Peygamberimiz (sav) rivayetlerinde "ümmetin ömrünün 7000 yıl olacağını" bildirmiştir.
Resullullah (sav) buyurdu: Dünyanın ömrü, ahiret günlerinden yedi gündür. Allah Teala buyurdu ki: "Senin Rabbinin yanındaki bir gün, sizin saydığınız bin yıl gibidir."
(Elkesfu An Mucavezeti Hazihilumme el Elf ve Elluma fi Ecvibeti el'-Esile, Suyuti, sf. 10)
Başka bir hadiste ise Peygamberimiz (sav), bu 7000 yıllık ömürden kendisine kadar 5600 yılın geçtiği ifade etmektedir:
Dünyadan beş bin altı yüz yıl geçmiştir.
(Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir zaman, sf. 89)
Peygamberimiz (sav)'in verdiği bu zamanlar üzerinden yapılacak bir hesapla; 7000-5600=1400 tarihi çıkmaktadır. Şu an Hicri 1430 yılı içinde yaşıyoruz. (1400-1500 arasındaki 100 yıl son gününe kadar Hicri 1400'lere dahildir.)
Peygamberimiz (sav) İslam ümmetinin icabet ömrü ile ilgili olarak ise şöyle bildirmiştir:
"Benim ümmetimin ömrü 1500 seneyi pek geçmeyecek."
(Suyuti, el-Keşfu an Mücavezeti Hazihil Ümmeti el-Elfu, el-havi lil Fetavi, Suyuti. 2/248, tefsiri Ruhul Beyan. Bursevi. (Arapça) 4/262,
Ahmed bin Hanbel, Kitâbu'l-İlel, sf. 89)
Demek ki içinde yaşadığımız Hicri 1400-1500 arasındaki 100 yıllık süre iman edenlerin Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) gibi iki kutlu zat ile buluşacakları, İslam ahlakının dünya hakimiyetinin yaşanacağı, deccaliyetin fikren yok olacağı çok önemli bir dönem olacaktır.
İçinde bulunduğumuz dönem ahir zamandır. Yani dünyanın son dönemidir. Peygamberimiz (sav)'den, Hz. İsa (as)'nın ve Hz. Mehdi (as)'ın çıkış alametleri olarak bildirilen hadisler tahakkuk etmiş, gerçekleşmiştir. Artık Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as)'ın çıkışı beklenmektedir. Ve bu dönem, dünyada iman, sevgi ve huzurun hakim olacağı kutlu bir dönem olacaktır. Peygamberimiz (sav), "ümmetimin ömrü Hicri 1500 yılına kadardır" diye bildirmiş, geçtiğimiz yüzyılın büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi de, "Ümmetin galibane ömrü; yani İslam ahlakının dünyaya hakim olacağı dönemin Hicri 1506'ya kadar süreceğini" bildirmiştir. Hicri 1506'dan sonra ise fitnelerin, bozgunculuğun, kan dökücülüğün yaşandığı, insanların dinden tamamen uzaklaştıkları kıyamete yakın bir dönem yaşanacaktır.
Dünya artık çok yaşlanmıştır. Dünyadaki zamanın artık neredeyse sonuna ulaşılmıştır. Şu anda beklenen, Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as)'ın gelişi ve bu kutlu şahısların vesilesiyle, İslam ahlakının tüm dünyaya hakim olmasıdır.
Peygamberimiz (sav)'in haber verdiği ahir zaman alametleri birer birer tahakkuk etmiştir. Hz. Mehdi (as)'ın gelişinin habercisi olan ve hadislerde bildirilen ahir zaman döneminde savaş ve kargaşa ortamlarının tümü yaşanmıştır. Kuran-ı Kerim'de ve Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde bildirilen "Yecüc ve Mecüc"e işaret ettiği kuvvetle muhtemel olan iki Dünya Savaşı yaşanıp bitmiştir. Komünizm, faşizm, Darwinizm gibi, toplumları dinsizliğe sürükleyen ideolojiler hüküm sürmüş, fakat bunlar da etkilerini neredeyse kaybetmişlerdir. Bilgisayara işaret ettiği kuvvetle muhtemel olan Dabbet-ül Arz çıkmış ve internet sistemi bütün dünyaya yayılmıştır. Ahir zamanda gerçekleşmesi hadislerle haber verilmiş olan olayların tümü vuku bulmuştur. Dünyanın ömrünün sonuna çok yaklaştığımız şu dönem, artık Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as)'ın çıkış dönemleridir.
Hz. İsa (as)'ın nüzul edeceği ve Hz. Mehdi (as)'ın zuhur ettiği bu dönemde, artık kan dökülmeyecek, insanlar öldürülmeyecek, zulüm yapılmayacaktır. Dünya, uzun bir kargaşa döneminin ardından, Peygamberimiz (sav)'in Asr-ı Saadet döneminden sonra ilk kez Kuran ahlakının getirdiği sevgi ve barışı öğrenecek ve yaşayacaktır. Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as), samimiyetleri, güzellikleri, şefkat ve sevgileriyle insanların gönüllerini fethedecek, onlara imanın güzelliğini aşılayacaklardır.
İşte bu sebeple, Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as)'ın çıkış dönemi olan bu kutlu dönemle ilgili dehşet senaryoları üretmek yersizdir. Çünkü bu dönem, huzur, mutluluk, kardeşlik ve barış dönemidir. Savaşların, zulmün, haksızlıkların, kan dökücülüğün tamamen son bulduğu, güzelliklerin hüküm sürdüğü bir dönemdir. Bu dönem, Altınçağ'dır. İnsanların maddi ve manevi anlamda huzura kavuştuğu, Allah'ın nimetlerinin artacağı, savaşlardan, zulüm ve kavgalardan uzaklaşacakları, sevgi ve barış dönemidir.
Bu dönemde sevgi ve barış dini olan İslam ahlakının özü yaşanacak ve bunun sonucunda da kargaşa ve fitneler son bulacaktır. Tüm bunlar bizlere hadislerle haber verilmiştir.
Altınçağ, Müslümanların yanı sıra Hıristiyanların ve Musevilerin de rahatlık ve huzur içinde yaşayacakları bir dönemdir. Bazı masonik odakların toplumlara empoze ettiklerinin aksine, Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) döneminde, İbrahimi dinlerin mensupları birbirleri ile savaşmayacaktır. Bu kutlu dönemde savaş, kargaşa, atom bombaları, İsrail'e saldırılması, Kudüs'te kan akıtılması gibi olaylar söz konusu olmayacaktır. Tam tersine Kudüs, her zamankinden daha iyi, daha güzel, daha huzurlu bir yer olacak ve tüm dünyada olduğu gibi orada da barış hakim olacaktır.
Cenab-ı Allah, Peygamber nesli olan Musevileri her zaman korumuştur. Ahir zamanda da Allah, Hz. Mehdi (as)'ı vesile ederek yine Musevileri koruyacaktır. Allah, Kuran'da Musevilerin Kutsal Topraklardaki varlığını bildirmektedir. Kuran'da, Allah'ın emirlerine bağlı kalıp samimi oldukları sürece, Musevilerin kutsal topraklarda rahatlık ve huzur içinde yaşayacaklarına dikkat çekilmiştir (Bakara Suresi, 62 – Maide Suresi, 69). Dolayısıyla Kudüs, ahir zamanda imanla, Allah sevgisiyle dolacak ve her dinden iman edenlerin huzur içinde, kardeşçe yaşayacakları bir barış şehri haline gelecektir.
Çeşitli masonik odakların etkisi altında kalıp, Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) döneminde savaş ve kan akıtılmasını bekleyenler yanılmaktadırlar. Bu masonik telkinlerin ve tahriklerin etkisinde kalmış olan bazı bilgisiz Müslümanlar ve bir kısım bilgisiz Hıristiyanlar bu düşünce ile hareket etmekte, dünyadaki dinsizlik tehlikesini bir kenara bırakıp birbirlerine düşmektedirler. Ancak bekledikleri bu olaylar gerçekleşmeyecek, Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) döneminde kesin olarak kan akıtılmayacaktır. Allah, Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as)'ı vesile ederek böyle bir ihtimalin gerçekleşmesine izin vermeyecektir.
Kıyamete yakın tarihlerde, Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as)'ın şehadetinin ardından Hicri 1506'lardan sonra dünya çapında maddi ve manevi bir bozulma yaşanacaktır. Bu tarihten sonra birbiri ardınca savaşlar başlayacak, anarşi, terör ve katliamlar gerçekleşecek; kan döken zalim bir sistem bütün dünyaya hakim olacaktır. Dinsizlik yayılacak, yeryüzünde tek bir tane bile Kutsal Kitap kalmayacaktır. İşte bu dönem, Yecüc ve Mecüc fitnesinin son çıkış dönemi olacaktır.
Kuran'da haber verilen Yecüc ve Mecüc'ün özelliği, kan dökücü olması ve anarşi çıkartmasıdır. I. ve II. Dünya Savaşlarında 150-200 milyon insanın katledilmesine sebep olan bu sistem, Hicri 1506'dan sonraki kıyamet öncesi bozulma döneminde de ön planda olacaktır. Yecüc Mecüc, dünyada hakim olan başıbozukluğu, gitgide yaygınlaşan dinsizliği kullanarak, terör, anarşi, şiddet, bela ve katliamları beraberinde getirecektir. Hicri 1506'dan sonra gerçekleşecek olan Yecüc ve Mecüc fitnesinin son aşaması, değerli İslam alimi Bediüzzaman'ın deyimiyle, "Cengizhan ve Hülagü fitnesi" şeklinde olacaktır. Cengizhan ve Hülagü, tarihte sel gibi kan akıtmış olan iki zalim hükümdardır. İşte 1506'dan sonra gerçekleşecek Yecüc ve Mecüc fitnesi de bu derece kanlı ve büyük olacaktır.
Bu sapkın, kanlı ve fitneci dönem, dünyanın sonunun geldiği dönemdir. Hadislerden ve Bediüzzaman'ın izahlarından anlaşıldığı kadarıyla, Hicri 1545'de yani Miladi 2120 tarihinde kıyamet kopacaktır. Dünyayı sarmış olan büyük fitne, kıyametin zuhuru ile son bulacak; kıyamet, Allah inancından tamamen uzaklaşmış olan inkarcı güruhun başına kopacaktır. (Doğrusunu Allah bilir.)
Müslümanların, Hıristiyanların ve Musevilerin şu önemli yanılgıya düşmemeleri çok önemlidir: Yecüc ve Mecüc'ün son fitnesi ve yeryüzündeki zulüm ve savaş ortamı, hadislerde işaret edildiğine göre, Kıyamete çok yakın bir tarih olan Hicri 1506'dan sonra gerçekleşecektir. Bu döneme kadar yeryüzünde, Allah'ın izniyle kesin olarak, Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as)'ın öncülüğündeki huzur, barış ve sevgi dönemi vardır. Bu dönem Altınçağ'dır. Bu dönem içinde "tek bir kişinin dahi burnu kanamayacak, uyuyan bir kişi dahi uyanmayacaktır". (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 44)
Unutmamak gerekir ki, çeşitli masonik odakların amacı, daima Allah'a iman edenler arasında ayrılık çıkarmak, onları birbirine düşürmek ve kan dökücülüğü fikren yaygınlaştırarak bir zulüm sistemi oluşturabilmektir. İşte bu sebeple esas olan, söz konusu masonik odaklarının oyununa gelmemek, bilakis Allah'ın hoşnut olduğu ahlak olan barış ve sevgiyi yaygınlaştırarak Allah'a samimi imanı güçlendirmektir.
Peygamberimiz (sav), Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) döneminde tüm dünyaya sevgi, barış, şefkat, merhamet ve huzurun hakim olacağını ve kan dökülmeyeceğini bildirmiştir:
İnsanlar, bal arılarının beyleri etrafında toplanması gibi, Hz. Mehdi (as)'ın çevresinde toplanırlar. (Hz. Mehdi (as)) Daha önce zulümle dolu olan dünyayı, adaletle doldurur. Adaleti o denli olur ki, uykuda olan bir kimse dahi uyandırılmaz ve bir damla kan bile akıtılmaz. Dünya, adeta asrı saadet devrine geri döner.
(El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 29, 48)
Hz. Mehdi (as), Peygamber (sav)'in yolunda gidecek, uyuyan kişiyi uyandırmayacak, kan da akıtılmayacaktır. (Muhammed B. Resul Al-Hüseyni El Berzenci, Kıyamet Alametleri, Pamuk Yayınları, Kıyamet Alametleri, sf. 163)
(Hz. Mehdi (as)) zamanında ne bir kimse uykusundan uyandırılacak, ne de bir kimsenin burnu kanayacaktır. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 44)
Ona (Hz. Mehdi (as)'a) biat edenler, (Kabe civarındaki) rükun ve makam arasında biat ederler. Uyuyanı uyandırmaz, asla kan dökmezler. (El-Heytemî, El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, sf. 24)
Bu (Emir) de (Hz. Mehdi (as)) insanlar yeryüzünü daha önce zulüm ile doldurdukları gibi yeryüzünü adaletle dolduracaktır. (Sünen-i İbn-i Mace, 10/348)
Zulüm ve fıskla dolu olan dünya, o (Hz. Mehdi (as)) geldikten sonra adaletle dolup taşacaktır. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 20)
Hz. Mehdi (as)'ın zamanında adalet o kadar bol olacak ki, zorla alınan her mal sahibine geri iade edilecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 23)
Kıyametin kopması için zamanda sadece bir günden başka vakit kalmamış da olsa Allah benim Ehl-i Beyt'imden bir zatı (Hz. Mehdi (as)'ı) gönderecek yeryüzü zulümle dolduğu gibi, o yeryüzünü adaletle dolduracak. (Sünen-i Ebu Davud, 5/92)
Hz. Mehdi (as) bendendir, yeryüzü zulüm ve işkence ile dolduğu gibi, onu doğruluk ve adaletle doldurur. (Süneni-i Ebu Davud, 5/93)
Onun (Hz. Mehdi (as)'ın) adaleti her yeri kaplayacak ve insanlar arasında Hz. Peygamber (sav)'in sünnet-i seniyyesi ile muamele edecektir. Hatta birisinden, mala ihtiyacı olan kim varsa çağırmasını söyleyecek, o kişi emrini yerine getirdiğinde, sadece bir kişi gelecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, sf. 20)
Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık kalmayacaktır ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir. (Sahih-i Müslim, 1/136)
... Cenab-ı Hak İslam'ı nasıl bizimle başlatmışsa, onunla (Hz. Mehdi (as) ile) sona erdirecektir. Nasıl, Bizimle onlar aralarındaki şirk ve adavetten (husumet ve düşmanlıktan) kurtulmuş ve kalplerine ülfet (dostluk) ve muhabbet (sevgi) yerleşmişse, (Hz. Mehdi (as)'ın gelişi ile) yine öyle olacaktır. (Ahir Zaman Mehdisi'nin Alametleri, Celalettin Suyuti, sf. 20)
... Onun (Hz. Mehdi (as)) döneminde iyi insanların iyiliği artar, kötülere karşı bile iyilik yapılır. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 17)
De ki: "Muhakkak beni Allah'tan (gelebilecek bir azaba karşı) hiç kimse asla kurtaramaz ve O'nun dışında asla bir sığınak da bulamam. (Benim görevim,) yalnızca Allah'tan olanı ve O'nun gönderdiklerini tebliğ etmektir. Kim Allah'a ve O'nun elçisine isyan ederse, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere onun için cehennem ateşi vardır." |