Adnan Oktar'ın American Public TV röportajı - 1. Bölüm - (24 Aralık 2009)
ucgen

Adnan Oktar'ın American Public TV röportajı - 1. Bölüm - (24 Aralık 2009)

49336
SUNUCU: Haftalık programımız Bil Ahdan’a hoşgeldiniz. Bu program sizlere diğer İslami görüşü getiriyor. Biliyorsunuz programımız diğer İslami görüşleri ve dünyadaki Müslümanların hikayelerini sizlere taşıyor. Burada Türk aydın Sayın Adnan Oktar’ın misafiri olmaktan mutluyuz. Birçoğunuz dünya çapında ünlü olan Adnan Oktar’ı tanıyorsunuz. Bildiğiniz gibi kendisi güncel konularda çok fazla eser veren bir yazar. Bugün kendisi, vakfı, verdiği mesajlar ve son zamanlarda üzerinde durduğu konularla ile ilgili konuşacağız. Programımıza hoş geldiniz Sayın Oktar.

OKTAR BABUNA: Hoş geldiniz.   

ADNAN OKTAR: Sizler de hoş geldiniz, çok memnun olduk sizleri yeniden görmek bizi sevindirdi.

SUNUCU: Sizinle tekrar birlikte olduğumuz için teşekkür ederim. Geçen sene buradaydım, bayramdı biliyorsunuz, Kurban bayramı. Geçen sene de arife gecesi görüşmüştük.

ADNAN OKTAR: Evet, doğru, maşaAllah.

SUNUCU: Bu gece de Noel arifesi. Yarın Hristiyanlığın en kutlu günü. Hz. İsa’nın (a.s.) doğum günü kutlanacak. Sanırım hep böyle önemli dini günlerde gelmem bir tevafuk.

ADNAN OKTAR: Hz.İsa, ben canımdan daha çok seviyorum Hz. İsa (a.s.)’yı. Onun gelişini de hasretle bekliyorum. Tabii ki onun doğduğu gün bizim için de çok güzel bir sevinç vesilesi, önemli bir olay. Ama Allah inşaAllah onu dünya gözüyle de görmeyi hepimize nasip eder.

SUNUCU: Bu harika. İki dinden, iki kutlu günden bahsetmişken; bugünlerde karşılaştığımız en büyük tehlike sizce nedir? Kültür çatışması mı, dinlerin çatışması mı? Zenginle fakirin yanyana olduğu şu ortamda insanlığın karşısındaki en büyük tehlike nedir?

ADNAN OKTAR: En önemli konu Hz. Mehdi (a.s)’nin zuhuru ve Hz. İsa Aleyhisselam’ın inişidir. Hz. İsa (a.s.)’ın inişine çok çok az kaldı, yani on, on beş yıl gibi bir şey kaldı, bu olağanüstü bir şeydir yani on beş yıl göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Mehdi (a.s.) de zaten zuhur etti. Dolayısıyla insanlık artık bir barış, sevgi, kardeşlik, dostluk,huzur, neşe, saadet dönemine giriyor. Bu dünya tarihinin en büyük olayıdır, dünya tarihinde böyle bir olay hiç olmadı.

SUNUCU: Bazen çok genel bahsediyorsunuz konulardan, bazen de çok spesifik oluyorsunuz, mesela 10-15 yıl gibi ifadeleriniz var. Bu rakamlara nasıl varıyorsunuz, nereden çıkartıyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Hadislerden, Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinden, Ehl-i Sünnet kaynaklarından ve Şii kaynaklardan rahatça bu bilgilere ulaşmak mümkün oluyor.

SUNUCU: Batı medyasıyla konuştuğumuz zaman, batıdaki insanlara hitap ettiğinizde, İslami kaynakları kullanıyoruz ama onlar bunları bilmiyorlar, hatta bazıları inanmıyorlar bile. Onlara bu konuları nasıl anlatırsınız, nasıl ifade edersiniz?

ADNAN OKTAR: Benim internet sitesindeki gösterttiğim kaynaklar, güvenilir kaynaklar, ordan rahatça okuyabilirler. Ama mühim olan benim dediğim hadislerin meydana gelmiş olması, yani 1000 küsur yıllık hadis kitapları ama aynısıyla oluşmuş, yani inkar edilecek gibi değil. Onun için kaynakların netliğini de görüyoruz. Çünkü bunlar kütüphanelerde mevcut, devlet kütüphanelerinde mevcut, Süleymaniye kütüphanesinde veya diğer kütüphanelerde mevcut. Bağdat’taki kütüphanelerde mevcut yahut şahıslarda orjinal kitap olarak da mevcut. Dolayısıyla bir kaynak sorunu yok. Yani kaynaktan şüphe etme sorunu da olamaz.

SUNUCU: Amerika’da medyaya Sayın Oktar’la röportaj yapmaya gidiyorum dediğim zaman, genelde sizin hakkınızda öğrenmek istedikleri şey geçmişiniz oluyor. Sizin mesajlarınız Amerikan medyasında iyi anlatılmıyor. Avrupa’da durum nasıl bilmiyorum ama Amerikan medyasında genelde hafife alınıyor ve fazlaca basite indirgeniyor. Modern hayatta İslam’ın oynadığı rol konusunda anlattıklarınızı net bir şekilde anladıklarını sanmıyorum. Bu röportaj sayesinde 21. yüzyılda Batının başa çıkmaya çalıştığı terörizm, fakirlik, kadınları ilgilendiren konular, çocukların taciz edilmesi gibi güncel konularda İslam’ın bakış açısını anlatmanızı rica edeceğim. İslam bu modern konuların çözülmesine yardımcı olabilir mi ve nasıl?

ADNAN OKTAR: İslam’ın Mehdi (a.s) ile getirecekleri getirecekleri vardır. Hz. İsa (a.s) ile birlikte getirecekleri vardır yoksa İslam şu anda mevcut fakat uygulanmıyor. Mehdi (a.s) uygulanmasını sağlayacaktır, Mesih (a.s) de uygulanmasını sağlayacaktır. Dolayısıyla sevginin yüzde yüz gerçeği, şefkatin, merhametin, dostluğun, temizliğin, iyiliğin, affediciliğin yüzde yüz uygulaması olacaktır, bu çok önemli. Dünyada anarşinin olmaması yeterli değildir yani dünyada sevginin olmaması da bir anarşidir. Dostluğun, arkadaşlığın olmaması da bir anarşidir. Bunlar da şiddetli anarşi çeşitleridir. Mehdi (a.s) bu anarşiyi de ortadan kaldıracaktır, Mesih (a.s) bu anarşiyi de ortadan kaldıracaktır.

SUNUCU: Müslüman bir alim, bir aydın olarak sizin İslam’da sevgiden veya İslami sevgiden bahsetmeniz çok ilginç. Halbuki Batıda medyada şiddet adeta İslam ve Müslümanlarla bir tutulmaya başlandı. Bu nedenle İslami sevgiden bahseder misiniz? Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz? Yani bu ideoloji midir, bir duygu mudur? İslami düşünce çerçevesinde bize biraz sevgiden bahseder misiniz?

ADNAN OKTAR: Sevgi; insanlarda, hayvanlarda ve bitkilerde Allah’ın görünümü tecelli eder. Allah orada Cemal ismiyle tecelli eder. Ona karşı kalbimizde ruhumuzda şiddetli olumlu bir duygu duyarız, bir heyecan duyarız ve her şeyi pozitif ve olumlu oluştururuz yani yardımsever oluruz, insanları koruruz, sabırlı oluruz, affederiz, bunların hepsinin kökeninde sevgi vardır. Temizliğe dikkat ederiz, kargaşayı durdururuz, bunlar hep sevginin tezahürleridir.

SUNUCU: Sevgi ve şiddet... İnsanın doğasında şiddet ya da kötülük yapma potansiyeli var mıdır? Bu sevgi potansiyeli ve iyilik yapma potansiyeli ile aynı oranda mıdır? Şiddetin insanın doğasına hakim olanın sevgi mi şiddet mi olduğunu nasıl anlarız? Siz yüzde yüz sevgiden bahsediyorsunuz, hangisi hakimdir, nasıl baskın olur sevgi?

ADNAN OKTAR: İnsanda tabii ki negatif yönler vardır ama, pozitif yön asıldır, yani insan sevgiden, şefkatten, merhametten, temizlikten, iyilikten hoşlanır ve bir cennet isteği vardır ruhunda, bu da ancak İslam’ın tam yaşanmasıyla olur. Şu an iyiliğin güzelliğin karşısında Darwinizm var dünyada, Darwinist ve materyalist felsefe. Darwinizm ve materyalizmin dünyada ortaya çıkmasından sonra, 350 milyon insan katledildi, 1. Dünya Harbi çıktı, 2. Dünya Harbi çıktı, faşizm, komünizm çıktı, insanların kalbinden sevgi alındı, dostluk kardeşlik ruhu alındı, insanlar egoist ve bencil oldular. Zulüm bütün dünyayı kapladı. İşte bu sapkın düşünceyi Mehdiyet ortadan kaldıracak, Mehdi (a.s.) ortadan kaldıracak. Mesih (a.s.) de bu kolaylaştırılmış ve güzel hale getirilmiş ortam içerisine gelecek ve insanlar son kere, ki kıyamet çok yakın, yaklaşık 2120 gibi kıyameti bekliyoruz inşaAllah. Son kere bu sevgiyi ve güzelliği tatmış olacaklar ve kardeşlik duygusunu ilk defa böyle mükemmel yaşamış olacaklar. Yani bu kadar dünya çapında geniş olarak, çünkü 7 milyar insanın hemen tamamı Hz. Mesih (a.s.) zamanında iman etmiş olacak. Yani iman etmeyen hiç kimse kalmayacak Hz. Mesih (a.s)’in zamanında. Hepsi Müslüman olacaklar. Benim faaliyetlerimi insanlar başlangıçta o kadar sezemediler. Ama Darwinizm’i dünya çapında çökertmem dünyada çok büyük değişikliklere sebep oldu. Mesela Türkiye’de şu an, Türk İslam Birliği’ne doğru gidiş akıl almaz derecede hızlandı, çok çok hızlandı. Bütün dünyada bir İslam Birliği düşüncesi baş gösterdi, Hıristiyanlar daha güçlendi daha cesur hale geldiler Darwinizm’i yıktığımız için, Musevilerin şevki ve heyecanı arttı, onların da ataklığı, dinlerine olan bağlılıkları çok arttı. Ama bu daha önce tam tersineydi yani çok zorlu bir ortam vardı, Darwinizm hakim güçtü. Osmanlıyı da yıkan bir hakim güçtü. Ama şu an Darwinizm tarih oldu ve dindarların önü sonuna kadar açıldı. Artık dindarlığı insanlar rahat rahat yaşayabiliyorlar. Ama buna ben vesile oldum, Allah’ın dilemesiyle, Allah’ın yaratmasıyla.

SUNUCU: Darwinizmin kurucusunun 200. doğum yılı kutlanırken Darwinizm’in sona ermesinden bahsetmeniz ilginç. Tüm kötülüklerin, şiddetin kaynağının Darwinizm olduğunu söylerken biyolojik Darwinizm’den veya Sosyal Darwinizm’den bahsediyorsunuz tabi ki. Peki Hıristiyan olanların, haçlıların da şiddet olayları var. Buna Darwinist olmayan, bir dine bağlı kişilerce işlenen şiddet diyebiliriz. Şu durumda Darwinizm’in şiddetin tek sebebi olduğunu pek söyleyemeyiz. Bu durumda neye dayanarak yüzde yüz Hz. İsa’ya inanacağız? Söylediğiniz gibi önümüzdeki on-on beş sene içerisinde artık şiddet olmayacağının garantisini bize ne verecek?

ADNAN OKTAR: Evet, şiddet tamamen sona erecek ve bütün dünya Müslüman olacak bunu zaten hep beraber göreceğiz, siz de gençsiniz göreceksiniz. Hıristiyanların kitabında, gerçek İncil’de, ki biz İncil’i kabul ediyoruz hak bir Kitaptır İncil, orijinal haliyle hak Kitaptır, sonradan değiştirilmiştir. Ama tamamı değiştirilmemiştir ama kısmen değiştirilmiştir. İncil’de hiçbir şekilde insan öldürmek ve şiddet benimsenmez. Haçlıların yaptığı, masonların onları yönlendirmesiyle elde edilen çirkin neticelerdir. Yani Tapınak şovalyelerinin organize ettiği bir katliamdır Haçlı Seferleri dolayısıyla burada ne Hıristiyanları suçlayabiliriz ne İncil’i, yani burda İncil’deki bir izahın suçlu olması haşa düşünülemez. Veyahut bir Hıristiyanın orda hata yaptığı düşünülemez. Samimi bir Hıristiyanın. Orada Tapınak şovalyelerinin oradaki cahil insanları kandırması mevzu bahistir. İslami terör diye terör yapanlar da Darwinist materyalist, sosyalist, komünist, Stalinist kişilerdir. Dolayısıyla onların sadece nüfus cüzdanlarında Müslüman yazıyor. Ama gerçek inançları komünist ve terörist inançtır.Yani dolayısıyla Ho Chi Minh’in, Che’nin düşüncelerini savunan kişlerdir. Biz bunlara Müslüman diyemeyiz, bizim bildiğimiz Müslüman Kuran’da tarif edilen, cinayeti bile affeden şefkatli ve merhametli insanlardır.

SUNUCU: Dünyanın tüm harikalığına, İncil olsun, Kuran olsun Allah’ın Kitaplarının mükemmelliğine rağmen sonuçta uygulanması bu metnin yorumlanmasına bağlıdır. Bu nedenle 11 Eylül olayları, ya da terörizm gibi şiddet uygulayanlar bu şiddeti haklı çıkarmak için Kuran ayetleri ve hadisleri de kullanıyorlar. Bu durumda asıl sorun verilen mesaj mıdır yoksa insanlar mıdır? Çünkü bizim Allah’ın bize Kitaplarda bildirdiklerini yorumlamamız gerekiyor ve bu yorum da bizim kim olduğumuza, içinde bulunduğumuz duruma ve ne yaptığımıza bağlı oluyor. Bu nedenle Kuran ile insanlar, daha doğrusu yoruma dayalı olarak uygulama yapacak olan Müslümanlar arasındaki ilişkiyi öğrenmek istiyorum. Ve bu yorumun da bizim kontrolümüz altında olmalıdır. Biliyorsunuz dünyada bir buçuk milyar Müslüman var ve hepsinin de bir yorumu var. Pakistan’da uygulanan İslam, Taliban’ın yorumu olan İslam, Suudi Arabistan’da uygulanan İslam yada Cezayir’de uygulanan İslam sözkonusu. Şu durumda herkes kendi davranışlarını haklı çıkarmak için İslam’ı kullanıyor.

ADNAN OKTAR: Tabii ki yorum çok önemlidir. En mükemmel yorumu Mehdi (a.s) yapacaktır ve Mehdi (a.s.) bütün mezhepleri kaldıracaktır. Ehl-i Sünnet’in ve Şia’nın inancı budur. Mesela İran anayasasında bile, Mehdi (a.s.) geldiğinde İran anayasası artık geçersiz oluyor. Yani Mehdi (a.s.)’nin dedikleri artık geçerli oluyor. Sünni inançta da bütün mezheplerin, bütün tarikatların kalkacağı, sadece Mehdi (a.s.)’ye göre yorum yapılacağı açıkça bilinir. Ve Mehdi (a.s.)’ye göre hareket edileceği bilinir. Hatta Hz. İsa (a.s.) bile Mehdi (a.s.)’ye uyacaktır. Yani Mehdi (a.s.)’nin imamlığını kabul edecektir. Dolayısıyla Mehdi (a.s.), bu yüzyılda, sevginin, şefkatin, merhametin, dostluğun insanıdır. Gerçek sevginin ve Kuran’ın en mükemmel yorumunu yaparak insanlığa mutluluk ve sevinç, saadet getirecektir. Mehdi (a.s.) olmadan tabii ki anarşi durmaz, Mehdi (a.s.) olmadan tabii ki huzur olmaz. Onu da söyleyeyim. Yani öyle görünüyor hadislere göre.

SUNUCU: Her dinin kendi Mehdisi var ve herkesin da aynı kişiden bahsedip bahsetmediğini bilemiyorum. Ancak ben dünkü izlenimlerimden bahsetmek istiyorum. İstanbul’daki bazı müzeleri gezdim, Harem’i ve kutsal emanetleri gördüm ve büyülendim. Bunların bir kısmının var olduğundan bile haberim yoktu. Peygamberimizin sakal-ı şerifi gibi kutsal emanetler binlerce yıldır duruyor. Orada harika bir medeniyeti gördüm. İslam’ın tüm bunları ortaya koyacak kadar güçlü olduğu zamanlar vardı; 1500 yıllık bir özgüven ve medeniyet. Camiler inşa eden, medeniyetler kuran bu medeniyet çok büyük bir özgüvene sahipti ve insanlar sanki sonsuza dek kalacaklarmış gibi hissediyorlardı. Şimdi ise İslam ve Müslüman dünyasına baktığımızda, bambaşka bir manzara ile karşılaşıyoruz. Dünyada düşünce, bilim veya ekonomi adına son 500 yıldır pek bir şey üretemiyoruz. Herşeyi batıdan alıyorlar. Hiçbir şey üretmiyorlar. Bizi bir İslam’ın çok yüksek güçlü olduğu dönemlerden, bugünlere getirir misiniz? Ne düşünüyorsunuz bu konuda?

ADNAN OKTAR: Evet, Kuran’ın indiği zamanki Mehdi Hz. Muhammed (s.a.v)’di. Yani başta bir Mehdi bulunuyordu. Ve Kuran’ı insanlara pratik olarak yaşattı ve doğru yorumladı ve doğru yaşamalarını sağladı. Doğru heyecan, doğru şevk verdi. Ahir zamanın Mehdisi (a.s.) de yeniden Kuran’ı doğru yorumlayıp , aynı Peygamber Efendimiz (s.a.v) gibi, insanlara doğru yaşatıp, o aşkı , o heyecanı , coşkuyla insanlara hissettirecek. Dolayısıyla Mehdi (a.s.)’nin çeşitli dinlerde de açıklanmış olması zaten Mehdiyet’in doğru olduğunu gösteriyor. Tevrat’ta beklenen Mesih , Mehdi (a.s.)’dir. Sünniler’in beklediği Mehdi’yle , Şiiler’in beklediği Mehdi de aynıdır. Zamanı da gelmiştir. Ve benim inancıma göre Mehdi (a.s.) gelmiştir.

SUNUCU: İslam’ın büyük bir düşüşe geçmesinin sebebi neydi? Medeniyetin gerilemeye başlaması ve gerçek Mehdi olan Peygamberin yokluğuyla mı başladı bu gerileme? Ne zaman, hangi noktada, kimle başladı?

ADNAN OKTAR: Bu ledün ilmi denilen bir ledün bilimi vardır. Yani, insanların bilemediği bir bilim. Allah’ın bildiği bir bilim. Buna göre, mesela Peygamber Efendimiz (s.a.v) gelmeden önce, toplumun bozuk olması gerekiyordu. Ve Allah bozar toplumu, ve Hz. Muhammed geldi (s.a.v), sonra belirli bir süre güzel devam etti. Sonra Allah Mehdi (a.s.)’nin gelişi için toplumu yeniden bozdu. Ve şimdi yeniden Mehdi (a.s.) gelecek, Mehdi (a.s.) geldiğinde insanlar pek önemsemeyecekler, talebelerinin sayısı çok az olacak. Hatta Mehdi (a.s.)’yi dinsizlikle itham edenler de olacak. Mehdi (a.s.)’nin yanlış yolda olduğunu, kötü bir insan olduğunu iddia edenler olacak. Dolayısıyla, etrafında çok az, gençlerden bir grup oluşacak. Tıpkı Ashab-ı Kehf gibi, Kuran’da belirtilen Ashab-ı Kehf gibi. Ailelerinden ayrılıp Mehdi (a.s.)’nin yanına gelecekler. Bu az olan insanlarla, ki toplam 313 kişidir, Mehdi (a.s.) İslam’ı bütün dünyaya hakim kılacak. Mehdi (a.s.)’nin varlığından Hıristiyanlar da faydalanacaklar, Hıristiyanlık da gelişecek. Museviler de faydalanacak, Musevilik de gelişecek. Yani Mehdi (a.s.) her 3 dinin de gelişmesine vesile olacak. Hıristiyanlığın İslam’a daha yakın olmasını, Museviliğin de İslam’a daha yakın olmasını sağlayacak. Hatta İncil’in gerçeğiyle Hıristiyanlara, Tevrat’ın gerçeğiyle de Musevilere hükmedeceği yine hadis-i şeriflerde belirtiliyor. Bu dönem geldi. Dolayısıyla, insanların fark edemediği, Hz. Yusuf (a.s.) gibi fark edemeyecekleri, Mehdi (a.s.)’yi şu an insanlık görüyor. Fakat farkına varmıyorlar. Mehdi (a.s.) onları görüyor ama onlar Mehdi (a.s.) ’yi göremiyorlar. Tıpkı Hz. Yusuf (a.s.)’da olduğu gibi şeklinde bir hadis-i şerif de var.

SUNUCU: İnsanların dindarlaşmasının çözüm olduğunu söylüyorsunuz. Ne var ki pek çok insan da bunun sorun olduğunu söylüyor; yani daha dindar olmanın. İsrail, Afganistan, hatta Amerika’da bile Bush haçlılarıyla birlikte başa geldiğinde durum öyle tehlikeli bir hal aldı ki, din, siyaset, ekonomi hepsi birbirine karıştı. Bu yüzden pek çok insan çok dindar olmanın asıl sorun olduğunu söylüyorlar.

ADNAN OKTAR : Mehdi (a.s.) öncesi dönemde zaten her yer ve her şey tehlikeli olur aşağı yukarı. Birçok şey tehlikeli olacaktır. Çok az şey tehlikesiz olacaktır. Dolayısıyla yönetimlerin tehlikeli olacağı, yanlış olacağı, birçok yönetimin bozuk olacağı, hadislerde belirtilmiştir. O zaman zaten mükemmellik olsaydı, bir düzgünlük olsaydı, Mehdi (a.s.)’ye ihtiyaç kalmazdı. Mehdi (a.s.)’ye ihtiyaç olması için, dindarlığın yanlış yorumlanması sonucu bir bozukluk olacaktır, Mehdi (a.s.) yanlış yorumlanan Kuran’ı, yanlış yorumlanan  hadisleri doğru yorumlayarak, Kuran’ı doğru yorumlayarak insanlara mutluluk ve saadet getirecektir. Yani Mehdi (a.s.)’nin vasfı budur zaten. Ama dinsiz toplum zaten çok korkunç olur. Yani çok felaket ve çöküntü, belalar peşpeşe gelir.

SUNUCU: Çok teşekkür ederim.
PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER