Kerem ile Tolga çok iyi arkadaşlardı. Kerem’in babaannesi Tolgalarla aynı mahallede oturuyordu. Kerem yarı yıl tatilinde ve yaz tatilinin bir bölümünde babaannesine geldiği için her sene birlikte çok uzun bir zaman geçiriyorlardı.
Okulun ilk dönemi bitmiş, herkes karnelerini almış, tatilin tadını çıkarmaya başlamışlardı. Ama havalar çok soğuk olduğu için tatilin ilk günlerinde dışarıya pek çıkamamışlardı. Yine de arada bir dışarıya çıkıp arkadaşlarıyla görüşüyor, kısa da olsa oynuyorlardı. Bazen de bir arkadaşlarının evinde toplanıp sohbet ediyor, annelerinin hazırladığı kekleri, kurabiyeleri yiyorlardı.
Fakat yaklaşık bir hafta geçmesine rağmen Tolga Kerem’i göremiyordu. Diğer arkadaşlarına sordu. Onlar da okul tatil olduğundan beri Kerem’i hiç görmediklerini söylediler. Tolga, "herhalde havalar çok soğuk olduğu için çıkmıyor, ama kar yağarsa mutlaka çıkar çünkü Kerem karda oynamayı çok sever" diye düşündü. Sonra Kerem’i telefonla aramaya karar verdi.
Eve gider gitmez hemen telefona koşup Kerem’in babaannesinin evini ardı. Telefonu babaannesi açtı. Tolga’yı hemen tanıdı.
Tolga: Okullar kapandığından beri Kerem’i göremedim. Merak ettim, yarın onu görmeye geleceğim ama gelmeden önce telefonla aramayı düşündüm.
Babaannesi Kerem’in hastalandığını, bu yüzden kendisinin yanına gelemediğini, çok ağır bir grip geçirdiği için tatili yatıp dinlenerek geçirmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca telefonunu verebilirim, eğer ararsan çok memnun olur dedi.
Tolga telefon numarasını alıp hiç vakit geçirmeden Kerem’i aradı.
Telefonu açan annesi “Kerem bak arkadaşın Tolga arıyor” diyerek telefonu odasında yatmakta olan Kerem’e verdi.
Kerem sevinçle telefonu aldı. Tolga’ya "aradığın için çok memnun oldum, çok sevindim" dedi.
Tolga tatilde onu göremediği için çok merak ettiğini, birkaç gün bekleyip sonunda aradığını, babaannesinden hasta olduğunu öğrendiğinde çok üzüldüğünü söyledi.
Kerem de ona tatilin ilk günlerinde ağır bir gribe yakalandığını, doktorun iyice iyileşmeden bir yere gitme yatarak dinlen demesi üzerine de evde kaldığını, tatilini böyle geçirmek zorunda olduğunu anlattı.
Tolga, "geçmiş olsun, çok üzüldüm. İnşaAllah kısa zamanda iyileşirsin" dedi. Mahalledeki arkadaşlarının da onu merak ettiklerini söyledi. Onu rahatsız edebileceğini düşünerek telefonu fazla uzatmak istemedi.
Kerem de "aradığın için çok sevindim, arkadaşlara selam söyle, tekrar aramayı unutma" dedi.
Tolga tekrar geçmiş olsun diyerek telefonu kapadı. Arkadaşının hastalanmasına, tatili böyle geçirecek olmasına çok üzülmüştü.
Tolga’nın bu durumunu gören annesi merak edip ne olduğunu sordu. Tolga arkadaşının durumunu anlattı. Tatilini böyle geçirecek olmasına kim bilir ne kadar çok sıkılıyordur, acaba onun için daha başka ne yapabilirim dedi.
Annesi: Çok uzak bir yerde oturmuyorlar, onu ziyarete gidebiliriz. Kerem’in annesi benim eski arkadaşım, uzun zamandır görmemiştim, hem onu da görmüş olurum.
Tolga: Çok iyi olur anneciğim, ne zaman gidebiliriz.
Annesi: Kerem’e telefon edip ne zaman uygun olduğunu sor.
Sabah olunca Tolga erkenden Kerem’i aradı. Annesiyle beraber onu görmeye gelmek istediklerini, ne zaman uygun olabileceğini sordu.
Tolga buna çok sevindiğini, annesinin de çok sevineceğini, hemen yarın onları beklediğini söyledi.
Tolga ve annesi ertesi gün erkenden yola çıktılar. Birkaç saatlik yolculuktan sonra Kerem’in evine vardılar. Kerem’in annesi onları sevinçle karşıladı: Geleceğinizi öğrenince çok sevindim. Gelmekle çok iyi ettiniz dedi.
Hep beraber Kerem’in yanına gittiler. Kerem yatağında onları sevinçle karşıladı. Durumunu sorup biraz sohbet ettikten sonra anneleri onları başbaşa bırakıp içeri geçtiler.
Bu arada Tolga’nın dikkatini bir şey çekmişti. Kerem ağır bir hastalık yaşamasına ve tatilini bu şekilde yatarak geçirecek olmasına rağmen oldukça neşeliydi. Durumundan hiç şikayetçi gözükmüyordu.
Dayanamayıp sordu: Seni çok sıkılmış ve üzgün bir halde bulacağımı düşünüyordum. Ben olsam tatilimi böyle geçirecek olmam bütün neşemi kaçırırdı. Ama görüyorum ki sen oldukça neşelisin, bu durumdan hiç şikayetçi görünmüyorsun.
Kerem: Haklısın dedi. Ben de hastalığımın ilk günlerinde bunları düşünüp çok sıkılıyordum. Üzüntümden zaman zaman ağladığım bile oluyordu. O günlerde beni ziyarete gelen teyzemin oğlu Selim beni bu durumda görünce çok üzülmüş. Birkaç gün sonra biraz iyileştiğimde beni tekrar ziyarete geldi. Yanında bir kitap getirmişti, kitabı henüz okuyup bitirmediğini, bitirince bana verebileceğini ama okuduğu bölümü bana da okumak istediğini söyledi.
Memnun olacağımı söyleyince o bölümü bana da okudu. Kitapta Allah’ın herşeyi belli bir amaçla yarattığı, insanlara ilk başta kötü gibi gelen şeylerde aslında birçok fayda olduğu anlatılıyordu. Allah’a inanan ve O’na güvenen insanların herşeyde mutlaka bir hayır olduğunu bilerek hareket etmeleri gerektiğini söylüyordu.
Bununla ilgili birçok örnek verilmişti. Bu örneklerden biri de hastalık idi. Anlatılanlardan çok etkilendim. Kitapta yazdığı gibi gerçekten en basit bir hastalık gibi görünen grip bile insanın ne kadar aciz bir varlık olduğunu gösteriyor. Gribe gözle görülmesi mümkün olmayan bir virüs neden oluyor. Ancak bu küçücük canlı insanı güçten düşürüp bitkinleştiriyor. Yürüyemeyecek, hatta konuşamayacak hale getiriyor. İnsan yatıp iyileşmeyi beklemekten başka bir şey yapamıyor.
Tolga: Haklısın. İnsan o durumda yemek yiyip, ilaçlarını alıp beklemekten başka bir şey yapamıyor.
Kerem anlatmaya devam etti:
Kerem: Hastalanınca sağlıklı olmanın ne kadar büyük bir nimet olduğu anlaşılıyor. İnsan sağlıklıyken, rahatça dolaşıp koşup oynadığı zamanlar, hasta halini düşünüp Allah’a çok şükretmeli. Sabah kalktığında yürümek, koşabilmek, kimseden yardım almadan her an her istediğini yapabilmek Allah’ın çok büyük bir lütfu. Kitapta yazdığı gibi Allah hastalığı yaratarak insanın bunları düşünüp farkına varmasını sağlıyor.
Tolga: Evet bu anlattıkların çok doğru.
Kerem: İşte bunları düşününce bende üzülmeyi bıraktım. Yavaş yavaş iyileşmeye başladığım için çok seviniyorum. İnşaAllah okul açılana kadar tamamen iyileşirim. O zaman sağlıklı olmaktan, koşup oynamaktan çok daha büyük zevk alacağım.
Bu sırada Tolga’nın annesi içeri girip gitme vaktinin geldiğini söyledi.
Tolga: O kitabı ben de okumak istiyorum. Acaba bitirince bana da gönderir misin.
Kerem: Tabii, bitirir bitirmez hemen gönderirim.
Eve dönerlerken Tolga Kerem’in anlattıklarını tekrar düşündü. Onu mutlu görmek ve anlattıklarını dinlemek çok hoşuna gitmişti. İçinden; “Sağlıklı olmak gerçekten çok büyük bir nimet, döndüğümde bunları arkadaşlarıma da anlatacağım” dedi.
Dediler ki: "Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok.
Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."
(Bakara Suresi, 32)