Can okuldan eve geldiği sırada dışarıda şiddetli bir yağmur başlamıştı. Yemeğini yedikten sonra ödevlerini yapmaya başlamadan önce annesinden yağmuru seyretmek için biraz izin istedi. Annesi Can’a kısa bir süre izin verdi. Can da pencerenin kenarına gelip yağan yağmuru seyretmeye başladı. Sokakta şemsiyesiyle yürüyenlerden başka, şemsiyesi olmadığı için apartmanların kenarına sığınan insanlar vardı. Bir süre sonra etrafta yağmur birikintileri oluşmaya başladı. Yoldan geçen arabalar suları etrafa sıçratıyor, insanlar ıslanmamak için kenara kaçışıyorlardı. Can hemen evde olmasının ne kadar iyi olduğunu, Allah’ın onlara verdiği sıcak ev ve yiyecekler için daha çok şükretmesi gerektiğini düşündü. Tam o sırada pencerenin önüne bir serçe kondu. Zavallı kuş yağmurda sığınacak bir yer arıyor herhalde diye düşünerek hemen pencereyi açtı.
Can: Merhaba, benim adım Can. İstersen içeri gelebilirsin.
Kuş: Teşekkür ederim Can. Yağmur dinene kadar içeride bekleyebilirim.
Can: Dışarıda çok üşümüş olmalısın. Daha önce hiç bu kadar yakından bir kuş görmemiştim. Bacaklarınız ne kadar da inceymiş. Bu incecik bacaklarla vücudunuzu nasıl taşıyabiliyorsunuz?
Kuş: Evet Can, biz kuşların bacakları vücudumuza göre incedir. Ama buna rağmen vücudumuzun ağırlığını kolaylıkla taşıyabiliyoruz. İncecik bacaklarımızın içinde pek çok kas, damar ve sinir var. Eğer biz kuşların bacakları daha kalın ve hantal olsaydı uçmamız oldukça zorlaşırdı.
Can: Uçmak kimbilir ne kadar güzel bir duygudur. Kanatlarınız da incecik ama onları kullanıp uçabiliyorsunuz. Peki nasıl oluyor da yorulmadan çok uzaklara uçabiliyorsunuz?
Kuş: Uçmak için ilk havalandığımızda çok enerji harcarız, çünkü bütün vücut ağırlığımızı incecik kanatlarımızla kaldırmamız gerekir. Ama bir kere uçmaya başladığımızda dinlenebilmemiz için havada kendimizi rüzgara bırakırız. Bu şekilde daha az enerji harcadığımız için kolay kolay yorulmayız. Rüzgarın etkisi geçince ise tekrar kanat çırpmaya başlarız. Allah’ın bizim için yarattığı kolaylıklar sayesinde çok uzun mesafeleri uçabiliriz.
Can: Peki uçarken etrafınızı nasıl görebiliyorsunuz?
Kuş: Bizim en iyi duyu organlarımızdan biri gözlerimizdir. Yüce Allah biz kuşlara, uçma yeteneğimizin yanı sıra üstün bir görme kabiliyeti de vermiştir. Eğer başlı başına bir mucize olan uçma yeteneğimiz, üstün bir görme yeteneğimiz olmasaydı son derece tehlikeli olurdu. Çok uzaktaki nesneleri insanlardan çok daha net görme gücüne ve daha geniş bir görme açısına sahibiz. Böylece tehlikeleri önceden fark ederek uçuşlarımızın yönünü ve hızını ayarlayabiliriz. İnsanlar gibi gözlerimizi hareket ettiremeyiz. Çünkü gözlerimiz yuvalarında sabittir. Ama başımızı ve boynumuzu hızla çevirerek görüş alanımızı büyütebiliriz.
Can: Demek bu yüzden kuşlar hep başlarını oynatıyorlar. Yani etrafınızı daha rahat görebilmek için. Bütün kuşların gözleri aynı mıdır?
Kuş: Baykuş gibi gece kuşlarının çok büyük gözleri vardır. Gözlerindeki bazı özel hücreler loş ışığa karşı duyarlıdır. Bu özellikleri sayesinde baykuşlar, geceleri çok iyi görüp avlanabilirler. Allah, su kuşları denilen türlerimizin gözlerini ise suyun içinde çok net görebilecek bir şekilde yaratmıştır. Su kuşları kafalarını suya daldırıp çıkararak sudaki böcek ve balıkları kolayca yakalarlar. Allah su kuşlarının gözlerinde su altında görmeye uygun bir yapı yaratmıştır. Bu sayede suyun altını berrak görür ve hemen avlarına doğru yüzerler.
Can: Bütün kuşların gagaları birbiriyle aynı değil. Bunun sebebi nedir?
Kuş: Allah gagalarımızı, türlerimize göre farklı farklı olan çok önemli görevleri yerine getirebilecek şekilde yaratmıştır. Biz kuşların gagaları, yaşadığımız ortamda beslenmemize en uygun olacak biçimdedir. Tırtıl ve solucan gibi böcekler, böcek yiyen biz kuşlar için çok lezzetli canlılardır. İnce ve sivri gagamızla tırtılları ve toprağın altındaki solucanları kolaylıkla çıkarabiliriz. Balıkla beslenen türlerimizin gagaları genelde balıkları kolay avlayabilmeleri için uzun ve kepçe şeklindedir. Bitkiyle beslenen türlerimizin gagaları ise beslendikleri bitki çeşidine göre o bitkilere en rahat ulaşabilecekleri biçimdedir. Rabbimiz yeryüzünde yaşayan tüm canlılara ihtiyaç duydukları özellikleri eksiksiz ve kusursuz olarak vermiştir.
Can: Benim gibi kulakların yok ama beni rahatlıkla duyabiliyorsun.
Kuş: Duymak da biz kuşlar için çok önemlidir. Bu şekilde avlanabilir, etrafımızdaki tehlikelere karşı korunabilir ve haberleşebiliriz. Bazı kuşlarda çok alçak sesleri çok rahat duymalarını sağlayan kulak zarları vardır. Baykuşların ise kulakları sese karşı çok hassastır. Duyma oranları insanlardan çok daha fazladır.
Can: Siz kuşlar çok güzel ötüyorsunuz. Sizin sesinizi dinlemek çok hoşuma gidiyor. Sesinizi ne amaçlarla kullanıyorsunuz?
Kuş: Bazı türlerimiz düşmanlarını yanıltmak için seslerini çeşitli şekillerde kullanırlar. Ağaç deliklerinde yaptığımız yuvalarımızı düşmanlardan korumak için bir yılan gibi tıslarız. Yuvaya saldıran yırtıcı hayvan yuvada bir yılan olduğunu düşünür böylece biz de yuvamızı korumuş oluruz.
Can: Yuvalarınızı düşmanlardan korumak için başka neler yaparsınız?
Kuş: Yuvalarımızı düşmanlardan korumak için çok sayıda sahte yuvalar kurarız. Böylece aralarına gizlediğimiz gerçek yuvamızı ve yumurtalarımızı düşmanları şaşırtarak korumuş oluruz. Yuvalarımızı zehirli yılanlardan korumak için girişlerini gizli ve karmaşık yaparız. Başka bir önlem olarak da dalları dikenli ağaçlara yuva yaparız.
Have they not looked at the birds above them, with wings outspread and folded back? Nothing holds them up but the All-Merciful. He sees all things. (Surat al-Mulk: 19)
Can: Bazı kuşlar suda nasıl yüzebiliyorlar. Neden bütün kuşlar suda yüzemez?
Kuş: Yaratıcımız olan Allah bazı türlerimize suda yüzebilecek özellikler vermiştir. Suya girdiklerinde yüzmelerini sağlamak için ayak parmaklarının arasını perdeli yaratmıştır. Diğer türlerimizin ayak parmakları ise ince ve perdesizdir. Bu yüzden su kuşlarının dışındaki kuşlar suda yüzemezler.
Can: Tıpkı bir palet gibi. Yüzerken ayağıma palet taktığımda çok daha hızlı yüzebiliyorum.
Kuş: İşte bazı türlerimiz de doğuştan bu paletlere sahiptir.
Can ile kuş sohbetlerine devam ederlerken annesi Can’ı ödevlerini yapması için odasına çağırdı. Bu sırada yağmur da dinmişti.
Do they not see the birds suspended in mid-air up in the sky? Nothing holds them there except Allah. There are certainly Signs in that for people who believe. (Surat an-Nahl: 79)
Can: Ben artık odama gidip ödevlerimi yapmak zorundayım. Yarın okulda siz kuşların özelliklerini ve yüce Allah’ın tüm varlıklar gibi sizleri de üstün yaratma sanatıyla ne kadar kusursuz yarattığını arkadaşlarıma anlatacağım.
Kuş: Yağmur dindiğine göre ben de artık yuvama dönebilirim. Beni içeri aldığın için çok teşekkür ederim Can. Arkadaşlarına biz kuşları anlatırken tüm canlılara olduğu gibi biz kuşlara da çok iyi bakmaları ve onlara taş atmamaları gerektiğini de anlatır mısın?
Can: Tabii ki anlatırım. Allah’a emanet ol.
Can pencereyi açtı ve kuş da hemen uçtu ve gökyüzünde süzülmeye başladı. Can da Allah’ın yaratışındaki üstünlüğü düşünerek ödevlerinin başına oturdu.