UBA, evrimcilerin klasik iddiasını tekrarlamakta ve yaratılışın bilimsel bir açıklama olmadığını öne sürmektedir. (Bilim ve Yaratılışçılık, s. xii) Oysa, Yaratılış gerçeği, özellikle içinde bulunduğumuz dönemde bilimsel bulgularla kesin olarak desteklenmektedir.
Bir teorinin bilimsel olup olmadığını görmek için bu teorinin iddialarının bilimsel gözlem ve deneylerle sınanması, elde edilen verilerin bu iddialarla uyumlu olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Canlıların bilinçli bir tasarımla yaratıldıkları açıklamasını da aynı metodla sınamak mümkündür. Tüm bu sınamalar ise tüm canlıların ve evrenin yaratıldıkları gerçeğini ortaya koymaktadır.
Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, ön yargısız, hür düşünebilen, belli ideolojilere bağnazca bağlanmamış her insan, tüm evrenin ve canlıların kusursuz bir yaratılışla yaratıldıklarını, üstün bir güce, sonsuz bir akla sahip bir Yaratıcı'nın eseri olduklarını kolaylıkla görebilir. Bunun için, kendi bedenini, evindeki tek bir çiçeği, soluduğu havayı düşünmesi yeterlidir. Ancak evrim teorisine bağnazca kapılanların düşünmelerine ve akıllarını kullanmalarına faydası olur ümidiyle, canlıların bilinçli bir tasarımla yaratılmış olduklarının bazı delillerini açıklama gereği duyuyoruz:
Burada belirtilen gerçeği test etmenin en kesin yolu, fosil kayıtlarıdır. Fosil kayıtları, Yaratılış açıklamasını kesin olarak doğrular niteliktedir. Canlılar yeryüzü tabakalarında, kendilerine has yapılarıyla, eksiksiz olarak ve aniden ortaya çıkmaktadırlar. Yaklaşık 530 milyon yıllık Kambriyen patlaması, canlıların yaratıldıklarının en açık delillerinden biridir. Çünkü, bu tabakalarda yaklaşık 100 hayvan filumu, hiçbir evrimsel ataya sahip olmadan aniden ortaya çıkmaktadırlar. Daha önceden sadece tek hücrelilerin ve bazı basit çok hücrelilerin yaşadığı yeryüzünde, birden bire 100 farklı filuma ait canlının ortaya çıkması, bunların birbirlerinden son derece farklı ama bir o kadar kompleks organ ve sistemlere sahip olmaları, elbette ki bilinçli bir tasarımın ve dolayısıyla yaratılışın kanıtıdır. UBA yazarlarının kitap boyunca bir kez bile Kambriyen Dönemi'nden bahsetmemelerinin nedeni, bu gerçeği gözlerden kaçırmak isteyişleridir.
Canlıların yaratıldıklarının bir diğer delili de, ancak bilinçli tasarımla açıklanabilecek olan kompleks yapı ve sistemlerdir. Hücre, bakteri kamçısı, kanın pıhtılaşma sistemi, proteinler, beyin, göz gibi birçok organ ve yapı olağanüstü bir tasarıma ve indirgenemez kompleksliğe sahiptir. Bunların bilinçten yoksun cansız maddeler ve tesadüfen meydana gelen doğa olayları sonucunda var olduklarını iddia etmek, evinizdeki video kameranın veya televizyonun bir deprem sonucunda hurda yığınında tesadüfen oluştuklarını iddia etmekten çok daha mantıksızdır. Bir yerde bilinçsiz etkilerle açıklanamayacak, kompleks, anlamlı bir tasarım var ise, o zaman bu tasarımı gerçekleştiren akıl sahibi bir güç de var demektir. Bu çok açık bir gerçektir.
Evrimcilerin bu açık gerçeği kabul etmemek için getirdikleri mantık dışı itirazlardan biri de, tasarımın nasıl tespit edileceği sorusudur. Bunun cevabı da çok açıktır. Öncelikle sağduyu bu konuda insana yol gösterir. Örneğin ağaçlarla kaplı, insan eli değmemiş bir adada yürüyen ve bu adaya gelen ilk kişi olduğunu düşünen bir insanın karşısına eğer bir araba çıkarsa, bu insan bu arabanın bu adada, kendiliğinden tesadüfler sonucu meydana geldiği sonucuna varmayacaktır. Adada başka insan görmemiş olmasına rağmen, bu arabayı tasarlamış, imal etmiş insanlar olduğundan emin olacaktır. Ayrıca, adaya ilk gelen akıl sahibi varlığın kendisi olmadığını da bu delil (araba) yoluyla anlayacaktır.
Biyolojik yapılarda tasarımın nasıl tespit edileceği konusunda ise, matematikçi William Dembski'nin ortaya koyduğu bilimsel kriterler yol göstericidir. Dembski, The Design Inference: Eliminating Chance Through Small Probabilities (Tasarım Çıkarımı: Tesadüfün Küçük Olasılıklarla Elimine Edilmesi) adlı kitabında, bir yapının tesadüflerle açıklanmasının hangi aşamada imkansız sayılacağını ve bilinçli bir tasarımın varlığının tartışmasız kabul edileceğini matematiksel olarak göstermektedir. Dembski'nin kriterine karşı evrimciler suskundur.
Evrimcilerin bu konudaki kaçış yöntemi ise, daha önceki konularda da incelendiği gibi, kompleks olduğu söylenen yapıların aslında doğal seleksiyon yoluyla evrimleşebileceğini iddia etmeleridir. Oysa bu da çok kolay sınanabilecek bir iddiadır. Örneğin, kamçısı olmayan bir bakteriyi laboratuvarda binlerce nesil boyunca yetiştirip, tesadüfi mutasyonlara maruz bıraktıktan sonra, bu bakteride indirgenemez kompleksliğe sahip bakteri kamçısının oluşup oluşmadığı gözlemlenebilir. Eğer, bu deney sonucunda bakteride, bakteri kamçısı oluşursa, o zaman tesadüflerin ve doğal seleksiyonun indirgenemez komplekslikte yapılar oluşturabildikleri iddiasının bir anlamı olur. Bırakın bunu, bu bakteride tek bir yeni proteinin oluşması bile evrimciler için başarı hanesine yazılacaktır. Ancak hiçbir deney böyle bir sonuç vermemiştir. Böyle bir deneyin sonuç vereceğine inanmak, bir hurda yığınını milyonlarca sene bırakıp, ileride bu yığından bir jet çıkıp çıkmayacağını denemek kadar anlamsız olur.
Aslında, bu noktada evrimcilerin içinde bulundukları sığ, materyalist felsefeye bağnazca bağlanmaktan dolayı çok açık gerçekleri dahi göremeyen garip mantık çöküntüsüne şahit olmaktayız. Bir insan, odaya girdiğinde masadaki kağıdın üzerinde SAAT 10'DA EVDE OLACAĞIM diye bir not görse, bu notun rüzgardan açılan pencerenin çarpıp döktüğü mürekkep tarafından tesadüfen yazıldığını düşünmez. Bu yazıyı eşinin veya çocuğunun yazdığından emin olur. Bunun için bilimsel metodla bir inceleme gerekmez. Neyin kendiliğinden oluşabileceği, neyin oluşamayacağı, neyin akıllı bir tasarımın eseri, neyinse kendiliğinden oluştuğu açıktır. Örneğin ormanda yürürken, önünüze çıkan bir ağacın yıkılmış olduğunu görürseniz, bu ağacın kendiliğinden, rüzgar nedeniyle veya bir başka etkenle yıkılmış olabileceğini düşünürsünüz. Ancak ormandaki patikanın sağ tarafındaki ağaçlar ardışık olarak yıkılmış ise, burada bilinçli bir yıkma eylemi olduğunu, buraya gelen akıl sahibi insanların bir plan üzerine yolun bir tarafındaki ağaçları birer atlayarak yıktıklarını ve bunun bir amacı olduğunu anlarsınız.
Öyle ise, canlıları ve yaratılışı düşünelim. Eğer, yeryüzünde tek bir canlı bile yokken, cansız topraktan, madenlerden, kumdan, minerallerden oluşan yeryüzünde, en az bir şehir kadar kompleks bir yapıya sahip bir hücrenin ortaya çıktığını öğrenirsek, bu bize bu hücrenin bilinç ve akıl sahibi bir güç tarafından yaratıldığını gösterir. Kameranın tesadüfen oluşamayacağını bilen bir akıl, kamerayı tasarlamak için model alınan ve kameradan çok daha kusursuz bir sisteme sahip olan gözün de tesadüfen oluşamayacağını görür. Diyaliz makinesinin, tesadüflerin eseri olmadığını, bu makineyi tasarlayan, üreten, monte eden, kullanan doktorlar, mühendisler, işçiler, teknisyenler olduğunu bilen akıl, diyaliz makinesi için model olarak kullanılan ve diyaliz makinesinden çok daha yetenekli, çok daha kullanışlı, çok daha küçük olmasına rağmen çok daha fazla kapasiteli böbreklerin tesadüfen oluşamayacaklarını kavrayabilir. Bir bilgisayarın oluşturulabilmesi için binlerce zeki, bilgili, tecrübeli ve yetenekli mühendisin, teknisyenin, programcının ve tasarımcının görev aldığını bilen bir akıl, bir bilgisayardan binlerce kez daha üstün yeteneklere ve kompleksliğe sahip insan beyninin tesadüfler sonucunda oluşamayacağını görebilir.
Bir kameranın veya diyaliz makinesinin tesadüfen oluşamayacağını görebilen bir akıl, bunlardan çok daha kompleks olan göz ve böbreğin de tesadüfen oluşamayacağını görebilmelidir.
Bu açık gerçekleri göremeyenler ise materyalizme ve Darwinizm'e, putperest bir dine bağlanır gibi bağlananlardır. Evrimciler, materyalist dünya görüşlerini kaybetmemek için, dünyaya, canlılığa, doğa kanunlarına materyalizm dışında bir açıklama getiren her türlü düşünceyi en başından, hatta daha dinlemeden reddetmektedirler. Yaratılış gerçeğini eleştiren UBA yazarlarının ve diğer evrimcilerin, Yaratılış hakkında ve kendi iddiaları üzerinde hiç düşünmedikleri, tek amaçlarının ideolojilerini kaybetmemek olduğu, bunun getirdiği endişe ve telaşla yazdıkları ve konuştukları açıkça belli olmaktadır.
Yukarıda verdiğimiz örneğe geri dönüp bir benzetme ile evrimcilerin içinde bulundukları garip durumu açıklayabiliriz. Hatırlarsanız, önceki sayfalarda, bir ıssız adaya ayak basan ilk kişinin kendisi olduğunu zanneden bir insanın örneğini vermiş ve bu insan bu adada bir araba ile karşılaşırsa doğal olarak bu adaya daha önce başka insanların geldiğini anlayacaktır demiştik. Peki ya bu insan, bu adaya ilk ayak basan kişinin kendisi olması gerektiği konusunda anlaşılmaz bir inat ve kararlılık içinde ise? Ve kesinlikle bu adaya kendisinden önce başka hiç kimsenin gelemeyeceği konusunda ısrar ediyor ve adada böyle bir arabanın bulunması dahi onu ikna etmiyorsa? O zaman bu insan, o arabanın varlığını açıklamak durumunda kalacak ve elbette ki öne sürdüğü açıklamalar saçmalamaktan öteye gitmeyecektir. Bu arabanın en yakın kara parçasından bir fırtına ile buraya sürüklendiğini, veya milyonlarca yıl içinde çıkan fırtınaların adadaki çalı çırpıyı, hayvanların derilerini, kemiklerini biraraya getirip bu arabayı oluşturduğunu iddia etmeye kadar mantıksızlıklarını sürdürebilecektir. Ve bu kişi bütün ömrünü teoriler üretip, adaya ilk çıkanın kendisi olduğunu ve bu arabanın buraya insanlar tarafından getirilmediğini ispatlamaya çalışmakla geçirecektir. Bir teorisi tutmayınca diğerine yönelecektir. Ancak dikkat edilirse amacı gerçeği bulup araştırmak değil, hayatını adadığı takıntısını insanlara kabul ettirmeye çalışmak olacaktır. Yani delillerin ona gösterdiğini görmezden gelecek, kendi inanmak istediğine inanmaya devam edecektir. İşte evrimciler en az bu kadar saçma ve mantıksız bir inat ve bağnazlık içindedirler. Amaçları, hayatın gerçek kökenini bulmak değil, hayatlarının tek ideolojisi olan materyalizmi sonuna kadar yaşatabilmektir. Bu nedenle açık olan delilleri görememekte, gördüklerini ise ya saklamaya ya da çarpıtmaya çalışmaktadırlar. UBA'nın kitapçığı bunun en açık örneğidir.
UBA yazarları kitapçıkta Yaratılış'ın okullarda okutulamayacağını çünkü bilimsel olmadığını, inançla ilgili olduğunu iddia etmektedir. Ancak önceki sayfalarda da belirtildiği gibi Yaratılış, bilimsel delillerle desteklenen bir gerçektir ve elbette ki fen derslerinde müfredata alınabilir. Örneğin biyoloji derslerinde, hücredeki, proteindeki, beyindeki, hücreler arası haberleşme sistemindeki bilinçli tasarım anlatılabilir.
ABD'de ve birçok ülkede okullarda evrim teorisi, hayatın kökenini açıklayan tek açıklama ve ispatlanmış bilimsel bir gerçek gibi sunulmaktadır. Oysa, artık böyle olmadığı bilinmektedir. Bu kitapta da incelendiği gibi, evrim teorisinin tek bir bilimsel delili dahi bulunmamaktadır. Dolayısıyla, eğer öğrencilere hayatın kökenini açıklayan teoriler öğretilecekse, bunların arasında Yaratılış gerçeği de olmalıdır. Bunun yanında, evrim teorisinin yeryüzündeki yaşamı açıklayamadığı belirtilmeli ve teorinin aleyhindeki bilimsel kanıtlar da öğrencilere öğretilmelidir. Aksi takdirde, öğrenciler tek yönlü ve ideolojik bir sistemin dayattığı bir teoriye inanmaya mecbur bırakılmaktadırlar.
İşte Amerika'daki müfredatla ilgili tartışmanın özünde bu dogmatik Darwinist düzene karşı gösterilen haklı tepki vardır.
Yakın zamana kadar Darwinizm'i eleştirmek, büyük bir tepkiyi göze almak demekti. Darwinizm'i eleştiren öğretim görevlileri görevlerinden alınıyor, bilim adamlarının makaleleri bilim dergilerinde yayınlanmıyor, bu kişilere karşı medyada ateşli bir anti propaganda yürütülüyordu. Ancak bilimsel delillerin giderek artan bir hız ve miktarda Darwinizm'in aleyhinde birikmeye başlamasıyla, Darwinizm eleştirileri de daha fazla ses getirmeye ve etkili olmaya başladı. Bunun bir sonucu da eğitim sistemine olan etkisi oldu. Evrim teorisinin bilimsel bir gerçek olmadığının farkında olan birçok bilim adamı, politikacı, öğretim görevlisi ve veli, çocuklarına evrim teorisinin tek yanlı olarak anlatılmasına karşı yoğun bir kampanya başlattılar. Bu kampanyanın bir sonucu olarak Georgia ve Ohio eyaletlerinde, okullarda yaratılışın da anlatılmasına izin verilmesine karar verildi. İlk karar Amerika'nın güneydoğu eyaletlerinden biri olan Georgia eyaletinde çıktı. ABC News, internet sitesinde bu haberi şöyle duyurdu:
Georgia'nın ikinci en büyük okul bölgesi yönetim kurulu perşembe akşamı öğretmenlere hayatın kökenine ilişkin, yaratılış dahil, farklı görüşleri öğretme izni verilmesi konusunu oyladılar. Cobb Eyalet okulu yönetim kurulu tarafından oy birliğiyle onaylanan teklif, eyaletin türlerin kökeni çalışması dahil, bilimsel olarak tartışılan akademik konuların dengeli bir eğitim sağlamanın önemli bir unsuru.... olduğuna inandığını ifade etmektedir.
Lise üçüncü sınıf öğrencisi Michael Gray dahil destekçiler, yönetim kurulunun seçiminin akademik özgürlüğü desteklediğini söylediler. Pope Lisesi'ne devam eden Gray, Evrim ile ilgili bir dönem ödevi hazırlamak zorunda kaldım ve içinde aksini benim bile ispatlayabileceğim ya da aksi nedenler sunabileceğim şeyler vardı. Erkek kardeşim ve kız kardeşime bu seçeneğin verilmesini ve bunun (evrimin) mutlak gerçek olduğunun söylenmemesini istiyorum dedi.1
Darwinist çevreler bu karar karşısında alarma geçtiler. Buradaki ilginç durum ise evrimcilerin, entelektüel bir çaba göstermek yerine, hukuki yolları kullanmalarıydı. ABC News'in bildirdiğine göre, Americans United for Separation of Church and State yönetim kurulu üyesi Barry Lynn, Cobb Eyalet okuluna dava açacaklarını söyledi. Lynn'in göz ardı ettiği nokta, Ortaçağdaki engizisyon mahkemelerinin kullandığı metodun aynısını kullanıyor olmasıydı: Bilimsel bir görüşü hukuki yollardan yenmeye çalışmak.
Engizisyon, Batlamyus'a ait evren modeli gibi dogmalarını korumayı başaramamıştı ve bilimsel bulgular üstün gelmişti. Darwinist çevreler de evrim adlı dogmayı korumayı başaramayacaklardır.
Georgia Eyaletinden sonra, Ohio Eyaleti Eğitim Kurulu da Ohiolu öğrencilerin evrim teorisine karşı delilleri öğrenmelerini talep etti. Darwinizm'i eleştiren çalışmaları destekleyen bir kuruluş olarak Seattle'da kurulan Discovery Institutetan John G.West Jr. tarafından yazılan bir makalede Darwinizm'in düşüşü, taraftarlarının bağnazlığı ve ilkel taktikleri oldukça iyi özetleniyordu:
Aylar süren görüşmelerden sonra, 10 Kasım'da, Ohio Eyaleti Eğitim Kurulu, oybirliğiyle, Ohiolu öğrencilerin bilim adamlarının araştırmalarını nasıl sürdürdüklerini ve evrimsel teorinin konularını eleştirerek nasıl analiz ettiklerini öğrenmelerini gerektiren bilim standartlarını benimsedi.
Böylelikle Ohio, öğrencilerin yalnızca Darwin'in teorisini destekleyen bilimsel delilleri değil, aynı zamanda onu eleştiren bilimsel delilleri de öğrenmelerine hüküm veren ilk eyalet oldu... Ohiolu öğrencilerin, lise diploması almak için gereken mezuniyet testlerini geçmek için Darwin'in teorisinin bilimsel eleştirilerini de öğrenmeleri gerekecek.
Ohio, eyalet yetkililerinin müfredat programını evrimin bilimsel eleştirilerini de içerecek şekilde genişlettiği tek yer değildir. Eylül ayında, ülkedeki en büyük banliyo okul bölgesi olan, Georgia'daki Cobb Eyalet Okulları Bölgesi, dengeli bir eğitimin parçası olarak evrimle ilgili karşıt görüşleri tartışmaya teşvik eden bir politika benimsedi. Ve geçen sene, Kongre, bir dönüm noktası olan Hiçbir Çocuğun Geride Bırakılmaması Kanunu (No Child Left Behind Act)nun öğrencilerin biyolojik evrim gibi tartışmalı bilimsel konuları kapsarken bilimsel görüşlerin bütün genişliğiyle bilgilendirilmesini gerektirdiğini rapor etti.
Yıllarca gündem dışına atıldıktan sonra, Darwin'in teorisinin eleştirileri mesafe katetmiş görünmektedir. Neler oluyor? Ve neden şimdi?
Çok önemli iki gelişme var.
Birincisi, evrimin birçok okulda aslında kalitesiz yoldan öğretildiğinin giderek artan şekilde kamuoyu tarafından fark ediliyor olmasıdır. Biyolog Jonathan Wells'in Evrimin İkonları (Icons of Evolution) adlı kitabı sayesinde, daha fazla kişi biyoloji ders kitaplarının birçoğunun, birçok biyolog tarafından artık iyi bilim olarak kabul edilmeyen, itibarını kaybetmiş evrim ikonlarını nasıl devam ettirdiğini öğrendi. Aslında 19. yüzyıl Alman Darwinisti Ersnt Haeckel tarafından uydurulmuş sahte bulgular olduğu utandırıcı gerçeğinin ortaya çıkmasına rağmen, birçok ders kitabında Darwin'in ortak soy kökeni teorisini ispatladığı iddia edilen embriyo çizimleri halen görünmeye devam etmektedir. Ders kitapları bunun gibi, altında yatan araştırma şu anda birçok biyolog tarafından sorgulanıyor olmasına rağmen, Sanayi Devrimi kelebeklerini Darwin'in doğal seleksiyon mekanizmasının delili olarak göstermeye devam etmektedir.
Ders kitapları, evrim teorisi üzerindeki hararetli bilimsel anlaşmazlıkları da göz ardı etmektedir. Örneğin çok az öğrenci, bundan 500 milyon yıl öncesinde kompleks canlıların patlaması olarak bilinen Kambriyen patlaması hakkında sürdürülen hararetli tartışmalardan haberdardır.
Öğrencileri Darwinizm'in sorunları konusunda bilgilendiren öğretmenler genellikle yalnızca Darwinci düşünce polisleri olarak tanımlanabilecek kişiler tarafından yapılan eziyetlerle karşılaşmışlardır. Washington Eyaletinde, Haeckel'in embriyoları ve Sanayi Devrimi kelebekleri gibi konulardaki bilimsel tartışmaları öğrencilere anlatmak isteyen saygıdeğer bir biyoloji öğretmeni sonunda yerel Darwinciler tarafından okul çevresinden uzaklaştırılmıştır...
Darwin'e yönelik eleştirilerin son dönemlerde güçlenmesini ateşleyen ikinci bir gelişme de eski bir kalıbın ortadan kalkmasıdır.
... Evrimin yeni eleştirmenleri, laik üniversitelerin biyoloji, biyokimya, matematik ve ilişkili bilim dallarından doktora dereceleri olan kişilerdir ve birçoğu Amerikan üniversitelerinde eğitmenlik ya da araştırma yapmaktadır. Bu eleştirmenler Lehigh Üniversitesi'nden biyokimyager Michael Behe, Idaho Üniversitesi'nden mikrobiyolog Scott Minnich ve Baylor Üniversitesinden filozof ve matematikçi William Dembski gibi bilim adamlarıdır.
Darwin'in bu akademik eleştirmenlerinin sayısı artmaktadır. Geçen sene içinde, 150'den fazla bilim adamı -Yale, Princeton, MIT ve Smithsonian gibi kuruluşların fakülte üyeleri ve araştırmacıları dahil- neo-Darwinizm'in rastgele mutasyon ve doğal seleksiyonun hayatın karmaşıklığı için delil oluşturduğu temel iddiasına yönelik kuşkularını ifade eden bir bildirgeyi benimsemişlerdir.2
Darwinizm'in ABD'deki bu hızlı düşüşü önümüzdeki yıllarda da devam edecek gibi görünmektedir. Belki yalnızca birkaç on yıl sonra, insanlar böylesi çürük bir iddianın nasıl olup da 20. yüzyıl bilimine hakim olduğunu soracaklardır. Ve, insanlık, Darwinistlerin gizlemeye çalıştıkları gerçeği, yani tüm evrenin ve canlıların doğanın kör güçlerinin değil, üstün bir güç ve akıl sahibi Allah'ın eseri olduğunu kabul edecektir.