Ünlü bilim felsefecisi Thomas Kuhn, The Structure of Scientific Revolutions (Bilimsel Devrimlerin Yapısı) adlı eserinde "paradigma" kavramı üzerinde durur. Paradigma, bilim dünyasının belirli bir dönemde kabul ettiği "kavramsal dünya görüşü"dür. Bilim adamları kimi zaman bir paradigmaya sıkıca bağlanırlar; ama bunun yanlış olduğu zamanla, yeni bilimsel bulgularla anlaşılır. Örneğin bir zamanlar bilim dünyasının ortak görüşü olan dünya merkezli Batlamyus evren modeli, çok güçlü bir paradigma olmasına karşın, Kopernik'in bulguları sonucunda yıkılmış ve yerine farklı bir paradigma kabul edilmiştir. Thomas Kuhn'a göre bilim dünyasında zaman zaman böyle büyük paradigma değişimleri yaşanır ve bunun adı "bilimsel devrim"dir.
Kuhn, bilim adamlarının büyük bölümünün mevcut bir paradigmayı korumak için çabalayacaklarına, diğer bir deyişle tutucu davranacaklarına da dikkat çeker. Bu nedenledir ki, bilimsel devrimleri gerçekleştirenler, Kuhn'a göre, "bilimsel otorite" sayılan kişiler değil, bilim dünyasının daha dışında kabul edilenler veya bu dünyaya yeni giren genç beyinlerdir. Kuhn, ünlü bilim adamı Max Planck'ın bir sözüne de atıfta bulunur: Planck'a göre "bilimsel bir gerçek, rakiplerini ikna ederek ve onların ışığı görmesini sağlayarak zafer kazanmaz; aksine bu rakipler ölür ve onların yerine gelen yeni nesiller (yeni bilimsel gerçeğe) aşina olur."
Bugünün bilim dünyasında da bir devrim yaşanmaktadır. Darwinizm bilimsel olarak çökmüştür, ama "bilim dünyasının otoriteleri" olarak görülen kimselerin çoğu bunu kabul etmemek, "ışığı görmemek" için direnmektedirler. Tümüyle ideolojik ve dogmatik bir direniştir bu. Ama giderek zayıflamaktadırlar ve kamuoyu bunu fark etmektedir. Bilim dünyasının önüne açılan ışığın ismi ise "yaratılış gerçeğidir". Bu konuyu araştıran bilim adamları yaşamın Darwinizm'in iddia ettiği gibi rastlantısal doğa güçlerinin ürünü olmadığını, aksine çok üstün bilgi sahibi bir Yaratıcı'nın eseri olduğunu savunurlar. Bu üstün yaratıcı, tüm alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'tır. Bu gerçek, her geçen gün daha fazla bilim adamı tarafından kabul edilmekte ve Darwinizm'in bilimsel çöküşü daha da açık şekilde ortaya konmaktadır.
ABD'deki evrim karşıtı hareketin en önemli isimlerinden biri olan California Berkeley Üniversitesi profesörü Phillip E. Johnson, Darwinizm'in çok yakında tarihin çöplüğüne atılacağından emindir. Johnson, ABD'nin farklı eyaletlerinde Darwinizm aleyhindeki bilimsel delillerin de ders kitaplarına dahil edilmesine izin veren yeni kanunsal düzenlemelerden söz ettikten sonra, şu yorumu yapar:
Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hehpsi O'na gönülden boyun eğmiş bulunuyorlar. Yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O'dur;.. ..bu O'na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce misal O'nundur. O güçlü ve üstün olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. |
(Ancak) olayları değiştirecek büyük dönüm noktası, okul müfredatlarında değil, kanıtları bilen ve az çok bağımsız bir zihne sahip olan insanların düşüncelerinde ve yazılarında gerçekleşiyor. Darwinistler deliller açısından kaybettiklerini, kazanmadıklarını biliyorlar ve aynı zamanda kamuoyu desteğini yitirdiklerinin de farkındalar. Umutsuz bir biçimde, çöküşlerini, örneğin, biberli kelebeklerin ağaç gövdelerine konmadıklarını (ve asıl) doğal seleksiyonun genetik bilgide artış sağlamadığını kabul etmeyi ertelemeye çalışıyorlar. Bir taraftan da yenilgilerini gizlemekte tecrübe kazanıyorlar. 163
Türkiye'deki Darwinistler de, inandıkları teorinin nasıl ve neden eleştirildiğini düşünmelidirler. Batı'daki meslektaşları, bu kitapta incelediğimiz tüm delillerin farkına varmaya başlamışlardır ancak yine de kimileri bir şekilde bunları göz ardı etmek, Darwinizm'i bunlara rağmen ayakta tutabilmek için çaba harcamaktadırlar. 1950'lerin dünyasında, bilimsel gelişmelerden habersiz şekilde, Darwinizm'in hayali "eski güzel günleri"nde yaşamaya çalışan bazı kişiler kendilerine evrim kanıtı sorulduğunda, hala, çok hararetli bir biçimde; geçersizliği kanıtlanmış Miller Deneyi'nden, insan embriyosundaki sözde "solungaçlar"dan, biberli kelebekler hikayesinden veya hayali at serilerinden söz edebilmektedirler. Kambriyen Patlaması, indirgenemez komplekslik, genetik bilginin kökeni gibi gerçekleri ise gözardı etmek için çalışmaktadırlar. 50'li, 60'lı yıllarda okunmuş olan köhne kitapların ve Darwinist propaganda materyallerinin etkisiyle, hala bu çürük teoriye inanmakta ısrarcı davranmanın hiçbir faydası yoktur. Türkiye'deki Darwinistleri de böyle bir duruma düşmekten sakınmaya, bilimsel delilleri göz ardı etmeden, ön yargılardan kurtulurak, doğruları görmeye davet ediyoruz.
Darwinizm'in bağlılarının yapmaları gereken, bu teoriye körü körüne inanmaktan vazgeçmektir. Bilimin sonuçlarını incelemeli ve bu sonuçları önyargısız olarak değerlendirmelidirler. Eğer evrim teorisi lehinde kanıtları varsa, bunu açıklamalıdırlar. Ama bu açıklamalarının geçersizliği ortaya çıktığında, körü körüne evrim teorisine bağlı kalmamalı ve gerçeği görmelidirler.
Eğer bu arayışlarında samimi olurlarsa, Darwinizm'in en koyu savunucuları da, bu teorinin büyük bir aldanış olduğunu göreceklerdir. Bu, bilimsel olarak ortaya çıkmış bir gerçektir.
Ve Darwinizm'in bu bilimsel çöküşü, aslında, bizlere Kuran'da haber verilen Adetullah'ın (Allah'ın kanunlarının) bir tecellisidir. Allah Kuran'da "batıl"ın (yani yalanın ve sahtenin) "hak"kın gelmesiyle (yani gerçeğin ortaya konmasıyla) yok olacağını haber verir:
De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur." (İsra Suresi, 81)
Darwinizm de batıl, yani yanlış, sahte ve aldatıcı bir öğretidir. Bir zamanlar, bilgi eksikliğini, bilim düzeyinin zayıflığını kullanarak etkili olmuş ve pek çok insanı aldatabilmiştir. Ama gerçeğin ortaya konması, bilimin gerçek bulgularının önyargısız insanlar tarafından incelenmesiyle birlikte, bu aldatmaca çökmüştür.
Darwinistlerin bugün yapmaya çalıştıkları şey, batılı ayakta tutabilmek için hakkı reddetmek, gizlemek veya göz ardı etmektir. Ama bu yanlış bir yoldur; bu şekilde kendilerini hem aldatmış, hem de küçük düşürmüş olurlar. Allah'ın Kuran'da, bildirdiği ayetten Darwinistler de ders almalıdırlar:
Hakkı batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz. (Bakara Suresi, 42)
Gerçeği gördükten sonra direnmemek ve doğru olana yönelmek doğru bir harekettir. Bir insan şimdiye kadar bilgi eksikliğinden ya da kendisine yapılan telkinlerden dolayı evrim yalanına inanmış olabilir. Ama eğer samimi bir insansa, bir aldatmacanın peşinden giderek dünyada ve ahirette küçük düşeceğine, doğruyu araştırıp bulmalı ve ona uymalıdır. Unutulmamalıdır ki samimiyet ve dürüstlük dünyada da ahirette de güzel bir karşılık görecektir.
Sen Yücesin,
bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok.
Gerçekten Sen, herşeyi bilen,
hüküm ve hikmet sahibi olansın.
(Bakara Suresi, 32)
163- Phillip Johnson, “A Step Forward in Ohio”, Touchstone, Volume 16, Issue 1, Ocak-Şubat 2003, sf. 11; http://www.touchstonemag.com/docs/issues/16.1docs/16-1pg11.html