Avlanmak ve çiftleşmek için, sıçrayan bir örümceğin sahip olduğu en önemli yetenek; harika görme kapasitesidir. Hayvan sekiz gözüyle tüm çevresini görebilir, kendi büyüklüğünün "yirmi katı" uzaklıktaki detayları ayırt edebilir. Yan gözler harekete karşı duyarlı olup, insandakine benzer bir çevresel görüş sağlar. Örümcek, hareketli bir cisim algıladığında, ona doğru döner ve ön orta gözlerini cismin üzerine kilitler. Bu büyük gözlerdeki iç tüpler, bireysel ya da toplu olarak hareket ederek kısa sürede tarama yapabilirler.
National Geographic, Eylül 1991, s.43-63
Orkidelerin üreme mekanizması son derece karmaşıktır. Örneğin, Arı orkidesi dişi arıları taklit eder. Erkek arı, çiçeği döllemeye çalışırken polen üzerine dökülür ve o da başka bir çiçekten aldığı poleni dölleme amacıyla diğer çiçeğe bırakır. Catasetum orkidesindeyse arı, orkide çiçeğinin şapkasında (labellumunda) bulunan tüysü çıkıntıya dokunur dokunmaz "viscidium" adı verilen yapışkan bir madde açığa çıkar ve arının karnına yapışır. Bu maddeye "pollinium" denilen bir polen kesesi ilişmiş durumdadır. Arı başka bir çiçeği döllemek üzere bu keseyle birlikte uçar gider.
Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 8, s.2872
Golyan balığı, kışın ırmaklara karışan sıcak su kaynaklarının oluşturduğu çöl adacıklarında yaşar. Ayrıca bu balık farklı tuzluluk oranlarına ve su sıcaklıklarına da dayanıklıdır. Golyan balığı dayanma sınırını çevre koşullarına göre değiştirebildiği için, hem sıcak hem de soğuk suda yaşayabilmektedir. Ancak 420C ve yukarısı onun için öldürücüdür. Su sıcaklığındaki en ufak bir artışı bile algılayabildiği için tehlikeli bölgeleri terkedip, daha serin sulara kaçar. Vücudundaki "sodyum iyonu konsantrasyonunu" ayarlayabilen Golyan balıkları için, ister tatlı ister tuzlu olsun her türlü su mekan olabilmektedir.
Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 8, s.2612
Bazı hayvanlar keskin bir homurtu ile tehlike sinyali verirler. Bazıları ise, örneğin Afrika antilopları sessiz bir sinyale sahiptirler. Bu hayvanlar otlarlarken sürekli hırıltı çıkarırlar. Yırtıcı bir hayvan yaklaştığında antiloplar hırıldanmayı keserler. Ani sessizlik, sürüyü herhangi bir hırıltı kadar etkili bir şekilde uyarır, özellikle de gecenin sessizliğinde.
Russel Freedman, How Animals Defend Their Young? s.29
Kutuplardaki buzlu sularda yaşayan balıkların neden donmadığını hiç merak ettiniz mi? Bu balıklar, derilerindeki buz kristallerinin sıcaklığını -20C'ye düşüren bir proteini üreten gene sahiptirler. Bu protein buz kristallerindeki oksijen moleküllerine bağlanarak genleşmelerini engeller. Yani canlının donmasını önler.
Bilim ve Teknik, Mart 1993, s.235
Bazı soğukkanlı canlılar, vücut sıvılarının donma noktalarının altındaki sıcaklıklara dahi dayanabilmektedirler. Örneğin kıllı tırtıllar yılın 10 ayını -500C'de kaskatı "donmuş" bir halde geçirebilmektedirler. Bazı kurbağa türleriyse, vücutlarındaki sıvının yarısından fazlası donmuş halde iken bile haftalarca canlı kalabilmektedirler. Bu canlılar donmuş halde iken hiç solumazlar ve kalp sesi de duyulmaz.
New Scientist, 26 Eylül 1992
Bukalemunlar çok ağır hareket eden, ağaçlarda ve çalılar üzerinde yaşayan hayvanlardır. Derilerinde renk maddesi denilen "kromatoforlar" bulunur. Bu sayede bulundukları ortama renk uyumu sağlayarak düşmanlarından korunurlar. Bukalemunlarda sempatik sinir sisteminin salgısı ile pigmentlerin dağılması ve toplanması sağlanarak renk değişimi meydana gelir. Böylece çok ağır hareket eden bu hayvan bulunduğu ortamda fark edilmeden güvenli bir şekilde yaşamını sürdürebilir.
Bilim ve Teknik, Sayı 295, s.44
Kuğuların ağırlığı bir başka memeli ile kıyaslandığında oldukça hafiftir. Aynı boyutlarda bir buldog köpeği, kuğudan "4 kat" daha ağırdır. Kuşların hafif olmasının çeşitli sebepleri vardır. İçi boş kemikleri iç kirişlerle desteklenmiştir. Kuyruk yerine kabarık tüyleri vardır ve dişlerle kaplı çene yerine gagaları vardır. Vücutlarının çok önemli bir kısmı havayla doludur. Bu hava birçok kuşta bulunan 9 hava kesesinde saklanır. Bunlar sadece ağırlık azaltma niteliği taşımazlar. Uçuş sırasında kuşlar çok fazla enerji harcarlar ve bu nedenle çok yoğun oksijen kaynağına ihtiyaçları vardır. İşte bu hava keseleri kuşun solunum sisteminde de önemli rol oynar. Bu sayede kuğu, aynı büyüklükteki bir memelinin nefes alışı sırasında aldığı oksijenden çok daha fazla oksijen alır.
David Attenborough, The Life of Birds, s.41
Albatroslar açık denizlerde yaşarlar. Kanatlarını rüzgara karşı tamamen açarak havada durmak albatrosun uçması için yeterlidir. Kuş bunu kanatlarını olabildiğince geniş açarak gerçekleştirir ve bu esnada kuşun kanatlarının genişliği "3.5 m.'ye" ulaşır ki bu, kuşlar arasında en geniş kanat uzunluğudur. Albatrosların kanat kemiklerinde kanatlarını açık pozisyonda tutmaya yarayan bir çeşit kilit sistemi vardır. Böylece günlerce, haftalarca hatta aylarca minimum seviyede enerji kullanarak hiç durmadan uçabilirler. Albatros yukarıya doğru yükselen dalgaları ve rüzgarı kullanarak, onların yönünde ilerler ve rüzgarın içinden zigzaglar çizerek bir dalganın tepesinden diğerine geçer. Bu şekilde albatros tek bir kanat bile çırpmadan saatlerce su üstünde uçabilir.
David Attenborough, The Life of Birds, s.55
Som balıkları, nehirde yumurtalarından çıktıktan sonra denizlere açılıp binlerce kilometre yol alırlar ve sonra büyük bir kararlılıkla doğdukları ırmağa yönelirler. Som balığının doğduğu nehirden gelen "kokular" açık denizdeki balığa kadar ulaşarak onun akıntıya karşı yüzüp geri dönmesini sağlar. Bu kokular nehrin toprak ve bitkilerinden kaynaklanır. Nitekim aynı kokular balıkçılar tarafından som balıklarını belirli bir yere çekmek için de kullanılabilir.
Bilim ve Teknik, Sayı 233, s.25
Doğanların yakın akrabası olan kerkenezlerin çok farklı "avlanma taktikleri" vardır. Avını ararken, adeta havada asılı olarak kalır. Kuyruğunu yayarak açar ve böylece kuyruğunun havayı tutma özelliğini daha da arttırır. Ayrıca kanatlarının ucundaki tüyleri de kaldırarak hava akımlarından dolayı oluşabilecek dengesini kaybetme riskini azaltır. Kanatlarının ucundaki tüyleri birbirinden ayırır; böylece kanadın üst yüzeyinde oluşabilecek hava boşluklarını dağıtmak için, yukarı doğru çıkan küçük ve hızlı hava akımları oluşur. Kerkenez havanın ileri doğru iten bu hareketini kullanarak, rüzgarın hızıyla yol alır ve avını gözlerken iniş yapacağı bölgenin tam üstünde havada asılı durur.
David Attenborough, The Life of Birds, s.56
Kız böceği saatte 30 km.'ye varan bir hızla uçar. Bu denli hızlı uçan kızböceği, havada bir yere çarpmamak için iyi çalışan duyu organlarına sahip olmalıdır. Kız böceği, başının iki yanında yer alan "mozaik yapılı" ve iyi görüş sağlayan gözleriyle çok güvenli bir şekilde uçar. Hayatları çevrelerini görmelerine bağlı olduğundan kız böcekleri geceleri avlanmazlar. Alt ayağını önünde minik bir sepet gibi tutup bununla kendinden küçük böcekleri yakalayan kız böceği bir gündüz avcısıdır.
David Attenborough, Life on Earth, s.52
Sakallı akbaba hayvanların etinden çok kemiklerini tercih eder. Bu kemiklerde ilik bulunur ve bu besin bakımından oldukça zengindir. Akbabanın bu kemiği kırıp içindeki iliği alabilmek için gerekli kırma aleti yoktur. Fakat bu problemi başka türlü halleder. Bir kemiği alır ve çıplak bir kayanın tepesine havalanır. Sonra kemiği aşağı bırakır. Bu işlemi kemik ikiye ayrılıncaya kadar en az 50 kere tekrarlar. Kuş, sonra bu kemik parçasını alır ve yutar. Hayvanın midesindeki sindirim asitleri öylesine güçlüdür ki kemiğin bir ucu daha akbabanın ağzındayken, midesine giden kısım sindirilmiştir bile.
David Attenborough, The Life of Birds, s.116-117
Papağanlar ve balıkçıl kuşları kanatlarını temizlemek için bir çeşit "toz" üretirler. Bu toz tüylerinin yıpranmış uçlarından gelir. Bazı türlerde, güvercinler ve papağanlarda olduğu gibi kuşun tüyleri arasına dağılmıştır. Diğerlerinde özellikle balıkçıl kuşlarında bu tozlar küçük öbekler halinde toplanmıştır. Tozun ne işe yaradığı henüz tam olarak anlaşılamamıştır, fakat kanatların su geçirmezliğine yardımcı olduğu tahmin edilmektedir. Beyaz balıkçıllar, pelikanlar ve diğer su kuşları kendilerini kuyruklarının alt kısmındaki derilerinde yer alan bir bezden salgılanan yağ ile yağlarlar. Yıkama, topraklama ve tozlamayla tüyler tekrar uçuşa uygun pozisyon için hazırlanır.
David Attenborough, The Life of Birds, s.53
Ördek ve kazların, küçük su birikintilerine ani inişler yapabilmek için kullandıkları "özel teknikleri" vardır. Geniş kanatlarının tüylerini açarak sağa ve sola savururlar. Tüyler arasında oluşan boşluklardan geçen hava yüksek bir sese neden olur. Hatta kanatlarını sırtlarına doğru kıvırırlar, bu da hızlarını artırır. İniş yapacakları alana birkaç metre kala kanatlarını düzeltirler ve bu şekilde kanatlar hava freni görevi yaparak güvenli bir iniş sağlar.
David Attenborough, The Life of Birds, s.419