İnsanların yaşamın gerçek amacından uzaklaşmaları, manevi değerlerini de kaybetmeleri demektir. Dünyayı yaşayabilecekleri tek yer olarak gören, hem kendilerinin hem de diğer insanların ölümle birlikte yok olacaklarını zanneden kişilerin manevi yönlerinin gelişmiş olması da beklenemez. Dünyada, yaptıkları iyilikler ve kötülüklerle denendiklerini, bunların ölüm sonrası hayatta karşılarına getirileceğini düşünmeyen kişilerin insani yönlerinin gelişmesi mümkün değildir.
Böyle çarpık bir yaşam felsefesine sahip insanların oluşturdukları toplumların manevi yönden büyük bir boşluk içinde olması kaçınılmazdır. Toplumu oluşturan insanlar dünyada kendileri için mümkün olduğunca çıkar sağlamaya, kendi istek ve tutkularını tatmin etmeye, kısa bir yaşam süresini sorumsuzca geçirmeye çalışırlar. Ahlaki yönden bir güzellik elde etme konusunda ise çabaları olmaz. Çünkü bunun kendileri için bir çıkar sağlamayacağını düşünürler. Hatta aksine yardımsever, şefkatli, merhametli, hoşgörülü, vicdanlı insanları kendi çarpık bakış açılarıyla "saf" kişiler olarak değerlendirirler. Onların yaşam felsefeleri, kuvvetli olanın zayıf olanı ezmesi, güçlü olanın hiç kimsenin hakkını gözetmeden insanlara dilediği şekilde zulmetmesi üzerine kuruludur.
İnkar edenler ateşe sunulacakları gün, |
Allah Kuran'da, ahirete ve hesap gününe inanmayan böyle insanların günah konusunda da sınır tanımayacaklarına dikkat çekmiştir:
O gün, yalanlayanların vay haline. Ki onlar, din gününü yalanlıyorlar. Oysa onu, 'sınır tanımaz, saldırgan', günahkar olandan başkası yalanlamaz. (Mutaffifin Suresi, 10-12)
Dinden uzak yaşayan bu insanlar yaşamları boyunca hep daha fazla şey elde etme hırsı içinde olurlar. Ve çevrelerindeki insanlara da bu yönde telkinde bulunur, onları da Allah'ın sınırlarını tanımadan yaşamaya teşvik ederler.
İşte içinde yaşadığımız dönem, din ahlakını tamamen terk etmiş ve çevrelerini de böyle karanlık bir yola çekmek isteyen insanların çoğunlukta olduğu bir zamandır. Bundan dolayı günahta sınır tanımama, saldırganlık, manevi çöküntü, ahlaki değerlerin yitirilmesi, bir ayette geçen ifadeyle "çirkin hayasızlıkların" yaygınlaşması, fuhuşun, sapkın cinsel ilişkilerin, uyuşturucu bağımlılığının, kumarın kısacası her türlü ahlaksızlığın teşvik edildiği bir dönemdir. İlerleyen sayfalarda, insanların dinsizliğin bir sonucu olarak nasıl bir ahlaki çöküntü içine düştüklerine yer verilecektir.
Dinsiz veya Allah'a ve ahirete olan inancı zayıf olan bir insan, Allah'ın haram kıldığı fuhuş, kumar, hırsızlık gibi eylemlerde bulunmaktan, insanların haklarına tecavüz etmekten çekinmez. Çünkü dinsizliğin temelinde insanların tesadüfler sonucunda oluştukları ve dolayısıyla kendilerini bir Yaratıcı'ya karşı sorumlu hissetmek zorunda olmadıkları inancı vardır. Ayrıca dinsizliği besleyen evrim teorisine göre ise insan gelişmiş bir hayvandır ve diğer hayvanlar gibi ihtiyaçlarını karşılamak dışında bir kaygısı olmamalıdır. Nefsani ihtiyaçlarını karşılama konusunda ise kendisine herhangi bir kısıtlama getirmek zorunda değildir; aynı hayvanlar gibi davranabilir. Kısacası dini tanımayan bu tür felsefeler ahlak kurallarını da tanımazlar.
Nitekim ünlü materyalistler ve Darwinizm'in savunucuları dinsizliğin ahlaka bakış açısını tüm açıklığı ile dile getirmişlerdir. Darwinizm'in önde gelen çağdaş savunucularından ve Cornell Üniversitesi profesörlerinden William Provine materyalizmin ahlaka bakış açısını şöyle ifade eder:
Modern bilim ortaya koymaktadır ki, dünya tümüyle ve sadece mekanistik prensiplerle işlemektedir. Doğada hiçbir amaç ve amaçsal prensip yoktur. Rasyonel olarak bulunabilecek Tanrılar ve düzenleyici güçler de yoktur… İkincisi, modern bilim ortaya koymaktadır ki, insanoğlu için hiçbir 'daimi ahlaki kanun' ya da 'mutlak yol gösterici prensip' yoktur… Üçüncüsü, şu sonucu varmamız gerekir ki, öldüğümüz zaman ölürüz ve bu bizim mutlak sonumuzdur.8
Bu materyalist bilim adamının da belirttiği gibi dinsizlikte ahiret inancı yoktur ve insanlar ölümden sonra yok olacaklarına inanırlar. Dinsizlerin bu sapkın inanışları Kuran'da da şöyle haber verilmiştir:
O (bütün gerçek), yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz diriltilecekler değiliz. (Mü'minun Suresi, 37)
Öldükten sonra dirileceğine inanmayan insanlarda, sınır tanımayan, her türlü aşırılıkta ve ahlaksızlıkta bir sakınca görmeyen, nefsinin ve tutkularının her emrettiğini yapan, iradesini kullanmak için bir sebep görmeyen aksine her türlü iradesizliği geçerli sayan bir anlayış gelişir. Bu nedenle, dinsizlik ahlaki bozulmanın en önemli nedenidir. Nitekim Provine'in yukarıdaki sözleri de dinsizliğin bu sınır tanımazlığına, ahlak üzerindeki bozucu etkilerine bir örnek teşkil etmektedir. Bu sözlerde dinsiz bir insanın nasıl çarpık bir düşünce ve ahlak yapısına sahip olduğunu görmek mümkündür.
Şunu da belirtmek gerekir: Elbette ahlaksızlık yapan her insan Darwinizm'i veya materyalizmi düşünerek bunları yapmaz. Ancak burada önemli olan bu fikir akımlarının ve dinsizliğin önderlerinin insanlara bu telkinleri vermeleri ve bunların sonucu olarak insanların büyük bir çoğunluğunun ahiretteki hayatlarını düşünerek yaşamak yerine bu dünya hayatını sınır tanımaz ve azgın bir hırsla yaşamalarıdır.
Gözcü Gazetesi, 18/8/99 |
Son Çağrı 1/2/97, Gözcü Gazetesi, 23/11/99, Milliyet Gazetesi, 3/11/99 |
Gözcü Gazetesi, 9/11/99 |
Milliyet Gazetesi, 5/1/98 |
Allah korkusunu kalbinde hissetmeyen bir insanın yaşamında hiçbir sınır yoktur. Sınırsızlığın sonucunda da toplumun ahlak yapısında büyük bir çöküş olur. |
Örneğin 60'lı yıllarda dünya gençliği arasında ortaya çıkan özgürlük anlayışı tamamen bu sınır tanımazlığın ve aşırılığın sonucuydu. Serbest cinsellik, uyuşturucu kullanmak, başıboşluk, asilik gibi her türlü ahlak dışı tavır bu dönemin en önemli özelliği idi. Bugün tüm dünyada bu dönemin yetiştirdiği insanlar ya ülkeleri yönetmekte, ya da okullarda öğretmenlik yapmaktalar. Ayrıca günümüzün genç neslini yetiştirmiş olan anne babalar da yine aynı dönemin insanlarıdır. Bugün tüm dünyada ahlaki dejenerasyonun tarihte görülmediği kadar ilerlemiş olmasının bir nedeni de dinsiz yetişmiş bir kuşağın, giderek dejenere olarak yetiştirdiği bir neslin mevcut olmasıdır. Allah bir ayetinde babaları dini bilmedikleri için kendileri de "gafil" kalan topluluktan söz eder:
Babaları uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin). (Yasin Suresi, 6)
Bu ayette de dikkat çekildiği gibi dinsiz insanların yetiştirdikleri nesiller de kendileri gibi dinsiz ve "kötülükte sınırı aşan", yani ahlaki değerlerden yoksun insanlar olmaktadır.
Bugün Amerika'dan, Hollanda'ya, Uzakdoğu ülkelerinden Rusya'ya kadar hakim olan ahlaki dejenerasyonun en önemli nedeni dinsizliğin oluşturduğu kendini başıboş ve sorumsuz zanneden insanlardır. Homoseksüelliğin adeta "moda" olmasının, fuhuşun, küçük yaştaki çocukların fuhuş için satılmalarının, kumarın, dolandırıcılığın, rüşvetin, şeytani özelliklere sahip olmayı bir meziyet saymanın, insanların birbirlerine hatta "babalarına bile" kesinlikle güvenememelerinin, evlilik öncesi ilişkinin modernlik zannedilmesinin, insanların utanma ve haya duygularını kaybetmelerinin, güzel ahlak gösterenleri yadırgamalarının ve belki 20 yıl önce kesinlikle düşünülemeyen ve büyük bir ahlaksızlık olarak kabul edilen tavırlara insanların özendirilmesinin ardında yatan neden, dinsizliğin belki de tarihte ilk defa bu kadar yaygınlaşmasıdır.
Dinsizliğin ahlaksızlığı getirdiği kesin bir gerçektir. Ancak dinsiz olduğu halde ahlaksız olmadığını, yukarıda sayılan ahlaksızlıkların hiçbirini yapmadığını düşünen insanlar da olabilir. Gerçekten dinsiz bir insan hayatı boyunca kesinlikle rüşvet almamış olabilir ve almamak konusunda kesin kararlı da olabilir. Ancak bu onun Kuran'a uygun güzel bir ahlak sahibi olduğunu göstermez. Herşeyden önce Allah'tan korkup sakındığı için güzel ahlak gösteren bir insan her konuda bu ahlakını devam ettirir. Buna karşın hayatı boyunca asla rüşvet almadığını söyleyen dinden uzak bir insan çıkarları için kolaylıkla yalan söyleyebilmektedir. Veya oğlunun hastane masrafları için paraya ihtiyacı olduğunda gözünü kırpmadan rüşvet alabilmekte, yani koşullar değiştiğinde "mecbur kaldığını" söyleyerek, hiç yapmayı düşünmediği birşeyi yapabilmektedir. Örneğin bir insanı öldürmeyi asla düşünemeyen dinsiz bir insan, bir gün aşırı sinirlendiğinde kendini tutamayarak cinayet işleyebilmektedir.
Oysa güzel ahlak sabır ve irade gerektirir. Koşullar ne olursa olsun güzel ahlaktan taviz vermemek gerekir. Bu iradeyi ve sabrı gösterebilmek içinse insanın önemli bir amacının olması şarttır. Müminler Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmayı amaç edindikleri için karşılarına çıkan her türlü koşulda güzel bir ahlak gösterirler. Ama dinsiz ve amaçsız bir insanın böyle bir irade ve sabır göstermesi için bir neden yoktur. Örneğin fuhuş yolu ile para kazananlar bunu aç kalmamak için yaptıklarını söylerler. Oysa Allah'a ve ahiret gününe iman ediyor olsalar, böyle bir hayasızlığa asla yeltenmezler. Ahirette hesabını veremeyeceklerini bildikleri için büyük bir korku ile sakınırlar. Allah'ın "Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size Kendisi'nden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir." (Bakara Suresi, 268) ayetinde bildirdiği gibi insanların büyük bir kısmı fakirlik korkusuyla türlü ahlaksızlığa başvurabilmektedir. Halbuki Allah'ın rahmetini uman kişi bunları aklından dahi geçirmez. Allah Kuran'da müminlerin içlerindeki Allah korkusundan dolayı güzel ahlaklarında kararlı ve sabırlı olduklarını şöyle bildirir.
Ve onlar Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar. Ve onlar Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. (Rad Suresi, 21-22)
Yaşlı İnsanların Yaşadıkları Sıkıntılar |
Adım atacak yer olmayan otobüslerde zorlukla ayakta duran yaşlı kimseler ve bu kişilerle göz göze gelmemeye özen göstererek oturan gençler… Saatlerce kızgın güneş ya da sağanak yağmur altında bekleyen ve sonunda yorgunluğa dayanamayıp bulunduğu yere oturmak zorunda kalan yaşlı insanlar… Sağlık problemleri nedeniyle bakımı zorlaşan ve bu yüzden evlerinden uzaklaştırılmak istenen yaşlı anne, babalar… Fiziksel ve zihinsel gücünü kaybettiği için küçümsenen, değer verilmeyen ve istenmedikleri kendilerine hissettirilen yaşlı erkekler ve kadınlar… Bu görüntüler horlanan ve toplum içinde hak ettikleri saygıyı göremeyen yaşlı insanların günlük yaşamda karşılaştıkları bozuk tavırlardan sadece birkaçıdır. Dinden uzak yaşayan toplumlarda yaşlanıp güçten düşen insanlar hem maddi hem de manevi yönden sıkıntı içindedirler. Yaşamak zorunda bırakıldıkları mekanlardan maruz kaldıkları davranışlara kadar pek çok etken bu sıkıntının sebeplerindendir. Oysa yaşlıların korunması, onlara hürmet edilmesi Kuran ahlakının gerektirdiği davranışlardandır. Allah ayetlerde, yaşlanan anne ve babaya "Öf" bile denmemesini emretmektedir: Rabbin, O'ndan başkasına kulluk etmemenizi ve anne-babaya iyilikle-davranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: "Öf" bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle. (İsra Suresi, 23) İşte bu bilinçle hareket eden insanların olduğu bir toplumda ne yoksulların, ne yaşlıların, ne de diğer ihtiyaç içindeki insanların zulüm görmesi, öfke ve merhametsizlikle karşı karşıya kalması mümkün değildir. Yediden yetmişe tüm insanlar için en rahat, en huzurlu, en güzel şartlar ayarlanır. Ve yapılan güzel davranışların karşılığı da yalnızca Allah'tan beklenir. Ayrıca Kuran ahlakını benimseyen insanlar yaşlı da olsalar, genç de olsalar son derece anlayışlı, merhametli, saygılı olurlar. Dinden uzak toplumlarda yaşlı insanlar kimi zaman alıngan tavırlarla, rahatsız edici davranışlarla çevrelerine sıkıntı verebilirler. Ama Kuran ahlakının yaşandığı bir ortamda yaşlılar da en güzel ahlakı gösterecekleri için, rahatsızlık verici davranışlara maruz kalmazlar. |
Günümüzde "modernlik", "çağdaş olma", "cesaret" ve "özgürlük" kılıfları altında insanlar, özellikle de gençler ahlaksızlığa özendirilmektedirler. Birkaç on yıl öncesine kadar insanların ağızlarına dahi almaya çekindikleri kavramlar birçok toplumda artık meşru olarak kabul edilmektedir. Televizyonlarda ve magazin dergilerinde her türlü ahlaksızlık sergilenmekte, yolsuzluk yapanlar, homoseksüeller, fuhuşla geçimini sağlayanlar, kızlarını pazarlayanlar, kumarbazlar, iki lafı biraraya getirmekten aciz, cahil kişiler "özenilecek kimseler"miş gibi lanse edilmekte ve yaşadıkları hayat çok cazipmiş gibi anlatılmaktadır. Yaptıkları ahlaksızlıkların günümüz toplumundaki sıfatları ise sözde cesaret, medeniyet ve modernliktir.
Örneğin son yıllarda dünya genelinde erkeklerin kadınsı davranmaları, kadınsı bir üslupla konuşup, kadınsı giyinmeleri bu telkinin bir sonucudur. Toplumda bazı kişilerin endilerini küçük düşürecek bu gibi tavırlara özenmeleri de elbette ki onların akılsızlıklarının bir göstergesidir. Evlilik dışı ilişkiler ve uyuşturucu kullanmak da dünyaca ünlü bazı "medyatik" kişiler tarafından özendirilmektedir. Cahil olan insanlar ise bu kişileri kendilerine örnek alıp, onların giyimlerinden mimiklerine, hayat felsefelerinden konuşma üsluplarına kadar her tavırlarını taklit etmektedirler. Halbuki özendikleri kişilerin büyük bir bölümü ruhsal çöküntü içinde yaşayan, cahil, çevresindeki insanlar tarafından sürekli aşağılanan insanlardır. Ancak Kuran ahlakından uzak olan birçok insan bunları göremeyecek kadar akıl yönünden yoksundur. Allah iman etmeyenlerin akılsızlıklarını birçok ayetinde bildirmiştir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
Size verilen herşey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah Katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de, akıllanmayacak mısınız? (Kasas Suresi, 60)
Time, Nisan 79 - Günaydın Gazetesi, 11/3/94 - Hürriyet Gazetesi, 15/12/98 |
1979 yılına ait bu dergiden de anlaşıldığı gibi seneler öncesinden eşcinselliğin doğal bir şey olduğu yalanı topluma aşılanmaya başlanmıştır. |
Oysa toplum, Allah'tan korkup sakınan, düşünen, akıl sahibi, vicdanlı, kültürlü, dürüst ve aydın kimselere özendirilse, ahlaksızlıklar yerilerek küçük düşürülse, hiç kimse ahlaksızlık yarışına giremeyecektir. Genç insanların zihinleri boş konular yerine hem kendilerini geliştirecek, hem de çevrelerine fayda vermelerini sağlayacak konularla meşgul olsa, kuşkusuz bu insanlar çok daha bilinçli bireyler olacaklardır. Bilinç düzeyi yüksek kişilerin de her zaman için çevrelerindeki insanlara, içinde yaşadıkları topluma ve hatta tüm dünyaya fayda getirecekleri açıktır. Öncelikle bu insanlar her zaman doğru olanı araştıran, fikri saplantılardan uzak, açık fikirli kişiler olacaklardır. Çevrelerinde gördükleri olayları dinsizliğin getirdiği birtakım önyargılarla değil, açık bir zihinle değerlendirecek, dünyada bulunuş amaçlarını fark edebileceklerdir. Ve bu insanlar, kendilerini Allah'ın yarattığını ve O'na karşı sorumlu olduklarını bildikleri için, en güzel ahlakı yaşayabileceklerdir. Kuran'a uydukları için de kendilerine yalancı, sahtekar, ahlaksız, bozguncu insanları değil, samimi, güzel ahlaklı, akıllı, bilinçli insanları örnek alacaklardır.
Allah bir ayetinde örnek alınması gereken insanları şöyle bildirmiştir:
Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır. (Ahzab Suresi, 21)
Toplumda güzel ahlaklı kimselerin ön plana çıkartılmaları, güzel ahlakın övülerek kötü ahlakın yerilmesi insanların ahlaksızlığa özenmelerini de tamamen ortadan kaldıracaktır.
Uyuşturucu kullananların sayısı günden güne artmaktadır. |
Uyuşturucu kullanımı özellikle son 10 yıldır büyük bir hızla yayılmaktadır. Yapılan araştırmalar gençlerin önemli bir bölümünün uyuşturucu kullandığını ve yine çok fazla sayıda insanın uyuşturucu bağımlısı olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin 1992 yılında İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre gençlerin %50'sinin uyuşturucu kullandığı, %30'unun ise bağımlı oldukları ortaya çıkmıştır. Amerika'da yapılan bir diğer araştırma ise 1988 ve 1995 yılları arasında Amerikalıların uyuşturucu için toplam 57.3 milyar dolar harcadıklarını ortaya koymuştur.9
Her türlü uyuşturucu madde, insan sağlığına çok büyük zarar verir. Uyuşturucu kullanan bir insanın hayatı da olumsuz yönde etkilenir. Öncelikle çalışarak para kazanması ve ihtiyaçlarını karşılaması imkansız hale gelir. Bir yandan da uyuşturucu alabilmek için para bulması gerekir. Bu nedenle uyuşturucu kullananların bir çoğu, hırsızlık, dolandırıcılık, fuhuş, uyuşturucu kuryeliği gibi kanun dışı yöntemlerle para kazanma yoluna giderler. Her geçen gün katlamalı olarak daha fazla batağın içine girerler.
Bir insanın kendisine göz göre göre ve kendi eliyle maddi ve manevi yönden böyle büyük bir zarar verebilmesi aslında şaşırtıcıdır. Akıl ve vicdan sahibi bir insan kendisini asla böyle bir duruma düşürmez ancak dinsizliğin neden olduğu iradesizlik bir insanın kendisine çok daha büyük zararlar verebilmesine neden olabilmektedir. Allah "Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar." (Yunus Suresi, 44) ayetiyle dinsiz insanların bu yönünü bildirmektedir.
Uyuşturucu konusunda dinsizliğin etkisini gösterdiği bir başka nokta ise gençleri ve insanları uyuşturucuya alıştıranlardır. Vicdan, merhamet, şefkat ve acıma duygularını tamamen kaybeden bu insanlar, büyük bir özenle insanları bağımlı hale getirmeye ve daha fazla uyuşturucu satarak, bu sayede para kazanmaya çalışırlar. Hatta Latin Amerika veya Rusya gibi bazı ülkelerde uyuşturucu ticareti bir gelir olarak görülmekte ve devlet eliyle yürütülmekte, yapan kişilere de göz yumulmaktadır. Halbuki iki taraftan biri dindar olsa, Allah'a ve ahiret gününe iman etse bu sorun tüm dünyadan kalkar. Örneğin Allah korkusu nedeniyle uyuşturucu ticareti yapan kimse kalmasa veya Allah korkusu ile uyuşturucu kullanacak kimse kalmasa bu sorun kesin olarak çözülür.
Bugün uyuşturucu ticaretini ve kullanımını ortadan kaldırmak için kullanılan yöntemler kesinlikle kalıcı çözümler sunmamaktadır. Örneğin hastanede zorla tedavi gören bir uyuşturucu bağımlısı, çıkar çıkmaz yine aynı ortama girerek uyuşturucuya başlamaktadır. Uyuşturucu kaçakçılığından tutuklanan biri ise hapishaneden uyuşturucu trafiğini yönlendirmeye devam edebilmektedir. Uyuşturucu bağımlısını kurtarmanın tek yolu o kişiye irade kazandırılmasıdır. Bir insana sarsılmaz irade veren tek güç ise dindir. En iradeli insanın bile iradesini kırabilecek bir tutkusu mutlaka vardır. Ancak Allah korkusunun ve cehennem azabından sakınmanın getirdiği iradeyi sarsabilecek hiçbir güç yoktur.
Fuhuşla kazanç sağlama yolu tüm dünyada çok büyük bir hızla yayılmaktadır. Bunun yanı sıra fuhuş ticareti yapan gençlerin yaş sınırı da büyük bir hızla düşmektedir. Bugün dünyanın bir çok ülkesinde çocuk denecek yaştaki kız ve erkek çocuklar, para karşılığında, hatta kimi zaman bizzat aileleri tarafından pazarlanmaktadırlar. Daha korunması ve bakılması gereken bir yaşta bir meta olarak satılan bu çocukları kurtarmak için tüm dünyanın ayağa kalkması gerekirken, Filipinler gibi çocuk fahişelerin yaygın olduğu ülkeler en gözde turistik mekanlar olarak tanıtılmakta, dünyanın pek çok yerinden turistler yalnızca bu amaçla söz konusu bölgelere akın etmektedirler.
National Certified Health Statistics hesaplarına göre Amerika'da çocukların %32'si evlilik dışı ilişkilerden doğmaktadır. Bu, her yıl 1.267.383 çocuk evli olmayan anne ve babalardan meydana geliyor demektir.10 20-30 yıl önce düşünülmesi bile imkansız olan bir olay bugün artık olağan karşılanmaktadır.
Yeni Şafak Gazetesi, 31/10/99 |
12/7/98, Yeni Yüzyıl Gazetesi, 27/6/97 |
Radikal Gazetesi, 19/10/96 |
Gençlerin gün geçtikçe daha fazla uyuşturucuya rağbet etmesinin altındaki en önemli sebeplerden biri, Kuran ahlakının kazandırdığı akıl ve vicdandan yoksun olmalarıdır. |
Fuhuş sonucunda meydana gelen maddi ve manevi zararlar ise toplumun yapısını önemli ölçüde etkilemektedir. Evlilik dışı ilişkilerden doğan çocuklar veya daha çocuk yaşta, üstelik evli olmadığı halde çocuk sahibi olan annelerin oluşturduğu aile yaşantısının ne kadar bozuk ve çürük olacağı açıktır. Böyle bir yapıda yetişen çocukların da akıbeti bellidir. Aile yapısındaki bu dejenerasyon 9 Mart 1998 tarihinde yayınlanan "A Synopsis of Current World Crisis Reports" (Mevcut Dünya Krizi Raporlarının Bir Özeti) da şöyle açıklanmaktadır:
1960'lardan beri aile ve ahlak yapısında büyük bir bozulma başladı. Bugün ülkeleri yöneten insanlar o günün hippileriydiler. En önemli sloganları serbest aşktı. Ancak hiç kimse sürekli birileriyle kavga ettiklerini ve aslında birbirlerini hiç sevmediklerini fark edemedi. Onların yaşadıkları sevgi değil, ahlaksızlık ve dejenerasyondu.11
Fuhuş Allah'ın Kuran'da haram olarak açıkladığı ve karşılığında cehennem azabını vaat ettiği bir ahlaksızlıktır.
Zinaya yaklaşmayın, gerçekten o, 'çirkin bir hayasızlık' ve kötü bir yoldur. (İsra Suresi, 32)
Ve onlar, Allah ile beraber başka bir İlah'a tapmazlar. Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa 'ağır bir ceza ile' karşılaşır. (Furkan Suresi, 68)
Ancak dini telkin yerine ahlaksızlığın telkini verildiği için insanların büyük bir bölümü cehennemle karşılık bulacakları bir fiili "modern" ve "çekici" görebilmektedirler.
Tan Gazetesi, 30.01.1987 |
|
Cumhuriyet Gazetesi, 07.08.1996 |
Milliyet Gazetesi, 13.09.1996 |
Kuran ahlakının kişiye kazandırdığı en büyük güzelliklerden biri olan iffet kavramından habersiz olan gençler, para karşılığında bedenlerini satmakta bir mahsur görmüyorlar. |
Ahlaki dejenerasyonun son haddinde yaşandığı bir başka konu da homoseksüelliktir. Yakın bir geçmişe kadar "ahlaksızlık" olarak nitelendirilen homoseksüellik bugün birçok toplumda normal karşılanmakta ve hızla yayılmaktadır. Artık günümüzde bazı ülkelerde eşcinseller evlenebilmekte, kiralık anneler aracılığı ile bebek sahibi olabilmekte, homoseksüel partiler ve kulüpler kurabilmekte, eşcinsel kongreleri düzenleyebilmektedirler. Birçok dergi veya yayında bu tür ilişkilerin revaçta olduğuna dair telkinler yapılmaktadır. "İnsan cinsel kimliğini tespit etmekte serbesttir" gibi sözlerle "entellik" ve "geçerlilik" kazandırılmaya çalışılan homoseksüellik aslında açık bir sapıklıktır.
Dikkat edilirse homoseksüellerin ve fahişelerin aynı zamanda diğer ahlaki yönleri de bozuktur. Saldırgan, küfürbaz, laf anlamayan, evleri ve bedenleri pislik içinde olan, bulaşıcı hastalığını gözünü kırpmadan diğer insanlara geçirebilecek kadar insanlara karşı kin ve nefret duyan, hiçbir konuda sınır tanımayan, ar ve şerefini tamamen kaybetmiş insanlardır. Sahip oldukları psikolojik bozukluklar sebebiyle intihara ve cinayete de son derece eğilimli bir yapıları vardır. Bu insanların topluma hiçbir faydaları dokunmaz, aksine sadece huzursuzluk, gerilim, hastalık ve ahlaksızlık getirirler. Bu insanların sürekli gündemde tutulmalarının amacı; insanları iyice dejenere ederek, hatta bunu maksimum seviyeye getirerek, zaman içinde ahlak kurallarının iyice zayıfladığı bir toplum oluşturmaktır.
Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü Kendisi'nin olan (Allah) ne yücedir. Kıyamet-saatinin ilmi O'nun Katındadır ve O'na döndürüleceksiniz.
(Zuhruf Suresi, 85)
Ahlaki yönden dejenere olmuş bir toplumun en belirgin özelliği ise dinsizliğidir. Homoseksüellik Allah'ın dünyada ve ahirette azap sebebi olarak bildirdiği bir sapıklıktır. Allah Kuran'da, Lut kavmini yerin dibine geçirdiğini ve tarihe geçen bir azapla azaplandırdığını bildirmiştir. Hz. Lut kavmini bu sapkınlığı bırakmaları konusunda uyarmış ancak kavmi ona azgınlıkla karşılık vermiştir. Bunun sonucunda ise Allah bu kavmi helak etmiştir:
"Siz insanlardan (cinsel arzuyla) erkeklere mi gidiyorsunuz? Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlerinizi bırakıyorsunuz. Hayır, siz sınırı çiğneyen bir kavimsiniz." Dediler ki: "Ey Lut, eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten (burdan) sürülüp çıkarılanlardan olacaksın." Dedi ki: "Gerçekten ben, sizin bu yaptığınıza öfke ile karşı olanlardanım. Rabbim, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar." Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık. Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç. Sonra geride kalanları yerle bir ettik. Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık; uyarılıp-korkutulanların yağmuru ne kötü. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. (Şuara Suresi, 165-174)
Asıl düşündürücü olan ise sosyal kurumların veya konuyla ilgili kişi ve kuruluşların bu soruna yaklaşım şekilleridir.
Hiçbir kurumda bu sapkınlığın Allah Katında beğenilmeyen ve dünyada ve ahirette azapla karşılık göreceği bildirilen bir günah olduğunun üzerinde durulmamaktadır. Halbuki bu sapkınlığı işleyen insanların topluma verdikleri zarar kadar, bu insanların içinde bulundukları durumdan kurtarılmaları da önemlidir. Bugün tüm dünyada milyonlarca insan sapkınlık ve azgınlık içinde yaşamaktadır. Bu kişiler aldıkları telkinler sonucunda çirkinliği, ahlaksızlığı, itaatsizliği ve asiliği güzel görmeye başlamışlardır.
Dindar bir toplum ise insanları her zaman en güzele, en estetik olana, en doğruya, en dürüst olanına, en haysiyetli ve şerefli olan hayata, en akıllı olan tavra özendirir. Allah bir ayetinde imanı güzel ve ahlaksızlığı çirkin görenlerin doğru yolu bulduklarını bildirir:
… Ancak Allah size imanı sevdirdi, onu kalplerinizde süsleyip-çekici kıldı ve size inkarı, fıskı ve isyanı çirkin gösterdi. İşte onlar, doğru yolu bulmuş (irşad) olanlardır. (Hucurat Suresi, 7)
İnsanları kötülüklerden ve sapkınlıklardan alıkoyacak, güzel ahlakı insanlar arasında hakim edebilecek tek güç dindir. Allah bir ayetinde şöyle bildirir:
Sana Kitap'tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek ise muhakkak en büyük (ibadet)tür. Allah, yaptıklarınızı bilir. (Ankebut Suresi, 45)
Günümüzde kumar, tüm dünyada oldukça yaygın olan, hatta birçok kişi için bir tür eğlence sayılan bir sektör haline gelmiştir. İnsanlar kumara çok büyük miktarlarda paralar harcamaktadırlar. Öyle ki sırf zevk için yapılan bu para tüketimi, birçok muhtaç insanın refaha kavuşmasına yetecek boyutlardadır.
Oysa kumarın insanlara ne kadar büyük zararlar verdiğini her gün gazetelerde ve televizyonlarda, görmek mümkündür. Kumar borcu yüzünden intihar eden, herşeyini kaybettiği için ailesi dağılan, senelerce uğraşıp kazandığı mal varlığını birkaç saat içinde tamamen kaybedip bunalıma giren, bundan dolayı gözünü kırpmadan cinayet işleyebilen insanların haberleri her gün karşımıza çıkmaktadır. Yıkılan ailelerin, parçalanmış evliliklerin, haksız yolla kazanılan paraların üzerine bina edilen bu sektör, ahlaki dejenerasyonun çok önemli bir örneğidir.
Sabah Gazetesi, 27/7/99 Kuşkusuz ki, kumar batağına saplanan tek ülke Amerika değildir. Bugün pek çok ülkede, senelerce çalışarak kazandıkları paraları birkaç saat içinde kumarda kaybederek, ailelerini yoksul bir hayata mahkum eden insanlar yaşamaktadır. |
Toplumsal yapıya ve aile ilişkilerine son derece zararlı olmasına rağmen kumarın, bu şekilde teşvik edilmesi ise şaşırtıcıdır. Bunun ticaretini yaparak para kazanmaya çalışmak, kumarı meşru bir fiil olarak kabul etmek ise kuşkusuz son derece büyük bir vicdansızlıktır.
Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz.
(Maide Suresi, 90)
Tüm bu zararları görmezlikten gelerek böyle çirkin ve haram bir fiilin yayılmasına izin verenler, kendileri de kumardan zarar gördüklerinde ne kadar büyük bir hata yaptıklarını anlarlar. Ama onlar böyle bir olayla karşılaşana kadar pek çok insanı hatta toplumları karanlığa sürüklemiş olurlar. Böyle bir vicdansızlığın köklü olarak ortadan kaldırılması ise Allah'ın emrettiği Kuran ahlakına uymaktır. Allah Kuran'da kumarı "şeytan işi bir pislik" olarak tanıtmış ve insanları bundan uzak durmaya çağırmıştır:
Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bun(lar)dan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz. Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi? (Maide Suresi, 90-91)
İmanlı ve vicdanlı insanlara düşen görev de, kumarın insan ve toplum yaşamına getirdiği zararları gözler önüne sermek, insanları bu "pislik"ten kaçınmaya davet etmektir.
Hürriyet Gazetesi,23/9/99 |
Sabah Gazetesi, 21/9/99 - Hürriyet Gazetesi,23/9/99 |
Hürriyet Gazetesi,21/9/99 |
Akit Gazetesi, 10/10/99 |
Eylül 1999'da Türkiye'de gerçekleşen bir olay tüm insanlarımızı son derece şaşırttı. Bu daha önce ülkemizde benzerine şahit olunmayan bir olay idi. Kendilerine satanist diyen gençlerin işledikleri korkunç bir cinayetin ortaya çıkarılması, gençlerin içinde oldukları durumu gözler önüne sermişti. Bu olayın ardından gazetelerde, televizyonlarda birçok haber çıktı. Herkes kendine göre pek çok yorum yaptı, birtakım çözümler, gençleri bu tehlikeden koruyacak yollar önerildi. Ancak bu çözümlerin hiçbirinin köklü ve kalıcı çözümler olamayacağını, insanların böyle sapkın bir yoldan korunmasının tek bir yolu olduğunu hatırlatmakta fayda görüyoruz. Bu yol ise, Allah'a iman etmek, O'nun varlığının ve kudretinin delillerini takdir etmek, Allah'tan korkmak, Kuran ahlakına uygun bir yaşam sürmek ve gençleri de bu yönde eğitmektir. Bunların dışında önerilen hiçbir yol, insanları bu tehlikeden uzak tutmaya yetmeyecektir. |
8. Philip Johnson, Darwin On Trial, 2.b. Illionis: Intervarsity Press, 1993, s. 126
9.http://www.nida.nih.gov/Infofax/costs. html