Kuran ahlakının hakim olacağı bir toplumda yaşanan güzellikleri anlayabilmek için önce aksi durumlarda yaşanan yozlaşmaları incelemek gerekir. İslam ahlakının yaşanmadığı toplumlarda insanlar her türlü ahlaksızlığa açık duruma gelirler. Dindar bir insanın ahlaksızlıktan kaçınmasının sebebi Allah'tan korkması, Allah'ın gizlinin gizlisini bildiğini bilmesi ve ahiret gününde tüm yapıp ettiklerinden sorguya çekileceğinin bilincinde olmasıdır. Bu nedenle herhangi bir kötü ahlak örneği göstermez, yolsuzluk yapmaz, yalan söylemez, insanların canına kast etmez, rüşvet almaz…
Ama dinsiz bir insan tüm bu ahlaksızlıkları kolaylıkla yapabilir. Eğer bir insan Allah'tan korkmuyorsa o kişiden herşey beklenebilir, çünkü onu engelleyebilecek, vicdanını harekete geçirebilecek herhangi bir güç yoktur. Dinsiz bir toplumda her türlü ahlaksızlık meşru görülebilir. Allah'tan korkan bir kişi ise koşullar ve ortam ne olursa olsun adaletinden, hoşgörüsünden, sabrından, dürüstlüğünden, güzel ahlakından en ufak bir ödün vermez. Allah Kuran ahlakını yaşayan kişileri şu şekilde tarif eder:
Onlar Allah'ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar. Ve onlar Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar. Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. (Rad Suresi, 20-22)
Kuran ahlakının yaşanmadığı toplumlarda en çok dikkati çeken şey ahlaki konularda yaşanacak olan hızlı bozulmalardır. Böyle toplumlarda aile hayatında, ekonomik hayatta, politikada, insan ilişkilerinde çok hızlı bir dejenerasyon yaşanır. Çünkü Allah korkusunun olmadığı bir yaşamda herhangi bir sınır, kural yoktur. Sınırlar nefsin zevk ve hırslarına göre belirlenir. Bu dejenerasyonun doğal bir sonucu olarak aile yapısında görülen bozulmayla, toplumun temel yapısında çöküntüler kendini gösterir. Örneğin bir milletin temel unsuru olan aile yapısının bozulması toplumun tüm kesimlerine etki eder. Saygı, sevgi ve merhamet duyguları yerini kendi bencil isteklerini tercih etmeye, kendi çıkarını gözetmeye, başkalarının hakkına tecavüz etmeye bırakır. İhtiyaç içinde olanlara kimse yardım etmez, zenginler sadece kendi mallarını artırmaya çalışıp, insani değerleri tamamen gözardı ederler.
İnanan insanlardan oluşan bir toplumda ise insanlara yardım etmek, fedakarlıkta bulunmak övülen ve tavsiye edilen bir mümin ahlakıdır. Müslüman, ihtiyaç içinde olana sevdiklerinden infak eder ve bunun karşılığını da sadece Rabbinden bekler:
Gerçekten Allah'ın Kitabını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler. (Fatır Suresi, 29)
Kuran ahlakının yaşanmadığı toplumlarda kimse kimsenin iyiliğini, sağlığını, rahatını, güvenliğini düşünmez. Herkes bencilce kendini düşünür; amaç daha çok para kazanmak, daha çok çıkar elde etmek, daha çok mal edinmektir. Böyle bir insan çevresinde yaşananları görmezlikten gelir. Açlık içinde olanları görünce onlara yardım etmek aklından geçmez, israf etmeye devam eder. Haksız kazanç sağladığında mağdur ettiği kişilerin farkına varır, ama bu onu yaptığı işten vazgeçirmez. İnsanlar ancak bir çıkar karşılığında birbirlerine iyi davranırlar.
Hırsızlığın, rüşvetin, intiharların, suistimallerin, sosyal adaletsizliğin kökeninde de Kuran ahlakının yaşanmaması yatmaktadır. Oysa Kuran ahlakına sahip olan kişi her durumda adaletli davranır, sürekli iyi işler yapıp, Allah'ın rızasını ve sonsuz ahiret yurdunu kazanmayı ister. Ayrıca böyle üstün bir ahlaka sahip olan insanların yaşadığı toplumda da adalet her şartta uygulanır.
İşte yaklaşmakta olan bu kutlu dönemde adaleti uygulayacak, Kuran ahlakını tüm incelikleriyle yaşayacak ve insanlara tebliğ edecek üstün ahlaklı insanlar olacaktır. Altınçağ'da tüm insanların çok büyük bir huzur, güven ve konfor içinde yaşayacakları ortamın en önemli sebeplerinden biri Müslümanların güzel ahlakıdır. Bolluk, bereket ve zenginlik çok yüksek bir seviyeye ulaşacak, ihtiyaç içinde kimse kalmayacak, hayatın her anında çok hassas bir adalet, insanlar arasında çok büyük bir eşitlik yaşanacaktır.