Kitapçığın başından bu yana incelediklerimiz bize somut bir gerçeği göstermektedir: Evrim, bilimsel verilerle ispatlanan bir gerçek değil, çeşitli sahtekarlık ve beyin yıkama yöntemleri ile topluma telkin edilen bir yalandır. Evrim'i toplumlara telkin eden belirli güçler vardır. Evrim'i insanlara kabul ettirmeyi "en büyük görev" olarak kabul eden Masonluk, sözkonusu güçlerin en önemlisidir.
Sözkonusu güçlerin Evrim üzerinde bu kadar durmalarının nedeni ise açıktır: Evrim, dinin gösterdiği doğrulara karşı öne sürülebilecek tek iddiadır. Siyasi/ekonomik çıkarları nedeniyle, dindar değil, din-dışı bir dünyayı tercih eden güçlerse, bu nedenle tek çareyi Evrim'de bulmaktadırlar. Evrim, dine sırt çevirmek (ve çevirtmek) isteyenler için yegane yoldur. Bu nedenle ne denli tutarsız, saçma ve çürük bir yol olursa olsun, mutlaka ve mutlaka savunulmakta, telkin edilmekte ve kabul ettirilmektedir.
Bu nedenle Evrim'i savunan güçlerin içinde bulundukları konum aslında oldukça ilginçtir: Önce bir yalan uydurmakta, sonra bu yalana kendileri inanmakta ve sonra da onu diğer insanlara telkin etmektedirler. Tam da "onlar, hem ondan (Kuran'dan) alıkoyarlar, hem kendileri kaçarlar" (Enam, 26) ayetinde haber verildiği gibi.
Evrimcilerin içinde bulundukları bu durum, Kuran'da (yani Evrimcilerin yalanlamaya uğraştığı kaynakta) daha pek çok yerde ayrıntılarıyla anlatılır. Kuran, insanları inkarda ısrar etmeye neyin yönelttiğini çok hikmetli bir biçimde bildirir. Bu nedenle Evrimci (ve daha diğer inkarcı) düşünce yapısının altında neyin yattığını Kuran'dan öğrenmekte yarar var.
Kuran, herşeyden önce, "iman"ın aslında son derece kolay ve doğal olduğunu vurgular: Canlıların öylesine mükemmel, öylesine hayret verici özellikleri vardır ki, bunların "rastlantılar sonucu" oluşmuş olması kesinlikle mümkün değildir. İnsan, bir yerde yazılı tek bir harfin bile kendi kendine mi oluşuğu, yoksa birisi tarafından mı yazıldığı sorusuna, açıkça "bir yazıcı tarafından yazılmıştır" cevabı verir. Harf varsa, yazar da vardır. Resim varsa, ressam da vardır. Yapılmış olan herşey, birisi tarafından yapılmıştır. Hiç bir şey, yaratılmadan var olmaz. Kuran, bu konuda insana şöyle seslenir:
Yoksa onlar, hiç bir şey olmaksızın mı yaratıldılar? Yoksa yaratıcılar kendileri mi? Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır; onlar, kesin bir bilgiyle inanmıyorlar.(Tur, 35-36)
Sonsuz dengeye, sonsuz güzelliğe, sonsuz sanata sahip olan evren ve içindekiler de kuşkusuz yaratılmış, yapılmıştır. Akıl ve vicdan sahibi her insan, bunu kolaylıkla farkedebilir ve tüm varlıkların bir Yaratıcı'nın eseri olduğunu rahatlıkla kavrayabilir.
Yapması gereken tek şey, toplumun düşüncesini perde arkasından yönlendiren ve insanları Allah'ı inkar etmeye sürükleyen bazı güçlerin telkinlerine, ya da kendi bencil istek ve tutkularına göre değil, vicdan ve aklına göre düşünmesidir.
O zaman aşağıdaki ayetlerde ifade edilen gerçekleri görebilir:
Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz? Şimdi (rahimlere) dökmekte olduğunuz meniyi gördünüz mü? Onu sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcı Biz miyiz?...
Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü? Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız. (Şöyle de sızlanırdınız:) 'Doğrusu biz, ağır bir borç altına girip-zorlandık. Hayır, biz büsbütün yoksun bırakıldık.'
Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi?...
Şu halde büyük Rabbini ismiyle tesbih et.(Vakıa Suresi, 57-74)
Sen Yücesin,
bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok.
Gerçekten Sen, herşeyi bilen,
hüküm ve hikmet sahibi olansın.
(Bakara Suresi, 32)