Can her sabah olduğu gibi, okula gitmeden önce kahvaltısını yapmak için masaya oturmuştu. Annesi çayı demlerken Can’ın gözü bal kavanozunun üzerindeki sevimli ayı resmine takıldı. Resimdeki ayı Can’a seslendi:
Ayı: Merhaba Can! Anlaşılan sen de balı en az biz ayılar kadar seviyorsun...
Can: Evet. Annem kahvaltımdan balı hiç eksik etmez. Peki siz nereden buluyorsunuz bu güzel yiyeceği?
Ayı: Canlıların tüm ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayan Rabbimiz’in biz ayılara verdiği uzun burun sayesinde. Bu burunla çok iyi koku alır ve yiyeceklerimizi kolayca buluruz.
Can: Peki bal kovanını bulduğunuzda arılarla nasıl başediyorsunuz?
Ayı: Kovanı bulunca pençemizle bir iki keskin vuruş yapıp tüm arıları kaçırır, sonra da kovandaki balı afiyetle yeriz. Ama sakın sen aynı şeyi yapmaya kalkma yoksa arılar her yerini sokarlar ve hastalanırsın. Biz ayılarsa, Rabbimiz’in lütfu olan kalın kürkümüz sayesinde arıların iğnelerinden korunuruz.
Can: Merak ediyorum. Siz ayılar kış uykusuna yattığınız zaman hiç acıkmıyor musunuz?
Ayı: Bizler kış uykusuna yatmadan önce bol bol yemek yeriz. Derimizin altındaki yağ tabakasını artırmak için bol miktarda kayın kozalağı ve kestane tüketiriz. Böylece vücudumuzda yağ depolarız. Çünkü ilkbaharda barınaklarımızdan çıktığımızda kilolarımızdan çoğunu kaybetmiş oluruz. Bir insan bu kadar kilo kaybedetse hemen ölür. Oysa bizler vücut ağırlığımızın çoğunu kaybetsek bile yaşamımızı sürdürebiliriz. Tabii ki bizler uyumadan önce vücudumuza yağ depolamamız gerektiğini kendimiz akledemezdik. Bizim, uyumadan önce bu şekilde bol yemek yememiz ancak yüce Rabbimiz’in ilhamıyladır.
Can: Gerçekten de düşünen insanlar için yeryüzündeki her canlı Allah’ın üstün yaratışının delillerindendir. Bunu bana hatırlattığın için çok teşekkürler sevimli dostum...
“Hadi Can! Acele et, okula geç kalacaksın oğlum!”
Can annesinin sesiyle irkildi. Balını afiyetle yerken ayıları düşündü ve onları kusursuzca yaratan, sonsuz şefkat sahibi Allah’a şükretti.
Yedi gök, yer ve bunların içindekiler O'nu tesbih eder; O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ancak siz onların tesbihlerini kavramıyorsunuz. Şüphesiz O, halim olandır, bağışlayandır. (İsra Suresi, 44)