Cenab-ı Hak bir dakika zarfında beyn-es sema vel-arz alemini (yer ile gök arasındaki alemi) bulutlarla doldurup boşalttığı gibi bir saniyede denizin fırtınalarını teskin eder (dindirir) ve bahar içinde bir saatte yaz mevsiminin numunesini (örneğini) ve yazda bir saatte kış fırtınasını icad eden KADİR-İ ZÜLCELAL (herşeye muktedir olan Yüce Allah) HZ. MEHDİ İLE DE, ALEM-İ İSLAM'IN (İslam aleminin) ZULÜMATINI (zulüm devrini, karanlığını) DAĞITABİLİR. VE VA'DETMİŞTİR VAADİNİ ELBETTE YAPACAKTIR. (Mektubat, s. 411-412)
Bediüzzaman, Celal ve Kudret sahibi olan Rabbimiz'in, Hz. Mehdi ile dinsizlik ve zulüm devrini ortadan kaldıracağını belirtmiştir. Rabbimiz'in, yer ile gök arasındaki tüm alemi bulutlarla bir dakika içinde doldurup boşalttığı, bir saniyede denizin fırtınalarını durdurduğu ve bahar mevsiminde bir saatte yaz mevsiminin örneğini ve yazın da bir saatte kış fırtınasını yarattığı gibi, bu olayı da hemen gerçekleştirmeye kadir olduğunu hatırlatmıştır. Bediüzzaman, Allah'ın bu vaadinin hak olduğunu ve vaadini mutlaka gerçekleştireceğini ifade etmiştir.
Hz. Mehdi Allah'ın izniyle İslam dünyasının karşı karşıya kaldığı zulüm ve zorluklara son vermekle görevli kişi olacak ve çalışmalarıyla tüm dünya çapında etkili olacaktır. Ancak böylesine tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşecek bir durum ne Bediüzzaman'ın yaşadığı dönemde ne de daha önce gerçekleşmemiştir. Bediüzzaman'ın döneminde bu zulüm devam etmekteydi; komünizm dahi henüz yıkılmamış durumdaydı. Müslümanlara yapılan zulüm ise tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşmekteydi. Çok yakın tarihe kadar Bosna'da, günümüzde hala Keşmir'de, Moro'da, Filistin'de ve daha dünyanın birçok yerinde Müslümanların en temel haklarının bile elinden alındığı, haksız yere öldürüldükleri bilinmektedir.
Dolayısıyla Bediüzzaman'ın yaşadığı dönemde zulüm ve esaretin ortadan kaldırılması hiçbir şekilde söz konusu olmamıştır. Hatta Bediüzzaman'ın bizzat kendisi bu şartlar nedeniyle hayatının çok büyük bir bölümünü zulüm ve esaret altında geçirmiştir. Bediüzzaman, hadislerde bildirildiği gibi, İslam dünyasının üzerindeki bu zulmü kaldıracak kişinin ancak Hz. Mehdi olacağını belirtmiştir. Kendisinin böyle bir olaya vesile olmadığını ve bu görevi yerine getirecek olanın Hz. Mehdi olduğunu ifade etmiştir.
... Bu hakikatdan anlaşılıyor ki; SONRA GELECEK O MÜBAREK ZAT RİSALE-İ NUR'U BİR PROGRAMI OLARAK NEŞR VE TATBİK EDECEK (yazma ve dağıtma yoluyla yayacak ve uygulayacak).(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9)
Bediüzzaman bu sözüyle bir kez daha Hz. Mehdi'nin gelişini müjdelemiş ve bu mübarek zatın faaliyetlerini yerine getirirken, kendisini "Hz. Mehdi'ye zemin hazırlayan bir öncü" olarak tanımlayan Bediüzzaman'ın eserlerinden de istifade edeceğini belirtmiştir.
Bediüzzaman, Hz. Mehdi'den bahsettiği sözlerinin pek çoğunda tekrarladığı "GELECEK" ifadesini burada da kullanmıştır. Bediüzzaman bu sözleriyle Hz. Mehdi'nin, önceki müceddidlerin ve Bediüzzaman'ın yaşadığı dönemlerde gelmediğini söylemiş; bu mübarek zatın bunların hepsinden "SONRA" geleceğini ifade etmiştir. Ayrıca Bediüzzaman bu durumu, yalnızca gelecek zaman ifade eden bir fiil kullanarak değil, bunu bir de "SONRA" kelimesiyle destekleyerek çok kesin bir üslupla açıklamıştır.
Bediüzzaman ayrıca burada "ZAT" kelimesini bir de nitelendirmekte ve Hz. Mehdi'nin "NASIL BİR ZAT" olduğunu da açıklamaktadır. Bediüzzaman Hz. Mehdi'nin "MÜBAREK BİR ZAT" olduğunu belirtmektedir. "MÜBAREK" kelimesi "İlahi hayrın bulunduğu" anlamına gelmektedir. Bediüzzaman da burada kullandığı bu "mübarek" sıfatıyla Hz. Mehdi'nin imanını, yerine getireceği vazifeleri övmektedir. Bediüzzaman verdiği tüm bu detaylı bilgilerle Müslümanlara Hz. Mehdi'nin ahlakını ve mücadelesini tanıtmakta, bu üstün ahlaklı şahsın hangi özellikleriyle tanınabileceğini anlatmaktadır.
Bediüzzaman eserlerinde, Hz. Mehdi'den önceki yüzyılın müceddidi olması sebebiyle kendisini "Hz. Mehdi'nin bir öncüsü", "ona zemin hazırlayan bir askeri" olarak tanımlamıştır. Yine bir sözünde de, "kendisinin ektiği tohumların Hz. Mehdi tarafından geliştirileceğini ve bu mübarek şahıs vesilesiyle bu tohumların sümbülleneceğini" anlatarak, Hz. Mehdi'nin gelişinden önce yaptığı çalışmalarla ona "bir ön hazırlık" yaptığını anlatmaktadır. Bediüzzaman bu sözünde de Risale-i Nur Külliyatı'nın, Hz. Mehdi'nin tebliğinde kullanacağı bir ön hazırlık olduğunu belirtmiştir. Bediüzzaman, ortaya çıktığında Hz. Mehdi'nin, Risaleleri hazır yazılmış olarak bulacağını ve imanı kurtarma vazifesinde Risaleler'den faydalanacağını belirtmiştir. Bediüzzaman bu sözleriyle kendisinin Hz. Mehdi olmadığını, Hz. Mehdi'nin "KENDİSİNDEN SONRAKİ DÖNEMDE GELECEK BİR ŞAHIS OLDUĞUNU" bir kez daha açıklığa kavuşturmuştur.
Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymetdardır (değerlidir), fakat O İKİNCİ, ÜÇÜNCÜ VAZİFELER PEK PARLAK VE ÇOK GENİŞ BİR DAİREDE (alanda) VE ŞA'ŞALI (gösterişli) BİR TARZDA OLDUĞUNDAN UMUMUN VE AVAMIN NAZARINDA (genelin ve halkın gözünde) DAHA EHEMMİYETLİ (önemli) GÖRÜNÜYORLAR. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9)
Bediüzzaman bu sözleriyle Hz. Mehdi'nin ikinci ve üçüncü görevlerinin çok geniş kitleleri ve coğrafyaları kapsayan gösterişli, görkemli ve geniş yankılar uyandıran icraatlar olduğunu belirtmektedir. Nitekim, İslam Birliği'ni kurmak, tüm Müslümanların liderliğini üstlenmek, Hristiyanlarla ittifak ve dayanışma içine girmek ve sonucunda İslam ahlakını yeryüzüne hakim kılmak, dünya tarihinin belki de en büyük ve en görkemli olaylarından olacaktır.
Bediüzzaman'ın sözünü ettiği bu vazifeler Bediüzzaman'ın yaşadığı devirde ve İslam tarihinin hiçbir döneminde, Hz. Mehdi döneminde olacağı gibi yaşanmamıştır. Bediüzzaman'ın ihtişamlı faaliyetlerini bu derece detaylı tarif ettiği kişi, kendisinden sonra geleceğini ve bu üç vazifeyi en gösterişli biçimde yerine getireceğini ifade ettiği Hz. Mehdi'dir.
Bediüzzaman bu ifadeleriyle Hz. Mehdi'nin faaliyetlerinin, toplumun genelinin gözleri önünde, apaçık bir şekilde gerçekleşeceğini ve insanlarda takdir ve hayranlık uyandıracağını belirtmektedir. Bediüzzaman'ın da bildirdiği gibi, ahir zamanın son dönemindeki bu olaylar; Hz. Mehdi'nin iktidar ve hâkimiyeti çok açık delillerle ve tüm dünyanın şahit olacağı bir şekilde yaşanacaktır. Deccal'in fitnesi ortadan kalkacak, yeryüzünü huzur barış ve adalet dolduracaktır. Böylesine tüm dünyanın gözleri önünde seyreden büyük gelişmeler ve değişimler önceki müceddidlerin zamanında yaşanmamıştır. Bediüzzaman da bu önemli konuyu vurgulayarak, tüm bunların yakın bir gelecekte Hz. Mehdi döneminde gerçekleşeceğini müjdelemiştir.
Ümmetin beklediği, AHİR ZAMANDA GELECEK ZATIN ÜÇ VAZİFESİNDEN EN MÜHİMMİ (önemlisi) VE EN BÜYÜĞÜ VE EN KIYMETDARI (değerlisi) OLAN İMAN-I TAHKİKİYİ (gerçek imanı) NEŞR (yazma ve dağıtma yoluyla yaymak) VE EHL-İ İMANI (iman edenleri) DALALETTEN (sapkınlıktan) KURTARMAK...(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9)
Bediüzzaman, Hz. Mehdi'nin üç büyük görevinden birincisinin ve en önemlisinin gerçek imanı yayarak insanların sapkınlıktan kurtulmasına vesile olması olduğunu belirtmiştir.
Bediüzzaman, Müslümanların beklediği, ahir zamanda gelecek mübarek şahsın tek bir görevi olmayacağını bildirmiştir. Bu şahsın "ÜÇ BÜYÜK VE KAPSAMLI GÖREVİ" olacağını ifade etmiştir. Bediüzzaman bu görevlerin;
1) "İnsanların imanını kurtarmak,
2) İslam Birliği'ni kurmak ve tüm dünya Müslümanlarının önderi olmak,
3) Kuran ahlakını tüm dünyaya hakim kılmak ve Hristiyanlarla ittifak kurmak olduğunu" açıklamıştır. Peygamberimiz (sav)'den bu yana gönderilen müceddidler arasında, 1400 yıldır bu görevlerin birini yalnızca belirli açılardan yerine getirmiş İslam büyükleri olmuştur. İslam tarihinde insanların imanına vesile olan bir çok büyük âlim vardır. Osmanlı padişahları İslam Birliğini yönetmiş Müslüman önderlerdir. Fakat hiçbiri, bahsedilen üç önemli görevi birden ve dünya çapında yerine getirememişlerdir. Bediüzzaman da burada Hz. Mehdi'nin bu özelliğini vurgulayarak, bu üstün vasıflı şahsın geçmiş dönemlerde geldiğinden bahsedilemeyeceğini, bu görevlerin yapılmasının, onu insanlara tanıtan alameti olacağını belirtmiştir.
Bediüzzaman "İMANI KURTARMA GÖREVİ"nin, ahir zamanda gelecek olan Hz. Mehdi'nin üç vazifesinden birincisi olduğunu belirtmiştir. Ve bu görevi, Hz. Mehdi'nin "en önemli ve en kıymetli vazifesi"olarak adlandırmıştır. Ahir zamanda gelecek olan bu mübarek şahsın kendi döneminde "çok büyük ve önemli bir iman hizmeti" gerçekleştireceğini bildirmiştir. Bu hizmetin çapı daha önce kimseye nasip olmamış büyüklükte olacaktır. Bediüzzaman burada kullandığı "NEŞR" kelimesiyle iman hakikatlerinin her türlü imkan kullanılarak, çeşitli kitle iletişim araçlarıyla yapılacağına dikkat çekmiştir. Doğal olarak bu şekilde imanı yayma çalışması da dünyadaki tüm insanlar tarafından bilinecektir. Ahir zamanda Mesih Deccal'in fitnesi tüm insanları çepeçevre sarmış olacak, bu büyüklükteki bir fitneyi etkisiz hale getirip inananların imanını korumak da Hz. Mehdi'nin en büyük vazifelerinden biri olacaktır. Bediüzzaman bugüne kadar böyle büyük çapta bir "imanı kurtarma görevi"nin hiçbir müceddid tarafından yerine getirilmediğine ve Hz. Mehdi'nin de bu görevini, böyle büyük bir etki bırakacak şekilde gerçekleştirmesiyle tanınacağına işaret etmiştir.
1. Hz. Mehdi Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde fiziksel özelliklere, ahlaka ve soyu hakkında verilen özelliklere sahip “bir Şahıs” olarak ortaya çıkacaktır. (Sözler, s. 343-344) (Mektubat, s. 56-57) (Emirdağ Lâhikası-1, s. 266-267) (Barla Lahikası, s. 162) (Mektubat, s. 411-412) (Mektubat, s. 441) (Sözler, s. 343-344) (Kastamonu Lahikası, s. 57) (Şualar, s. 442) (Şualar, s. 465) (Şualar, s. 368) (Barla Lahikası, s. 110) (Sikke-İ Tasdik-i Gaybi, s. 9) (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 189, Mektubat, 34) (Mektubat, s. 473) (Şualar, s. 605).
2. “Hz. Mehdi kendisinden önce gelen müceddidlere benzemeyecektir.” (Şualar, s. 582).
3. “Hz. Mehdi seyyid olacaktır” (Emirdağ Lâhikası, s. 266), (Tenvir, Şualar, s. 365).
4. “Hz. Mehdi, Bediüzzaman'ın yaşadığı dönemden bir yüz yıl sonra gelecektir” (Kastamonu Lâhikası, s. 57)
5. “Hz. Mehdi siyaset, saltanat ve diyanet aleminde üç büyük vazifeyi birarada yerine getirecektir” (Şualar, s. 456), (Şualar, s. 590), (Emirdağ Lahikası, s. 259-260).
6. “Hz. Mehdi “materyalizm, ateizm ve Darwinizm gibi temeli Allah’ı inkar etme üzerine kurulmuş olan dinsiz akımları “tam anlamıyla” etkisiz hale getirerek insanların imanını kurtaracaktır” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9), (Emirdağ Lahikası, s. 259)
7. “Hz. Mehdi, “Peygamberimiz (sav)’in halifesi ve tüm Müslümanların manevi lideri” unvanını taşıyarak İslam ahlakının esaslarını yeniden canlandıracaktır” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9).
8. “Hz. Mehdi tüm dünyaya barış, adalet ve hakkaniyet getirecek ve İslam alemi üzerindeki zulmü kaldıracaktır” (Emirdağ Lahikası, s. 259), (Mektubat, s. 411-412), (Mektubat, s. 440), (Şualar, s. 456).
9. “Hz. Mehdi ‘Müceddid-i Ekber’ yani ‘en büyük müceddid’ vasfını taşıyacaktır” (Tılsımlar Mecmuası, s. 168).
10. “Hz. Mehdi “en büyük müçtehid” (ihtiyaç oluştuğunda ayetlerden hüküm çıkaran büyük İslam alimi ve önderi) olarak içtihad yapacak (Tılsımlar Mecmuası, s. 168), (Mektubat, s. 411-412) ve tüm mezhepleri kaldıracaktır.
11. “Hz. Mehdi İslam Birliği’ni sağlayacaktır” (Emirdağ Lahikası, s. 260).
12. “Hz. Mehdi, tüm İslam alimlerinin, Peygamberimiz (sav)'in soyundan gelen seyyidlerin ve tüm Müslümanların desteğini alacaktır” (Emirdağ Lahikası, s. 260).
13. “Hz. Mehdi “üç büyük vazifesini” yerine getirirken çok büyük bir maddi güç ve hakimiyet sahibi olacaktır” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9).
14. “Hz. Mehdi Hristiyan dünyasıyla ittifak yapacaktır” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9).
15. “Hz. Mehdi Hz. İsa’yla biraraya gelecek ve birlikte namaz kılacaktır” (Şualar, s. 493)
16. “Hz. Mehdi Kuran ahlakını tüm dünyaya yerleşik kılacak ve tüm insanları doğru yola sevk edecektır” (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9) (Mektubat, s. 473).
17. “Hz. Mehdi, Hz. İsa ile birlikte Süfyaniyet ve Deccaliyet’in fikir sistemini etkisiz hale getirecektir”. (Mektubat, s. 6)