REZONANS
VE ÇİFTE REZONANS
|
|
Rezonans,
iki farklı cismin frekanslarının (titreşimlerinin)
birbirine uymasına denir.
Fizikçiler rezonansı açıklamak
için bazı örneklere başvururlar. Bunlardan bir
tanesi salıncak örneğidir: Bir çocuk parkına gittiğinizi
ve salıncağa binen bir çocuğu salladığınızı düşünün.
İlk başta hareket etmeyen salıncak, sizin itişiniz
sayesinde hız kazanır ve bir ileri, bir geri hareket
etmeye başlar. Siz, salıncağın arkasında durursunuz
ve size doğru her yaklaşmasında onu bir kez daha
itersiniz. Ancak dikkat ederseniz, salıncağı "uyumlu"
bir biçimde itmeniz gerekir. Kol gücünüzü, salıncağın
geriye doğru ilerlemesi tam bittiği anda vermeniz
gerekir. Eğer salıncağı daha önce itmeye kalkarsanız,
bir tür çarpışma olur ve salıncağın dengesi bozulur.
Eğer biraz daha geç itmeye kalkarsanız, salıncak
sizden zaten uzaklaşmış olduğu için itmenizin
bir anlamı kalmaz.
Hemen herkesin yaşadığı bu olayı
fizik diliyle ifade etmek istersek, "frekansların
uyumu", yani rezonans kavramını kullanmamız gerekir.
Salıncağın bir frekansı vardır; örneğin her 1.7
saniyede bir sizin durduğunuz noktaya gelir. İşte
siz de kolunuzu kullanarak her 1.7 saniyede bir
salıncağı itersiniz. Eğer salıncağı biraz daha
hızlı sallarsanız, bu kez 1.5 saniyede bir, 1.4
saniyede bir gibi başka bir frekansa uyum sağlamanız
gerekir. Bu uyumu sağlarsanız, yani rezonansı
yakalarsanız, salıncağı dengeli bir şekilde itersiniz.
Eğer rezonansı yakalayamazsanız, salıncak sallanmaz.(1)
Rezonans, iki hareketli cismin
uyumunu sağladığı gibi, bazen hareketsiz bir cismin
harekete geçmesini de sağlayabilir. Bunun örnekleri
müzik aletlerinde yaşanır. "Akustik rezonans"
denen bu etki, örneğin aynı sese akord edilmiş
olan iki ayrı keman arasında yaşanır. Eğer akordları
aynı olan bu iki kemanın birisini çalarsanız,
diğerinde de, hiç dokunmadığınız halde, bir titreşim
ve dolayısıyla ses oluşur. Her iki keman da aynı
titreşime ayarlandığı için, birindeki hareket
diğerini de etkilemiştir.(2)
Salıncak ya da keman örneğinde
gördüğümüz bu rezonanslar, basit rezonanslardır.
Yakalanmaları kolaydır. Ama fizikteki diğer bazı
rezonanslar, bu kadar basit değildirler. Özellikle
de atom çekirdekleri arasındaki rezonanslar, çok
çok ince dengeler üzerinde kuruludurlar.
Her atom çekirdeğinin doğal bir
enerji seviyesi vardır. Fizikçiler bunları çok
uzun araştırmalar sonucunda tespit etmişlerdir.
Tespit edilen bu enerji seviyeleri birbirinden
çok farklıdır. Ama bazı nadir durumlarda, bir
kısım atom çekirdekleri arasında rezonanslar gerçekleştiği
tespit edilmiştir. Bu rezonans sayesinde, atom
çekirdeklerinin hareketleri birbirine uyum sağlayabilmektedir.
Bu ise çekirdekleri etkileyecek olan nükleer reaksiyonlara
yardım etmektedir.
Burada sözü edilen rezonans şöyle
gerçekleşir: İki atom çekirdeği birleştiğinde,
ortaya çıkan yeni çekirdek, hem kendisini oluşturan
iki çekirdeğin kütlesel enerjisinin toplamını,
hem de onların kinetik enerjilerinin toplamını
üstlenir. Bu yeni çekirdek, atomların doğal enerji
merdivenleri içindeki belirli bir enerji seviyesine
ulaşmak ister, ama bu ancak kendisine gelen toplam
enerji bu enerji seviyesine karşılık geliyorsa
mümkün olur. Eğer yeni çekirdeğin enerjisi, bu
doğal enerji seviyesine karşılık gelmiyorsa, yeni
çekirdek hemen dağılır. Yeni çekirdeğin kararlı
olarak oluşabilmesi için, kendisinde toplanan
enerji ile, oluşturduğu atomun doğal enerji seviyesinin
eşit olması gerekir. Bu eşitlik sağlandığında
"rezonans" gerçekleşmiş olur. Ancak bu rezonans,
yakalanma ihtimali çok çok düşük olan bir uyumdur.
Fred
Hoyle, kırmızı devlerin içinde
gerçekleşen nükleer reaksiyonların
olağanüstü dengesini keşfeden
kişiydi. Hoyle, bir ateist olmasına
rağmen, bu dengenin tesadüfen
kurulamayacağını ve “ayarlanmış
bir iş” olduğunu kabul etti. |
 |
|
Kırmızı devlerdeki
karbon üretiminin nasıl oluştuğunu
anlamak isteyen Edwin Salpeter,
helyum ile berilyum çekirdekleri
arasında bu tür bir rezonans olduğunu
ileri sürdü. Salpeter, bu rezonans
sayesinde helyum atomlarının berilyum
oluşturma şansının çok yüksek olabileceğini
ve kırmızı devlerdeki olayın böyle
açıklanabileceğini savundu. Ama
bu konuda yapılan hesaplamalar,
Salpeter'in iddiasını doğrulamadı.
Bu meseleye el atan ikinci önemli
kişi ise, ünlü astronom Fred Hoyle
oldu. Hoyle, Salpeter'in rezonans
iddiasını daha ileri götürdü ve
"çifte rezonans" kavramını ortaya
attı. Hoyle'a göre, kırmızı devlerin
içinde, hem iki helyumun berilyuma
dönüşmesini sağlayan bir rezonans,
hem de bu kararsız yapıya anında
üçüncü bir helyum ekleyen ikinci
bir rezonans olmalıydı. Kimse
Hoyle'a inanmadı, çünkü tek birinin
bile var olması son derece düşük
bir ihtimal olan rezonansın iki
kez ayrı ayrı gerçekleşmesi imkansız
görülüyordu. Hoyle yıllarca bu konuyu
araştırdı, hesapladı ve sonunda
hiç kimsenin ihtimal vermediği gerçeği
ortaya çıkardı: Kırmızı devlerde
gerçekten de "çifte rezonans" gerçekleşiyordu.
İki helyumun rezonans yaparak birleştiği
anda, ortaya çıkan berilyum, 0.000000000000001
saniye içinde bir üçüncü helyumla
ayrı bir rezonans yapıp birleşiyor
ve karbonu oluşturuyordu. |
|
George Greenstein, bu "çifte rezonans"ın
neden çok olağanüstü bir mekanizma olduğunu şöyle
anlatır: Bu hikayede
birbirinden çok farklı üç yapı (helyum, berilyum
ve karbon) ile birbirinden çok farklı iki rezonans
vardır. Bu atom çekirdeklerinin neden bu denli
uyum içinde çalıştıklarını anlamak çok zordur...
Başka nükleer reaksiyonlar buradaki gibi olağanüstü
derecede şanslı bir tesadüfler zinciriyle işlemezler...
Bu, bir bisiklet, bir araba ve bir kamyon arasında
çok derin ve kompleks rezonanslar keşfetmek gibi
bir şeydir. Neden bu denli ilgisiz yapılar birbirleriyle
uyum sağlasınlar? Bizim ve evrendeki tüm hayat
formlarının varlığı, bu olağanüstü işlem sayesinde
mümkün olmuştur.(3)
İlerleyen yıllarda oksijen gibi diğer bazı
elementlerin de bu gibi olağanüstü rezonanslarla
oluştuğu ortaya çıkmıştır. Bu "olağanüstü işlem"leri
ilk kez keşfeden Fred Hoyle ise, Galaxies, Nuclei
and Quasars (Galaksiler, Çekirdekler ve Kuasarlar)
adlı kitabında bunun birer tesadüf olamayacak kadar
planlı bir işlem olduğu sonucuna varmış ve koyu
bir materyalist olmasına rağmen, keşfettiği çifte
rezonansın "ayarlanmış bir iş" olduğunu kabul etmiştir.(4)
Hoyle
bir başka makalesinde ise şöyle yazmıştır:
Eğer yıldız nükleosentezi
(atom çekirdeği birleşimi) yoluyla karbon ya da
oksijen üretmek isterseniz, ayarlamanız gereken
iki ayrı düzey vardır. Ve yapmanız gereken ayar,
tam da şu anda yıldızlarda var olan ayardır...
Gerçeklerin akıl süzgecinden geçirilerek yorumlanışı
ortaya koymaktadır ki, üstün bir Akıl, fiziğe,
kimyaya ve biyolojiye müdahale etmiştir ve doğada
varlığından söz etmeye değer bilinçsiz güçler
yoktur. Gerçeklerin hesaplanmasıyla ortaya çıkan
sayılar o kadar akıl almazdır ki, beni bu sonucu
tartışmasız biçimde kabul etmeye götürmektedir.(5)
Hoyle, diğer bilimadamlarının da bu açık
gerçeği görmezlik edemeyeceklerini şöyle vurgulamıştır:
Kanıtları inceleyen
herhangi bir bilimadamının kendisini şu sonucu
çıkarmaktan alıkoyabileceğini sanmıyorum: Fizik
kanunları, yıldızların içinde gerçekleştirdikleri
sonuçlara bakılırsa, bilinçli olarak düzenlenmişlerdir.(6)
Bilimadamlarının karşılaştıkları
açık gerçekler sonucunda vardıkları bu nokta bize
Kuran'da 1400 sene öncesinden bildirilmiştir.
Allah göklerin yaratılışındaki uyumu bir ayetinde
şöyle bildirir:
"Görmüyor
musunuz; Allah, yedi göğü birbirleriyle bir
uyum (mutabakat) içinde yaratmıştır?"
(Nuh Suresi, 15)
|