Kitabın başından bu yana, tarih boyunca hemen her dönemde inkarcıların iman edenlere alaycı bir yaklaşım içinde olduğundan bahsettik. Ve inkarcıların bu davranışlarının hiçbir sonuç vermeyeceğine de değindik. Ancak bu konuyu biraz daha detaylandırmakta fayda görüyoruz.
Cahiliye toplumunda bir kişiyle alay edildiğinde, ona iftira atıldığında veya bu kişi yapmadığı şeylerle itham edildiğinde, söz konusu kişi bu durumdan üzüntü ve sıkıntı duyar. Bunu bilen cahiliye toplumu insanları da karşılarındaki kişilerin şevkini kırmak, onları zayıflatmak ve yılgınlaştırmak kastıyla bu yöntemi uygularlar. Nitekim müminlere karşı alaycılık silahını kullanmaktaki amaçları da budur. Ancak inkarcıların müminlere karşı umdukları neticeyi almaları asla mümkün olmaz. Çünkü inkarcıların alaycı tavırlarıyla, sözleriyle, asılsız ithamlarıyla karşılaşmak müminlerin zaten bekledikleri bir durumdur. İnkarcıların bu şekilde davranacakları Kuran'da müminlere bildirilmiş ve müminler bu duruma karşı uyarılmışlardır:
Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir. (Al-i İmran Suresi, 186)
Görüldüğü gibi Allah müminleri böyle bir duruma karşı kesin olarak uyarmıştır. Dolayısıyla inkar edenlerin onlarla alay etmeleri, müminlerin imanlarının açık bir göstergesidir. Bu nedenle Allah'a iman eden bir insan böyle bir olayla karşılaştığında değil üzülmek, aksine sevinir ve hatta Allah'ın vaadinin gerçekleşmesi dolayısıyla kişinin imanının arttığı görülür. Yani inkarcıların müminlerle alay etmeleri, sanıldığı gibi onların aleyhine bir olay değildir. Tam tersine Allah'ın yarattığı her olay gibi onların hayrınadır. Onların ahlaklarındaki üstünlüğü, imanlarındaki derinliği ve ahiretteki derecelerini artıran bir olaydır.
Şu halde müminlerin din ahlakından uzak insanların alaycı tavırları karşısında üzülmeleri de söz konusu olamaz. Bu tavırlar ancak onlar için bir rahmettir ve müminler gösterdikleri sabır sayesinde Allah'ın rızasını ve cennetini umarlar. Başka bir ayetinde Allah müminlere böyle bir durum karşısında sabretmeleri gerektiğini şöyle bildirmiştir:
Onların demelerine karşı sen sabret ve onlardan güzel bir ayrılma tarzıyla (düşünce ve eylem bakımından köklü bir tutum) ile kopup-ayrıl. (Müzemmil Suresi, 10)
Bununla beraber müminlerin şevklerini artıracak bir diğer konu da Allah'ın alay edenlere karşı müminlere yardım edeceğini vaat etmiş olmasıdır. Allah bu gerçeği "Şüphesiz o alay edenlere (karşı) Biz sana yeteriz." (Hicr Suresi, 95) ayetiyle müjdelemiştir. Kuşkusuz bu, müminler için çok güven verici bir durumdur. Kuran ahlakını yaşamayan insanlar müminlere kendilerince zarar vermek için her ne yaparlarsa yapsınlar amaçlarına ulaşmaları mümkün değildir. Yaptıkları herşey müminlerin lehinedir. Çünkü bir ayette haber verildiği gibi; "… Allah, kafirlere mü'minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez." (Nisa Suresi, 141) Allah başka ayetlerinde de müminlere olan desteğini şöyle haber vermiştir:
… Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağuttur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 256-257)
Ayrıca şunu da belirtmekte fayda vardır: Müminler inkarcıların her türlü yakıştırmalarından uzak, çok üstün ve yüksek ahlaklı insanlardır. Bu güzel hallerinin karşılığını ise dünyada ve ahirette alırlar. Dünyada kendileriyle alay edilmesi ise müminlerin üstünlüğünü, faaliyetlerinin gücünü ve inkarcılar üzerindeki etkileyiciliklerini gösterir. Bu, aynı zamanda halk arasında yaygın olan "meyve veren ağaç taşlanır" sözünün de bir örneğidir.
Onların fikri yöndeki gücünü, üstün ahlakını gören inkarcılar, müminlerin yolunu kesmeye, onları iftira ve yalanlarla karalamaya çalışırlar. Çünkü müminlerin dünyaya dirlik ve düzen getireceğini bildikleri için, kendilerince önceden tedbir alıp bunu engellemek için uğraşırlar. Örneğin müminlerin Kuran ahlakını anlatmalarını, insanları bu konuda aydınlatmalarını alaya alırlar. Veya onların Allah'ın varlığının delillerini duyurmak için yaptıkları faaliyetlerle alay ederler. İşte tüm bunları yapmaktaki amaçları, Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi "hakkı batıl ile geçersiz kılma" istekleridir. (Kehf Suresi, 56) Ancak Allah Kuran'da Müslümanlara şöyle müjde vermiştir:
Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)