Hatırlatma: Maddenin Ardındaki Sır Konusu
Vahdeti Vücut değildir.
SONUÇ :
TEK MUTLAK VARLIK ALLAH'TIR
Site
boyunca filmlerden, bilimsel ve teknolojik gelişmelerden
örnekler vererek anlattığımız bu konunun önemi, insanların
dünyaya bakış açılarına kazandırdığı derinlik, ruh halleri
üzerinde bıraktığı olumlu etkiden ileri gelmektedir.
Bize, dışarıdaki fiziksel dünyanın aslına ulaşamadan
yaşadığımız, kimseyle kıyas edemediğimiz ve bir film
şeridi gibi izlediğimiz bir hayatımız olduğunu gösteren
bu gerçekler, aynı zamanda bu filmin hem oyuncusu hem
de seyircisi olduğumuzu da ispatlamaktadır.
Madde -biz görsek de görmesek de- dışarıda vardır.
Ancak biz maddenin aslına hiçbir zaman ulaşamayız. Dolayısıyla
bizim için madde hayal olarak vardır. Apaçık delillere
rağmen maddenin dışarıdaki aslıyla muhatap olduğuna
inanmak ise, yukarıdaki filmlerde örneklerini gördüğümüz
gibi bir filmde veya bir bilgisayar oyunundaki sanal
karakterlerin, aslında fiziksel bir dünyada yaşadıklarına
inanmalarına benzer bir durumdur. Ya da rüyalarımızda
yaşadığımız dünyanın, insanların, cisimlerin maddi karşılıkları
bulunduğunu düşünmemiz gibi bir yaklaşımdır.
Peki buraya kadar maddenin aslına ilişkin anlattığımız
bu gerçekler bize neyi göstermektedir? Tüm bunlar bize
öncelikle şu soruların cevabını düşündürmelidir:
Kapkaranlık bir mekanda, bir göze, retinaya, merceğe,
göz sinirlerine, göz bebeğine ihtiyaç duymadan, elektrik
sinyallerini rengarenk bir bahçe olarak gören, bu gördüğü
manzaradan zevk alan kimdir?
Hiçbir
sesin giremediği beyinde, bir kulağa ihtiyaç duymadan,
elektrik sinyallerini hoşuna giden bir melodi olarak
duyan, bundan zevk alan kimdir?
Beynin içinde bir ele, parmaklara, kaslara ihtiyaç
duymadan kadifenin yumuşaklığını hisseden kimdir?
Sıcaklık, soğukluk, kıvam, biçim, derinlik, uzaklık
gibi dokunma duyularını aslının aynısı olarak beyinde
kim yaşamaktadır?
Hiçbir kokunun giremediği beynin içinde, çeşit çeşit
çiçeklerin kokusunu kim ayırt etmektedir ya da sevdiği
yemeğin kokusunu duyunca iştahı açılan kimdir?
Beynin içinde oluşan bu görüntüleri, bir televizyon
ekranından izler gibi izleyen, izledikleri ile sevinen,
üzülen, heyecanlanan, hoşnutluk duyan, telaşlanan, merak
eden kimdir? Tüm gördüklerini ve hissettiklerini yorumlayacak
bilinç kime aittir? Ve bu görüntüleri izleyen, düşünen,
sonuç çıkaran, karar veren bilinç sahibi varlık kimdir?
Bütün bunları algılayan, bilinci meydana getiren varlığın,
şuursuz atomların oluşturduğu, su, yağ protein gibi
maddelerden meydana gelen beyin olamayacağı açıktır.
Akıl ve vicdan sahibi her insan, hayatı boyunca yaşadığı
her olayı beyninin içindeki ekranda izleyen varlığın,
"ruhu" olduğunu hemen anlayacaktır. Her insan göze ihtiyaç
duymadan görebilen, kulağa ihtiyaç duymadan duyabilen,
beyne ihtiyaç duymadan düşünebilen bir ruha sahiptir.
Ruhun muhatap olduğu algılar evrenini yaratan ve her
an yaratmaya devam eden ise, Yüce Allah'tır.
Herkes Zihnindeki Kopya Görüntülerle Muhatap Olduğunu
Bilirse Nasıl Bir Ortam Olur?
Maddenin aslı ile muhatap olmadıklarını, yalnızca Allah'ın
kendilerine izlettirdiği görüntüler ile iç içe olduklarını
bilen insanların tüm yaşamları, hayata bakış açıları
ve değer yargıları değişecektir. Bu, hem kişisel hem
de toplumsal anlamda faydalı bir değişim olacaktır.
Çünkü bu gerçeği gören insan, Allah'ın Kuran'da bildirdiği
üstün mümin ahlakını hiç zorlanmadan yaşayacaktır.
Dünyaya
önem vermeyen, maddenin hayal olduğunu anlayan insanlar
için önem verilmesi gereken şey maneviyat olacaktır.
Allah'ın her an kendisini işittiğini ve gördüğünü bilen,
yaptığı her hareket nedeniyle ahirette hesap vereceğini
idrak eden bir kişi doğal olarak güzel ahlaklı olacak,
Allah'ın emir ve yasaklarına titizlik gösterecektir.
Böylece toplumda herkes birbirine karşı sevgi ve saygı
dolu olacak, iyi ve güzel davranışlarda herkes birbiriyle
yarışacaktır. İnsanlar arasındaki değer yargıları değişecek,
madde değerini yitirecek böylece insanlar arasında üstünlük,
mevki ve makama göre değil, ahlaka ve takvaya göre olacaktır.
Kimse, aslı hayal olan şeylerin peşinden koşmayacak,
herkes gerçeğin peşinden gidecektir. İnsanlar "kim ne
düşünür?" zihniyetiyle değil "Allah'ın hoşnut olacağı
tavır hangisidir?" düşüncesiyle hareket edeceklerdir.
Mal, mülk, makam ve mevkiden kaynaklanan gurur, kibir,
kendini beğenmişlik hislerinin yerini tevazu ve aczini
çok iyi anlama hissi alacaktır. Dolayısıyla insanlar
Kuran'da bahsedilen bütün güzel ahlak örneklerini severek
ve isteyerek yaşayacaklardır. Bu sayılan değişimler
ise günümüz toplumlarının pek çok sorununu doğal olarak
ortadan kaldıracaktır.
Küçük çıkarları için bile sinirlenen, öfkelenen, saldırganlaşan
insanların yerini, her gördüğünün hayal olduğunu bilen,
bu nedenle öfke, kızgınlık, bağırıp çağırma gibi tepkilerin
kendisini küçük düşüreceğini bilen insanlar alacaktır.
Bu sayede insanlara ve toplumlara huzur ve güven hakim
olacak, herkes yaşamından ve sahip olduklarından hoşnut
olacaktır. İşte insanlardan gizlenen bu gerçeğin, insanlara
ve toplumlara kazandıracağı nimetlerin bir kısmı bunlardır.
Bu gerçeğin bilinmesi, düşünülmesi ve yaşanmasıyla beraber
insanlar daha pek çok güzelliklere kavuşacaklardır.
Bu güzelliklere kavuşmak isteyen kişilerin yapması gereken
şey ise bu büyük gerçeği iyice düşünmek ve anlamaya
gayret etmektir. Allah bir ayetinde şöyle bildirmiştir:
Gerçek şu ki size Rabbinizden basiretler gelmiştir.
Kim basiretle-görürse kendi lehine, kim de kör olursa
(görmek istemezse) kendi aleyhinedir... (En'am Suresi,
104)
Materyalizm Her Batıl Felsefe Gibi Yıkılmıştır
Materyalizm, insanlık tarihi boyunca var olmuş ve bu
felsefenin savunucuları, maddeyi kendilerine sözde delil
alarak, kendilerini yoktan var eden, bir hiç iken kendilerine
can veren, içinde yaşayabilecekleri bir evren yaratan
Allah'a iman etmemektedirler. Burada apaçık delilleriyle
anlatılan gerçekler, bu felsefeyi temelden yıkıp atmakta,
üzerinde tartışmaya dahi gerekçe bırakmamaktadır. Böylece
tüm düşüncelerini, hayatlarını, kibirlerini ve inkarlarını
üzerine bina ettikleri madde, ellerinden bir çırpıda
uçup gitmiştir. Hatta materyalist bilim adamları, yaptıkları
araştırmalar sonucunda, tüm gördükleri şeylerin gerçekte
sandıkları gibi maddenin aslı olmadığını, aksine beyinlerinde
meydana gelen kopya görüntüler olduğunu ispatlayarak,
materyalist inanca kendi elleriyle darbe vurmuşlardır.
21. yüzyıl, bu gerçeğin tüm insanlar arasında yayılacağı,
materyalizmin ise yeryüzünden silineceği tarihi bir
dönüm noktasıdır. Materyalist felsefelerin etkisinde
kalarak maddeyi mutlak varlık zanneden bazı insanlar
artık kendilerinin hayal, tek mutlak varlığın
Allah olduğunu, Allah'ın varlığının heryeri
sarıp kuşattığını anlamışlardır. Bu gerçek ayetlerde
şöyle bildirilir:
Allah... O'ndan başka ilah yoktur.
Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde
ve yerde ne varsa hepsi O'nundur... O, önlerindekini
ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının
dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar.
O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır...
O, pek yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)
Allah, gerçekten Kendisi'nden başka
İlah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri
de O'ndan başka İlah olmadığına adaletle şahitlik ettiler.
Aziz ve Hakim olan O'ndan başka İlah yoktur. (Al-i İmran
Suresi, 18)
O, Allah'tır, Kendisi'nden başka İlah
yoktur. İlkte de, sonda da hamd O'nundur. Hüküm O'nundur
ve O'na döndürüleceksiniz. (Kasas Suresi, 70)
DIŞARIDA MADDE VARDIR, ANCAK
BİZ MADDENİN ASLINA ULAŞAMAYIZ!
Kitap
boyunca maddenin aslına hiçbir zaman ulaşamayacağımız,
maddenin bizim için bir hayalden ibaret olduğu gerçeğine
değindik. Ancak madde hayaldir demek, madde yoktur demek
değildir. Aksine biz görsek de görmesek de maddesel
bir dünya vardır. Ancak biz bu dünyayı beynimizin içinde
bir kopya -diğer bir deyişle algılarımızın yorumu olarak-
görürüz. Dolayısıyla madde, bizim için hayaldir.
Kaldı ki dışarıda maddenin varlığını, bizden başka gören
varlıklar da vardır. Allah'ın melekleri, yazıcı olarak
tayin ettiği elçileri de bu dünyaya şahitlik etmektedirler:
Onun sağında ve solunda oturan iki yazıcı kaydederlerken
O, söz olarak (herhangi bir şey) söylemeyiversin, mutlaka
yanında hazır bir gözetleyici vardır. (Kaf Suresi, 17-18)
Herşeyden önemlisi, en başta Allah herşeyi görmektedir.
Bu dünyayı her türlü detayıyla Allah yaratmıştır ve
Allah her haliyle görmektedir. Kuran ayetlerinde şöyle
haber verilmektedir:
... Allah'tan korkup-sakının ve bilin
ki, Allah yaptıklarınızı görendir. (Bakara Suresi, 233)
De ki: "Benimle aranızda şahid
olarak Allah yeter; kuşkusuz O, kullarından gerçeğiyle
haberdardır, görendir." (İsra Suresi, 96)
Ayrıca unutmamak gerekir ki, Allah tüm olayları "Levh-i
Mahfuz" isimli kitapta kayıtlı tutmaktadır. Biz
görmesek de bunların tamamı Levh-i Mahfuz'da vardır.
Herşeyin, Allah'ın katında, Levh-i Mahfuz olarak isimlendirilen
"Ana Kitap"ta saklandığı şöyle bildirilmektedir:
Şüphesiz o, Bizim katımızda olan Ana
Kitap'tadır; çok yücedir, hüküm ve hikmet doludur. (Zuhruf
Suresi, 4)
... Katımızda (bütün bunları) saklayıp-koruyan
bir kitap vardır. (Kaf Suresi, 4)
Gökte ve yerde gizli olan hiçbir
şey yoktur ki, apaçık olan bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da)
olmasın. (Neml Suresi, 75 )
|