KARBON ELEMENTİNİN MUCİZEVİ
OLUŞUMU
Canlılığın
temeli olan "karbon" elementi ancak devasa yıldızların
merkezinde çok özel ve mucizevi reaksiyonlar sonucunda
üretilir. Bu mucizevi reaksiyonlar gerçekleşmese
bugün evrende kar bon diye bir element, diğer
anlamıyla da canlılık diye bir kavram olmayacaktı.
"Mucizevi" diyoruz çünkü bu reaksiyonlar normalde
ihtimal dışı olan şartların aynı anda bir araya
gelmesi ile gerçekleşir. Şimdi bu olayı inceleyelim...
Karbon atomu dev yıldızların
çekirdeklerinde iki aşamalı bir işlem sonucunda
meydana gelir. Önce iki helyum atomu birbiriyle
birleşir ve böylece ortaya dört protona ve dört
nötrona sahip bir "ara element" çıkar. Bu ara
elemente "berilyum" denir. Üçüncü bir helyum da
berilyuma eklendiğinde, ortaya altı protonlu ve
altı nötronlu karbon atomu çıkmış olur.
Birinci aşamada ortaya çıkan
berilyum, berilyumun Dünya'da bulunan normal yapısından
farklıdır. Periyodik tabloda yer alan normal berilyum,
fazladan bir nötrona sahiptir. Kırmızı devlerin
içinde oluşan berilyum ise farklı bir versiyondur.
Buna kimya dilinde "izotop" denir. Konuyu inceleyen
fizikçileri uzun yıllar boyunca şaşkınlığa düşüren
nokta ise, kırmızı devlerin içinde oluşan bu berilyum
izotopunun anormal derecede kararsız olmasıdır.
O kadar kararsızdır ki, oluştuktan tam 0.000000000000001
(10-15) saniye gibi çok kısa bir süre
sonra parçalanmaktadır!
Peki ama nasıl olur da, oluştuğu
anda yok olan bu berilyum izotopu, karbona dönüşür?
Berilyum izotopunu karbona çevirecek olan helyum
atomu, tesadüfen mi gelip birleşmektedir? Elbette
böyle bir şey imkansızdır. Bu, tesadüfen üst üste
geldiklerinde 0.000000000000001 saniye içinde
birbirini fırlatan iki tuğlanın üzerine bunlar
dağılmadan bir üçüncü tuğlanın daha eklenmesi
ve bu şekilde ortaya bir inşaat çıkması gibi hatta
bundan çok daha imkansız bir olaydır.Paul
Davies de bu mucizevi olayı şöyle anlatmaktadır:
Yeryüzündeki canlılık için
son derece hayati önemi olan karbon elementi,
evrende yüklü miktarlarda yalnızca "şanslı bir
rastlantı" sayesinde bulunmaktadır. Karbon çekirdeği,
büyük yıldızların merkezlerinde üç helyum çekirdeğinin
arka arkaya oldukça hassas bir süreç içinde birbiriyle
karşı karşıya gelmesi sonucunda oluşur. Üç çekirdeğin
rastlaşmasının nadir bir durum olması nedeniyle
bu reaksiyon verimli bir hızda ancak "rezonans"
adı verilen çok iyi belirlenmiş enerji seviyelerinde
gerçekleşebilir. Bu seviyelerde reaksiyon kuantum
etkileriyle büyük ölçüde hızlanır. "İyi şans eseri"
bu rezonanslardan biri, helyum çekirdeğinin büyük
yıldızlarda sahip olduğuyla aynı tür enerjiye
neredeyse tam denk gelecek biçimde ayarlanmıştır.
İşte, tesadüflerle oluşması
imkansız kavramının dahi ötesinde olan böyle bir
olayı, Paul Davies materyalizme körü körüne inanması
nedeniyle "iyi şans", "şanslı bir rastlantı" gibi
anlamsız ve mantıksız ifadelerle tarif etmektedir.
Olayın açıkça bir mucize olduğunu kendi de bizzat
gördüğü ve bu konuyu hayret verici bir olay şeklinde
aktardığı halde Davies, sırf yaratılışı reddetme
uğruna "iyi şanslar", "rastlantılar" gibi bilim
ve akıl dışı açıklamaları benimsemiştir.
Kırmızı devlerde kimyasal
tabiriyle "çifte rezonans" adı verilen bir mucize
gerçekleşir. İki helyumun rezonans yaparak birleştiği
anda, ortaya çıkan berilyum, 0.000000000000001
saniye içinde bir üçüncü helyumla ayrı bir rezonans
yapıp birleşir ve karbonu oluşturur. Bu, normal
şartlarda oluşması son derece imkansız bir olaydır.
 |
|
Berilyumun
dünyada bulunan izotopu |
Helyum
çekirdeği |
 |
Kırmızı
devlerin içinde oluşam olağanüstü derecede
kararsız karbon izotopu |
George Greenstein, bu "çifte
rezonans"ın neden çok olağanüstü bir mekanizma olduğunu
şöyle anlatır:
Bu hikayede birbirinden
çok farklı üç yapı (helyum, berilyum ve karbon)
ile birbirinden çok farklı iki rezonans vardır.
Bu atom çekirdeklerinin neden bu denli uyum içinde
çalıştıklarını anlamak çok zordur... Başka nükleer
reaksiyonlar buradaki gibi olağanüstü derecede
şanslı bir tesadüfler zinciriyle işlemezler...
Bu, bir bisiklet, bir araba ve bir kamyon arasında
çok derin ve kompleks rezonanslar keşfetmek gibi
bir şeydir. Neden bu denli ilgisiz yapılar birbirleriyle
uyum sağlasınlar? Bizim ve evrendeki tüm hayat
formlarının varlığı, bu olağanüstü işlem sayesinde
mümkün olmuştur.
Görüldüğü gibi bu olağanüsütü
yaratılış mucizesi karşısında, bir başka materyalist
bilim adamı olan Greenstein da "olağanüstü derecede
şanslı bir tesadüfler zinciri" gibi bilimsellikten
son derece uzak bir açıklama getirmektedir. Dev
yıldızların çekirdeklerinde karbon atomunun oluşmasını,
"bir bisiklet, bir araba ve bir kamyon arasında
çok derin ve kompleks rezonanslar" olması gibi,
kendiliğinden, şans eseri gerçekleşmesi olanaksız
bir olaya benzeten Greenstein, taşıdığı materyalist
dogma nedeniyle bu durumun açık bir "yaratılış mucizesi"
olduğunu ifade edememektedir.
İlerleyen yıllarda oksijen gibi diğer bazı elementlerin
de bu gibi olağanüstü rezonanslarla oluştuğu ortaya
çıkmıştır. Bu "olağanüstü işlem"leri ilk kez keşfeden
Fred Hoyle ise, Galaxies, Nuclei and Quasars (Galaksiler,
Çekirdekler ve Kuasarlar) adlı kitabında bunun birer
tesadüf olamayacak kadar planlı bir işlem olduğu
sonucuna varmış ve koyu bir materyalist olmasına
rağmen, keşfettiği çifte rezonansın "ayarlanmış
bir iş" olduğunu kabul etmiştir.Bir
başka makalesinde ise şöyle yazmıştır:
Eğer yıldız nükleosentezi
(atom çekirdeği birleşimi) yoluyla karbon ya da
oksijen üretmek isterseniz, ayarlamanız gereken
iki ayrı düzey vardır. Ve yapmanız gereken ayar,
tam da şu anda yıldızlarda var olan ayardır...
Gerçeklerin akıl süzgecinden geçirilerek yorumlanışı
ortaya koymaktadır ki, üstün bir Akıl, fiziğe,
kimyaya ve biyolojiye müdahale etmiştir ve doğada
varlığından söz etmeye değer bilinçsiz güçler
yoktur. Gerçeklerin hesaplanmasıyla ortaya çıkan
sayılar o kadar akıl almazdır ki, beni bu sonucu
tartışmasız biçimde kabul etmeye götürmektedir.
Hoyle bu mucizevi olaydan
öyle etkilenmiştir ki, diğer bilim adamlarının da
bu açık gerçeği görmezden gelemeyeceklerini şöyle
vurgulamıştır:
Kanıtları inceleyen herhangi bir bilim adamı kendisini
şu sonuca varmaktan alıkoyamaz: Yıldızların içinde
meydana getirdikleri sonuçlar göz önüne alındığında
nükleer fiziğin kanunları kasıtlı olarak
tasarlanmışlardır.
|
|