Hatırlatma: Maddenin Ardındaki Sır Konusu
Vahdeti Vücut değildir.
Madde Dışarıda Vardır, Ama Biz Aslına Ulaşamayız.
FİLMLERDEKİ MESAJ
VANİLYA
GÖKYÜZÜ
(VANILLA SKY)
Vanilya
Gökyüzü adlı filmde, insanın yaşadığı olaylardan neyin
rüya neyin gerçek hayat olduğu konusunda yaşayabileceği
ikileme dikkat çekilmektedir. Hem filmin kahramanı hem
de izleyiciler film boyunca bu konuda ciddi bir kararsızlığa
düşmektedir. Filmin başrol oyuncusu David Aames çevresindeki
kişilerin ideal olarak gördükleri gösterişli bir hayata
sahiptir. Babasının ölümünden sonra kendisine miras
kalan büyük bir yayıncılık şirketinin başındadır. Gerek
fiziksel görünümü, gerek maddi konumu, gerekse sosyal
çevresi açısından çevresindeki herkesin imrendiği bir
hayat sürmektedir.
Ancak bir gün, geçirdiği bir trafik kazası sonucu yüzü
parçalanır ve hareketli yaşantısı sona erer. Bir anda
eski arkadaşlarından kimseyi çevresinde bulamaz. Kendisini
yalnız ve mutsuz hissettiği böyle bir dönemde, geri
kalan hayatını "uyanık rüya" (lucid dream) denilen güzel
hayallerle yaşatmaları için bir şirketle anlaşma imzalar.
Böylece bu kişinin zihninde istediği yaşta, istediği
fiziksel görünümle, istediği kişilerle suni bir hayat
yaşatılır. Ancak tıpkı bir rüyada olduğu gibi kişi kendisine
izlettirilenlerin bir hayal olduğunun farkında olmadan,
gerçek bir hayat yaşadığı izlenimine kapılmaktadır.
Rüya mı Gerçek Hayat mı?
Rüyanızda
olaylar tamamen sizin kontrolünüz dışında gelişir. Ne
yeri, ne zamanı, ne de senaryoyu siz belirlersiniz.
Uykunuzun bir yerlerinde kendinizi aniden birtakım olayların
içinde bulursunuz. Değişik mantık örgüleri, anlaşılmaz
doğa yasalarıyla karşı karşıya kalmanıza rağmen bunların
birçoğu size garip gelmez. Gerçekte ne eliniz, ne gözünüz,
ne de görülüp-tutulacak birşey olmadığı halde, etrafınızdaki
herşey sizin için gerçek, elle tutulan, gözle görülen
şeylerdir.
Peki şu anda gerçek olarak kabul ettiğimiz yaşantımızı
rüyalardan ayıran nedir? Gerçek yaşamın sürekli olup,
'rüyanın kopuk kopuk olması' ya da 'rüyada farklı sebep-sonuç
ilişkileri bulunması' diyorsanız, bunlar temelde önemli
farklar değildir. Çünkü her iki yaşantı da beynin içinde
oluşur. Rüya sırasında gerçek olmayan bir dünyada rahatlıkla
yaşayabiliyorsak, pekala aynı durum, içinde bulunduğumuz
dünya için de geçerli olabilir. Rüyadan uyandığımızda
gerçek yaşantı dediğimiz daha uzun bir rüyaya başladığımızı
düşünmemize engel hiçbir mantıklı gerekçe yoktur.
Nitekim Vanilya Gökyüzü adlı filmde de, her insanın
yaşayabileceği bu çelişki senaryoda işlenen ana konu
olmuştur. Örneğin filmin ilk sahnelerinde başrol oyuncusu
David, elektronik saatinin "gözlerini aç, gözlerini
aç" şeklindeki alarmıyla uyanır. Saatinin 9:05 olduğunu
gördükten sonra, yüzünü yıkar ve aynada kendine bakarak
saçından bir tel koparır. Daha sonra işine gitmek üzere
arabasıyla yola çıkar. Ancak her gün geçtiği kalabalık
New York sokaklarını o sabah boş olarak bulur. Binalar,
arabalar herşey yerli yerinde olmasına rağmen etrafta
hiçbir insan yoktur. Tam bu durumun korkusunu yaşarken,
saatinin "gözlerini aç, gözlerini aç" alarmıyla yeniden
uyanır. Rüyasında hayal ettiklerini bu sefer gerçek
yaşantısında yapmaktadır. Saatine bakar, 9:05 olduğunu
görür, yüzünü yıkar, aynada kendisine bakar ve tıpkı
rüyasında yaptığı gibi saçından bir tel koparır. Sonra
da arabasına binerek işe gitmek üzere yola çıkar. Rüyasından
tek fark olarak şehrin sokaklarında olması gereken insanlar
vardır.
Filmin
yandaki karelerinde görüldüğü gibi rüyada da kişinin
kendisini gerçek hayatta yaptıklarını yaparken görmesi,
hatta bunların gerçekliğinden hiç kuşku duymaması mümkündür.
Bu konu ile ilgili kitaplarımızda bulabileceğiniz izahlardan
bir kısmı şöyledir:
- İnsan, rüyasında çok gerçekçi olaylar yaşayabilmektedir.
Merdivenden yuvarlanıp bacağını kırabilmekte, ciddi
bir trafik kazası geçirebilmekte, bir otobüsün altında
kalabilmekte, acıktığında bir pasta yiyip doyabilmektedir.
Günlük yaşamda rastlanan olayların benzerleri rüyada
da aynı inandırıcılıkla, aynı hislerle yaşanmaktadır.
Rüyasında kendisine otobüs çarptığını gören kişi yine
rüyasında, kaza yaptıktan sonra gözünü hastanede açabilir;
sakat kaldığını anlar ama aslında bu bir rüyadır...
Rüyasında yaşadığı tüm bu olayların görüntülerini,
seslerini, sertlik hissini, acıyı, ışığı, renkleri,
her türlü hissi gayet berrak bir şekilde duyumsamaktadır.
Rüyada muhatap olduğu algıların tümü gerçek yaşamdaki
kadar doğaldır. Rüyasında yediği bir pasta algılardan
ibaret olmasına rağmen kişiyi doyurur. Çünkü doymak
da bir algıdır. Oysa ki, gerçekte o anda kişi yatakta
uzanmış durumdadır. Ortada ne merdiven, ne trafik,
ne otobüs, ne pasta bulunmaktadır. Rüyadaki kişi,
dış dünyada karşılıkları bulunmayan algı ve hisleri
yaşamakta ve görmektedir. Rüyada, "dış dünya"da hiçbir
maddi karşılığı bulunmayan olayların yaşanıyor, görülüyor,
hissediliyor olması, "dış dünya"nın tamamen algılardan
oluştuğunu çok net biçimde ortaya koymaktadır. (Evrim
Aldatmacası, II. Baskı, s. 218; Zamansızlık ve
Kader Gerçeği, s. 39)
- İnsan bir köpeğin saldırısına uğrasa da, tüm bunları
beyninde gördüğü gerçeği değişmez. Çünkü insan aynı
olayı rüyasında da tüm gerçekliği ile görebilir, aynı
heyecan ve korkuyu rüyasında da yaşayabilir. (Hayalin
diğer Adı: Madde, s. 178)
Filmin
bir başka sahnesinde David, arkadaşı Sofia'ya gördüğü
rüyalardan nasıl etkilendiğini şöyle anlatır:
David : Nasıl anlatsam, çok
korkunç bir rüya gördüm... Aşağı arabama iniyorum,
arkadaşım vardı... orada ve yanıma geldi... Korkunç
bir şekilde arabayı sürüyordu. O üzgündü, nasıl anlatsam...
arabayı köprüye doğru sürdü...
Sofia : O anda işe mi gidecektin?
David : Olabilir. Sonra kolum
ve yüzüm paramparça olmuştu. Ama daha da kötüsü...
uyanamıyorum...
David : Rüyalarım bana zalim
şakalar yapıyordu. Beni zorluyorlar. Bazen rüyalarımdan
gerçeğe uyanmak istediğim de oluyordu. Ama tekrar
rüyama geri dönemiyordum. Yapamıyorum. Rüyalarım her
zaman güzel olmazdı...

Yatağında uyuyan bu çocuk için, rüyasında yaptığı
futbol maçı son derece gerçekçidir. Arkadaşını
sesi ve görünümüyle aynen görebilir. Bir topun
peşinde koşarken yorulduğunu ya da maçı kazanma
heyecanı ile kalbinin hızla çarptığını hissedebilir.
Ancak tüm bunlar hiçbir gerçekliği olmayan birer
algıdan başka bir şey değildir. |
Neyin gerçek neyin rüya olduğu konusunda yaşanan çelişkilerin
temel sebebi, her ikisinde de seyredilen hayatların
zihinde oluşmasıdır. Gerçek olarak adlandırdığımız hayatımız
da kitap boyunca açıklandığı gibi, beyne ulaşan elektrik
sinyallerinin oluşturduğu etkiden başka bir şey değildir.
Ve yaşadıklarımızın bize gerçekçi olarak hissettirilmesi
de hiçbir zaman bir ölçü değildir. Biz sadece algılarımızın
beynimizdeki yorumlarıyla muhatap oluruz ve dışarıda
bu algılarımızın maddesel karşılıklarının olup olmadığından
asla emin olamayız. Tıpkı rüyalarımızda olduğu gibi...
Rüya ile ilgili bir örnek konuyu daha iyi açıklayacaktır.
Şimdiye kadar olan anlatımımıza uygun olarak beynimizin
içinde bir rüya seyrettiğimizi düşünelim. Rüyada hayali
bir bedenimiz olacaktır. Hayali bir kolumuz, hayali
bir gövdemiz, hayali bir gözümüz ve de hayali bir beynimiz.
Rüya sırasında bize "nerede görüyorsun?" gibi bir soru
gelse vereceğimiz cevap "beynimde görüyorum" olacaktır.
Ama ortada gerçek bir beyin yoktur. Sadece hayali bir
vücut, hayali bir kafatası ve hayali bir beyin vardır.
Rüyanızdaki görüntüyü gören irade ise, rüyadaki hayali
beyin değil, ondan daha "ötede" olan bir varlıktır.
Rüyadaki ortamla gerçek hayat dediğimiz ortam arasında
herhangi bir fiziksel fark olmadığını biliyoruz. Öyleyse,
bize gerçek hayat dediğimiz ortamda, "nerede görüyorsun?"
sorusu sorulduğunda da üstteki örnekteki gibi "beynimde"
cevabını vermenin bir anlamı yoktur. Her iki durumda
da gören ve algılayan irade, bir et parçası niteliğindeki
beyin değildir.
Beyni analiz ettiğimizde karşımıza, diğer canlı organlarda
da bulunan protein ve yağ molekülleri gibi moleküllerden
daha farklı bir malzeme çıkmaz. Yani beyin dediğimiz
et parçasında, görüntüleri seyrederek yorumlayacak,
bilinci oluşturacak, kısacası "ben" dediğimiz şeyi yaratabilecek
bir şey yoktur. (Evrim Aldatmacası, II. baskı,
s. 208-209)
Bir sonraki sayfadaki sahnede ise filmin başrol oyuncusu
David doktoruyla konuşurken, doktoru ona hayal ve gerçeği
ayırt edip edemediğini sorar. David önce kendinden çok
emin olarak ayırt edebildiğini söyler. Fakat geçmişine
ait hafızasındaki anıları hatırlamaya çalıştıkça, en
sonunda kararsızlığa düşerek gerçeği ayırt edemediğini
söyler. Dahası filmin kahramanı tüm bu konuşmaları yaparken
de kendisine izlettirilen hayali bir dünya içinde yaşamaktadır.
Doktor : Kimdi o restorandaki
adam? Kimdi o?
David
: Bilmiyorum.
Doktor : Hayal ve gerçeği
ayırt edebiliyor musun?
David : Tabii ki? Ya sen?
Doktor : Bunu düşün, ne anlaşması
imzaladığını iyice düşün. İmzaladın mı?
David : Bir imza hatırlıyorum.
Doktor : Restorandaki adam da
orada mıydı? Bir direnç hissedebilirsin ama cevap
kafanın içinde.
David : Evet var. (Bu arada
imzaladığı kağıt ve teknik servis görevlisi anlık
olarak hafızasında canlanır.)
Doktor : Tamam. Alley kim?
David : Ben neyin gerçek
olduğunu bilmiyorum.
Filmin yukarıdaki bölümlerinin de düşündürdüğü gibi
insan gördüğü görüntülerin gerçekliğine kapılarak hayali
bir dünyayı gerçek zannederek yaşayabilir. Filmde kendisine
gösterilen yapay rüyalar içinde yaşayan David, önceleri
yaşadıklarının gerçekliğine samimi olarak inanmaktadır.
Bu durum pek çok insanın şu anda içinde yaşadığı hayat
için de geçerlidir. Çünkü insanlar muhatap oldukları
görüntülerin, seslerin ya da hislerin asılları olduklarını
iddia ederler. Halbuki tüm bunlar zihinlerindeki kopyalar,
yani asıllarına hiçbir zaman ulaşamayacakları hayallerdir.
Kitap boyunca vurguladığımız bu mantıkla ilgili daha
önceki kitaplarımızda yer verdiğimiz izahlardan birkaçı
şöyledir:
- ... maddesel karşılıkları olmayan algıları gerçek
sanarak aldanmamız çok kolaydır. Nitekim bu gerçeği
rüyalarımızda sık sık yaşarız. Rüyada tamamen gerçek
gibi duran olaylar yaşar, insanlar, nesneler, ortamlar
görürüz. Ama hepsi birer algıdan başka bir şey değildir.
Rüya ile "gerçek dünya" arasında ise temel bir fark
yoktur; her ikisi de zihinde yaşanır. (Evrim Aldatmacası,
II. baskı, s. 208)
- Yapay olarak oluşturulan uyarılar sonucunda, dışarıda
herhangi bir maddesel gerçeklik yokken, beynimizde
aslı kadar gerçek ve canlı bir maddesel dünya oluşabilir.
Verilen yapay uyarılar sonucunda bir insan, gerçekte
evinde otururken uçak kullandığını zannedebilir. (Evrim
Aldatmacası, II. baskı, s. 207)
Aslına Ulaşamayacağınız Bir Dünyanın Seyircisi Olduğunuzu
Unutmayın
Başınızı kaldırıp, bulunduğunuz odada gözünüzü gezdirecek
olursanız, dışınızda bir odanın var olduğu, sizin de
odanın içinde bir yer kapladığınız hissini duyarsınız.
Bastığınız yerin ayaklarınızın altında olduğundan, çevrenizde
de havayla kaplı bir boşluğun varlığından eminsinizdir.
Ancak bu hisler, gösterilen görüntülerin gerçekliği,
kusursuz uyumu, üç boyutlu olması gibi sebeplerle sizi
ve milyarlarca insanı yanıltmaktadır.
Halbuki aileniz, eviniz, okulunuz, işyeriniz hepsi
de sizin için zihninizde yaratılırlar. Güneş, Ay ve
yıldızlar da sizin içinizde dönmektedir. Kısacası siz
dünyanın içinde değil, dünya sizin içinizdedir.
Nitekim filmdeki "uyanık rüya" (lucid dream) olarak
ifade edilen hayali dünya da, bu konunun anlaşılması
açısından ufuk açıcı bir örnek olabilir. Aşağıdaki satırlar
insanlara bir rüya gibi, hayali bir dünya sunan bir
şirketin tanıtım konuşmalarıdır. Bunlar bir filmde yer
alan ifadelerdir ama bugün ilerleyen bilim sayesinde
bu olaylar tamamen gerçektir. Günümüzdeki teknik imkanlarla,
isteyen kişiye suni bir ortam oluşturularak gerçek bir
yaşantı hissi vermek mümkündür.
Tanıtım : Programdaki model,
erkek, Amerikan... Doğum ve ölüm... Kendi istediğiniz
yaşta hayatınıza istediğiniz gibi devam edebilirsiniz...
Hayatınıza dilediğiniz yaştan devam edebilirsiniz.
Şu anda ya da istediğiniz gelecekte yaşayabilirsiniz.
Hatıralarınızda olanlarla. Hayatınız gerçekçi bir
dünyada devam edecek. Dakika dakika. Hayal edebildiğiniz
herşey. Eğer isterseniz bir yaz gününde... Harika
bir filmde, ya da favori pop şarkınızın klibinde.
Hangisini seçersiniz seçin herşey tamamen etkileyici.
Sorunlarınızda teknik destek veriyoruz. Uyuyacaksınız
ve hayatınızın geri kalanı gerçek bir rüyada devam
edecek.
Bayan : Uyanık bir rüya. Ve
ne olursa olsun bu bir rüya. Huzurun rüyası, başarının
rüyası, dünya ile ilgili sevdiklerinizin olduğu bir
rüya. Bunu gerçek anlamda söylüyorum. Düşün David.
Koca bir yaşam. Her ne istiyorsan... Bu zihnin devrimidir.
 
Yukarıda görüldüğü gibi, filmin kahramanı
David kendisine gerçek hayat hissi veren, mutlu olacağı
bir rüya izlettirilmesi için anlaşma imzalamıştır. Ancak
bu hayali dünyanın bir gereği olarak yaptığı anlaşmayı
hatırlayamamakta ve yaşadığı mutlulukların gerçek olduğunu
zannetmektedir. Halbuki o anda bedeni özel bir mekanda
tutulmakta ve kendisine kasıtlı olarak, olmasını istediği
gerçekçi görüntüler gösterilmektedir.
Filmin bir sahnesinde, yaşanan birtakım teknik aksaklıklardan
dolayı, anlaşma imzaladığı şirketin bir elemanı David'e
durumu açıklamak zorunda kalır. Bir hayal dünyasında
yaşadığını kabullenmek istemeyen David, aşırı tepkiler
verir. Ancak şirketin elemanı bulundukları mekandaki
görüntüyü dondurarak gösterilen görüntülerin kendi kontrollerinde
olduğunu ispatlar.
Teknisyen : Sorunların mı var?
David : Bak kimsenin iyilik
yapmasına ihtiyacım yok.
Teknisyen : Tüm bunların bir
açıklaması var David. Birbirimizi tanıyoruz. Beni
internette bulmuştun. Sana yardım etmek için buradayım
David.
David : Kimsin sen? Neden beni
izliyorsun?
Teknisyen : En başta ve en önemlisi
sakin olman gerek.
David : Sakinleşmek. Sakinleşecekmişim.
Teknisyen
: Duygularını bir kenara bırak... Bana inan.
David : Bak, ben iyiyim. Tamam
mı?
Teknisyen : David, tüm şu insanlara
bir bak. Hepsi bir şekilde buraya gelmiş değil mi?
David : Tabii.
Teknisyen : Yani seninle bir
ilgileri yok.
David : Hayır yok.
Teknisyen : Öyle mi? Belki onlar
buradalar çünkü sen burada olmalarını istiyorsun.
Sen güçlüsün. Herşeyi iyiye götürebilir ya da mahvedebilirsin.
David
: Peki hepsinin çenelerini, özellikle de senin kapatmanı
istesem?
Teknisyen : Gördün mü? Benimle
bir anlaşma imzaladın David.
David : Peki benim gerçek yaşamımda
ne oldu? Nasıl size geldim?
Teknisyen : Gerçekten bilmek
istiyor musun?
David : Bana herşeyi göster.
David : Yani tüm bunlar bir
hayal miydi? Mesela Mc Cabe'nin (doktorunun adı) buraya
gelmesini istesem?
Görüldüğü gibi insanın yapay yollarla gerçek olduğunu
düşünebileceği, etrafındaki cisimlere dokunup, yediklerinin
tadını alabileceği, gülüp eğlenebileceği çok canlı bir
dünya içinde yaşaması mümkündür ve filmde de bu gerçek
konu edilmiştir.
Bu gerçeğin anlaşılması son derece önemlidir. Çünkü
maddenin ardındaki bu sırrı kavrayan kimseler çok daha
farklı bir ruh hali yaşayacaklardır. Herşeyden önce,
maddenin gerçek yönünün anlaşılması ile insanlar Allah'ın
nerede olduğu, cennet ve cehennemin varlığı, ruhun mahiyeti,
ölümden sonraki yaşam, sonsuzluk gibi konuları rahatlıkla
kavrayabilmektedirler. Örneğin önceleri materyalist
bir dünya görüşüne sahip veya bu görüşün telkini altında
yetişmiş insanlar bu konuları kavrayamazken, maddenin
bir hayal olarak algılandığının fark edilmesiyle, Allah'ın
tek mutlak varlık olduğunu açıkça görebilmektedirler.
Bunun sonucu olarak dünya hayatında bağlanılan herşeyin,
hırsların, tutkuların anlamsızlığı görülecek; kibir
ve azametin yerini tevazu ve yumuşak başlılık, cimriliğin
ve bencilliğin yerini fedakarlık ve yardımlaşma, güvensizlik
ve sıkıntının yerini huzur ve tevekkül alacaktır. Çünkü
maddenin bir hayal olduğunu, Allah'ın "his ve vehim
mertebesinde yarattığı" bir dünyada yaşadığını anlayan
insan, Allah'ın yarattığı olaylar ve varlıklar arasında
mücadele etmekten kurtulur. Her hayrın ve şerrin Allah'tan
olduğunu bilir ve her işinde Allah'a dua edip O'ndan
yardım ister. İnsanların gözlerinde büyüttükleri makamların,
paraların, mülklerin -görkemli evlerin, lüks arabaların,
pahalı giysilerin - sadece birer hayal olduğunu ve Allah'ın
bunları denemek için yarattığını bildiği için bunlara
bir değer vermez.
Ayrıca maddenin ve mekanın bir hayal olduğunu anlayan
insan, Allah'tan başka herhangi bir varlıktan korkmaktan
da kurtulur. Gördüğü herşeyin Allah'ın yarattığı algılar
olduğunun ve Allah'ın izni olmadıkça hiç kimsenin kendisine
bir şey yapamayacağının farkındadır. İnsanlar kendilerinin
ve gözlerinde büyüttükleri insanların birer gölge varlık
olduklarını anladıklarında, Allah'a şirk koşmadan iman
edecek ve dünya hayatının aldatıcı süslerine kapılmadan,
sadece Allah'ın rızasını kazanmak için yaşayacaklardır.
Maddenin hayal olarak algılanması konusunun, insanların
ruh halinde nasıl olumlu bir değişime sebep olduğuna
kitaplarımızda geniş olarak yer vermiştik. Bunlardan
bir kısmı şöyledir:
- Tek mutlak varlık olan Allah, elbette ki bir hayal
olarak yarattığı insanı her yönüyle bilmektedir. Bu,
Allah için çok kolaydır. Fakat kimi insanlar cehaletleri
nedeniyle, bunu anlamakta zorlanırlar. Oysa "dış dünya"
sandığımız algıları seyrederken, yani hayatımızı sürdürürken,
bize en yakın olan varlığın, herhangi bir algı değil,
Allah'ın Kendisi olduğu apaçık bir gerçektir. Kuran'da
yer alan, "Andolsun, insanı Biz yarattık ve
nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz.
Biz ona şah damarından daha yakınız" (Kaf
Suresi, 16) ayetinin sırrı da bu gerçekte gizlidir.
Ama bir insan kendi bedeninin "madde"den oluştuğunu
zannettiğinde bu önemli gerçeği kavrayamaz. Çünkü
kendisine en yakın olanın yine kendi bedeni olduğunu
zannetmektedir. Örneğin bu insan kendi varlığını "beyni"
olarak algılıyorsa, ona şah damarından daha yakın
bir varlık olabileceğine ihtimal vermez.
... herşeyin zihninde yaşadığı kopyalar olduğunu kavradığında,
artık dışarısı, içerisi, uzak, yakın gibi kavramların
bir anlamı kalmamıştır. Şah damarı da, beyni, eli,
ayağı da, kendi dışında zannettiği evi, arabası ve
hatta çok uzakta sandığı Güneş, Ay, yıldızlar da tek
bir satıhtadır. Allah kendisini çepeçevre kuşatmıştır
ve ona "sonsuz yakın"dır. (Hayalin Diğer Adı:
Madde, s. 95)

Herşeyin beynimizde kopya görüntüler olduğu
gerçeğinin anlaşılması, insanların hırs yaparak
sahip olmaya çalıştıkları malların, varlıklarıyla
övündükleri çocuklarının, bir üstünlük olarak
gördükleri mevkilerinin de birer hayalden ibaret
olduğunu göstermektedir. |
- ... herşeyin bir görüntü olduğu gerçeği ise, bütün
bu hırsları ve bağlılıkları anlamsızlaştırması açısından
çok önemlidir. Çünkü bu gerçeğin anlaşılması, insanların
sahip oldukları ve olmaya çalıştıkları herşeyin, hırsla
sahip oldukları mülklerinin, varlıklarıyla övündükleri
çocuklarının, kendilerine en yakın sandıkları eşlerinin,
arkadaşlarının, en sevdikleri bedenlerinin, bir üstünlük
olarak gördükleri mevkilerinin, okudukları okulların,
geçirdikleri tatillerin birer hayalden ibaret olduğunu
göstermektedir. Bu durumda bunlar adına yapılan hırslar,
geçirilen zamanlar, harcanan çabalar da boşunadır.
O halde bazı insanlar sahip oldukları mal ve mülkleriyle,
"yatlarıyla, helikopterleriyle, fabrikalarıyla, holdingleriyle,
köşkleriyle, arazileriyle" sanki bunlar gerçekten
varmışçasına övündükleri zaman küçük düşmektedirler.
(Evrim Aldatmacası, II. baskı, s. 214-215)
- ... Bunların benzerlerini rüyalarında da sık sık
görürler. Rüyalarında da evleri, çok süratli arabaları,
son derece değerli mücevherleri, tomar tomar dolarları,
yığın yığın altın ve gümüşleri vardır. Rüyalarında
da yüksek bir mevkide bulunurlar, binlerce kişinin
çalıştığı bir fabrikaları olur, pek çok insana hükmedebilecek
bir güçleri olur, herkesin hayran kaldığı kıyafetler
giyerler... Ancak nasıl rüyada sahip oldukları ile
övünmek onları komik duruma düşürürse, aynı şekilde
bu dünyada muhatap oldukları görüntüyle övünmek de
buna eşdeğerdir. Rüyalarında gördükleri de, bu dünyada
muhatap oldukları da sonuçta zihinlerindeki birer
görüntüden ibarettir. (Evrim Aldatmacası,
II. baskı, s. 215-216)
- Büyük bir holdingin sahibi, evleri, son model arabaları,
önünde eğilen, kendisine saygı duyan çalışanları olan
bir insan, gerçekte sahip olduğu herşeyi beyninin
içinde bir görüntü olarak görür. Sahip olduğu itibarı
da yine beyninde meydana gelmektedir. Çok ciddi ve
önemli olduğunu düşündüğü, zamanının büyük bir kısmını
ayırdığı işi, iş arkadaşlarıyla yaptığı toplantılar,
aldığı kararlar da yine beyninde meydana gelen görüntülerdir.
Aynı insan parasını büyük bir hırsla saydığında aslında
beynindeki paraları sayar. Gururla ve gösteriş yaparak
yatıyla gezerken, gösteriş yaptığı insanların, yatının
ve gördüğü manzaranın beyninde oluşan görüntüler olduğunu
fark edemez. Kendisine bu gerçek anlatıldığında ise,
sahip olduğu tüm varlığını ve itibarını kaybetmemek
için bu gerçeğe şiddetle itiraz eder. Oysa, aynı kişi
rüyasında da bunların hepsine sahip olduğunu görebilir
ve rüyasında bunların gerçekliğinden asla şüpheye
düşmez. Rüyasında da kendisine bunların gerçek sahibi
olmadığı söylense buna itiraz eder. Ancak uyandığında
hepsinin bir hayal olduğunu anlar. (Hayalin Diğer
Adı: Madde, s. 108-109)
|