Özellikle çocuklar oldukça yüksek bir metabolizma hızına
sahiptirler. Bunun nedeni, bu dönemde vücut hücrelerinin
besinlerden daha yüksek bir verimle enerji elde etmeleridir.
Vücut hücrelerinin çalışma hızlarını denetleyen ve belirleyen
ise tiroksin isimli hormondur.
Uçaklarda, uzay mekiklerinde, hatta bazı modern otomobillerde
aracın o anki durum ve kapasitesini denetleyen kontrol
bilgisayarları vardır. Ancak insanların 20. yüzyılda
geliştirdiği bu sistemlerden binlerce yıl önce, söz
konusu denetim sistemlerinin en mükemmeli yeryüzünde
zaten mevcuttu. Hem de insanın kendi vücudunun içinde.
(Harun Yahya, Hormon
Mucizesi)
Kimyasal uyarıları değerlendiren hormonal sistem, insan
vücudundaki kontrol ve denetim mekanizmasını oluşturur.
Bu sistem insanın hayal gücünün alamayacağı kadar yüksek
bir teknolojiye sahiptir ve klasik tepki prensiplerine
göre çalışır. Kontrol merkezinden gönderilen bir mesaj,
hedef organın aktivitesinin artırılmasına veya azaltılmasına
neden olur. Sürekli bilgi akışı sayesinde her an değerlendirmeler
yapılır ve bu değerlendirmelere göre yeni emirler gönderilir.
Her saniye milyonlarca bilgi işlenir.
Hormonal sistemin dağıtım santrallerinden biri tiroid
ve paratiroid bezleridir. Tiroid bezi sağlıklı bir yaşam
sürebilmeniz için vücut metabolizmanızı düzenler. Bunu,
ürettiği özel bir hormon (tiroksin) sayesinde yapar.
Tiroksin hormonu vücuttaki bütün hücrelere etki eden
bir hormondur ve hücrelerin kullanacağı oksijen miktarını
belirler. Örneğin bir hücrede mitokondrinin bulunduğu
ortama tiroksin hormonu verildiğinde, oksijen tüketimi
ve enerji üretimi artar. Kandaki tiroksin yetersizliğinde
ise metabolizmanın yavaşlamasının yanısıra doku sıvısında
su ve sodyum miktarı artar. Kanda kolesterol miktarı
yükselir.
Tiroid bezinde tiroksin hormonunun üretilmesi ve salgılanması
da yine içiçe geçmiş bir sistem sayesinde çalışır. Tiroksin
hormonunun salgılanması, hipofiz bezinin ön lobundan
salgılanan "tirotropin" adlı bir hormon tarafından düzenlenir.
Tiroid bezinden salgılanan başka bir hormon da kalsitonindir.
Kalsitonin hormonu, paratiroid bezinden salgılanan parathormon
(PTH) ile birlikte vücudun kalsiyum-fosfat miktarının
düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Kalsiyum miktarının
düzeni ise insan açısından son derece hayatidir; bu
madde, kemik oluşumu, kas ve sinir sisteminin çalışması,
kanın pıhtılaşması, hücre zarından aktif taşımanın yapılması
gibi son derece hayati işlerde kullanılır. Bu nedenle
kanda belirli bir düzeyde kalsiyumun mutlaka bulunması
gerekir. İşte bu yüzden kemikler kalsiyum depolayan
bir banka görevi görür. İki farklı hormon da bu bankaya
kalsiyumun yatırılmasını ya da geri çekilmesini sağlar.
Tiroid bezinin üzerinde bulunan paratiroid bezinin
ürettiği parathormon kandaki kemiklerde depo edilen
kalsiyumun kana geri verilmesinde rol oynar. Bu hormonun
salgılanması, hipofiz bezi ve sinir sisteminin doğrudan
etkisi olmadan, kandaki kalsiyum miktarına göre otomatik
olarak düzenlenir. Bu hormon kanda kalsiyum miktarı
düştüğünde bunu hemen tespit eder ve doğrudan kemik
hücrelerine etki ederek, kemikten kana kalsiyum geçişini
hızlandırır. Kandaki kalsiyum miktarı belli bir seviyeyi
geçtiğinde ise tiroid bezinden kalsitonin hormonu salgılanır.
Kalsitonin kandaki fazla kalsiyumun kemiklerin yapısına
geçerek orada depolanmasını sağlar.
Tiroid Bezi Düzgün Çalışmazsa...
İnsan vücudu için son derece önemli işlevleri olan
bu hormonun eksikliği ya da fazlalığı durumunda ne gibi
sorunlar ortaya çıkar?
Parathormonun azlığında, kandaki kalsiyum miktarı azalır,
buna bağlı olarak kaslarda, özellikle de el ve yüz kaslarında
kasılmalar yani tetani görülür. Eğer bu, nefes borusundaki
kaslarda olursa nefes almayı engeller ve ölüme yol açabilir.
Hormonun fazlalığında ise, kemiklerdeki kalsiyum depoları
boşaltılarak kana verilir. Bu durum kemiklerin kolayca
bükülmesine ve kırılmasına sebep olur. Böbrekler kandaki
fazla kalsiyumu atmaya çalışır fakat bu kalsiyum kristalleri
böbrek taşlarına da neden olabilir.
Allah'ın Yaratması Kusursuzdur
Bu örneklerde görüldüğü gibi, insanın yaşamını sağlıklı
ve rahat bir şekilde sürdürmesi, hormon sisteminin tam
olarak çalışmasıyla mümkündür. Nitekim yalnızca tiroid
bezinin çalışmasındaki küçük bir aksaklık dahi pek çok
hastalığa neden olabilmektedir. Peki böylesine kusursuz
bir sistemi kuran ve işleten kimdir? Buraya kadar hep
kandaki eksilen maddeleri fark eden, bu eksikliğin miktarını
tespit ederek gerekli maddeleri üreten, bu maddelerin
içeriğinin ne olması gerektiğini çok iyi bilen ve gerektiği
miktarda maddeyi gerektiği sürece üreten, vücudun diğer
organları üzerinde de etkisi olan bir "irade"den söz
ettik. Düşünülmesi gereken nokta şudur: Böyle yüksek
bir irade gösteren varlık tiroid bezinin kendisi midir?
Elbette böyle bir şey mümkün değildir. Tiroid bezi dediğimiz
şey bir hücreler topluluğudur; bu topluluğun içinde
bir şuur sahibi aramak mümkün değildir. Bu irade, hormonlara
aittir de diyemeyiz. Hormon dediğimiz şey de moleküllerden
oluşan bir maddedir. O halde bu iradeyi nerede arayacağız?
İşte bu noktada karşılaştığımız tek sonuç, yaratılış
gerçeğidir. Vücut içindeki tüm bezlerin, hormonal sistemi
oluşturan tüm elemanların, bunların ürettikleri hormonların,
o hormonların içinde yer alan moleküllerin ve onları
oluşturan atomların tümü Allah'ın benzersiz yaratışının
birer ürünüdür. Allah yaratışındaki kusursuzluğu bir
ayette şöyle bildirir:
"O Allah ki, yaratandır, (en güzel
bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret'
verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde
olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir."
(Haşr Suresi, 24)
|