Ahmet hafta sonu ailesiyle birlikte dedesini ziyarete gelmişti. Akşam yemeğine kadar dedesi, Ahmet’i her zamanki gibi parka götürdü. Orada Ahmet’i bir sürpriz bekliyordu. Parka geldiklerinde Ahmet havuzda yüzen ördekleri görünce çok sevindi. Dedesi de Ahmet’in ördekleri çok sevdiğini bildiği için yanında ördeklerin yiyebileceği yiyecekler getirmişti. Onları Ahmet’e verdi ve oradaki bir banka oturdu. Ahmet hemen ördeklerin yanına koştu.
Ahmet: Merhaba benim adım Ahmet. Size yiyecek getirdim.
Ördek: Merhaba Ahmet, çok teşekkür ederiz.
Ahmet: Merak ediyorum, acaba size burada yiyecek vermeselerdi ya da insanların olmadığı başka bir yerde yaşıyor olsaydınız nasıl beslenirdiniz?
Ördek: Biz ördekler doğadaki yaşantımızda sudan pek fazla çıkmayız. Besinlerimizi sudan sağlarız.
Ahmet: Ama ben ördeklerin yüzdüğü sularda da yiyecek hiçbir şey göremiyorum.
Ördek: Bizler besinlerimizi sudan çeşitli şekillerde alırız. Bazı türlerimiz yüzerken dibe dalmadan böcekler ve bitkilerle besleniriz. Bazı türlerimiz sık sık başımızı ve gövdemizin ön kısmını suya gömerek kuyruğumuz kalkık bir biçimde besin ararız. Bazı türlerimizse tamamen suya dalarak besinlerimizin tümünü suyun altında ararız.
Ahmet: Peki neden sürekli suda duruyorsunuz? Neden karada da dolaşmıyorsunuz?
Ördek: Çünkü ayak parmaklarımızın arasındaki perdeler suya dalmamıza ve hızlı yüzmemize yardımcı olur ama karada yürümemizi zorlaştırır.
Ahmet: Ben denize girdiğim zaman suyun üstünde kalmak için sürekli hareket etmek zorunda kalıyorum. Bu yüzden suyun üstünde rahatça kalabilmek için denize simitle giriyorum. Sizler nasıl bu kadar uzun süre suyun üstünde kalabiliyorsunuz?
Ördek: Denize simitle girdiğin zaman nasıl hareket etmeden suyun üstünde kalabiliyorsan, bizim de vücudumuzun içinde taşıdığımız hava suyun üstünde kalabilmemizi sağlıyor.
Ahmet: Ama ben üzerimde simit varken suyun içine dalamıyorum. Peki siz nasıl dalabiliyorsunuz?
Ördek: Bizim vücudumuzda küçük balonlara benzeyen hava kesecikleri var. Bu kesecikler hava ile dolduğunda suyun üstünde kalabiliyoruz. Suyun içine dalmak istediğimizde ise hava keseciklerindeki havayı dışarı pompalıyoruz. Vücudumuzun içinde daha az hava kaldığı için kolaylıkla suyun içine batabiliyoruz.
Ahmet: Hem suyun üstünde kalabiliyor, hem suya dalabiliyor, hem de çok güzel yüzebiliyorsunuz.
Ördek: Ayak parmaklarımızın arasındaki perdeler sayesinde yüzebiliyoruz. Ayaklarımızı suyun içinde ileri geri hareket ettirdiğimizde bu perdeler iyice genişliyor ve suyu daha kuvvetli itmemizi sağlıyor.
Ahmet: Tıpkı yazın büyüklerin denize girerken daha rahat ve hızlı yüzmek için ayaklarına taktıkları paletler gibi.
Ördek: Evet Ahmet. Eğer sizlerin ayakları öyle olsaydı hiç rahat yürüyemezdiniz. Ama biz su kuşları olduğumuz için ayaklarımızın bu şekli sayesinde çok rahat yüzebiliyor, beslenebiliyoruz.
Ahmet: Bütün ördekler birbirine çok benziyor ama aranızda ne gibi farklar var?
Ördek: Bizler birbirimize çok benziyoruz ama ördek türleri arasında farklılıklar var tabii. Erkek ördekler, dişi ördeklerden daha parlak tüylere sahiptirler. Yuvasında kuluçkaya yatmış dişiler için bu önemli bir korumadır. Çünkü soluk renkleri sayesinde düşmanları onları görmediği için dişiler yuvalarında daha güvenlikte olurlar. Dişi ördeklerin, bulundukları yere uygun soluk renkleri onları yakın mesafeden bile görebilmeyi oldukça zorlaştırır.
Ahmet: Peki yuvalarına bir düşman yaklaşırsa o zaman ne olur?
Ördek: Erkek ördekler yuvadaki dişilerini korumak için parlak renkli tüylerini kullanarak düşmanların dikkatini üzerine çekerler. Bir düşman yuvanın yakınına geldiğinde erkek hemen havalanarak çok fazla gürültü yapar ve düşmanı yuvadan uzaklaştırmak için elinden gelen tüm çabayı sarf eder.
Tam o sırada Ahmet suda yüzen ördek yavrularını gördü. Küçücükken bile yavruların suda yüzebilmelerine çok şaşırdı ve hemen sordu:
Ahmet: Bu küçücük yavrularınız nasıl bu kadar kısa zamanda yüzmeyi öğrenebiliyorlar?
Ördek: Yavrular yumurtadan çıktıktan birkaç saat sonra suya koşup yüzmeye ve kendi başlarına beslenmeye başlarlar.
Ahmet kendisini doğduktan birkaç saat sonra suya bıraksalardı ne olurdu diye düşündü. Tabii ki yüzemez, su yutup boğulurdu. Yüce Allah’ın ördekleri suda yaşamaları, yüzebilmeleri, beslenebilmeleri için kusursuz bir biçimde yarattığını düşündü. O sırada dedesi de oturduğu banktan kalkmış, Ahmet’in yanına gelmişti.
Ahmet: Dedeciğim ördekler ne kadar güzel yüzüyorlar, öyle değil mi? Hem de çok sevimliler.
Dede: Evet Ahmetciğim. Tek bir özellikleri bile bize Allah’ın her varlığı ne kadar kusursuz bir biçimde yarattığını gösteriyor. Ördeklerin aynı zamanda uçabildiklerini de biliyor muydun? Ördekler uçarken vahşi hayvanlara yem olmamak için durmadan yön değiştirirler.
Ahmet: Ördekler bunun için yön değiştirmeleri gerektiğini nereden biliyorlar dedeciğim?
Dede: Tabii ki bu, Allah’ın diğer canlılara verdiği özellikler gibi, sevimli ördeklere kendilerini korumaları için vermiş olduğu bir özelliktir. Allah dilediğini yaratır. Bununla ilgili Kuran’daki ayetlerden biri şöyledir:
“Allah, her canlıyı sudan yarattı. işte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.” (Nur Suresi, 45)
ÖrdeklerÖrdekler uçarken tıpkı çitalar gibi arabaların hızlarına ulaşabilirler. Ayrıca yırtıcı hayvanlara yem olmamak için de uçarlarken sürekli yönlerini değiştirirler. Suya dalmaları gerektiğinde bunu o kadar hızlı bir şekilde yaparlar ki, avcılar onları avlamakta çok zorlanırlar. |
Hadi artık yemek vakti iyice yaklaştı yavaş yavaş eve dönsek iyi olur.
Ahmet: Peki dedeciğim ben de sana yolda ördekler hakkında öğrendiklerimi anlatacağım.
Dede: Öyle mi? Nereden öğrendin bakalım sen bu bilgileri?
Ahmet sudaki ördeklere göz kırptı ve onlarla vedalaştı:
Ahmet: Hoşçakalın sevimli ördekler!
Ahmet ördeklerden ayrılırken dedesinin elinden tuttu, beraber hem eve doğru yürüdüler hem de Allah’ın herşeyi en mükemmel biçimde yarattığını konuşarak Allah’a şükrettiler.