Dişi Mantis, bir seferde 80-100 yumurta bırakan çekirge benzeri bir böcektir. Bu yumurtalar sert, süngerimsi keselerin içindedir. Dişi bu kapsülleri ince dallara yapıştırır. Mantis yumurtlarken bir taraftan da bir sıvı çıkartır. Vücudunun hareketleriyle bunu karıştırarak köpüklendirir. Yumurtalar ilk çıktığında henüz sertleşmemiş bu maddenin içinde kalırlar. Sonra bu salgı çabucak katılaşarak kurur. Bu süngere benzeyen kapsül, yumurtaları aç kuşlara karşı korumaktadır.
Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing Böcekler, s.124
Avustralya'da yaşayan ve boyları 45 cm. ile 90 cm. arasında değişen "uçan sincaplar"ın bütün türleri ağaçlarda yaşar. Aslında yaptıkları tam olarak uçma değildir. Bir ağaçtan diğerine uzun atlayışlar yaparak hareket ederler. Ağaçlar arasında bir planör gibi uçarak hareket eden bu canlılarda kanat yoktur, uçma zarı vardır. Uçan sincapların bir türü olan "Şeker uçan sincapları"nın uçma zarı, ön bacaklardan arka bacaklara doğru uzanır; dardır ve püsküle benzer uzun tüyleri vardır. Bazı türlerindeyse uçma zarı kürklü bir deriden oluşan bir zar halindedir. Bu zar ön ayağın bileğine kadar uzanır. Uçan sincap, bir ağacın gövdesinden fırlar ve gerilmiş derinin planöre benzeyen etkisiyle bir seferde 30 m.'lik bir uzaklık aşabilir. Arka arkaya 6 kaymayla 530 m.'lik bir mesafe alabildikleri gözlenmiştir.
Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Memeliler, s.88-91
Meyve güveleri (Graptolitha molesta) kur yapmak için çok ince ve karmaşık yöntemler kullanırlar. Dişi güvenin dikkatini çekmeye çalışan erkek güve özel olarak çekici kokulu bir parfüm üretir. Bu parfüm, yasemin özünde bulunan "metil yasmonat" adlı bir bileşiği içermektedir. Karmaşık bir kimyasal yapısı olan bu bileşik, günümüzde üretilen parfümlerin çoğunda kullanılır.
Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 3, s.812
Sandgrouse kuşlarının yavrularına su getirme görevini erkek kuş üstlenmiştir. Diğer kuşlar suyu kursaklarında taşıyarak yavrularına getirirler fakat erkek Sandgrouse kuşu uzun yolculuklar yaparak suyu taşıdığı için çok farklı bir yöntem kullanır. Göğsündeki ve vücudunun alt kısmındaki tüylerin iç yüzeyleri ince bir tel katmanıyla kaplıdır. Erkek kuş bir su birikintisine ulaştığı zaman, ilk olarak vücudunun alt kısmını kuma sürter ve toza bulanan tüyleri "su itici yağdan" kurtulmuş olur. Daha sonra suyun kenarına gider ve böylece tüm tüyleri tamamen ıslanır. Tüylerin üstündeki ince tel katmanı bir sünger gibi suyu çeker. Tüyleriyle vücudu arasında adeta sıvı bir kargo taşıyan kuş, kumdaki yavrularının yanına gider ve vücudunu yukarı kaldırır. Yavrular sanki annelerinden süt emen memeliler gibi suyu çekerler. Erkek kuş bu işi en az iki ay boyunca sürdürür.
David Attenborough, The Life of Birds, s.279
Puma olağanüstü gücü ve dayanıklılığıyla tanınır. Hayvan bir atlayışta 6 m.'lik bir uzaklığı aşabilir. Ayrıca 12 m. yüksekliğe sıçrayabilir, 18 m. yükseklikten aşağıya da kolaylıkla atlayabilir. Puma, kendi ağırlığının 3 katı olan bir avını karda rahatlıkla sürükleyerek taşıyabilir. Avını ararken kendi bölgesinden 45-75 km.'ye kadar uzağa gidebilir.
Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Memeliler, s.185
Yaban arıları diğer arıların aksine toprakta yaşarlar ve sadece erkekleri uçabilir. Bu yüzden çiftleşmek isteyen dişilerin bitkilerin yüksek gövdelerine tırmanmaları gerekir. Ancak bundan sora dişi "çiftleşme kokusu"nu yayar ve erkeğin onu bulmasını bekler. Erkek yaban arılarının özelliği ise dişilerden iki hafta önce yumurtadan çıkmalarıdır. Bu, Güney Avustralya'da yaşayan Çekiç orkidesi için bir avantajdır, çünkü bu orkidenin özelliği yaban arısının dişisine benzemesidir. Erkek yaban arıları ortada gözükmeye başlayınca orkide de bu fırsattan yararlanarak çiçeklerini açar ve dişi yaban arısınınkine çok benzeyen bir koku yaymaya başlar. Erkek yaban arısı çiçeği dişi yaban arısı zanneder ve çiftleşmeye çalışırken çiçeğin içine düşer. Çiçeğin içinden çıkmaya çalışırken polen keseleri arının vücudunun çeşitli kısımlarına yapışır. Polenleri taşıyan yaban arısının diğer çiçeklere gitmesiyle de çiçek döllenmiş olur.
Malcolm Wilkins, Plant Watching, s.143
Bir kıtlık döneminden sonra sabah erkenden uçmaya başlamış olan arı, bir besin kaynağı bulursa hemen kovana döner ve uyumakta olan işçi arıları birer birer uyandırır. Haberci arı, vücudunu 1-2 saniyede 16 hertz frekansla titreterek arkadaşlarını uyandırır, tüm arılar yaklaşık otuz dakika sonra besin kaynağına doğru uçuşa hazırdırlar.
Science et Vie, Haziran 1998
Baykuş, avını yakalayabilmek için, avının yerini saptar saptamaz, en sessiz şekilde onun üzerine atılmalıdır. Ama kuşların çoğu uçarken bir ses çıkarırlar. Örneğin havada uçan bir kuğunun kanat hışırtısı çok uzaklardan duyulabilir. Birçok büyük kuşun kanatları da uçarken ses çıkarır. Gürültülü kanatlarsa, bir gece avcısı için avının olası bir saldırıyı fark etmesine yol açacağı için açık bir dezavantajdır. Ama bu problem gece avlanan baykuşlara özel tüy yapısıyla çözülmüştür. Baykuşun tüyleri yumuşaktır, uçmasını sağlayan güçlü kanat tüylerinin uçları ise püskülümsü bir yapıya sahiptir. Kanat tüylerinin kadife yumuşaklığındaki yüzeyleri, sesi etkili bir biçimde boğarak, baykuşun sessiz uçmasını sağlar.
Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 3, s.784
Termitler selüloz içeren ağaç kabuklarını yutarlar, fakat aslında bunları sindiremezler. Bunun için, yardıma ihtiyaçları vardır. Genellikle termitlerin bağırsaklarında bakteriler yada "protozoa" adı verilen minik canlılar yaşarlar. İşte bu minik canlılar termitlerin yerine selülozu öğütüp sindirirler. Bağırsaklarında selülozu sindiren bir protozoa ya da bakteri yaşamayan termitler beslenemedikleri için ölürler.
Nat. Wildlife Fed., Ranger Rick, Ocak 1993
Baykuşlardaki "görüş derinliği", bütün yırtıcı kuşlarda bulunur. Ancak, hiçbir kuş bu konuda baykuş kadar iyi donanımlı değildir. Baykuşların bazı türleri, görüş alanlarını genişletmek için, başlarını 1800 döndürüp tam arkalarını görebilecek bir yapıya sahiptirler. Bu kolaylık, baykuşların sadece yırtıcı hayvanlardan korunmalarını değil, aynı zamanda avlarının yerini doğru saptamalarını da sağlar. Baykuş gözlerinin belki de en olağanüstü özelliği büyüklükleridir. Yüzün büyük bir kısmını kaplayan bu kocaman gözler birbirlerinden çok ince bir kemikle ayrılmıştır. Bunun sonucu olarak, göz boşluğuna sıkıca yerleşen gözler, göz kasları için hemen hemen hiç yer bırakmazlar. Birçok baykuşun gözü yerinden oynamadığından bu kuşlar değişik yönlere dönmek için oldukça esnek olan boyunlarını kullanırlar.
Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 3, s.782
Trochidae familyasına ait bazı salyangozlar taşların üzerinde bulunan alglerle beslenirler. Fakat, bu beslenme sırasında kendileri de başka deniz canlılarının tehdidi altındadırlar. Salyangozların özellikle sırt ve yan tarafları, diğer canlılar için güzel bir besin kaynağıdır. Bu salyangozlar düşmanlarının tehditlerinden korunmak için, yapışkan özelliği olan ayak tabanlarının yardımıyla kendilerini korumada kullanacakları uygun taşları seçerler. Bu taşların sağladığı ağırlık sayesinde vücutlarını ters döndürerek daha önceden yassı bir taş ile kazdıkları çukurlara kendilerini gömerler, böylece düşmanlarından korunmuş olurlar.
Bilim ve Teknik, Sayı 342, s.100
Urocta durandi cinsi örümcek, yuva yaparken kaya ve taşların oyuklarına, bildiğimiz örümcek ağı yerine, yuvarlak çadır şeklinde bir yapı inşa eder. Bu örümcek, imal etmiş olduğu yapının kemerinden yere doğru sarkarak durur. Çapları 2 ile 5 cm. arasında değişim gösteren çadırların 4 ile 6 arasında değişen giriş-çıkışları vardır. Her kapının girişinde, çadırı yere bağlayan iki tane sinyal iplikçiği bulunur. Eğer bir böcek bu iplikçiğe dokunacak olursa, çadırın taban kısmında pusu kuran örümceğe titreşim uyarıları anında ulaşır. Örümcek yerinden hemen çıkar ve avını çok hızlı bir şekilde bağlayarak, paket haline getirir ve sonra geriye döner.
Bilim ve Teknik, Sayı 342, s.100
Kelebekler ve pervaneler çiçekleri sürekli ziyaret eden böceklerdendir. Bu hayvanlar çiçek özünü emebilmek için, uzun bir hortum olan emme tüplerini kullanırlar. Bu yapı hayvanın boyundan daha uzun olabilir; kullanılmadığında katlanarak karın altında saklanır. Bunun en güzel örneği Atmaca güvesi'dir. Sfenks güvesi diye de adlandırılan bu güvenin en önemli özelliği uzun hortumudur. Bu sayede başka böceklerin bal özlerini alamadığı bitkilerden kolaylıkla bal özlerini alır.
Görsel Okul Ans., Cilt 4, s.225
Karıncalar yaprak bitlerini evcilleştirirler. Yaprak bitlerinin salgıları ile beslenen karıncalar, onların her türlü bakımları ile ilgilenirler. Onları düşmanlarına karşı korurlar. Örneğin uğur böcekleri ve eşek arılarının yaprak bitlerinin yakınına bıraktıkları yumurtalarını yerler. Yaprak bitleri de bu bakımın karşılığı olarak karıncaların ihtiyaç duydukları, tatlı sıvıyı almalarına izin verirler.
Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Böcekler, s.12
Kum kazıcı yaban arılarının bir türü olan A.hungarica arıları, yuva yapımında oldukça özenlidirler. Öncelikle çeneleri arasına aldıkları taşları yuvaya taşırlar. Getirilen taşlar, yaban arısının yuvasını oluşturacak galerilerin açılmasında kullanılır. Galeri açma işleminin 1-2 dakikada tamamlanmasına karşılık, galerilerin taşlarla düzeltilmesi ve parlatılması yarım saat ila 1 saat arasında vakit alabilir. Toprağın kazılması sırasında yabanarısı 7 taş değiştirir. Ayrıca yaban arıları yuva yapımında kullanılacak olan harcın hammaddesi olan kuru toprağı nemli hale getirmek için de çiçek nektarından faydalanırlar.
Bilim ve Teknik, Sayı 342, s.100