Peygamber Efendimiz'in hadislerinde bildirildiğine göre Altınçağ öncesinde toplumda çok büyük bir bozulma ve adaletsizlik hüküm sürecektir. Hırsızlık, sahtekarlık, dolandırıcılık alabildiğine artacak, ihtiyaç içinde olan gözetilmeyecek, sadece çok küçük bir zümre bolluk içinde yaşayacaktır. Kuran ahlakının hakim olduğu dönemde, yani Altınçağ'da ise toplumun her kesiminde gerçek anlamda adalet, huzur ve güven dolu bir ortam olacaktır. Yaşanan bu adalet dolu ortamın bir sonucu olarak insanlar hiçbir sahtekarlığa, kötülüğe, haram fiillere de yanaşmayacaklardır. Çok büyük bir huzur ve güven sağlanacaktır. Ahir zamanda yaşanacak olan adalet dolu ortamdan hadislerde şu şekilde bahsedilmektedir:
… Yeryüzü zulüm ve işkence ile dolduğu gibi onu doğruluk ve adaletle doldurur.18
Yeryüzü, zulüm ve işkence yerine adaletle dolacaktır. 19
… Dünya adalet ve hakların yerini bulması ile dolar...20
Adalet o kadar bol olacak ki, zorla alınan her mal sahibine geri verildiği gibi, bir insanın başkasına ait olup da, dişinde kalmış birşey bile sahibine iade edilecektir... Yeryüzü emniyetle dolacak ve hatta birkaç kadın, yanlarında hiç erkek olmaksızın, rahatlıkla, hacca gidecektir.21
Malı, eşit bir şekilde insanlara dağıtacaktır. Onun adaleti her yeri kaplayacak. Zulüm ve fıskla dolu olan dünya, o geldikten sonra adaletle dolup taşacaktır... Hz. Mehdi'nin zamanında, adalet o kadar bol olacak ki, zorla alınan her mal sahibine geri verildiği gibi, bir insanın başkasına ait olup da, dişinde kalmış birşey bile sahibine iade edilecektir... Yeryüzü emniyetle dolacak ve hatta birkaç kadın, yanlarında hiç erkek olmaksızın, rahatlıkla, hacca gidecektir.22
Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahitler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi, 135)
Yukarıdaki ayette bildirildiği gibi Allah müminlere her zaman için adaletli olmalarını emretmiştir. Kuran ahlakının hakim olduğu bir dönemde de bu nedenle adalet, inananlar tarafından tam anlamıyla yaşanacaktır. Tüm insanların her türlü imkandan faydalanması sağlanacak, isteyene istedikleri misliyle verilecek, ihtiyaç içinde olan korunup, gözetilecektir. Bu yüzden de insanlar Kuran ahlakına uymayan hiçbir davranışta bulunmayacak, haksızlık, zulüm tamamen ortadan kalkacaktır.
Altınçağ'da Kuran'daki her ayet çok büyük bir titizlikle uygulanacak, bunun sonucunda da cennet benzeri, huzur, barış ve güzellik dolu bir ortam oluşacaktır. Bu ortamda yaşayan bir Müslümanın en önemli özelliklerinden biri ise her durum ve şartta adaleti ayakta tutması, insanların adalet içinde yaşamaları için çaba sarf etmesi ve kendisinin de bu konuda hiçbir zaman taviz vermemesidir. Kuran ahlakının yaşandığı bir toplumda hayatın her anında adalet ayakta tutulacaktır. Hiçbir insanın haksızlığa uğramasına, emeğinin karşılığını almamasına, sefalet içinde yaşamasına, geçim sıkıntısı çekmesine izin verilmeyecektir. Hiçbir insandan yapabileceğinden fazlası istenmeyecek, bunun yanında her türlü kolaylık ve imkan da sağlanacaktır. Kuran'da iman eden kulların, insanlar arasında her zaman için hak ve adaletle hükmetmelerini emreden ayetlerden bazıları şu şekildedir:
Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor... (Nisa Suresi, 58)
Yarattıklarımızdan, hakka yöneltip-ileten ve onunla adaleti kılan (uygulayan) bir ümmet vardır. (Araf Suresi, 181)
Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır... (Maide Suresi, 8)
Günümüzde dünya üzerinde çok büyük bir adaletsizlik ve insanlar arasında eşit olmayan bir gelir dağılımı yaşanmaktadır. Açlıktan ölen çocuklar ya da tek bir ekmek için birbirlerini öldürmeye çalışan insanların görüntüsü akla hemen sosyal adaleti getirir. Dünyanın en zengin 200 kişisinin servetlerinin 2.5 milyar insanın servetine denk gelmesi, dünya üzerinde yaşanan adaletsiz sistemin en açık göstergesidir. Bu insanlar hala servetlerine servet katmakla uğraşırlarken, akıllarından bir an bile bu insanlara yardım etmek geçmemektedir. Sırf zevk ve sefahat için harcanan ya da amaçsızca yığılıp biriktirilen paralar, belki de açlıktan ölen yüzbinler için bir çıkış yolu, kurtuluş umudu olabilecekken, bu insanlardan yüz çevrilmiştir. Allah ayetlerinde yoksullara, ihtiyaç içinde olanlara yardım etmeyen bu insan karakterini şu şekilde anlatır:
Hayır; aksine, siz yetime ikram etmiyorsunuz. Yoksula yedirmek için birbirinizi teşvik etmiyorsunuz. Mirası, sınır tanımaz (helal, haram aldırmaz) bir tarzda yiyorsunuz. Malı 'bir yığma tutkusu ve hırsıyla' seviyorsunuz. (Fecr Suresi, 17-20)
Bunlar bencillik, kendi çıkarlarını düşünme, yardımlaşma ve dayanışma duygularının yok olması gibi ahlaki bozulmaların sonuçlarıdır. Bu durumda da yine tek çözüm Kuran ahlakının toplumlarda yaygın şekilde yaşanması olacaktır. Çünkü Kuran'da tarif edilen ahlaka sahip insanlar, adil, şefkatli, merhametli, ihtiyaç içinde olana yardım eden kimselerdir ve ancak böyle bir ahlaka sahip olan insanların varlığıyla yeryüzünde adalet, bolluk ve bereketli bir hayat gerçekleşebilir.
Kuran'da insanlar arasındaki sosyal adaletin sağlanmasına yönelik tavsiyelerin bulunduğu ayetlerden bazıları şunlardır:
Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. (Ali İmran Suresi, 92)
Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanlar... Onlara acı bir azabı müjdele. (Tevbe Suresi, 34)
Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyi olanından ve sizin için yerden bitirdiklerimizden infak edin. Kendinizin göz yummadan alamayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, şüphesiz Allah, hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, övülmeye layık olandır. (Bakara Suresi, 267)
Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizleyip fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. O, günahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Bakara Suresi, 271)
Ve onlar-Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. (Rad Suresi, 22)
Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever. (Ali İmran Suresi, 134)
(Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. (Bakara Suresi, 273)
Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar süre (verin). (Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz. (Bakara Suresi, 280)
Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. "Biz size, ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür." (İnsan Suresi, 8-9)
"İşte yetimi itip-kakan, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur." (Maun Suresi, 2-3)
Size ne oluyor ki, Allah yolunda infak etmiyorsunuz? Oysa göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. İçinizden, fetihten önce infak eden ve savaşanlar (başkasıyla) bir olmaz. İşte onlar, derece olarak sonradan infak eden ve savaşanlardan daha büyüktür. Allah, her birine en güzel olanı va'detmiştir. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (Hadid Suresi, 10)
Altınçağ, Allah'ın tüm bu emirlerinin eksiksiz olarak yerine getirildiği, adaletin, fedakarlığın, yardımseverliğin en yoğun olarak yaşandığı, kutlu bir dönem olacaktır. Bu kutlu dönemde malı olan hiçbir sıkıntı duymadan ihtiyacı olana verecek, herkes birbirinin rahatını, refahını ve konforunu düşünecektir. Bu paylaşmanın sonunda herkes eşit refah seviyesine ulaşacak, açlık, sefalet gibi pek çok sorun kendiliğinden çözülecektir.
18.Süneni-i Ebu Davut, 5/93
19.Kıyamet Alametleri, s. 163
20. Mektubat-ı Rabbani 1/251
21. El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23
22.El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23