116

Sadece 3 mm. uzunluğunda olan Pulex irritans'lar (insan pireleri) 19.7 cm.'ye ulaşan yatay atlayışlar yapabillirler. Yani pireler kendi uzunluklarının 100 katından daha uzun mesafelere atlayabilmektedirler. İşte pireler bu eşsiz sıçrama güçlerini, "rezilin" denilen lastiksi bir proteinden elde ederler. Rezilin gövdeyi sarıp destekleyen ve kasların hareket için dayanak yaptığı yapıları oluşturan dış iskelette öbekler halinde yer alır. Pire sıçramak istediğinde arka bacaklarındaki kaslarını gerer. Bu da, kasların bağlı olduğu üst derideki bir rezilin öbeğini sıkıştırır. Daha sonra bu enerji, bir anda tümüyle boşalarak arka bacaklara büyük bir yaylanma gücü sağlar ve pireyi havaya fırlatır.

Görsel Bilim ve Teknik Ans, Cilt 4, s.1118

117

bukalemun Bukalemunu ilginç kılan tek özellik, kendi rengi üzerindeki şaşırtıcı hakimiyeti değildir. Bukalemun, onu yırtıcı bir hayvan kılan pek çok yeteneğe de sahiptir. Hareketli gözleriyle avını çok iyi gözleyebilir. Tek başına diğerinden bağımsız hareket edebilen gözleri konik bir kas yapısının içindedir ve böylece 1800'lik bir açıyla öne, arkaya ya da tam aşağıya bakacak şekilde dönebilir. Bukalemun böylece çevredeki böceklerden bir gözünü ayırmazken, diğeriyle de sürekli olarak gelebilecek tehlikeleri kollayarak kendini korur.

Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 9, s.3036

118

Tardigrad böceği, büyüklüğü bir toplu iğne başından fazla olmayan, doğadaki "en dayanıklı" canlılardan biridir. Laboratuvar deneylerinde –2720C'de helyum içine atılmış; eksi 1920C'de 20 ay süreyle bırakılmış ve 920C'de eter, alkol ve diğer zararlı kimyasal maddeler içine atılarak haftalarca kaynatılmış olan Tardigrad, normal ısıya döndürülüp, su verildiğinde tekrar yaşamaya başlamıştır. Bu minik canlının beyni, iki gözü ve sindirim sistemi vardır. Ancak kalp ve akciğerleri yoktur. Kuru ortamlarda büzülerek dokularındaki suyun buharlaşmasını sağlar. Bu sırada Tardigrad'ın oksijen tüketimi hemen hemen durur. Kurumuş Tardigradlar rüzgarla başka yerlere taşınır ve gittikleri yeni bölgelerde elverişli ortam bulunca (ıslak yosunlar ya da nemli yerler gibi) tekrar yaşama dönebilirler.

Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 1, s.24

119

"Balık yiyen" diye de tanınan Buldog yarasası, sivri tırnaklarını bir balık zıpkını gibi kullanır. Yarasa, av sırasında ayaklarını suya sokar. Suyu ayaklarıyla 90 cm. kadar tarar ve tırnaklarını zıpkın gibi kullanarak rastladığı balıklara saplar. Yakaladığı balığı çarçabuk ağzına götürür. Avını da uçarken yer ya da tüneğine dönene kadar yanaklarında bulunan keseciklerin içinde saklar.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Memeliler, s.36

120

Bolas örmceği Bolas örümceği ipek gibi bir kemer örer ve bunun sonuna ağır zamk harcından bir ağırlık koyar. Kendi ürettiği bu silahı, bir kovboyun kementini andırmaktadır. Örümcek bu kementi daha sonra öndeki iki çift ayağına alır. Örümceğin ayakları kol görevi görürler. Çevresinde bir güve uçtuğunda örümcek kementini fırlatır. Yapışkanlı ağır kısmı havada uçurarak tam böceğin vücudunun üzerine çarptırır ve yapışkan madde böceğin üstüne yapışır. Ardından böceği içeri çeker ve Bolas örümceği avını daha sonra yemek üzere sarar.

Gardner Soul, Strange Things Animals Do, s.88-89

121

Tropik bölgelerde yaşayan lejyoner karıncalar "göçebe" canlılardır. Sürekli hareket halindedirler. Önlerine gelen her türlü canlıyı yok ederek ilerleyen bu canlıların en önemli özellikleri kolonideki elemanların çoğunun kör olmalarıdır. Harekete geçen lejyoner karıncaların temel kolu küçük işçi karıncalardan oluşur. Bundan başka daha büyük ve iri çeneli işçi karıncalar da ana kolun iki yanından ilerlerler. Koloniden daha ilerilere giderek sürekli keşif yaparlar. Ana kolun geçeceği yolu belirtmek için kokuyla izler bırakırlar. Bu, bir körün başka bir köre yol göstermesi gibi bir durumdur.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Böcekler, s.14

122

Notondontid, kedi güvesi Kedi güveleri, Notondontid (sırtı dişliler) diye adlandırılan familyadandırlar. Tırtılları, Temmuz ve Ağustos ayları boyunca beslenirler. Sonra, beslendikleri ağacın gövde ya da dallarının, kabuklarında bir yarık seçerler. Kedi güvesi tırtılı ipekten kozasını örerken bunun tabanına ağaç kabuğu parçaları ve çiğnenmiş odun katar. Böylece kozayı çevresinden ayırt etmek zorlaşır. Koza sağlam yapılıdır. Güvenin kozadan çıkmasına yardım eden iki mekanizma vardır. Bunlardan biri mekanik, diğeriyse kimyasaldır. Güve, kozanın içindeki pupa kabuğundan çıktığı zaman, küçük bir parçası başındaki küçük çengellere takılıp kalır. Bu parçada çok sivri uçlu iki diken vardır. Güve bunlarla kozada delik açar ve delikten geçtikten sonra bu kesici aleti ayaklarıyla iterek başından atar. Kesme işini güvenin ağzından salgıladığı yoğun olmayan "sodyum hidroksit" kolaylaştırır. Bu sıvı, ipekten oluşan katı duvarı yumuşatıcı özelliğe sahiptir.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Böcekler, s.150

123

Bitkiler ve böcekler bazen birbirlerine özel hizmetler verirler. Örneğin Allomerus türü karıncalar, Amazon havzasının bitkilerinden olan Cordia nodosa'yı diğer böceklerden korurlar. Buna karşılık olarak da bu bitkiler, karıncaları saplarındaki, küçük çukurlarda barındırırlar. Karıncalar aynı zamanda bitkinin çiçeklerini de yerler.

Science et Vie, Ağustos 1998

124

Deniz yılanları, denizde yaşayan ama hava soluyan omurgalılardır. Microcephalophis gracilis türünde olduğu gibi, diğer birçok türde de gövde, baş ve boyundan daha kalındır. Gövde, bu özelliği sayesinde, başın ava iyice yaklaşmasını sağlamak için uzayan boynu rahatlıkla taşıyabilmektedir. Baş ve boynun, gövde ve kuyruğun dörtte biri ağırlığında olması da yılanın avını daha dengeli bir biçimde yakalamasını sağlar. Deniz yılanlarının burunlarının tepesinde bulunan burun deliklerinde, yüzeye çıktıkları anda açılarak hayvanın solumasını mümkün kılan kapaklar vardır.

Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 4, s.1197

125

Sopa çekirgeleri (Phasmadia) gece beslenen canlılardır, gündüzse hareketsiz kalırlar ve çoğu zaman sanki "ölü taklidi" yapıyormuş gibi dururlar. Bazı kanatlı cinslerse gündüz faaldirler. Renkleri parlaktır ama, böcek bir yere konduğu zaman tamamiyle gözden kaybolur. Sopa çekirgesi rahatsız edildiği zaman aniden kanatlarını açar. Kanatlardaki parlak rengin böyle birdenbire görünmesi, av arayan düşmanını şaşırtır. Daha sonra çekirgenin kanatları kapanır ve o pırıltılı renk de kaybolur. Böylece böceğin bulunduğu asıl yer, etkili bir şekilde düşmanlardan gizlenmiş olur.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Böcekler, s.177

126

Yarasalar son derece iyi birer avcıdırlar. Çok az böcek kendilerini yarasalardan koruyabilecek bir sisteme sahiptir. Bu nadir canlılardan biri Amerika'da yaşayan ve yarasaların sonar frekansına uygunluk gösteren bir tür güvedir. Bu güveler, bir yarasanın yaklaştığını duyar duymaz, yarasaların kendilerini takip etmekte zorlanacağı "spiral" bir dalışa geçerek kendilerini yere atarlar. Bunun dışında bazıları da yaydıkları sinyalleri bloke etmeyi başarırlar ya da yarasayı kendilerinin yenilmez olduğuna inandıracak yüksek frekanslı sesler çıkarırlar.

David Attenborough, Life on Earth, s.238

127

Apollon kelebeği Dağlık bölgelerde yaşayan Apollon kelebeği 6.000 m. yükseklikte bile yaşayabilen bir türdür. Bu kelebeklerin vücutları kürke benzeyen siyah tüylerle kaplıdır. Gövdenin koyu rengi böceğin güneşten ısı emmesine yardım eder. Siyah benekli beyaz kanatlar diğer kelebeklerinkine oranla daha büyüktür. Böylece güneşin ışınlarını almak için daha geniş bir yüzey sağlanmıştır. Ayrıca bu kanatlar olağanüstü yükselme yönteminde de kelebeğe yardımcı olur. Kanatları son derece incedir, bu yüzden hemen hemen saydam gibidir. Bu da güneş ışınlarının kelebek tarafından kolay emilmesine yardımcı olur.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Böcekler, s.13

128

Afrika'da yaşayan, Macroterme termitlerinde koloni savunması, kısır dişilerin görevidir. Düşmanla savaş için tam donanımlı bir yapıya sahip olan büyük askerler, saldırganların, genç larvaların ve kraliyet çiftinin bulunduğu iç kovana girmelerini önlerler. Savunma için kalkana benzeyen kafaları ve keskin kılıç gibi alt çeneleri vardır. Yine büyük asker termitlerde bulunan kimyasal salgılar, termitin kuru ağırlığının %10'unu bulur ve gövdenin ön tarafında büyük bir torbada saklanır. Bu türün elemanları, alt çeneleriyle düşmanın vücudunda açtıkları yaraya, uzun zincirli karbon bileşiklerinden (alkanlar ve alkenler) oluşan "yağlı parafin" gibi bir karışımla sıva yaparlar. Bu işlem tamamlandığında sıvı kaybını durdurmak için gereken pıhtılaşmanın başlaması ile böceklerde, yaranın iyileşmesi için gereken "kütikül" gelişimi engellendiğinden gövde sıvısı boşalır ve düşman ölür.

Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 1, s.289

129

ardıç kuşu Bazı canlılar beslenmek için alet kullanırlar. Örneğin Ardıç kuşları, taşları çekiç gibi kullanarak salyangozların kabuklarını kırarlar. Su samurları ise kabuklu deniz canlılarını yiyebilmek için, yanlarında kendi taş çekiçlerini taşırlar. Mısır akbabaları hedef vurmak için kullandıkları taşlarla, deve kuşu yumurtalarını kırarlar. Bazı şempanzelerse karınca avlamak için ince dal kullanırlar.

John Sparks, The Discovery of Animal Behavior, s.22

130

Her yıl Kaliforniya'da Aralık ve Ocak aylarında gri balinalar Kuzey Buz Denizi'nden Kuzey Amerika'nın güney sahillerinden geçerek Kaliforniya'ya doğru yüzerler. Doğurmak için ılık sulara doğru hareket eder. Bu yolculukları sırasında en ilginç olan ise, hamile olan anne balinanın hiçbir şey yememesi ve buna ihtiyacının da olmamasıdır. Uzun yaz günleri boyunca, kuzeyin besin yönünden zengin sularındaki yiyeceklerle kendini doyurur. Ve böylece uzun süren göç dönemi için gerekli olan enerjiden daha fazlasını içeren kalın bir yağ tabakasına sahip olur. Anne balina, Batı Meksika'nın astropikal sularına ulaşır ulaşmaz doğum yapar. Yavrular, annelerinin sütleriyle beslenir, yağ takviyesi yaparlar, böylece kendi türlerinin Mart ayında başlattıkları kuzeye yapılan göç için güç kazanmış olurlar.

The Ocean World of J. Cousteau, Pharaohs of the Sea, s.35

gri balina

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER
  • Giriş
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11