Evrendeki
fizik kurallarının Büyük Patlama'nın ardından
ortaya çıktığından bahsetmiştik. Bu kurallar
bugün modern fiziğin kabul ettiği "dört temel
kuvvet" çevresinde toplanır. Bu kuvvetler evrendeki
bütün düzeni ve sistemi oluşturmak için Büyük
Patlama'dan hemen sonra, ilk atom altı parçacıkların
oluşumuyla birlikte ve özel olarak belirlenmiş
zamanlarda ortaya çıkmışlardır. Atomlar, yani
madde evreni, ancak bu kuvvetlerin etkisiyle
var olabilmiş ve evrene çok düzenli bir tasarımla
dağılmışlardır. Bu kuvvetler yerçekimi kuvveti
olarak bildiğimiz kütle çekim kuvveti, elektromanyetik
kuvvet, güçlü nükleer kuvvet ve zayıf nükleer
kuvvettir. Bunların hepsi birbirinden farklı
şiddete ve etki alanına sahiptir. Güçlü ve zayıf
nükleer kuvvetler sadece atomun yapısını belirlerler.
Diğer iki kuvvet, yani yerçekimi ve elektromanyetizma
ise, atomların arasındaki ilişkiyi ve dolayısıyla
tüm maddesel objeler arasındaki dengeyi belirlerler.
Yeryüzündeki bu kusursuz düzen, bu kuvvetlerin
çok hassas değerlerinin bir sonucudur. İlginç
olan ise bu kuvvetlerin birbirleri ile karşılaştırıldıklarında
ortaya çıkan tablodur. Çünkü Big Bang sonrasında
ortaya çıkan ve evrene dağılan maddeler, aralarında
uçurumlar olan bu kuvvetlere göre belirlenmiştir.
Bu kuvvetlerin farklı değerlerini birbirlerine
oranla şöyle gösterebiliriz:
Güçlü
nükleer kuvvet |
15 |
Zayıf
nükleer kuvvet |
7,03X10-3 |
Yer
çekimi kuvveti |
5,90X10-39 |
Elektromanyetik kuvvet |
3,05X10-12 |
|
|
Bu temel kuvvetler, mükemmel bir güç dağılımı
ile madde evreninin oluşmasına imkan verirler.
Kuvvetler arasındaki bu oran o kadar hassas
bir denge üzerine kuruludur ki, ancak ve ancak
bu oranlarla parçacıklar üzerinde gereken etkiyi
yapabilirler.
1.
Çekirdekteki Dev Güç: Güçlü Nükleer KuvvetSitenin
ilk konularından itibaren atomun an an nasıl yaratıldığını
ve bu yaratılıştaki hassas dengeleri inceledik.
Çevremizde gördüğümüz her şeyin, kendimiz de dahil
olmak üzere atomlardan oluştuğunu ve bu atomların
da pek çok parçacıktan meydana geldiğini gördük.
Peki bir atomun çekirdeğini oluşturan tüm bu parçacıkları
bir arada tutan güç nedir? İşte çekirdeği bir
arada tutan ve fizik kurallarının tanımlayabildiği
en şiddetli kuvvet olan bu kuvvet, "güçlü nükleer
kuvvet"tir.
Bu kuvvet atomun çekirdeğindeki
protonların ve nötronların dağılmadan bir arada
durmalarını sağlar. Atomun çekirdeği bu şekilde
oluşur. Bu kuvvetin şiddeti o kadar fazladır
ki, çekirdeğin içindeki protonların ve nötronların
adeta birbirine yapışmasını sağlar. Bu yüzden
bu kuvveti taşıyan çok küçük parçacıklara Latince'de
"yapıştırıcı" anlamına gelen "gluon" denilmektedir.
Bu yapışmanın şiddeti çok hassas ayarlanmıştır.
Bu yapıştırıcının kuvveti protonların ve nötronların
birbirlerine istenilen mesafede bulunmalarını
sağlamak için özel olarak tespit edilmiştir.
Söz konusu kuvvet biraz daha yapıştırıcı olsa
protonlar ve nötronlar birbirlerinin içine geçecek,
biraz daha az olsa dağılıp gideceklerdi. İşte
bu kuvvet Büyük Patlama'nın ilk saniyelerinden
beri atomun çekirdeğinin oluşması için gerekli
olan yegane değere sahiptir.
Güçlü nükleer kuvvetin açığa
çıktığı zaman ne kadar büyük tahrip gücü olduğunu
bize Hiroşima ve Nagazaki'deki tecrübeler göstermiştir.
Atom bombalarının bu denli etkili olmasının
tek sebebi atom çekirdeğinde saklanan gücün
açığa çıkmasıdır.
2.
Atomun Emniyet Kemeri: Zayıf Nükleer KuvvetŞu
an yeryüzündeki düzeni sağlayan en önemli etkenlerden
biri de atomun kendi içinde dengeli bir yapıya
sahip olmasıdır. Bu denge sayesinde maddeler bir
anda bozulmaya uğramaz ve insanlara zarar verebilecek
ışınları yaymaz. Atom bu dengesini çekirdeğindeki
protonlarla nötronlar arasında var olan "zayıf
nükleer kuvvet" sayesinde elde eder. Bu kuvvet
özellikle içinde fazla nötron ve proton bulunduran
çekirdeklerin dengesini sağlamada önemli bir rol
oynar. Bu dengeyi sağlarken gerekirse bir nötron
protona dönüşebilir.
Bu işlem sonucunda çekirdekteki
proton sayısı değiştiği için, artık atom da
değişmiş, farklı bir atom olmuştur. Burada sonuç
çok önemlidir. Bir atom parçalanmadan, başka
bir atoma dönüşmüş ve varlığını korumaya devam
etmiştir. İşte bu şekilde de canlılar kontrolsüz
bir şekilde çevreye dağılıp insanlara zarar
verecek parçacıklardan gelebilecek tehlikelere
karşı adeta bir emniyet kemeri gibi korunmuş
olur.
3.
Elektronları Yörüngede Tutan Kuvvet: Elektromanyetik
KuvvetBu
kuvvetin keşfedilmesi fizik dünyasında bir çığır
açtı. Her cismin kendi yapısal özelliğine göre
bir "elektrik yükü" taşıdığı ve bu elektrik yükleri
arasında bir kuvvet olduğu öğrenilmiş oldu. Bu
kuvvet zıt elektrik yüklü parçacıkların birbirini
çekmesini, aynı yüklü parçacıkların da birbirlerini
itmelerini sağlar. Bu sayede bu kuvvet atomun
çekirdeğindeki protonlarla çevresindeki yörüngelerde
dolaşan elektronların birbirlerini çekmelerini
sağlar. İşte bu şekilde atomu oluşturacak iki
ana unsur olan "çekirdek" ve "elektronlar" bir
araya gelme fırsatı bulurlar.
Bu kuvvetin şiddetindeki en ufak
bir farklılık elektronların çekirdek etrafından
dağılmasına ya da çekirdeğe yapışmasına neden
olur. Her iki durumda da atomun, dolayısıyla
madde evreninin oluşması imkansız hale gelir.
Oysa bu kuvvet ilk ortaya çıktığı andan itibaren
sahip olduğu değer sayesinde çekirdekteki protonlar
elektronları atomun oluşması için gereken en
uygun şiddette çeker.
4.
Evreni Yörüngelerde Tutan Kuvvet: Yerçekimi KuvvetiBu
kuvvet algılayabildiğimiz tek kuvvet olmasına
rağmen, aynı zamanda da hakkında en az bilgi sahibi
olduğumuz kuvvettir. Yerçekimi olarak bildiğimiz
bu kuvvetin gerçek adı "kütle çekim kuvveti"dir.
Şiddeti diğer kuvvetlere göre en düşük kuvvet
olmasına rağmen, çok büyük kütlelerin birbirini
çekmelerini sağlar. Evrendeki galaksilerin, yıldızların
birbirlerinin yörüngelerinde kalmalarının nedeni
bu kuvvettir. Dünyanın ve diğer gezegenlerin Güneş'in
etrafında belirli bir yörüngede kalabilmelerinin
nedeni de yine yerçekimi kuvvetidir. Bizler bu
kuvvet sayesinde yeryüzünde yürüyebiliriz. Bu
kuvvetin değerlerinde bir azalma olursa yıldızlar
yerinden kayar, dünya yörüngesinden kopar, bizler
dünya üzerinden uzay boşluğuna dağılırız. En ufak
bir artma olursa da yıldızlar birbirine çarpar,
dünya güneşe yapışır ve bizler de yer kabuğunun
içine gireriz. Tüm bunlar çok uzak ihtimaller
olarak görülebilir, ama bu kuvvetin şu an sahip
olduğu şiddetinin dışına çok kısa bir süre dahi
çıkması, bu sonlarla karşılaşmak için yeterlidir.
Yerçekiminin
olmadığı bir ortamda ancak özel
düzenekler kullanılarak belli
bir süre kalınabilir. Çünkü
canlılar ancak yerçekiminin
var olduğu bir sistemde hayatını
devam ettirebilir. |
|
|
Bu konuda araştırma yapan bütün bilim adamları
bahsettiğimiz temel kuvvetlerin büyük bir özenle
tespit edilmiş olmasının, evrenin varlığı için
vazgeçilmez olduğunu kabul etmektedir.
Ünlü moleküler biyolog Michael
Denton, Nature's Destiny: How the Laws of Biology
Reveal Purpose in the Universe (Doğanın Kaderi:
Biyoloji Kanunları Evrendeki Amacı Nasıl Gösteriyor)
adlı kitabında bu gerçeği şöyle vurgular:
Eğer yerçekimi kuvveti bir
trilyon kat daha güçlü olsaydı, o zaman evren
çok daha küçük bir yer olurdu ve ömrü de çok
daha kısa sürerdi. Ortalama bir yıldızın kütlesi,
şu anki Güneşimiz'den bir trilyon kat daha küçük
olurdu ve yaşama süresi de bir yıl kadar olabilirdi.
Öte yandan, eğer yerçekimi kuvveti birazcık
bile daha güçsüz olsaydı, hiçbir yıldız ya da
galaksi asla oluşamazdı. Diğer kuvvetler arasındaki
dengeler de son derece hassastır. Eğer güçlü
nükleer kuvvet birazcık bile daha zayıf olsaydı,
o zaman evrendeki tek kararlı element hidrojen
olurdu. Başka hiçbir atom oluşamazdı. Eğer güçlü
nükleer kuvvet, elektromanyetik kuvvete göre
birazcık bile daha güçlü olsaydı, o zaman da
evrendeki tek kararlı element, çekirdeğinde
iki proton bulunduran bir atom olurdu. Bu durumda
evrende hiç hidrojen olmayacak, yıldızlar ve
galaksiler oluşsalar bile, şu anki yapılarından
çok farklı olacaklardı. Açıkçası, eğer bu temel
güçler ve değişkenler şu anda sahip oldukları
değerlere tamı tamına sahip olmasalar, hiçbir
yıldız, süpernova, gezegen ve atom olmayacaktı.
Hayat da olmayacaktı. (1)
 |
Tüm evrende
yerçekimi gibi temel kuvvetlerin
üzerine kurulmuş üstün bir tasarım
ve kusursuz bir düzen hüküm
sürmektedir. Bu düzenin Sahibi
elbette her şeyi kusursuzca
yoktan var eden Allah'tır. Çağdaş
fizik ve astronominin en önde
gelen kurucusu ve "yaşamış en
büyük bilim adamı" sayılan Isaac
Newton (1642-1727) bu gerçeği
şu şekilde ifade eder:
"Güneş sisteminin, gezegenlerin
ve kuyruklu yıldızların harika
sistemleri yalnızca akıllı ve
güçlü bir varlığın kudretiyle
sürebilir. Bu varlık her şeyi
yönetir, yalnızca dünyanın ruhunu
değil, her şeyi, O Allah'tır." |
|
Ünlü fizikçi Paul Davies ise, evrendeki fizik
yasalarının bu tespit edilmiş ölçüleri karşısındaki
hayranlığını şöyle ifade eder:
Ve
insan kozmolojiyi araştırdıkça, inanılmazlık giderek
daha belirgin hale gelir. Evrenin başlangıcı hakkındaki
son bulgular, genişlemekte olan evrenin, hayranlık
uyandırıcı bir hassasiyetle düzenlenmiş olduğunu
ortaya koymaktadır. (2) Tüm evrende bu temel kuvvetlerin üzerine
kurulmuş üstün bir tasarım ve kusursuz bir düzen
hüküm sürmektedir. Bu düzenin Sahibi elbette her
şeyi kusursuzca yoktan var eden Allah'tır. En
küçük kuvvetle yıldızları yörüngelerinde tutan,
en şiddetli kuvvetle küçücük atomun çekirdeğini
kaynaştıran Alemlerin Rabbi olan Allah'tır. Bütün
kuvvetler O'nun koyduğu "ölçü"lere göre hareket
eder. Allah evrenin yaratılışındaki düzene, "belli
bir ölçüyle" hesaplanmış dengelere bir ayetinde
söyle dikkat çekmiştir:
Göklerin ve yerin mülkü O'nundur;
çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur,
her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli
bir ölçüyle takdir etmiştir. (Furkan Suresi,
2)
Dipnotlar |
 |
1 Michael Denton,
Nature’s Destiny:How The Laws of
Biology Reveal Purpose in the Universe,
The New York: The Free Press,1998, s.12-13
2Paul Davies, The Accidental Universe,
Cambridge: Cambridge University Press,
1982, Önsöz.
|