Ali ve ailesi pazar günü piknik yapmak için erkenden ormana gelmişlerdi. Annesi piknik malzemelerini yerleştiriyordu.
Annesi gelirken sepeti Ali’nin çok sevdiği havuçlarla doldurmuştu. Ali hemen bir ağacın altına oturdu. Bir yandan kitap okuyor, bir yandan havuçlarını yiyiyordu. Bir tavşanın sepete doğru yaklaştığını gördü. Minik tavşanı korkutmamaya özen göstererek Ali yavaşça doğruldu.
Ali: Demek karnın acıktı minik tavşan!
Tavşan: Şeyy... Evet, havucu çok seviyorum.
Ali: Gel beraber yiyelim, hem biraz sohbet ederiz, senin hakkında merak ettiğim çok şey var...
Tavşan: Biz tavşanlar toprak altına kazdığımız yuvalarda yaşarız. Ve havuçlar da tam bizim bu yer altındaki yaşantımıza uygun olarak yerin altına doğru büyürler. Böylece onlara kolayca ulaşabiliriz. En sevdiğimiz yiyecek olan havuca kolayca ulaşabilmemiz için yüce Allah onları en uygun şekilde yaratmıştır. Allah böyle dilediği için, biz yiyeceğimizi kolayca bulabiliriz. Bu Allah’ın yaratma mucizelerinden biridir.
Ali, Allah’ın herşeyi canlıların kullanımına nasıl da uygun yaratmış olduğunu düşündü. Kışın yediği portakal geldi aklına. Bu meyvenin kolayca yiyebilmemiz için özel olarak kabuğundan dilimlenmiş halde çıkmasına şaştı. Eğer böyle olmasaydı, sulu haliyle onu yememiz çok zor olacaktı. İçinde sağlığımız için çok faydalı olan C vitamininin bulunduğu bu meyveyi, Allah’ın bizim kolayca yememiz için dilimlenmiş ve paketlenmiş bir şekilde yaratmış olmasına şükretti. Ve tabii onu kolayca yemesi için dişleri olması da ayrı bir nimetti. Tıpkı tavşanın havucu kolayca kemirmesini sağlayan ön dişleri gibi, Allah ona da yemek yiyebilmesi için dişlerini vermişti.
Ali: Peki, yüce Allah başka ne gibi özellikler vermiş size?
Tavşan: Allah her canlıya yaşamlarını kolaylaştıracak birçok özellik vermiştir. Yeryüzünde farklı özelliklere sahip çeşit çeşit tavşanlar vardır. Örneğin soğuk bölgelerde yaşayan tavşanlar genelde beyaz renklidir. Çünkü bu onların karlar üzerinde fark edilmelerini engeller ve böylece kolayca saklanabilirler. Benim gibi yabani tavşanların bacakları ve kulakları daha uzundur. Çöllerde yaşayan Amerikan tavşanının ise iri kulakları vardır. Bu kulaklar tavşanın sıcak çöllerde serinlemesine yardımcı olur.
Ali: Senin kaplumbağayla olan hikayeni bilmeyen yok. Sanırım hızlı bir koşucusun, doğru mu?
Tavşan: Evet, arka bacaklarım ön bacaklarımdan daha uzun ve güçlü. Bu sayede, saatte 60-70 km hızla koşabiliyor ve bir seferde 6 metre ileriye sıçrayabiliyorum.
Ali: Peki yerin altındaki evini nasıl buluyorsun, ya sen yokken oraya başka bir tavşan yerleşirse?
Tavşan: Bazı hayvanlar evlerini belirlemek için “koku bırakma” yöntemini kullanırlar. Mesela ceylanlar gözlerinin altındaki bezlerden salgılanan bir madde bırakırlar. Bu salgıdan yayılan kokuyla yaşam bölgelerini işaretlemiş olurlar. Biz de çenemizdeki bezler ile bir koku bırakarak evlerimizi işaretleriz. Böylece oraya başka bir hayvan yerleşmez, biz de yuvamızı kolayca buluruz. Tabii bunu kendi irademizle değil, ancak Allah’ın ilham etmesiyle yaparız.
Ali: Kardeşlerin var mı?
Tavşan: Biz tavşanların hızlı bir üreme dönemi vardır. Annelerimizin gebelik süresi kısa yani yaklaşık 28-33 gün kadardır. Bir defada birçok yavru doğururlar. Mesela benim 15 tane kardeşim var... Yavrular yaklaşık bir ay annelerinin yanında kalırlar. Tavşanların bir başka özellikleri de doğumdan 3-4 gün sonra sonra çiftleşebilmeleridir.
Bu sırada Ali’nin babası, yanlarına geldi ve sohbete katıldı.
Ali’nin babası: Bütün bunları ben bile bilmiyordum minik tavşan. Allah razı olsun. Allah tüm kainatı, içindeki canlı cansız herşeyi nasıl da eksiksiz olarak yaratmış. Kuran’da yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“İşte Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka ilah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır, öyleyse O’na kulluk edin. O herşeyin üstünde bir vekildir.” (En’am Suresi, 102)
Bütün bu verdiği nimetler sonsuz ahiret hayatımıza hazırlık yaptığımız ve imtihan olduğumuz dünya hayatında O’na şükretmemiz, O’nun rızasını kazanarak yaşamamız içindir. Biliyorsunuz Allah Kuran'da, “insanları ancak Kendisi'ne ibadet etmeleri için” yarattığını bize bildiriyor. Bizim de yapacağımız en güzel şey, tüm bu nimetlere şükretmek, hayatımızı Kuran’a göre düzenlemek ve “Allah için” yaşamak olmalı. Kuran’da Allah şöyle buyurur:
“Sen de sabah akşam O’nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi istek ve tutkularına (hevasına) uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme.” (Kehf Suresi, 28)
Ali: Babacığım, insan etrafına biraz düşünerek bakınca ne kadar çok şükredecek şey görüyor, değil mi? Her gün görmeye alıştığımız bir ağaç, uçan bir kuş, bu minik tavşan... Biraz düşünüp inceleyince hepsinde kusursuz birer tasarım olduğunu görüyoruz. Bunu yapmaya ancak herşeyi örneksiz yaratan yüce Allah güç yetirebilir değil mi? Yoksa bir tavşan tüm bu özellikleri kendinde toplamayı nasıl akıl edebilirdi ki?
Tavşan: Çok haklısın Aliciğim. Allah bize yaratılışımıza uygun özellikleri vermese hiçbirimiz onlara sahip olmaya güç yetiremezdik.
Ali’nin babası: Aliciğim, pikniğe gelmemiz ne kadar hayırlı oldu. İlk bakışta bizimle pikniğe gelmek hiç de cazip gelmemişti ama burada minik tavşanla tanışıp bu sohbeti yapman birçok konuda tekrar düşünmeni sağladı.
Ali: Haklısın babacığım, bu sohbet benim herşeyde Allah’ı görmeme çok yardımcı oldu. Çok teşekkür ederim minik tavşan. Benim babamla gitmem gerekiyor. Anneme sorayım, daha havucumuz varsa sana getirirm. Tekrar görüşmek üzere şimdilik hoşçakal.
Tavşan: Teşekkürler Ali, Allah’a emanet olun.
Şüphesiz, müminler için göklerde ve yerde ayetler vardır. Sizin yaratılışınızda ve türetip yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 3-4)