OLASILIK HESAPLARI "TESADÜFÜ"
YALANLIYOR
|
|
Şu ana kadar
incelediğimiz bilgiler, evrenin Big Bang'in hemen
ardından belirlenen sayısal dengelerinin, insan
yaşamı için olağanüstü derecede uygun olduğunu
göstermektedir. Patlama hızı, dört temel kuvvetin
değerleri ve tüm diğer değişkenler, içinde yaşanabilir
bir evren oluşması için uygundur ve bu uygunluk,
olağanüstü bir hassasiyetle belirlenmiştir.
Bu noktada
materyalizmin "tesadüf" iddiasını ele alalım.
Tesadüf matematiksel bir terimdir ve bir şeyin
tesadüfen gerçekleşip gerçekleşemeyeceği olasılık
hesapları ile anlaşılır. Biz de olasılık hesaplarına
bakalım.
Acaba bize
hayat imkanı veren bir evrenin tesadüfen oluşması,
bütün fiziksel değişkenler bir arada düşünüldüğünde,
kaçta kaç ihtimaldir? Milyar kere milyarda bir
mi? Ya da trilyar kere trilyar kere trilyar ihtimalde
bir mi? Ya da daha büyük bir sayı mı?
İÇİNDE YAŞAMIN
VAR OLABİLECEĞİ BİR EVRENİN OLUŞMA İHTİMALİ
|
İngiliz
matematikçi Roger Penrose'un hesaplamaları,
yaşama izin verecek bir evrenin
"tesadüfen" oluşma ihtimalinin
1010123'de
bir olduğunu ortaya koymuştur.
Bu ihtimali tanımlamak için "imkansız"
kelimesi bile yetersiz kalmaktadır. |
1000000000000000000000000000000000000000000000000
0000000000000000000000000000000000000000000000000
0000000000000000000000000000000000000000000000000
0000000000000000000000000000000000000000000000000
0000000000000000000000000000000000000000000000000
|
|
Bu sayıyı ünlü İngiliz matematikçi ve Hawking'in
yakın çalışma arkadaşı—Roger Penrose hesaplamıştır.
Tüm fiziksel değişkenleri hesaba katmış, bunların
kaç farklı biçimde dizilebileceğini dikkate almış
ve içinde canlıların yaşayabileceği bir ortamın
oluşmasının, Big Bang'in diğer muhtemel sonuçları
içinde kaçta kaç ihtimale sahip olduğunu tespit
etmiştir.
Penrose'un bulduğu ihtimal şudur:1010123de
bir ihtimal!
Bu sayının ne anlama geldiğini
düşünmek bile zordur. Matematikte 10123
şeklinde yazılan bir rakam, 1 sayısının yanına 123
tane sıfır gelmesiyle oluşur. (Bu evrendeki tüm
atomların sayısının toplamından, yani 1078den
bile büyük, astronomik bir sayıdır.) Ama Penrose'un
bulduğu sayı, bunun çok çok daha üstündedir. Çünkü
Penrose'un bulduğu sayı, 10123 tane sıfırın
1 rakamının yanına gelmesiyle oluşmaktadır.
Bu sayıyı birkaç örnekle de açıklayabiliriz: 103,
1000 sayısını ifade eder. 10103
ise, 1 rakamının yanına 1000 tane sıfır gelmesiyle
oluşan sayı demektir. 1 rakamının yanına 9
tane sıfır gelse, bu bir milyar yapar. 12 tane sıfır
gelse, bu kez 1 trilyon olur. Ama burada 1 rakamının
yanına, 10123 tane sıfır gelmektedir
ki, bunun matematikte bile bir tanımı, adı yoktur.
Matematikte 1050'de 1'den daha
küçük olasılıklar, "sıfır ihtimal" sayılır. Ama
sözünü ettiğimiz sayı, 1050'de 1'in trilyar
kere trilyar kere trilyar katından bile çok daha
büyüktür. Kısacası bu sayı bizlere, evrenin tesadüfle
açıklanmasının kesinlikle imkansız olduğunu göstermektedir.
Roger Penrose (sağda),
akıl sınırlarını çok aşan bu sayı hakkında şu yorumu
yapar: Bu sayı, yani 1010123'de
bir ihtimal, Yaratıcı'nın amacının ne kadar keskin
ve belirgin olduğunu bize göstermektedir. Bu gerçekten
olağanüstü bir sayıdır. Bir kimse bunu doğal sayılar
şeklinde bile yazmayı başaramaz, çünkü 1 rakamının
yanına 10123 tane sıfır koyması gerekecektir.
Eğer evrendeki tüm protonların ve tüm nötronların
üzerine birer tane sıfır yazsa bile, yine de bu
sayıyı yazmaktan çok çok geride kalacaktır.(1)
Evrendeki denge ve tasarımı tanımlayan bu
gibi rakamlar, bizim akıl sınırımızı aşarlar, ancak
çok önemli bir işleve sahiptirler. Evrenin asla
bir tesadüf ürünü olmadığını ispatlarlar ve Penrose'un
ifade ettiği gibi, bize "Yaratıcı'nın amacının ne
kadar keskin ve belirgin olduğunu" gösterirler.
Aslında evrenin "tesadüf ürünü" olmadığını
anlayabilmek için, buraya kadar anlattığımız ihtimal
hesaplarının bilinmesine de gerek yoktur. Çünkü
etrafına şöyle bir göz atan her insan, evrende
gördüğü apaçık yaratılışı kavrayabilir. Elbette
tesadüfi bir patlamanın ardından, atomların kendiliğinden
dizilimiyle böyle kusursuz bir evren, evren içindeki
sistemler, Güneşler, Dünya, üzerindeki insanlar,
evler, arabalar, ağaçlar, hayvanlar, çiçekler, böcekler
ve diğerleri oluşamaz. Gözümüzü çevirdiğimiz her
yerde gördüğümüz detaylar bilinçli bir yaratışın,
yani Allah'ın varlığının ve üstün kudretinin delilleridir.
Ancak bu delilleri düşünen insanlar kavrayabilir:
Şüphesiz,
göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün
art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile
denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve
kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği
suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları
estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş
bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk
için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)
Açık Olanı Görmek
Buraya dek incelediğimiz gibi, 20. yüzyıl
bilimi, evrenin Allah tarafından yaratıldığını ispatlayan
açık deliller ortaya koymuş bulunmaktadır. Nitekim,
bilim çevrelerinde kabul gören "İnsani İlke" (Anthropic
Principle) kavramı, evrenin her detayının insan
için ayarlandığını ve bu sistemde tesadüfe yer olmadığını
göstermektedir. İşin ilginç yanı, söz konusu bulguları ortaya
çıkaran ve "evren tesadüfle açıklanamaz" sonucuna
varan bilimadamlarının çok büyük bölümünün, aslında
bu sonuca varmayı pek de istemeyen, çünkü materyalist
bakış açısına sahip olan bilim adamları oluşudur.
Önceki sayfalarda sözlerini aktardığımız Paul Davies,
Arno Penzias, Fred Hoyle, Roger Penrose gibi bilimadamlarının
hiçbiri dindar bilimadamları değildir. Bilim yaparken
Allah'ın varlığına delil aramak gibi bir niyetle
hareket etmemişlerdir. Ama hepsi, belki de çoğu
bunu hiç istemediği halde, evrenin ancak olağanüstü
bir tasarımla açıklanabileceği sonucuna varmışlardır.
Amerikalı
astronom George Greenstein, The Symbiotic Universe
(Simbiyotik Evren) adlı kitabında bu gerçeği şöyle
itiraf eder:
Bu, (fizik
kanunlarının yaşam için özel olarak tasarlanmış
oluşu) nasıl mümkün olabildi?... Kanıtları inceledikçe,
ısrarla önemli bir gerçekle karşı karşıya geliyoruz;
bir doğa üstü Akıl devreye girmiş olmalıdır.
Yoksa acaba bir anda, hiç de o niyeti taşımamamıza
rağmen, bir İlahi Varlık'ın var olduğuna dair
bilimsel delillerle mi yüzyüze geliyoruz? (2)
Bir ateist
olan Greenstein "acaba" diye başlayan sorusuyla,
gördüğü apaçık gerçeği anlamazlıktan gelmeye çalışmaktadır.
Ama konuya daha ön yargısız yaklaşan pek çok bilimadamı,
evrenin Allah tarafından insanın yaşamı için özel
olarak yaratıldığını kabul etmektedir. Amerikalı
astrofizikçi Hugh Ross, "Dizayn ve İnsani İlke"
başlıklı bir makalesini şöyle bitirir:
Akıllı ve üstün
bir Yaratıcı evreni yoktan var etmiş olmalıdır.
Akıllı ve üstün bir Yaratıcı evreni dizayn etmiş
olmalıdır. Akıllı ve üstün bir Yaratıcı Dünya
gezegenini dizayn etmiş olmalıdır. Ve yine akıllı
ve üstün bir Yaratıcı hayatı tasarlamış olmalıdır.(3)
Bilim böylelikle yaratılışı ispatlamaktadır:
Allah vardır ve etrafınızda gördüğünüz veya göremediğiniz
bütün varlıkların Yaratıcısı'dır. O, göklerin ve
yerin, evrendeki muazzam denge ve tasarımın tek
Sahibi'dir. Materyalizm
ise, artık bilimin sınırları dışına itilmiş batıl
bir inanç olarak yaşamaktadır. Amerikalı genetikçi
Robert Griffiths, bu gerçeği, "kendisiyle tartışmak
için bir ateist aradığımda, (üniversitedeki) felsefe
bölümüne gidiyorum. Ama fizik bölümünden pek öyle
kimse çıkmıyor artık" diyerek esprili bir biçimde
ifade etmektedir.(4)
Özetle,
evrendeki hangi fiziksel kural, hangi değişken incelense,
bunların insan yaşamına izin verebilecek özel değerlere
sahip olduğu görülmektedir. Paul Davies, bunun sonucunu
The Cosmic Blueprint (Kozmik Plan) adlı kitabının
son paragrafında "bir tasarım olduğu düşüncesi,
ezici biçimde üstün gelmektedir" diye açıklar. (5) Elbette evrenin
"tasarlanmış" olması, Allah tarafından yaratılıp
düzenlenmiş olması demektir. Evrendeki hassas dengeler,
canlı cansız tüm varlıklar
Allah'ın üstün yaratma sanatının apaçık delilleridir.
Modern bilimin ulaştığı bu sonuç ise, Kuran'da bundan
14 yüzyıl önce haber verilmiş olan bir gerçeğin
teyidinden başka bir şey değildir. O gerçek, Kuran'da
şöyle ifade edilmektedir:
Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri
ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah'tır.
Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle
örten, Güneş'e, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla
baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da,
emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi
olan Allah ne yücedir. (Araf Suresi, 54)
|