İnsanlar dinle kalbini yıkadığında ona bir nur, ışık oluyor. Ama birçok insan da dinin, insanların dünyasını elinden aldığını düşünüyor. Halbuki dinsizlik dünyayı elden alır, hem de kökten alır. Her şey bela olur. Yiyecek bela olur, arabası, evi, karısı, arkadaşları, okulu, her şeyi bela olur. Ama imanlıysa eşi nimet olur, arkadaşları güzellik olur, evi zikirhanesi olur, hayatı nurlu olur, her yeri nur olur, kalbinde ferahlık olur.
Daha dindar olana Allah daha iyi imkanlar, daha güzel nimetler nasip eder. Bu da gözle görülür. Ama sabredecek tabii mümin. Yani çileyi de güzel görecek, nimeti de güzel görecek.
(A9 TV; 30 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
Dünyada hangi millet samimi dindarsa Allah oraya daha çok bereket veriyor. Dinden uzaklarsa Allah felaket veriyor, bereketsizlik veriyor. Şahıs şahıs, fert fert de öyle.
(A9 TV; 30 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
Din nimettir, insanların büyük bir bölümü dini bela gibi görüyor, haşa. Halbuki din dünyanın süsüdür, hayatın neşesidir, aklın ışığı, kalbin ferahlığıdır, berekettir.
(A9 TV; 30 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
Uyku dünya aczidir. Her gün belirli bir saatten sonra insanın uykusu geliyor. Gidip ölmeye yatıyor, ölüyor, sonra saatler sonra diriliyor. Banyo yapıyor, yemeğini yiyor. Yine akşam yeniden uykusu geliyor. Ölme saati geliyor, yeniden ölüyor. Sabah yeniden diriliyor. Öle dirile, öle dirile hayatı bu şekilde geçiyor. Sonunda bir kere daha ölüyor, bir diriliyor, başka alemde.
(A9 TV; 29 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
Güneş ile gölge müthiş kanunlarla birbiriyle bağlı. Allah'ın kanunlarıyla birbiriyle bağlı. Güneş’in ışığı yok, dışarıda ışık yok, zifiri karanlık. Gölge de yok dolayısıyla. Gölge ve ışık ayrı ayrı beynin içinde yaratılıyor. Renkler tek tek beynin içinde yaratılıyor. Dışarıda renk de yok. Sarı, kırmızı, yeşil; bütün renkler beyinde özel yaratılıyor.
(A9 TV; 29 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
Gölge ayrı yaratılıyor, ışık ayrı yaratılıyor. Çünkü ışık beyinde yaratılıyor. Dışarıda ışık yok. Dışarıda renk de yok. İnsan beyninde yaratılıyor ışık. Dışarısı simsiyah karanlık. Dolayısıyla dışarıda gölge de yok. Işık olmayınca gölge de yok. O zaman gölge de ayrıca beyinde yaratılması gerekiyor. İkisini de ayrı ayrı yaratıyorum diyor Allah.
(A9 TV; 29 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
Diyor ki, “Hatada vicdan rahatsız oluyor, insan nefes alamıyormuş gibi oluyor”. Bu şeytana kendini boğdurmaktan kaynaklanıyor. Ne gerek var kardeşim? Sen Allah'a tevekkül ediyorsun, tamam, Allah'a tövbe ediyorsun. Ne demek tövbe? Allah'ın tövbeni kabul etmesini umut ediyorsun. O zaman o boğulma neyin nesi? Allah'a güvenmiyorsun anlamına gelir o. Hata yaptıysan kaderindeki hatayı yapmışsın. Bir daha yapmama kararı aldın mı, aldın. Tamam. Azmettiysen mesele yok.
(A9 TV; 29 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
Bir hata yapıyor, bir günaha giriyor, yerlere yatıyor. Izdırap çekiyor. Allah öyle bir şey istemiyor ki senden. Sadece tövbe et diyor, normal hayatına devam et diyor. Kendini kahret, perişan et demiyor. Anormal, müşrik hareketleri bunlar. Sana O hatayı yaptıran da nihayetinde Allah. Bir hayır vardır. Bir daha yapmayacaksın, o kadar. Karar vereceksin, yapmayacaksın.
(A9 TV; 29 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
İnsanın direnme gücü çok yüksektir. Beynine emir verecek, yapmayacak. Mesela İslam'a hizmet edecek, “Çok yorgunum” diyor. Telkinle yapıyorsun, ne yorgunu? Sana 5 bin lira verecekler diye duysan hoplarsın. Yalan söylüyorsun, öyle bir şey olmaz. Bitkinim, yorgunum, yapışacağım neredeyse diyor. Bir çıkarın olsun, bak nasıl deliye dönüyorsun.
(A9 TV; 29 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
Şeytan şahsı duygusal moda sokuyor, beynine bir enjeksiyon yapıyor, beyni uyuşuyor, sarhoş hale geliyor. Şeytana ipi veriyor, şeytan onu istediği gibi sürüklüyor. Müslüman o ipi hemen koparacak. “Ne oluyor?” diyecek, “Ne yapıyorsun?” Ben bu ipi koparıyorum diyecek, hemen Allah'ın ipine sarılacak. ‘Hablullahul metin, urvetül vüska’, Allah'ın kopmaz koparılmaz ipi.
(A9 TV; 29 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
İnsan şeytana uyarsa dargınlık yahut kin onu sürükler. Yani gırtlağına yapışır, sürükler. Müslüman gırtlağından güçlü bir darbeyle o pençeyi koparacak. Sürüklenmeyi kabul etmeyecek. Sürüklenmek çok aşağılayıcı bir şeydir.
(A9 TV; 29 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
Müslüman için öfkeye kapılmak çok komik bir şey. Öfke alıyor adamı, hayvan sürükler gibi sürüklüyor. Adam da yakasını ona kaptırıyor, kendini rezil rüsva ediyor. Bu olmaz. Aklını kullanacak.
(A9 TV; 29 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
Müslüman bir kere anormal şeylere direnmeyi bilecek. Mesela öfkeye direnmeyi bilmesi lazım. Öfkeye teslim olmak hayvani bir içgüdüdür. Öfkeyi yenmek insani bir üstünlüktür.
(A9 TV; 29 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
Bile bile yanlışın üstüne gitmemek, sürdürmemek lazım. Buna rağmen meydana gelen olay her halükarda Müslüman için hayırdır. Kaderindeki olaydır. Ama sebebe sarılması gerekir.
(A9 TV; 29 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
Aklı kullanma, samimi olarak Allah'la bağlantı içinde olup telaşlanmadan şeytanın, aklı nerede bozacağını düşünerek Allah'ın işaretini görmeye çalışmaktır. Çünkü aklı zaten Allah yönlendirir. İnsan vicdanına uyduğunda yanlışı, tehlikeyi fark eder. Allah ona ilham eder, hissettirir.
(A9 TV; 29 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
Cenab-ı Allah imtihanın gereği olarak şeytana müsaade ediyor. Bu vesilesiyle de insanlar mükemmel imtihan olmuş oluyor. İnsan nefsi şeytanla mücadele ede ede olgunlaşıyor, kâmil hale geliyor.
(A9 TV; 29 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
Ayetlerde bahsedilen cihaddan kasıt mücadeledir. İlmi mücadele, çalışma, her türlü faaliyet. İnsanlar hep asıp kesme anlıyorlar. Cihad Allah yolunda gayretin adıdır.
(A9 TV; 29 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
Bir şey biraz ters gibi gitse de Müslüman onda hayır olduğunu düşünecek. Aksilik oldu, diyor. Sen Allah'a tam anlamıyla tevekkül edersen, meydana gelen hayırlı olandır.
(A9 TV; 29 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
Bazıları din denilince garip bir romantizme, garip bir ruh haline giriyorlar. Allah'ın akıllı bir tavırla anılması gerekir.
(A9 TV; 29 Mayıs 2015)
Adnan Oktar
-
Sabretmek ve tevekkül etmek. Allah’ın sevdiği, beğendiği iki ahlak özelliği. Tevekkül ne demek? Demek ki büyük olaylarla karşılaşacak mümin ki tevekkül edecek, sabredecek. Telaşlanmıyor, üzülmüyor, korkmuyor o zaman.