Vücudumuzu bakteri ve virüs gibi düşmanlarına karşı koruyan savunma sistemi aynı disiplinli bir ordu gibi hareket eder. Savunma sistemimizin düşmanlarına karşı savaşı üç önemli bölümden oluşur.
Savunma sisteminin savaşa başlamadan önce mutlaka düşmanı iyice tanıması, etraflı bir istihbarat edinmesi gerekir. Çünkü her savaş, düşmana göre değişen farklılıklar gösterir. Dahası bu istihbarat gerektiği gibi yapılmazsa, savunma sistemimiz yanlışlıkla kendi hücrelerimize saldırabilir.
İlk müdahale savunma sisteminin çöpçü hücreleri olan fagositlerden gelir. Fagositler düşmana karşı savaş verirler. Bir anlamda düşmanla ilk fiziksel teması sağlayan piyade birlikleri gibidirler. (şekil 117)
Şekil 117, 118
Fagositler düşmanla göğüs göğüse bir savaş verirler. Onların yetişemediği durumlarda devreye makrofajlar girer, ve enerji sağlamak için vücut ısısını 39 C0 dereceye çıkartır.
Kimi zaman fagositler düşmanın yayılma hızına yetişemezler. Bu durumda devreye makrofajlar girer. Makrofajları da düşmanın içine dalan süvarilere benzetebiliriz. Aynı zamanda makrofajlar, salgıladıkları özel bir protein sayesinde, vücutta genel alarm verilmesini, yani vücut ısısının yükselmesini sağlarlar. (şekil 118)
Ancak makrofajların çok önemli bir özellikleri daha vardır. Makrofaj hücresi bir virüsü yakalayıp yutunca, virüsün özel bir bölümünü kopartır. Bu parçayı bir bayrak gibi üzerinde taşır. Bu parça savunma sisteminin diğer elemanları için bir işaret, aynı zamanda da bir istihbarattır.
Şekil 119
Yardımcı T hücreleri düşmanla ilgili bilgileri öldürücü T hücrelerine götürür.
Düşmanı, makrofajdan aldıkları istihbarat sayesinde tanıyan yardımcı-T hücrelerinin ilk işi, öldürücü T hücrelerine haber vermek ve onları çoğalmaları için uyarmaktır. (şekil 119) Uyarılan öldürücü T hücreleri, kısa sürede bir ordu haline gelirler. Yardımcı T hücreleri, sadece öldürücü T hücrelerini uyarmakla kalmazlar. Hem olay yerine daha fazla fagositin gelmesini sağlarlar hem de düşmanla ilgili topladıkları bilgileri, dalak ve lenf bezlerine ulaştırırlar. (şekil 120)
Lenf bezlerine ulaşıldığında, taşınan bu bilgi sayesinde, görev sıralarını bekleyen B hücreleri harekete geçirilir. (B hücreleri kemik iliğinde üretildikten sonra görevlerini beklemek üzere lenf bezlerine giderler.) (şekil 121)
Şekil 120, 121
Yardımcı T hücreleri düşmanla ilgili topladıkları bilgiyi lenf bezlerine gönderir. Bunun üzerine lenf bezlerinde beklemekte olan B hücreleri harekete geçer.
Harekete geçen B hücreleri birtakım aşamalardan geçerler. Uyarılan her bir B hücresi, çoğalmaya başlar. Ta ki aynı tipte binlerce hücre oluşana kadar. Savaşa hazır hale gelen B hücreleri bölünür ve başkalaşarak plazma hücreleri haline gelirler. Plazma hücreleri de antikorları salgılarlar. Salgılanan antikorlar düşmanla savaşırken kullanılacak birer silahtırlar. B hücreleri, saniyede binlerce silah (antikor) üretebilirler. Üretilen bu silahlar oldukça kullanışlıdır. Önce düşmana bağlanacak, daha sonra da düşmanın (antijenin) biyolojik yapısını bozacak niteliktedirler. (şekil 122)
Şekil 122, 123
B hücreleri bölünerek çoğalırlar ve başkalaşırlar. Bunun sonucunda saniyede binlerce antikor denen silah üretebilirler. Eğer antikorlar virüsü yakalayamazsa, bu kez devreye T hücreleri girer ve MHC molekülleri sayesinde virüsleri tespit edip yakalarlar.
Eğer virüs hücrenin içine girerse, antikorlar virüsü yakalayamazlar. Bu sefer devreye yine öldürücü T hücresi girer ve MHC molekülleri sayesinde hücrenin içindeki virüsleri tespit eder ve hücreyi öldürürler. (şekil 123)
Fakat virüs, öldürücü T hücrelerinin bile fark edemeyeceği şekilde kamufle oluyorsa, bu sefer devreye kısaca NK olarak adlandırılan "doğal katil hücreler" (naturel killer cells) girerler. Bu hücreler, diğer hücrelerin fark edemedikleri, içlerinde virüs bulunan hücreleri tahrip ederler. (şekil 124)
Zafer kazanıldıktan sonra baskılayıcı T hücreleri savaşı durdururlar. (şekil 125) Savaş bitmiştir; ama asla unutulmayacaktır. Bellek hücreleri, düşmanı artık hafızasına almıştır. Yıllarca vücutta kalan bu hücreler, aynı düşmanla tekrar karşılaşıldığında savunmanın çok süratli ve etkili olmasını sağlarlar. (şekil 126)
Şekil 124
NK yani doğal katil hücreler, öldürücü T hücrelerinin fark edemedikleri virüsleri tahrip ederler.
Bu savaşın kahramanları askeri eğitimden geçmemiştir, akıl sahibi insanlar değildir ve milyonlarcası biraraya geldiğinde dahi bir noktanın içini doldurmayacak kadar küçük olan hücrelerdir.
Üstelik hayranlık uyandıran özelliklere sahip olan bu ordu, sadece savaşmakla kalmaz. Savaşırken kullanacağı tüm silahları kendisi üretir, tüm savaş planlarını, stratejilerini kendisi ayarlar ve savaş sonrası ortalığı temizler.
Elbette ki savunma sistemimiz de evrendeki herşey gibi kendi yaratılışına uygun hareket etmektedir: Yüce Allah Kuran'da şu şekilde bildirmektir:
Ve 'kendi yaratılışına uygun' Rabbine boyun eğdiği zaman; (İnşikak Suresi, 2)
Şekil 125
Baskılayıcı T hücreleri, zafer kazanıldıktan sonra savaşı durdururlar.
Yanda, kanser hücresiyle (pembe) savaşan savunma hücreleri (sarı) görülmektedir.
Şekil 126
Bellek hücreleriyse, savaş sonunda, bir sonraki saldırıya hazırlıklı olabilmek için düşmana ait bilgileri hafızalarına alırlar. Savunma sisteminin her detayı, Yüce Rabbimiz'in örneksiz ve kusursuz yaratışının tecellilerindendir.