Saddam Hüseyin'in gerçek yüzü -2
ucgen

Saddam Hüseyin'in gerçek yüzü -2

1930
SADDAM İRAN'A NEDEN SALDIRDI?

Saddam, İran'a saldırmak için dolaylı yoldan Batı'daki bazı önemli merkezlere danışmıştı. Ve tüm bunlar olurken, İsrailliler devre dışı değildiler kuşkusuz.

1980 yılının 22 Eylül günü, çok az kimse tarafından beklenmekte olan bir savaş başladı. Bağdat'taki Baas rejiminin diktatörü Saddam Hüseyin'in emri ile, Irak ordusu, önceden hiç bir uyarı yapmadan, aniden İran sınırına saldırdı. Irak birlikleri, karşı tarafın hazırlıksız olmasının da etkisiyle, kısa sürede İran içinde önemli bir mesafe kat ederek petrol bölgesi Abadan'a kadar vardı. 24 Eylül günü, Abadan'daki dünyanın en büyük petrol rafinerisi alevler içindeydi.
 
Aslında Saddam Hüseyin'in başlattığı bu ani saldırıdan önce aylardır sürmekte olan bir sınır anlaşmazlığı vardı iki ülke arasında. Hatta saldırıdan bir hafta kadar önce Irak, 1975'te İran ile imzaladığı sınır anlaşmasını iptal ettiğini açıklamıştı. Kısacası iki ülke arasında gerilim oluşmuştu, ama yine de çok az kimse Saddam'ın bu denli radikal bir karar alıp İran'a saldıracağını bekliyordu.

İSRAİL'İN "SADDAM" KARTI

Bu "çok az kimse"nin çok önemli bir bölümü de, Washington'da ya da Batı Kudüs'te ikamet ediyordu: Saddam, İsrail'deki ve ABD'deki bazı güç merkezleriyle gizli bir iş birliği içinde başlatmıştı İran-Irak Savaşı'nı.

Bu ilginç durum, İran'daki rejimle yakından ilgiliydi. Saddam'ın İran'a saldırmasından 1.5 yıl kadar önce çok önemli bir olay yaşanmıştı Tahran'da; İran Şahı Rıza Pehlevi, Ayetullah Humeyni'nin liderliğindeki devrimciler tarafından tahtından indirilmiş ve hemen ardından ülkede bir "İslam Cumhuriyeti" kurulmuştu. Bu durum, Saddam'a önemli bir konum sağlamıştı: İran'a karşı bir "kart" olarak kullanılabilecekti. Amerikalı yazarlar Adel Darwish ve Gregory Alexander, bu durumu şöyle özetliyorlar:
“Şah'ın devrilmesi, Saddam Hüseyin'e Batı ile verimli bir iş birliği yapma imkanı verdi ve o da bunu iyi değerlendirdi. Irak, Batı'nın verdiği silah ve yüksek teknoloji sayesinde bölgesel jandarma misyonunu yüklendi.” (Adel Darwish & Gregory Alexander, Unholy Babylon, s. 59)

Saddam'ın 22 Eylül 1980'de İran'a başlattığı saldırıyı beklemekte olan "çok az kimse"nin çoğunun Washington ya da Batı Kudüs'te oturması, işte bu durumun bir sonucuydu.

Nitekim Saddam, İran'a saldırmak için dolaylı yoldan Batı'daki bazı önemli merkezlere danışmıştı. Ve tüm bunlar olurken, İsrailliler devre dışı değildiler kuşkusuz.

İran'ın eski devlet başkanı Abdül-Hasan Beni Sadr'ın verdiği bilgiye göre, 1980 yazında, İsrailli askeri uzmanlar, Iraklı subaylar ve Şah yanlısı İranlı sürgünler ile Paris'te bir araya gelerek, İran'a Irak tarafından düzenlenecek olan saldırının planı hakkında gizli istişare görüşmeleri yapmışlardı. Peki ama İsrail, nasıl bu denli hızlı bir biçimde Bağdat rejimiyle "müttefik" haline gelebilmişti? Irak, Yahudi devletini çevreleyen "Arap denizi"nin en önemli unsurlarından biri olarak bilinirdi her zaman. İktidardaki Baas Partisi ise, güçlü anti-İsrail söylemiyle tanınırdı.

Oysa Irak Baas Partisi'nin ve en son lideri Saddam Hüseyin'in İsrail konusundaki muhalif tavrı, gerçekte sadece göstermelikti.
PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo