Suyun yüzeyinde hareket eden şişe burunlu yunusun nabzı dakikada 110 kez atar, suyun altında olduğunda ise bu sayı dakikada 50'ye kadar düşer. Bu düşme, birikmiş oksijenin gerekli organlara, özellikle kalp ve beyne gitmesi için kan dolaşımının durdurulmasıyla ilgilidir. Bu sayede yunuslar nefes almak için daha seyrek yüzeye çıkma ihtiyacı duyarlar ve suyun altında daha uzun bir süre kalabilirler.
Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Memeliler, s.28
Karınca aslanı (Myrmeleonridae); ince, uzun bir vücudu, ince kanatları olan ve yusufçuğu andıran bir böcektir. Larvaları hayvanlar alemindeki en ilginç tuzaklardan birini kurarak avlanır. Karınca aslanının larvası, öncelikle kumda kazdığı bir çukurun dibine gömülür, sadece iyi kamufle edilmiş başını ve çenesini dışarıda bırakır. Larva yakınından geçen bir karıncanın bir kum taneciğini düşürmesini veya bir örümceğin çukura kaymasını ve böylece kapanı çalıştırmasını bekler. Bu gerçekleşir gerçekleşmez çenesiyle kum alarak bunu kafasının üzerine koyar. Başını öne ve yukarı sallayarak hiç şaşmayan bir nişancılıkla kurbanını kum yağmuruna tutar. Çukurun, dik kenarları ve kumun karınca aslanı tarafından kazılması yüzünden çökmeye hazır olması dolayısıyla kurban aşağıya doğru yuvarlanır. Böylece kurban, larvanın çeneleriyle yakalayabileceği bir yere kadar kayar.
Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Böcekler, s.70
Yunusun akciğer kapasitesi, bir kara hayvanının akciğer kapasitesinin yarım katıdır. Ayrıca hayvan akciğerlerini havayla iyice doldurabilir. Kara hayvanları ve insanlar akciğer kapasitelerinin ancak yarısı kadarını kullanırlar ve her nefeste akciğerlerindeki havanın sadece % 10-15'ini tazelerler. Bir yunus ise soluduğu havanın % 90'lık bir bölümünü değiştirebilir. Bu sayede deniz dibinde uzun süre kalabilir.
Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Memeliler, s.28
Uzun kuyruklu Baştankara kuşu, yavruları için örümcek ağlarını kullanarak bir yuva inşa eder. Bu kuşun etrafında yuvayı yapabileceği pek çok madde varken, özellikle örümcek ağını seçmesinin nedeni; örümcek ağının elastiki bir yapısının olmasıdır. Örümcek ağları ile yapılan elastiki yuvalar, Baştankara kuşlarının 12 yavrusunu birden taşıyabilecek kadar, sağlam ve güvenlikli yapılardır.
Giovanni G. Bellani, Quand L'oiseau Fait Son Nid, s.86
Sinekkuşları kanatlarını sekiz şeklinde hareket ettirirler ve bir saniyede kanatlarını 60 defa sekiz şeklini yapacak şekilde çırparlar. Kanatlarının bu hızlı hareketi onların havada rahatça dolaşmalarını sağlar. Sinekkuşları çiçeklerden nektar içerken bir yandan da dolaşırlar. Uçarken hızlı bir şekilde ters yöne doğru dönebilirler. Hatta arkaya doğru da uçabilirler. Bu diğer kuşların yapamadığı bir şeydir. Diğer kuşlara göre farklı özellikleri olan sinekkuşunun kalbi uçuş sırasında bir dakikada 1200 defa atabilir. (Ne kadar hızlı koşarsa koşsun bir insanın kalbi bir dakikada en fazla 200 defa atabilir.) Sinek kuşunun kalbinin hızlı bir şekilde atması, kanat kaslarına çok fazla miktarda kan pompalar. Bu çok önemlidir çünkü kan, kuşun kanatlarının hızlı bir şekilde çalışabilmesine yardımcı olacak oksijeni taşımaktadır.
Nat. Wildlife Fed., Ranger Rick, Ağustos 1998, s.15
Balina yavruları suyun altında bir seferde 1 dakikadan fazla kalamazlar. Bu da beslenmelerinde problem yaratır. Yavrular genellikle sütü, annelerinden emerler. Yavrunun boğulmaması için bu olay yüzeye yakın bir yerde ve aynı zamanda balinalar yavaşça yüzerlerken gerçekleşir. Yavrunun suyun içinde boğulmadan beslenebilmesi için anne balinanın ona yardım etmesi gerekir. Anne bu yardımı sütü yavrunun ağzına fışkırtarak sağlar.
The Ocean World of J. Cousteau, Pharaohs of the Sea, s.39
Çıngıraklı yılanlar ısıya duyarlı özel gözleri ile zifiri karanlıkta bile fare, sıçan gibi sıcakkanlı avları bulabilirler. Yılanın 15 cm. yakınında bulunan küçük bir fare, çevresindeki havada yalnızca 0.0050C gibi son derece az, hatta hissedilmeyecek bir sıcaklık değişimi yarattığı halde, yılan tarafından kolayca fark edilir. Yılan, beynine gelen avıyla ilgili bilgiyi, saniyenin 1/20'si kadar kısa bir sürede alıp, değerlendirip tepki gösterebilir. (1 saniyenin, insan gözünün yavaşça açılıp kapanması kadar kısa bir zaman olduğu düşünüldüğünde yılanın akıl almaz hızı daha net anlaşılabilir.) Avının yerini hiç şaşmadan bulan çıngıraklı yılan, şaşırtıcı bir isabet yeteneğiyle saldırır ve zehirli dişleriyle yavaş yavaş hayvanı öldürür.
Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 7, s.2352
Çitalar dünyanın en hızlı koşan kara hayvanları olarak bilinirler. Kısa mesafeleri çok büyük bir hızla aşabilirler. Çitalar saniyeler süren bir zaman içinde hızlarını 72 km.'ye kadar çıkarabilirler. Bazı çıtalar 600 m.'den daha uzunca bir mesafeyi saatte 113 km. gibi inanılmaz bir hızla aşabilmektedirler.
Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Memeliler, s.50
Balarıları dışarının ısısı ne olursa olsun kovanın ısısını sabit tutarlar, özellikle kuluçka odalarının sıcaklığına çok dikkat ederler. Sabah vakitlerinde, hava soğuk olduğunda, işçiler petek çevresinde kümelenirler ve vücut sıcaklıkları ile yumurtaları ısıtırlar. Gün ilerledikçe ve hava ısınmaya başladıkça arılar tarafından sıkıca örülen küme yavaş yavaş dağılır. Eğer sıcaklık daha fazla artmaya devam ederse işçilerin bir bölümü kanatlarını yelpaze gibi sallamaya başlarlar. Bu havalandırma işlemini kovanın girişine doğru ve peteklerin üzerine doğru yönlendirerek kovan ısısını düşürmeye çalışırlar. Çok sıcak bir günde arılar daha şiddetli bir soğutma yöntemi kullanmak zorundadırlar. Sulandırılmış bal damlalarını boş hücrelerin ağızlarına yerleştirirler. Kanatları ile oluşturdukları hava akımı bu damlaların içerisindeki suyu buharlaştırır. Bu soğutma sistemiyle kovanın ısısı kısa sürede eski haline döner.
Nat. Geo. Soc., The Marvels of Animal Behavior, s.49-64
İşçi arıların bütün hayatları boyunca yaptığı işlerin konusu, vücutlarındaki bazı temel değişikliklerle belirlenmektedir. Örneğin, işçi arıların ilk üç günleri kovan temizleyicisi olarak geçer. 3. günden sonraki bir hafta boyunca kafalarında bir çift "dadı" bezi gelişir. İşçiler genç larvalar için gerekli olan bir besin salgılamaya başlarlar ve aniden larvaların bakımı işine yönelirler. 10. günden itibaren ise işçilerin karın bölgelerindeki mum üreten bezler gelişir. Bununla birlikte işçi arılar beslenme görevlerini bırakırlar ve petek yapımı ve onarımına başlarlar. Arılar artık birer "inşaat işçisi"dirler. Doğumlarının 20. günündeyse işçi arılar yine görev değiştirirler. Mum bezleri fonksiyonlarını yitirir ve iğne bezleri gelişir, zehir üretmeye başlarlar. İşçi arıların yeni görevleri kovan girişinde "gardiyanlık" yapmaktır. Arılar yaşamlarının son dönemindeyse "çiçek özü toplayıcısı" olurlar.
Nat. Geo. Soc., The Marvels of Animal Behavior, s.49-64
Doğum anında dişi yunusların yanında başka iki dişi yunus daha bulunur. Bu hayvanlar anne yunusun iki yanında yüzerler. Görevleri doğum anında savunmasız kalan anne yunusu ve yavruyu korumaktır. Doğum sırasında akan kanın kokusuna gelebilecek köpek balıklarına karşı anneyi ve yavruyu bu yardımcı yunuslar korur.
Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Memeliler, s.29
Avustralya'da yaşayan bir termit türünün yuvalarının yassı tarafları doğu ve batıyı gösterecek şekilde inşa edilmiştir. Bunun sebebi ise; Güneş doğudan doğduğunda termit yuvalarının doğuya bakan kısmının güneş ışınları ile ısınmasını sağlamaktır. Güneş batacağı zaman da yuva diğer taraftan yine aynı ışınları alacak ve ısınacaktır. Ama Güneş'in en sıcak olduğu öğlen vakti ışınlar yuvaya tepeden gelecek ve küçük bir bölüme isabet edecektir. Termitler böylelikle bütün gün yuvalarının ısısını ayarlamış olurlar.
Nat. Wildlife Fed., Ranger Rick, Ocak 1993
Amerikan Sarıasmagiller cinsinden bir tür kuş, yuvasını yaban arısı topluluklarının yanına kurar. Çünkü bu arılar, yılanları, maymunları, siyah papağanları ve özellikle bir tür sineği, kendi yuvalarının yanına yaklaştırmazlar. Sarıasmagil kuşu da yuvasını bu yaban arılarının yuvasının yanına yaptığında, kendi yavruları bu tehlikeli hayvanlara karşı doğal olarak korunmuş olur. Ancak bu hayvanlar arasında Sarıasmagil kuşu açısından önemli olanı sineklerdir. Çünkü bu sineğin larvaları, kuş yavrularının deri altlarına girerek onların ölümüne sebep olurlar. Bu nedenle yuvaların, yaban arılarının bulundukları yerlere kurulması kuşlar açısından oldukça önemlidir.
Giovanni G. Bellani, Quand L'oiseau Fait Son Nid, s.86
Yanağı keseli sincap, hemen yemeyeceği besinini yanaklarındaki keselerde taşır ve bunları kışın kullanmak için depo eder. Yanak keseleri aslında gevşek deri kıvrımlarıdır. Bunların iç kısmı çıplaktır ama nemli değildir. Keseler ağzın yanlarına açılır. Sincap keselerini doldurmak için bir cevizi pençelerinin arasına alır ve bunun iki ucundaki sivri kısımları düzgünce ısırıp koparır. Sonra cevizi keselerden birinin içine koyar. Ondan sonraki cevizi diğer keseye yerleştirir. Keseler böyle sırayla doldurulur. Bu şekilde sincabın yüzü oldukça ilginç bir hal alır ama yine de simetriktir. Hayvan her keseye dört ceviz koyabilir.
Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Memeliler, s.54
Böceklerin vücutlarını kaplayan örtü, hareketi sağlayan eklemler dışında serttir ve esnek de değildir. Böcekler "kitin" denilen bir maddeden oluşan ve esnek olmayan bu kabuk yüzünden, ancak zaman zaman bu dış iskeletlerini atarak büyürler. Kabuğun altındaki yeni iskelet başlangıçta yumuşaktır. Bu özel bir durumdur. Bu sayede böcek kabuk katılaşmadan önce büyümek için kısa bir süre kazanmış olur. Böcekler tekrar büyümek için ikinci kabuk değiştirme işlemini beklemek zorundadırlar.
Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Böcekler, s.6