... Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, takvaca (Allah korkusunda) en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)
Elbette ki bir insanın Allah Katındaki üstünlüğü, Allah'ı gereği gibi takdir ettiği, Allah'ın razı olduğu hayırlı işlerde bulunduğu, Kuran'ın hükümlerini yerine getirdiği, Allah'ın beğendiği ahlakı üzerinde taşıdığı, samimi ve ihlaslı olduğu oranda olacaktır. Allah'a yakınlaştıran tüm bu özelliklere de kişi Allah'tan korkup sakındığı ölçüde sahip olabilir. İşte bu nedenle kişinin kalbinde taşıdığı Allah korkusunun derecesi onun Allah Katındaki üstünlük derecesinin de bir göstergesidir.
Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir. (Enfal Suresi, 29)
Doğruyu yanlıştan ayıran bir nur, mümine verilen akletme yeteneğidir ve kuşkusuz insana dünyada verilebilecek en büyük ve en değerli nimetlerdendir. Doğruyu yanlıştan ayırabilen bir akla sahip olan insanın her sözü, her tavrı, aldığı her karar, verdiği her tepki isabetlidir. İyiyle kötüyü derhal ayırt edebildiği için Allah'tan korkan bir insan, her işinde Allah'ın rızasına uygun hareket eder. Kararsızlık, çözümsüzlük, tereddüt, vesvese, aklının karışması gibi sorunları olmaz. Bunun tam tersi, yani insanın böyle bir yetenekten mahrum olması ise dünyada da ahirette de kişiyi helaka sürükleyecek bir eksikliktir.
Ey iman edenler, Allah'tan sakınıp-korkun ve O'nun elçisine iman edin, size Kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağfiret etsin. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Hadid Suresi, 28)
Allah Kuran'da, Kendisi'nden korkup sakınarak hareket eden kullarını hem dünyada hem de ahirette maddi manevi nimetlerinin içinde yaşatacağını vaat eder. Çünkü ayette haber verildiği gibi, "Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan razı olmuşlar"dır. (Maidesi Suresi 120) Bir mümin için Allah'ın kendisini rahmetine alması kuşkusuz herşeyin üzerindedir.
Unutulmamalıdır ki Allah dünyada bir insana güzellikler, bolluk, bereket, huzur ve güvenlik duygusu verebilir. Ahirette ise Allah'tan korkan bir insan için, dünyadakilerle kıyas edilemeyecek üstünlükte nimetler ve Allah'ın sonsuz rahmeti vardır.
Onlara Adem'in iki oğlunun gerçek olan haberini oku: Onlar (Allah'a) yaklaştıracak birer kurban sunmuşlardı. Onlardan birininki kabul edilmiş, diğerininki kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen) Demişti ki: "Seni mutlaka öldüreceğim." (Öbürü de:) "Allah, ancak korkup-sakınanlardan kabul eder." (Maide Suresi, 27)
Görüldüğü gibi Hz. Adem'in oğullarından biri "ancak Allah'tan korkan kimselerin amellerinin Allah Katında makbul" olduğunu söylemektedir. Çünkü Allah korkusu olmayan bir kimse en başta Allah'ın kudretini gereği gibi takdir edemeyen, Allah'a karşı duyması gereken saygıyı hissedemeyen bir kimse demektir. Böyle bir kişi zaten temelinde bozuk ve yanlış bir bakış açısına, Allah'ın razı olmadığı, beğenmediği bir ahlak yapısına sahip olduğu için, yaptığı işlerin de Allah Katında hiçbir değeri olmayabilir. Bu nedenle Allah, insanın herşeyden önce Allah korkusu ve rızası temeline dayanan bir kişilik edinmesi gerektiğini, aksine bir yapının hüsranla sonuçlanacağını şöyle bir örnekle bildirmiştir:
Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 109)
Diğer yandan Allah korkusu ve rızası taşımayan bir kimsenin ibadetleri hiçbir zaman gerektiği gibi ihlaslı ve samimi olamaz. Yaptığı işlerin, ibadetlerin altında gösteriş, büyüklenme, başkalarının rızasını arama, rekabet hissi gibi çarpık niyet ve arayışlar bulunur. Bu yüzden hayatı boyunca yaptığı tüm işler -tevbe edip Allah'a yönelmezse- boşa gitmiş olur.
... Kim Allah'tan korkup-sakınırsa (Allah) ona işinde bir kolaylık gösterir. (Talak Suresi, 4)
Allah, Kendi rızasını gözeten ve sınırlarını koruyan müminlere her an, onlar üzerindeki rahmetini, korumasını ve desteğini hissettirir. Yaptıkları işlerde önlerini açar ve bir başka ayetin ifadesiyle "kolay olanda başarılı kılar" (Ala Suresi, 8). Bu kolaylık maddi ve manevi her konu için geçerlidir ve bazen açık, bazen de gizli olarak kullarına ulaşır.
... Kim Allah'tan korkup-sakınırsa, (Allah) ona bir çıkış yolu gösterir. (Talak Suresi, 2)
Allah'ın takva kulları için hiçbir işte çözümsüzlük ya da tıkanma söz konusu olmaz. Rabbimiz’in kendilerine verdiği akıl ve anlayış sayesinde her türlü engeli aşabilecek güçtedirler. En açmaz gibi görünen durumlarda dahi Allah kendilerine mutlaka bir çıkış gösterir. Ve zorlukları açıp giderinceye kadar onları içinde bulundukları durumda bırakmaz. Bu Allah'ın inananlara vaadidir.
Bu, Allah'ın size indirdiği emridir. Kim Allah'tan korkup-sakınırsa, Allah, kötülüklerini örter ve onun ecrini büyütür. (Talak Suresi, 5)
Ölümlerinden sonra Allah'ın huzurunda sorguya çekilen müminler için kolay bir hesap olacaktır. Çünkü iman edenler dünyadaki yaşamlarını, kendilerini yaratan Rabbimiz’in istediği şekilde sürdürmüşlerdir. Elbette hatasız değildirler, günahları da olmuş olabilir ama sonsuz rahmet sahibi olan Allah bunları bağışlayacağını ayetlerinde bildirmiştir. Zümer Suresi'nde şöyle buyrulmaktadır:
"(Benden onlara) De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir." (Zümer Suresi, 53)
Allah'ın günahlarını bağışladığı kişiler böylece dünyada yaptıklarının ecrini fazlasıyla alacakları, sınırsız nimetlerle dolu cennete kavuşurlar.
Allah'ın sonsuz şefkati müminler üzerinde dünyada da tecelli eder. Allah titizliklerinin ve kendisine olan bağlılıklarının karşılığında bu kullarına, sundukları güzelliklerin, iyiliklerin ve salih amellerin ecirlerini kat kat artırarak verir. Bu, Allah'ın şanındandır. Yoksa insan kendisine can bağışlayan, sayısız nimet içinde yaşatan Rabbimiz’e karşı zaten kullukla sorumludur. Allah'ın bunun karşılığında onları ödüllendirmesi de tamamen lütfundan ve karşılıksız ihsan etmesindendir.