yaşanmadığına dair önemli kanıtlardan biri de benim.
Hayvanlar gibi bitkiler de evrim geçirmemiştir. Etrafınızda gördüğünüz her bitki, Yüce Allah'ın eseridir. Bunun en önemli delillerinden biri fosillerdir.
Merhaba arkadaşlar ben bir sumak bitkisi yaprağıyım. Sumağın ne olduğunu bilirsiniz. Eğer duymadıysanız annenize sorun size göstersin. Büyük ihtimalle evinizde sumak vardır. İşte ben yemeklere eklenen sumak bitkisinin yaprağıyım. Ben de yaklaşık 50 milyon yıllık bir fosilim ve ben de evrimi çürüten bir delilim. Evrimciler bitkilerin de diğer canlılar gibi evrim geçirdiğine inanıyorlar. Oysa böyle bir şey olmadı. İşte yaklaşık 50 milyon yıl önceki halimle karşınızdayım. Tıpkı bugünkü sumak bitkisinin yaprakları gibiyim. Yani evrimciler açıkça yalan söylüyorlar.
Ben levrek balığıyım. 50 milyon yıldır bu taşın içinde duruyorum. Şimdi gidip bir levrek balığına baksanız ikimizin arasında hiçbir fark olmadığını göreceksiniz. Biz levrekler hiçbir değişikliğe uğramadan 50 milyon yıl öncesinden günümüze kadar geldik. Bu geçen süre içinde pullarımız kabuklara, solungaçlarımız akciğere, yüzgeçlerimiz ayağa dönüşmedi. Hep aynı kaldık. Balık olarak yaratıldık, balık olarak soyumuz devam etti. Benim türümün günümüzde Kuzey yarım küredeki sularda ve Asya, Avrupa ve Yeni Zelanda'da yaşayan türleri de bulunmaktadır. Şimdi Darwin'in yalan söylediğini, sizi aldatmaya çalıştığını daha da iyi anladınız değil mi?
On milyonca yıldır değişmeyen yapılarıyla levrekler, evrimin tüm iddialarına meydan okumaktadır.
Çocuklar, hayatınızda hiç vatoz balığı gördünüz mü? Görmediyseniz işte karşınızda bir vatoz balığı fosili. Evet, ben 50 milyon yıllık bir fosilim, ama şu an yaşayan akrabalarımdan hiçbir farkım yok. Tam 50 milyon yıl Wyoming'de, Green River'da zaman geçirdim. Beni iyi incelerseniz fosil olarak mükemmel bir şekilde korunduğumu göreceksiniz. Özellikle de kuyruklarımın ucunu inceleyin, bakın ne kadar çok detay var. Şimdi de size bir başka vatoz arkadaşımı tanıtmak istiyorum. O benden çok daha yaşlı bir vatoz. Türü de biraz farklı. Onlara şekilleri nedeniyle keman vatozu deniliyor. Bilim adamları onun 95 milyon yaşlarında olduğunu söylüyorlar. Kendisi günümüz denizlerinde yaşayan vatozların sahip oldukları tüm özelliklere sahip. Bu yüzden evrimcilerin onu gördükten sonra söyleyebilecekleri hiçbir şey kalmıyor. Dolayısıyla artık teorilerini savunamayacak ve böyle saçma bir teoriyi bu kadar zaman savundukları için utanacaklar. Bir de bugün yaşayan vatoz balıklarına bir bakın. Şaşırdınız, değil mi? Onlarla benim ya da arkadaşımın arasında hiçbir fark yok. Yani Darwin'in iddiası kesinlikle doğru değil. Bugünkü vatoz balıklarının aynısı olan ben, 50 milyon yıl öncesinden size bunu söylemeye geldim.
Merhaba arkadaşlar, ben de size kendimi tanıtayım: Ben bir karidesim. Bilmiyorum daha önce hiç karides görmüş müydünüz? Ben bildiğiniz gibi, denizlerde yaşayan bir canlıyım. Ama şimdi artık canlı değil, bir fosilim. Üstelik 208-146 milyon yıl öncesine ait bir fosilim ve diğerleri gibi benim de size bazı önemli haberlerim var:
Sevgili arkadaşlar, Darwin'in teorisine inanan insanlar bugünkü karideslerin benzerlerinin milyonlarca yıl önce de yaşadığına inanmıyorlar. Onlara göre bugünkü karideslerin ataları farklı canlılardı. Ama bakın ben buradayım, milyonlarca yıl önceden fosilleşmiş bir şekilde sizin zamanınıza geldim. Benim varlığım Darwin ve arkadaşlarının yalan söylediğini kanıtlıyor. Bu nedenle sizi hiç kimse bu konuda kandıramaz. Çünkü artık milyonlarca yıl öncesine ait bir karides arkadaşınız olan ben varım. Benim resmimin yabir başka karides arkadaşımın resmini göreceksiniz. O da tam 150 milyon yaşında. İkimizin de resmini inceleyebilirsiniz. İkimizin resmini günümüzdeki karideslerle mutlaka kıyaslayın. Böylece evrimin yaşanmadığını kendi gözlerinizle görmüş olacaksınız.
Bundan 200 milyon yıl önce de, 150 milyon yıl önce de, 125 milyon yıl önce de yaşamış olan karidesler hep birbirinin aynısıdır. Demek ki, "Canlılar sürekli değişiyor", "Aşama aşama değişerek gelişiyor" diyen evrimciler doğruyu söylemiyor. Fosiller, canlıların hiç değişmediğinin yani evrim geçirmediğinin ispatıdır.
Ayrıca iki karides arkadaşımın daha resimlerini göreceksiniz. Onlar da benim gibi fosiller. İkisi de 125 milyon yaşında. Onları da günümüz karidesleriyle karşılaştırabilirsiniz. Aralarında hiç fark olmadığına kendi gözlerinizle şahit olun.
Merhaba arkadaşlar, ben bir tatarcığım, yani küçük bir sinek türüyüm. 125 milyon yıl önce yaşamıştım, şimdi artık bir fosilim. Resimde de benim fosilimi görüyorsunuz. Bizler gayet iyi korunarak bu döneme kadar gelebildik. Uzmanlar bizi günümüzde yaşayan benzerlerimizle kıyasladıklarında arada hiçbir fark göremediklerini söylüyorlar. Çocuklar farkındaysanız Allah sizlere gerçekleri göstermek için bizlerin fosillerini milyonlarca yıldır saklamış ve şimdi araştırmacılar bizleri bulduğu için sizler de gerçekleri öğrenmiş oluyorsunuz: Evrim yoktur, tüm canlılar milyonlarca yıl önce nasıl görünüyorlarsa, şimdi de aynı şekilde görünüyorlar... At her zaman attı, sinek her zaman sinekti, papatya her zaman papatyaydı, sincap her zaman sincaptı, insan her zaman insandı.
Tatarcıklar da evrimin yalan olduğunu söylüyor. Fosildeki tatarcığı detaylı inceleyin, bugün yaşayanlardan farkı var mı? Yok. İşte bu, evrimin olmadığını gösteren en önemli delillerdendir.
Sevgili çocuklar; evrim, delilleri gizleyerek, insanları aldatarak ayakta tutulmaya çalışılan sahte bir teoridir. Yeryüzü, günümüz canlılarının milyonlarca yıllık fosil örnekleri ile doludur. Bunların çok büyük bir kısmı bulunmuştur. Bu fosiller pek çok ülkenin müzelerinde ve konuyla ilgili üniversitelerinde sergilenmektedir. Buralarda milyonlarca yıllık örümcek, karınca, sinek, akrep, yengeç, kurbağa ve daha pek çok soyu tükenmiş veya tükenmemiş canlı fosillerinden milyonlarcası vardır. Ancak bunların sayıca çokluğu kitaplara ve gazetelere pek yansıtılmaz, bilimsel dergi ve söyleşilere konu olmaz.
Peki bunun nedeni nedir?
Bunun nedeni, bulunan her fosilin, evrimi yıkan bir delil olmasıdır. Bu nedenle evrimciler bazen bu delilleri insanlardan saklama yoluna gitmişlerdir.
Evrimcilerin şimdiye kadar pek çok sahtekarlığı ortaya çıkmıştır. Aşağıda verdiğimiz örnek ise en önemlilerindendir:
ABD'nin ünlü müzelerinden birinde yönetici ve paleontolog olan Charles Doolittle Walcott evrim sahtekarlıklarını yapan kişilerden biridir. Walcott, Kanada'nın Burgess bölgesinde fosil araştırmaları yapıyordu. 31 Ağustos 1909 günü, Walcott, çok önemli bir delil ele geçirdi: Günümüzden yaklaşık 530 milyon yıl önce, bugün var olan tüm canlıların aynı anda ve aniden ortaya çıktıklarını gösteren kanıtlarla yüz yüzeydi. 530 milyon yıl öncesinde yaşamış canlılara ait fosiller... Bu fosiller Darwin'in teorisi için yıkıcı bir darbe olmuştu. Ancak Walcott, elde ettiği fosilleri bilim dünyasına açmak yerine, gizlemeye karar verdi. Çünkü Walcott koyu bir Darwinistti. Evrim teorisine göre 530 milyon yıl öncesine ait olan fosillerin çok basit ve evrimcilerin ifadeleriyle "ilkel" olmaları gerekirdi. Fakat bulunan fosiller hiç de evrimcilerin beklediği gibi değildi. Bu fosillerin günümüzde yaşayan yengeç, deniz yıldızı, solucan gibi canlılardan hiçbir farkı yoktu. Hepsi aynı bugünkü gibi gelişmiş canlılardı. Walcott, elde ettiği fosillerin evrim teorisi için büyük bir sorun oluşturacağından emin olduğundan bunları açıklamak yerine gizledi. Bunları dünyaya açıklamak yerine, çalıştığı müzenin çekmecelerinde unutulmaya bıraktı. Aradan 75 yıl geçtikten sonra araştırmacılar müzenin çekmecelerinde unutulmuş bu fosilleri buldular ve çok şaşırdılar. Çünkü bu fosillerin varlığı evrimin yaşanmadığının ve tüm canlıları Allah'ın yarattığının açık kanıtıydı.
Sevgili çocuklar, işte evrim böyle bir teoridir. Evrimcilerin bunun gibi daha pek çok sahtekarlıkları olmuştur. Burada sizlere yalnızca bir örnek anlattık. Her fırsatta insanları aldatmaya, yanıltmaya çalışmışlardır evrimciler. Oysa bilimsel delilleri gizleyen, bilimselliği sahtekarlık ve aldatmaca ile sağlamaya çalışan bir teori, zaten geçersizdir. Evrimciler de açıkça bilmektedirler ki, ele geçen tüm bilimsel deliller, "evrim süreci" iddiasının yalnızca bir masaldan ibaret olduğunu göstermiştir. Müzelerdeki bu örneklerin tamamı doğru bilgilerle insanlara gösterilse, gerçeklerin ne olduğu anlaşılacaktır. Ancak çoğu bilim adamı, evrim teorisini ortadan kaldıracak böyle bir girişime cesaret edememektedir.
Beklemekten yoruldum arkadaşlar, az kalsın bana sıra gelmeyecek zannettim. Ben bir yengecim. Yaşım 37 ile 23 milyon yıl arası olarak hesaplandı. Burada aklınızda kalması gereken en önemli nokta benimle, günümüz yengeçleri arasında hiçbir fark bulunmaması. Yani yengeçler evrimcilerin iddia ettiği gibi başka bir canlıdan evrimleşmemiştir. Görüldüğü gibi milyonlarca yıl önce de günümüz yengeçleriyle tamamen aynı özelliklere sahip yengeçler yaşamıştır. Ben bunun en açık kanıtıyım. Amacım da sizi bu konuda bilgilendirmek. Sakın unutmayın: Canlılar, Darwin'in ya da ondan sonra gelen diğer evrimcilerin iddia ettikleri gibi evrimsel bir gelişim göstermemişlerdir. Bu kitapta da örneklerini gördüğünüz gibi milyonlarca yıl önce yaşayan yengeçlerle şimdi yaşayan yengeçler, milyonlarca yıl önce yaşayan karideslerle şimdi yaşayan karidesler, milyonlarca yıl önce yaşayan balıklarla günümüzde yaşayan balıklar birbirinin aynıdır. Evrimcilerin söyledikleri gibi ilkelden gelişmişe doğru bir sıralama yoktur.
Evrim olmadığını söylemek için buradayım. Eğer evrim geçirmiş olsaydım, bugünkü akrabalarıma hiç benzememem gerekirdi. (Yukarıda)
Bakın benimle bugün yaşayan yengeçler tıpatıp aynı. Evrimciler bu durumu asla açıklayamaz.(Altta)
Merhaba ben bir yusufçuk fosiliyim. Bundan 175 milyon yıl önce Almanya'nın Bavyera bölgesinde yaşadım. Benim aslında çok ilginç özelliklerim var. Bir ara ansiklopediden benimle ilgili bilgi edinmelisiniz. Sahip olduğum özellikleri duyunca çok şaşırabilirsiniz. Ayrıca unutmayın ben de evrimi çürüten kanıtlardan biriyim. Çünkü ben 175 milyon yıl önce yaşadığım halde günümüz yusufçuklarıyla aynı özelliklere sahibim. Bu da demek oluyor ki yusufçuklar evrim geçirmemişler. Allah bizi ilk nasıl kusursuz olarak yarattıysa bugün de öyleyiz.
Çocuklar ben bir kurbağayım. Hem de 50 milyon yaşında bir kurbağa. Bundan 50 milyon yıl önce fosilleştim. Sonra fosillerimi insanlar buldu ve beni müzede sergilemeye başladılar. Ama ben böyle olmasına çok seviniyorum, çünkü bu fosil halimle tüm insanlara gerçeği gösteriyorum. Bazı insanlar beni ve benim gibi fosilleşmiş diğer arkadaşlarımı görmeden önce canlıların evrimleşerek oluştuğunu düşünüyorlardı. Ama bizleri görünce anladılar ki, şu an yaşayan canlıların tıpatıp aynıları bundan milyonlarca yıl önce de vardı. Evrim teorisi doğru söyleseydi, o zaman benim ve benim gibi milyonlarca fosilin var olmaması gerekirdi. Ama evrimciler bizi görmezden gelseler de biz varız!
Diğer hayvanlar gibi kurbağalar da evrim geçirmemiştir. Oysa evrimciler kurbağaların balıklardan evrimleştiğini söylemektedir. Bilinen en eski kurbağalar, balıklardan tamamen farklıdır ve kurbağa olarak yaratılmışlardır. Günümüzdeki kurbağalarla da aynı özelliklere sahiplerdir.
Arkadaşlar, bundan 95 milyon yıl önce şimdi Lübnan olan bölgede yüzüyordum. O zamandan bu yana fosilleşip kalmam çok ilginç değil mi? Ama sizin zamanınıza yetişebildiğim için çok mutluyum. Çünkü böylece sizler de bundan 95 milyon yıl önce aynı günümüzün balıkları gibi balıkların yaşadığını ve evrimcilerin aslında insanları aldattığını öğrenmiş oluyorsunuz. Çünkü bildiğiniz gibi evrimciler yüz milyonlarca yıl önce ortaya çıkan omurgasız deniz canlılarının, on milyonlarca yıllık zaman dilimleri içinde balıklara dönüştüklerini iddia ederler. Ancak bu omurgasızlar ile balıklar arasında bir evrim olduğunu gösterebilecek hiçbir ara geçiş formu yoktur. Bu şu demektir, omurgasız canlılar şayet evrimcilerin iddia ettiği gibi balıklara dönüşmüş olsaydı, aradaki geçiş aşamasında yarı balık yarı omurgasız canlılar oluşmalıydı. Dolayısıyla bunların fosillerinin de günümüze kadar gelmiş olmaları gerekirdi. Ama fosil kayıtlarına baktığınızda bu tip canlılara ait fosillere rastlamanız asla mümkün değil. Bunlardan tek bir tane bile yok. Oysa benim gibi pek çok balık türüne sürekli rastlayabilirsiniz. Kısacası benim ve arkadaşlarımın varlığı evrimi çürüten önemli delillerdendir.
Bizler herhangi bir canlıdan türeyerek, kör tesadüfler eseri meydana gelmedik. Diğer tüm canlılar gibi bizi de Yüce Allah yarattı. 95 milyon yıldan beri hiç değişmemiş olmamız bu gerçeğin kanıtıdır.
Çocuklar ben bir deniz iğnesiyim. Görünümüm biraz iğneyi andırıyor, bu yüzden böyle bir ismim var. Araştırmacılar çok uzun yıllar sonra fosilimi bulup, beni sergilemeye başladılar. Ben de faydalı bir işe yaradığım için seviniyorum. Böylece insanlar deniz iğnelerinin de evrimleşmediklerini, milyonlarca yıl önce de aynı olduklarını anlıyor, görüyorlar. Hepimizin bugünkü arkadaşlarımızla aynı özelliklere sahip olduğumuzu öğrenmiş oluyorlar. Resmime iyice bakarsanız günümüzdeki deniz iğnelerinden bir farkım olmadığını görürsünüz. Biz yaşayan fosiller, evrim teorisini çürüten en önemli delillerden biriyiz. Bu nedenle bizim hakkımızdaki bilgileri çok iyi öğrenin.
Bir deniz iğnesiyim ve hep balık olarak var oldum. Evrim geçirerek balığa dönüşme-dim. Bakın fosilim de aynı şeyi söylüyor.
Merhaba sevgili çocuklar ben bir kablumbağayım. Herhalde bugüne dek pek çok kez kaplumbağa görmüşsünüzdür. Hatta belki de kablumbağa ile oynamışsınızdır. Bizi insanlar genelde severler. Çok ağır hareket ettiğimiz için bazen espri konusu olduğumuz da olur. Size yaşımı söylemeyi unuttum. Yaşımın 5 ila 1.8 milyon yıl olduğu hesaplanıyor. Yani aslında bayağı yaşlı bir kaplumbağayım. Arka sayfada resmini göreceğiniz iki arkadaşım daha var. Onlar da benim gibi kaplumbağa. Fosil arkadaşlarımdan biri 140 milyon diğeri ise 120 milyon yaşındalar. Burada önemli olan nokta benim ve arkadaşlarımın günümüz kablumbağalarından farklı olmayışımız. Yani evrim teorisinin geçersizliğini anlatırken bizleri de delil olarak verebilirsiniz. Bizler önemli delilleriz…
Tarih boyunca yaşamış tüm kaplumbağalar, günümüzdekilerle ve birbirleriyle aynıdır.
Ben de bir Mayıs sineğiyim. Bilim adamları 125 milyon yaşında olduğumu düşünüyorlar. Günümüzdeki Mayıs sinekleriyle ben tamamen aynıyız. İsterseniz siz de inceleyin... Allah Mayıs sineklerini ilk nasıl yarattıysa, hiç değişmeden günümüze kadar o şekilde gelmişler. Yani biz Mayıs sinekleri de diğer canlılar gibi evrim geçirmedik.
125 milyon yıldır değişmeyip aynı kaldığımızı gören hiç kimse bizim evrim geçirdiğimizi söyleyemez. Bizler evrimi yalanlayan delilleriz.
Size biraz kendimle ilgili bilgi vereyim. Ben bir kertenkele türüyüm. Benim en önemli özelliğim ayak parmaklarımın her birinin dış yüzeyinde bulunan yapışma sistemidir. Tek bir ayağımda 2 milyar tüycük var. Bu sayede her türlü yüzeye rahatlıkla yapışabilirim. Bu yapışma sisteminin en önemli özelliği ise kumda da yürüsem bu yapışma işlevinin bozulmaması. Çocuklar, siz yazın kumda yürüseniz ayaklarınıza kum yapışır ama bende böyle bir şey olmuyor. Kumda yürüdükten sonra camda da rahatça yürüyebiliyorum.
Yaklaşık 200 milyon yıllık olan bu geko fosili, evrimin yaşanmadığının delillerinden biridir.
Çocuklar, bu kitapta görünen fosillerin tamamı, günümüzde yaşayan canlılara aittir. Bu gerçek, Darwinizm'in sahte bir teori olduğunu ispat etmektedir. Her şeyi yoktan yaratmaya gücü yeten Allah, her bir canlıyı, üstün özellikleriyle dilediği zamanda ve dilediği şekilde yaratır.
Benim ağırlığım 100 gram kadar, yani çok küçük bir canlıyım. Parmaklarımdaki yapışma sisteminde kendi ağırlığımın 1200 katı kadar yapışma kuvveti bulunuyor. Bu 80 kg bir insanın parmaklarıyla 10 tonluk bir tırı kaldırmasına eşdeğer.
Gördüğünüz gibi çok sık rastlanmayan, ilginç özellikleri bulunan bir canlıyım. Milyonlarca yıl önce yaşadım ve şimdi de karşınızdayım. Bugün yaşayan gekoların tamamen aynısıyım. İşte size evrimin olmadığına dair bir delil daha…
Herhalde ıstakozun ne olduğunu biliyorsunuzdur. Ben de bir ıstakozum. Yaşımın 144-65 milyon yıl civarında olduğu tahmin ediliyor. Yani çok yaşlıyım. Ama çocuklar düşünsenize bundan milyonlarca yıl önce yaşayan ıstakozlarla günümüz ıstakozları tamamıyla aynı. Bizler evrim geçirmedik. Bu konuda sizi kimsenin aldatmasına izin vermeyin. Elinizde kesin kanıtlar var. fiayet size birisi ıstakozların evrim geçirdiğini söylerse hemen çıkartıp benim resmimi gösterin. Çok utanacaklardır ve bir daha evrimi savunamayacaklardır.
Bugünkü ıstakozlar nasılsa, bundan yaklaşık 140 milyon yıl önce de öyleydi.
Merhaba ben de 380 milyon yaşındayım. Benim ve bir sonraki sayfadaki arkadaşımın resmine dikkatlice bakarsanız günümüz deniz ve yılan yıldızlarının aynısı olduğumuzu hemen anlarsınız. Demek ki deniz yıldızları da, yılan yıldızları da diğer canlılar gibi kesinlikle evrim geçirmediler. Bu durumda evrimcilerin yalan söyledikleri ve insanları kandırdıkları anlaşılıyor. Çünkü dünya üzerinde benim gibi çok fazla fosil bulunmakta. Çocuklar, bunları göre göre hala evrimcilerin bu yalana devam etmeleri aslında çok yanlış bir davranış. Ama gerçeği bildiğiniz için siz bu hataya düşmezsiniz. Dikkat edin çevrenizdeki arkadaşlarınız ve yakınlarınız da bu hataya düşmesinler. Onlara da bu kitapta öğrendiğiniz gerçekleri anlatın. Unutmayın! Allah tüm canlıları ayrı ayrı yaratmıştır, hiçbir canlı bir diğerine dönüşmemiş, evrimleşmemiştir.
380 milyon yıldır en küçük değişiklik dahi geçirmeyen yılan yıldızları evrim teorisini yerle bir etmektedir.
Aranızda deniz yıldızı fosili görmüş olanlar vardır. Ben de bir deniz yıldızıyım. Diğer örneklerde de gördüğünüz gibi çocuklar, 21. yüzyılda dünyada yaşayan deniz yıldızlarıyla milyonlarca yıl önce yaşamış deniz yıldızları arasında hiçbir fark yoktur. Ama evrimciler bunun tersini söylemektedirler. Onlara göre başta deniz yıldızları yoktu, deniz yıldızları başka hayvanlardan evrimleşmişlerdi. Ne kadar da saçma değil mi? Gördüğünüz gibi ben 420 milyon yıl önce yaşamış bir deniz yıldızıyım, bugünkü deniz yıldızlarının atasıyım ve onların aynısıyım.
380 milyon yıldır en küçük değişiklik dahi geçirmeyen yılan yıldızları evrim teorisini yerle bir etmektedir.
Hey! Az önce deniz yıldızıyla tanıştınız. Ben de onun bir arkadaşıyım, adım deniz kestanesi. Denizlerde yaşıyordum, ama artık canlı değilim yalnızca bir fosilim. Üstelik yaşımın 206-144 milyon yıl arasında olduğu tahmin ediliyor. Yani çok çok yaşlıyım. Ben de arkadaşım gibi canlıların evrim geçirmediğinin önemli bir kanıtıyım. fiimdi hayatta olan akrabalarım deniz kestaneleri, benimle tamamen benzer özellikler taşıyorlar. Görseniz ayırt edemezsiniz. Yani evrimciler her zaman olduğu gibi insanları kandırmaya çalışıyorlar! Çünkü evrimciler tüm canlı türlerinin hayali bir ortak atadan geldiklerini ve birbirlerinden evrimleştiklerini iddia ederler, ancak aslında bütün canlı türlerini Allah ayrı ayrı yaratmıştır. Kuş, kelebek, panda, kedi ve daha pek çok hayvanın birbirinden farklı pek çok özelliği vardır, hiçbiri birbirinden türememiştir.
Deniz kestaneleri evrime meydan okuyor, evrimin
yaşanmadığını söylüyor.
Benim adım Okapi, resmimden de anlaşılacağı üzere ata benziyorum. Biraz da zebraya. Çok uzun yıllar boyunca evrimciler benim soyu tükenmiş bir hayvan olduğumu iddia ettiler. Hatta daha da ileriye gidip, benim atın milyonlarca yıl yaşındaki dedesi, yani atın evrimi aşamalarından biri olduğum yalanını söylediler. Ancak onların bu yalanlarının ortaya çıkması çok uzun sürmedi. 1901 yılında bir akrabam aniden onların karşısına çıktı. Hem de canlı bir şekilde.
Evrimciler yıllarca benim soyu tükenmiş bir canlı olduğumu, sözde evrimin bir delili olduğumu söyleyip insanları kandırdılar. Sonra birden karşılarına çıktım ve hiç evrim geçirmeden hep aynı kaldığım anlaşıldı.
Evrimciler bu durum karşısında ne kadar şaşırdılar tahmin edemezsiniz. Benim fosilimle şimdi karşılarına çıkan akrabalarımın birebir aynı olduğunu gördüklerinde, yıllardır insanları hayali hikayelerle kandırdıkları ortaya çıktı. Akrabalarımın günümüzde hala yaşıyor olması, evrimcilerin atın evrim geçirdiği konusunda yalan söylediklerini ispatlamış oldu. Allah milyonlarca yıldır beni hiçbir değişime uğratmadı, benim türümdeki tüm canlıları da en mükemmel şekilde yarattığı gibi.
Arkadaşlar, benim meyvelerimi çok iyi tanırsınız. Ben de günümüzdeki vişne yapraklarıyla aynı özellikleri taşıyan bir yaprağım. Bilim adamları benim 50 milyon yaşlarında olduğumu tahmin ediyorlar. Gördüğünüz gibi vişne ağaçları da evrim geçirmediler, Allah'ın kendilerini ilk yarattığı şekilleriyle ve detaylarıyla bugün de yaşıyorlar.
Pek çoğunuzun severek içtiği vişne suyu, vişne ağacının meyvelerinden yapılıyor. Aşağıdaki fosil de vişne ağacı yaprağı fosili ve tam tamına 50 milyon yaşında.
Sevgili çocuklar, evrimciler insanları, milyonlarca yıl önce yeryüzünün garip canlılarla dolu, tamamen farklı bir yer olduğuna inandırmaya çalışırlar. Oysa günümüzden yüz mil-yonlarca yıl önce de aynı sinekler uçmakta, aynı balıklar yüzmekte, aynı örümcekler ağ kurmaktaydı. Onları şimdi en kusursuz halleriyle yaratan Allah, kuşkusuz dilediği bir za-manda aynı kusursuzlukla yaratma gücüne sahiptir.
Merhaba arkadaşlar, ben de huş ağacı yaprağı fosiliyim. O kadar yaşlıyım ki 50 milyon yıllık olduğumu söylüyorlar. Ben de ailemle birlikte Kanada'da yaşıyordum, fosil olarak günümüze kadar geldim. Böylece günümüzün huş ağaçlarıyla milyonlarca yıl önceki huş ağaçları arasında hiçbir fark olmadığını, biz huş ağaçlarının da diğer tüm canlılar gibi evrim geçirmediğini tüm insanlar öğrenmiş oldu.
50 milyon yıldır değişmeden varlıklarını devam ettiren huş ağaçları önemli bir gerçeği dile getiriyor: Canlılar evrim geçirmemiş, yaratılmışlardır.
Merhaba sevgili çocuklar! Ben bir ayıyım. Araştırmacılar benim fosilimi Çin'de buldular. 78 milyon yaşındayım. Benim gibi pek çok ayı arkadaşım da şu anda dünyanın dört bir köşesinde yaşıyor. fiimdiki ayı arkadaşlarımızda da bendeki özellikler eksiksiz olarak var. Yani bizim türümüz hiçbir değişikliğe uğramadı. Darwin'in iddia ettiği gibi hiçbirimiz evrim geçirmedik. Bunun ispatı ise benim. Beni günümüzdeki ayılarla karşılaştırırsanız dediğimin doğru olduğunu, aramızda hiç fark olmadığını görürsünüz.
78 milyon yıllık ayı kafatası fosili.