DÜNYANIN BÜYÜKLÜGÜ VE İÇ YAPISINDAKI İDEAL ORANLAR
Dünya'nın Güneş'e olan mesafesi,
dönüş hızı ya da yeryüzü şekilleri kadar, büyüklüğü
de önemlidir. Dünya'nın büyüklüğü ise, canlılığın
var olması ve varlığını sürdürmesi için tam olması
gereken ölçüdedir.
Dünyamız'ı, Dünya'nın kütlesinin sadece % 8'i kadar
bir kütleye sahip olan Merkür'le, ya da Dünya'dan
318 kat daha büyük bir kütleye sahip olan Jüpiter'le
karşılaştırdığımızda, gezegenlerin çok farklı büyüklüklere
sahip olabileceklerini görürüz. Bu kadar farklı
büyüklükteki gezegenler içinde, Dünyamız'ın büyüklüğünün
tesadüfen tam olması gerektiği ölçüde oluşamayacağı
açıkça görülmektedir.
Yerkürenin özelliklerini incelediğimizde, üzerinde
yaşadığımız bu gök cisminin tam olması gerektiği
büyüklükte olduğunu görürüz. Amerikalı jeologlar
Press ve Siever, Dünya'nın bu yönden "uygunluğu"
hakkında şu bilgileri verirler:
Dünya'nın büyüklüğü tam olması gerektiği kadardır.
Daha küçük olsa yerçekimi çok zayıflayacak ve atmosferi
Dünya'nın etrafında tutamayacaktı, daha büyük olsaydı
bu kez de yerçekimi çok artacak ve bazı zehirli
gazları da tutarak atmosferi öldürücü hale getirecekti.
Dünya'nın kütlesinin yanı sıra, iç yapısı da yaşam
için özel bir tasarıma sahiptir. Bu iç yapıdaki
tabakalar sayesinde, Dünya bir manyetik alana sahiptir
ve bu manyetik alan yaşamın korunması için çok önemlidir.
Press ve Siever bu konuyu şöyle açıklarlar:
Dünya'nın çekirdeği ise çok büyük bir hassasiyetle
dengelenmiş ve radyoaktivite tarafından beslenen
bir ısı motorudur... Eğer bu motor daha yavaş çalışsaydı,
kıtalar şu anki yapılarına ulaşamazlardı... Demir
hiçbir zaman erimez ve merkezdeki sıvı çekirdeğe
inmezdi ve böylece Dünya'nın manyetik alanı hiçbir
zaman oluşmazdı... Eğer Dünya'nın daha fazla radyoaktif
yakıtı olsaydı ve dolayısıyla daha hızlı bir ısı
motoru bulunsaydı, volkanik bulutlar Güneş'i kapatacak
kadar kalın olur, atmosfer aşırı derecede yoğun
hale gelir ve Dünya yüzeyi de hemen her gün volkanik
patlamalar ve depremlerle sarsılırdı.
Press ve Siever'ın sözünü ettikleri manyetik alan,
yaşamımız için büyük öneme sahiptir. Bu manyetik
alan, yukarıda belirtildiği gibi, yerkürenin çekirdeğinin
yapısından kaynaklanır. Çekirdek, demir ve nikel
gibi manyetik özelliği olan ağır elementleri içerir.
İç çekirdek katı, dış çekirdek ise sıvı haldedir.
Çekirdeğin bu iki katmanı birbiri etrafında hareket
eder. Bu hareket ağır metaller üzerinde bir çeşit
mıknatıslanma etkisi yaparak bir manyetik alan oluşturur.
Atmosferin çok daha dışına kadar uzanan bu alan
sayesinde Dünya, uzaydan gelebilecek olan tehlikelere
karşı korunmuş olur. Güneş dışındaki yıldızlardan
kaynaklanan öldürücü kozmik ışınlar, Dünya'nın etrafındaki
bu koruyucu kalkanı geçemezler. Özelikle de Dünya'nın
on binlerce kilometre uzağında manyetik halkalar
çizen Van Allen Kuşakları, Dünya'yı bu öldürücü
enerjiden korur.
Söz konusu plazma bulutlarının kimi zaman, Hiroşima'ya
atılan atom bombasının 100 milyar katına eş değer
olduğu hesaplanmıştır. Aynı şekilde Dünya zaman
zaman çok şiddetli kozmik ışınların da hedefi olabilir.
Ama Dünya'nın manyetik alanı, tüm bu öldürücü ışınların
sadece % 0.1'ini geçirmekte ve kalan bu binde birlik
ışınlar da atmosfer tarafından emilmektedir. Bu
manyetik alanı üretmek için kullanılan elektrik
enerjisi bir milyar amperlik bir akımdır ki, insanlığın
tüm tarihi boyunca ürettiği elektrik enerjisinin
toplamına yakındır.
Eğer Dünya'nın bu manyetik kalkanı olmasa, yeryüzündeki
yaşam sık sık öldürücü ışınlarla tahrip edilecek,
belki de hiç var olmayacaktı. Ama Press ve Sevier'in
belirttiği gibi, yerkürenin çekirdeği tam olması
gerektiği gibi olduğu için, Dünya bu şekilde korunur.
|
|