Yunusların yavruları üzerindeki koruması doğumla birlikte başlar. Doğumdan hemen önce, anne yunusun hareketleri ağırlaşır. Bu nedenle doğum anında ona yardım eden dişi yunuslar vardır. Yardımcı yunuslar, doğumdan önce bir zarar gelmemesi için anne yunusun iki yanında yüzer, yavru çıkmasya gelince onun su üstüne çıkmasını ve nefes almasını sağlarlar.
İlk iki hafta yavru annesinin yanından hiç ayrılmaz. Küçük yunus doğduktan kısa bir süre sonra yüzmeyi başarır ve bu süre zarfında da yavaş yavaş annesinden uzaklaşmaya başlar. Ancak yeni doğum yapmış olan anne yunus, yavrunun hızlı ve atak hareketlerine ayak uyduramayacağı ve onu yeterince koruyup gözetemeyeceği için bu durumda yine devreye yardımcı dişi yunus girer ve yavruya mükemmel bir koruma oluşturur. (Hayvanlar Ansiklopedisi, (Memeliler), s.29)
Canlıların kendi çıkarlarını gözetmeyen davranışları Darwinizm'e açıkça meydan okur. Çünkü evrimcilere göre bu davranışların -örneğin bir hayvanın başka birine yardım etmesinin- canlının hayatta kalabilmesine bir faydası yoktur. Hatta tam tersine fedakarlık yapan hayvan açısından kimi zaman hayati risk taşımaktadır.
Bu tarz fedakarlıklara bir örnek olarak yiyeceğinin yarısını, sindirilmiş şekilde yavrusunun ağzına geri çıkaran anneleri verebiliriz. Bu konudaki bir diğer örnek ise yaralanmış olan arkadaşlarına yardım eden yunuslardır. Bu yunuslar kaçmak yerine kendi hayatta kalma imkanlarını kayda değer bir şekilde azaltan fedakar bir davranış sergilemektedirler. (Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystery, Abacus, London, 1984, s. 224)
De ki: "Siz, Allah'ın dışında taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana haber verin; yerden neyi yaratmışlardır?.. |
Yunuslar, yavrularını tehdit eden köpek balıklarından kurtulmak için grup olarak harekete geçerler. Yunuslardan biri veya ikisi köpek balığının dikkatini çekmek için dışarıdan yüzer. Köpek balığı bu tuzağı izlemek için döndüğünde, diğer yunuslar diğer tarafa doğru hareket eder ve kuvvetle saldırırlar, biri diğerinin arkasından hızla hücum ederek, burunlarını köpek balığının yanlarına hızla çarparlar. Bu, köpek balıkları için oldukça caydırıcı bir yöntemdir, hatta kimi zaman yunusların bu şekilde köpek balıklarını öldürdükleri bile olur. (Russell Freedman, How Animals Defend Their Young, s. 67)
Deniz atları sıcak okyanus kıyılarında rahat saklanabilecekleri yosun, mercan ya da süngerlerin arasında yaşarlar. Sert ve kalın derileri, düşmanlarına karşı zırh görevi yaparken, aynı anda birçok yöne bakabilen gözleri de avları için büyük bir tehlike oluşturur. Erkek deniz atları, dişi kangurulardakine benzer bir keseye sahiptir. Çiftleşme zamanında dişi deniz atı bu keseye çok sayıda yumurta bırakır. Yumurtalar, 1,5 ay boyunca kesede kalır. Erkek deniz atı gelişip minik birer deniz atı olana kadar kesesinin içindeki bir sıvı ile yumurtalarını besler ve kuluçka kesesinin iç dokusunda bulunan kılcal damarlar aracılığıyla onlara oksijen sağlar. (A.Vincent, The Improbable Seahorse, National Geographic, Ekim 1994)
Su kaplumbağaları üreme vakitleri geldiğinde sahile akın ederler. Ancak bu sahil herhangi bir sahil değil, kendi doğdukları sahildir. Doğum yerlerine dönebilmek için zaman zaman, 800 kilometrelik bir yol katetmek zorunda kalırlar. Bu yolun sonunda da, yumurtalarını, sahilde kumların altına gömerler. Peki neden hepsi aynı vakitte, aynı sahile toplanırlar? Acaba aynı işlemi, ayrı ayrı zamanlarda, ayrı ayrı sahillerde yapsalar, yavrular hayatta kalabilir miydi?
Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; |
Bu konuyu araştıranlar son derece dikkat çekici bir durumla karşılaşmışlardır. Yumurtadan çıkan ortalama 31 gramlık minicik yavrular, üzerlerindeki toprak tabakasını tek başlarına kazamazlar. Ama hep birlikte, birbirlerine yardım ederek bu işi kolaylıkla başarırlar. Birkaç gün içinde hep birlikte kumun yüzeyine çıkarak denize doğru koşarlar.
Yeni dünyaya gelmiş bu yavrular, toprağı kazarak yukarı doğru ilerlemeleri gerektiğini nereden bilirler? Hiç görmedikleri halde denize yönelmeleri gerektiğini onlara kim öğretmiştir? Bu minik canlıların bunları kendi akıllarıyla yapması mümkün değildir. O halde bu bilinçli davranışlar nasıl ortaya çıkar? Bu sorunun tek bir cevabı vardır: Bu bilinçli davranışları su kaplumbağalarına Allah ilham etmiştir.
Meerkat isimli canlılar topluluk halinde yaşarlar. Aralarında örnek bir dayanışma vardır ve bu onlar için hayati önem taşır; çünkü yaşadıkları bölge birçok tehlikeyle doludur. Meerkatler her sabah önce güvenlik kontrolü yapar ve sonra yiyecek bulmak üzere araziye dağılırlar.
Hiç şüphesiz, rızık veren O, metin kuvvet sahibi olan Allah'tır. |
Bu toplulukta her bireyin farklı bir görevi vardır. Örneğin bazı meerkatler diğerlerinin güvenliği için nöbet tutarlar. Kızgın güneşin altında saatlerce hiçbir şey yemeden ve içmeden beklerler. Nöbetçi, bir tehlikeyle karşılaşınca alarm vererek arkadaşlarını uyarır. Bunu duyan diğer meerkatler, yuvalarına koşup saklanırlar.
Grubun en büyük sorumluluğu ise, yavruları korumak ve yetiştirmektir. Genç dişiler yavrulara bakmakla görevlidirler. Her gün bir meerkat yuvada kalarak yavrulara bakar. Sürü içindeki yardımlaşma ve işbirliği yavruların güvende olmalarını sağlar.
Meerkatler arasındaki dayanışma ve fedakarlık, Allah'ın bu canlılara öğrettiği davranışlardır.
Bir antilop yavrusunun doğması beş-on dakika sürer. Anne bu süre içinde güçlükle hareket eder ve düşmanlarına karşı savunmasızdır. Ancak dişi antilop doğum esnasında yalnız değildir. O sırada yanında sürüdeki bir başka dişi ona yardım etmek ve korumak için hazır bulunmaktadır.
Göklerin ve yerin yaratılması ile onlarda her canlıdan türetip-yayması O'nun ayetlerindendir. Ve O, dileyeceği zaman onların hepsini toplamaya güç yetirendir. |
Yavrunun doğduğu ilk andan itibaren kaybedecek vakti yoktur. Annesi hemen onu burnuyla iterek harekete geçirir. Yavru birkaç adım koşar ancak bacakları çok güçsüz olduğu için yere düşer. Tekrar ayağa kalkar ve birkaç adım daha koşar. 15 dakika içinde annesinin yanında dörtnala koşuyor duruma gelmiştir. Yavru antilop her zaman annesiyle birlikte hareket eder, onun yanından hiç ayrılmaz çünkü annesinden ayrılacak olursa, aç kalacak veya yırtıcı hayvanlar tarafından öldürülecektir.
Doğadaki herşey sonsuz ilim ve kudret sahibi Allah'ın eseridir. Antilop yavrusunu çok kısa bir zaman içinde annesiyle birlikte koşacak güce sahip olacak şekilde yaratan Allah üstün kudret, şefkat, merhamet, akıl, ilim ve hikmet sahibidir.
Anne gergedan kendi kilosunun yalnızca %4'ü ağırlığında küçük bir yavru dünyaya getirir. Doğumdan sonraki 1 saat içinde yavru gergedan küçük zırhlı bedenini ayağa kaldırabilir hale gelir. Anne ve yavru birkaç hafta gözlerden uzak bir yerde birlikte kalırlar ve bu şekilde birbirlerinin kokularını tanımış olurlar.
Biz gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları ancak hak ve adı konulmuş bir ecel (belli bir süre) olarak yarattık. İnkar edenler ise, uyarıldıkları şeyden yüz çeviren(kimseler)dir. |
Anne ve yavrusu, bir sonraki yavru doğuncaya kadar -yaklaşık 3 ila 5 yıl boyunca- sürekli birliktedirler. Yavru çoğunlukla annesini takip eder. 1-2 yaşında süt içmeyi bırakmasına rağmen annesinden ayrılmaz ve bir sonraki hamileliği boyunca da annesiyle birlikte hareket eder. Büyük bir sabırla yavrusuyla ilgilenen anne gergedana bu koruma içgüdüsünü veren Yüce Allah'tır. (Janine M. Benyus, The Secret Language and Remarkable Behaviour Animals, s.186)
Bu aile birbirine çok bağlı üyelerden oluşur. Anne çita ve yavruları… Anne çita yavrularını yetiştirdiği dönem boyunca çok büyük fedakarlıklarda bulunur. Onları besleyebilmek için çoğu zaman aç kalır ve kilosunun yaklaşık olarak yarısını kaybeder. Hatta gerekirse kendi hayatını yavruları için feda eder. Örneğin bir aslan yavrular için büyük bir tehlikedir. Anne çita hiç düşünmeden kendini aslanın önüne atar. Hayatını tehlikeye atarak aslanın dikkatini kendine çeker ve yavrularına kaçmaları için zaman kazandırır. Bu, üzerinde düşünülmesi gereken çok önemli bir davranıştır.
De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin:) Herşeyin melekutu (mülk ve yönetimi) kimin elindedir? Ki O, koruyup kolluyorken Kendisi korunmuyor." |
Eğer bu hayvan evrim teorisini savunanların iddia ettikleri gibi, tesadüfen var olmuş ve yalnızca hayatta kalmayı düşünen bencil bir yaratık olsaydı, ondan yapması beklenen, yavrularını bırakıp kaçması olurdu. Ancak çita bunu yapmaz. Kendini aslanın önüne atar ve gerekirse yaşamını feda eder. Şüphesiz anne çitaya bu örnek fedakarlık duygusunu veren Allah'tır.
Sincaplar yavrularını sarkık göbeklerinden dişleriyle kaldırırlar. Anne sincap, yuvası bozulduğunda yavrularını oldukça uzak bir mesafe de olsa hiç üşenmeden taşır. Her defasında bir yavrusunu taşır ve hepsinin güvenle taşındığına ikna olana kadar eski yuvasına geri dönüp, bakar.
Göklerde ve yerde olanların tümünü bilir; sizin saklı tuttuklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. |
Sen Yücesin,
bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok.
Gerçekten Sen, herşeyi bilen,
hüküm ve hikmet sahibi olansın.
(Bakara Suresi, 32)
30. Janine M. Benyus, The Secret Language and Remarkable Behavior of Animals, p. 313; "Port Phillip Bay's Smiling Ambassadors," Troy Muir; www.polperro.com.au/s9.html)
31. Gordon Rattray Taylor, The Great Evolution Mystery, p. 224.
32. Russell Freedman, How Animals Defend Their Young, p. 66-67.
33. A. Vincent, "The Improbable Seahorse," National Geographic, October 1994, pp. 126-140.
34. "Slender Tailed Meerkat," Wellington Zoo; www.wellingtonzoo.com/animals /animals/mammals/meerkat.html
35. "Antelope," Animal Bytes; www.sandiegozoo.org/animalbyte s/t-antelope.html
36. Janine M. Benyus, The Secret Language and Remarkable Behavior of Animals, p. 186.
37. Red Squirell; www.yptenc.org.uk/docs/factshee ts/animal_facts/red_squirrel.html